Gündem

'Çalınan tabloların kopyaları, Ukraynalı ressamlara çizdirilerek müzeye kondu'

Değeri 250 milyon doları bulduğu belirtilen eserlerin çok düşük fiyatlardan satıldığı ortaya çıktı

12 Kasım 2014 10:05

Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nden çalınan 302 kayıp eserle ilgili soruşturmada ilginç detaylar yer aldı. Soruşturma kapsamında tutuklanan müzenin bekçisi ile arkadaşının, değerleri 250 milyon doları bulduğu söylenen eserleri çok düşük fiyatlara antikacı ve galericilere sattığı ortaya çıktı. Gizli tanık ifadesine göre, müzeden çalınan resimlerin yerine şüphelenilmemesi için aynı resimlerin kopyaları yapılarak müzeye geri kondu. Bu resimlerin Ukrayna’daki Ayvazovski Resim Akadamesi’nden getirilen uzmanlarca İstanbul’da atölyeye dönüştürülen bir dairede yapıldığı belirtiliyor.

Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nden Osmanlı Türk ressamlarına ait paha biçilmez kıymetteki tabloların çalınarak satıldığı iddiasıyla yürütülen soruşturmada çarpıcı bilgiler gün yüzüne çıkmaya devam ediyor. Tutuklananlar arasında bulunan müzenin eski güvenlik görevlisi Veli Topal, İstanbul’da Tekel bayii olduğunu, Topal’ın arkadaşı Ahmet Sarı ise çiftçilikle uğraştığını söyledi. Milliyet’ten Sertaç Koç ve Türker Karapınar’ın haberine göre, Topal ve Sarı’nın paha biçilmez kıymetteki, değeri 250 milyon doları bulduğu söylenen eserleri ise çok düşük fiyatlardan antikacı ve galericilere sattığı ortaya çıktı.

 

180 eseri depodan çıkardılar

 

Gizli tanık Günışığı’nın ifadesine göre olay, çiftçilikle uğraşan Ahmet Sarı’nın iflas ettikten sonra Ankara’da 2005’te Resim ve Heykel Müzesi’nde güvenlik görevlisi olarak çalışan arkadaşı Veli Topal ile görüşmeye başlamasıyla patlak verdi. Topal, Sarı’ya, “Bize İstanbul’dan müşteri bulursan sana Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nin depolarında atıl vaziyette bulunan ve bir kısmı envantere kayıtlı bir kısmı kayıtlı olmayan orijinal Osmanlı Türk ressamlarına ait resimleri verelim. Sen bunları sat. Sen de kazan biz de kazanalım” dedi. Sarı’nın bu teklifi kabul etmesi üzerine ilk olarak 2005’te depoda bulunan Osmanlı Türk ressamı Halil Paşa’ya ait iki adet yağlı boya tablo çok ucuz bir paraya Sarı’ya verildi. Sarı da bu tabloları annesi İstanbul’da ünlü bir antikacı olan Mete Aktuna’ya sattı. Aktuna, daha sonra ise Sarı’dan tamamı müzedeki depodan çıkarılan 80 adet tablo daha aldı. Aktuna, bu tablolardan bir kısmını el altından bir kısmını ise müzayedede özel satış şeklinde ünlü işadamlarına sattı. Bu arada diğer bir şüpheli Ekrem Ağaoğlu da yine aynı yollarla 100 adet eseri Topal aracılığıyla aldı. Ağaoğlu, bu eserleri ise İstanbul’daki bir galeri sahibine sattı.

 

Atölye bile kurmuşlar

 

Gizli tanık Günışığı, müzeden tabloları çalan suç örgütünün Dağhan Özil ve Mete Aktuna tarafından yönetildiğini öne sürdü. Günışığı, Özil ve Aktuna’nın, müzeden çalınan resimlerin yerine şüphelenilmemesi için aynı resimlerin kopyalarını yaptırarak müzeye geri koydurduklarını iddia etti. Bu resimlerin Ukrayna’daki Ayvazovski Resim Akadamesi’nden getirilen uzmanlarca İstanbul’da atölyeye dönüştürülen bir dairede yapıldığını anlattı.

Soruşturma dosyasındaki ifadesine göre Günışığı’nın, paha biçilmez tabloların örgütlü bir şekilde satılmasından elde edilen rantın yaklaşık 250 milyon dolar olduğunu söylediği anlaşıldı. Soruşturma dosyasından bu paha biçilemez eserlerin çok düşük ücretlerle bazı galeri sahiplerince alındığı, bu eserlerin daha sonra ise koleksiyoner olarak da bilinen ünlü işadamlarına milyon dolarlara satıldığı anlaşıldı.

 

Savcılık düğmeye bastı

 

Günışığı önce Resim ve Heykel Müzesi’ni aradı, ardından da dönemin Kültür Bakanı Ertuğrul Günay aracılığıyla eski İstanbul Emniyet Müdürü hüseyin çapkın ve ekibine 1-5 Kasım 2012 arasında bütün bildiklerini anlattı. Günışığı, daha sonra Aralık 2012’de Ankara Cumhuriyet Savcısı Hakan Yüksel’e giderek kayıp tablolara ilişkin elindeki belge ve bilgileri sundu. Günışığı’nın, bu toplantıdan sonra aşiret lideri olduğunu söylediği Murat S. tarafından tehdit edildiğini söylediği öğrenildi. Soruşturma kapsamında şüphelilerin telefonları dinlenirken, teknik takipler de yapıldı ve tablolarla ilgisi olduğu düşünülen 17 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan ve aralarında galeri sahipleri, ünlü işadamları ve müzenin eski çalışanlarından oluşan 17 şüpheliden dokuzu tutuklanması istemiyle mahkemeye sevkedilirken, 8 şüpheli savcılık sorgularının ardından serbest bırakıldı. 3 şüpheli tutuklandı. 6 şüpheli ise adli kontrol kararıyla salındı.

 

Biri çiftçi, diğeri tekelci

 

Tutuklanan Ankara Resim ve Heykel Müzesi eski güvenlik görevlisi Veli Topal, tekel büfesi işlettiğini, aylık gelirinin 2 bin lira olduğunu, üzeri kayıtlı bir evi bulunduğunu söyledi. Topal, “Şayet bu kadar eşyanın buradan çalınmasına göz yumsaydım durumum bu kadar kötü olmazdı. Halen kirada oturuyorum. Ve çok borcum ve harcım vardır” dedi.

Tutuklananlardan Ahmet Sarı ise, çiftçilikle uğraştığını, ortalama gelirinin 500 lira olduğunu ve üzerine kayıtlı herhangi bir menkul ya da gayrimenkulünün olmadığını ifade etti. Tutuklanan şüphelilerden annesi İstanbul’da ünlü bir antikacı olan Mete Aktuna ise yıllardır antikacılık işi ile uğraştığını belirterek “Alıp sattığı eserlerin çalıntı olduğunu bilmiyordum” dedi.

Adli kontrol kararı ile serbest bırakılan müzenin eski müdürü Ömer Osman Gündoğdu ise, “Hırsızlık olayının olduğunu öğrendiğimde derhal gerekli tüm işlemleri yaptım. Suç duyurusunda bulundum. Suçun ortaya çıkarılmasını sağladım. Yapılan bu hırsızlığı kesinlikle göz yummadım” dedi.

 

302 kayıp eserden 60’ı bulundu

 

Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nden paha biçilemeyen 302 kayıp eserden, yürütülen soruşturma kapsamında geçen yıl 43’ü, geçtiğimiz hafta da 17’si olmak üzere toplam 60 tablo bulundu.    

Kayıp olan 302 eserden 120’sinin tablo diğerlerinin ise farklı sanatsal objeler olduğu belirtildi. Son operasyonda ele geçirilen 17 tablodan bazıları ise şöyle:

- Feyhaman Duran/Ömeriye Camii

- Halil Paşa/Yalılar

- Halil Paşa/Manzara

- Halil Paşa/Manzara

- Hasan Vecihi Bereketoğlu/Manzara

- Süleyman Seyit/Manzara

- Hoca Ali Rıza/Sultan Çayırında

- Hoca Ali Rıza/Çamlıca Kız Lisesi Müştemilatı

- Hoca Ali Rıza/ismi bilinmeyen bir resmi

- Hoca Ali Rıza/ismi bilinmeyen bir resmi

- Hoca Ali Rıza/Beykoz Çayırında

- Refik Epikman’a ait bir resim

- Hüseyin Avni Lifij’e ait bir resim

 

Suç dosyası kabarık

 

Tutuklanan eski güvenlik görevlisi Veli Topal’ın geçmişte de benzer suçlamalarla yargılandığı ortaya çıktı. Topal’ın İstanbul’da Ayasofya Müzesi’nde güvenlik görevlisi olarak çalıştığı, burada adının bir hırsızlık olayına karıştığı ve yargılama sonucu, “delil yetersizliği” gerekçesiyle serbest kaldığı öğrenildi. Topal’ın bu olayın ardından Ankara’ya “tayin” edilerek Resim Heykel Müzesi’nde çalışmaya başladığı belirtildi.

Topal’ın Ankara’ya geldikten sonra ayrıca, müzeden yerine sahtesi konularak çalındiği belirlenen Hoca Ali Rıza’nın, “Mezarlık Yolu” isimli tablosunun paspartu kartonunda da parmak izinin çıktığı, bu soruşturmadan da tutuksuz yargılanmak üzere serbest kaldığı öğrenildi.

Topal’ın, 2009’da müzeden üç adet tablonun çalınması olayı nedeniyle gözaltına alındığı, daha sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığı da kaydedildi. Topal serbest kaldıktan sonra bakanlık tarafından meslekten ihraç edildi.

Topal, o dönem sorgusunda, biri Osman Hamdi Bey’e ait üç resmi rulo yaparak içine koyduğu çöp poşetleri ile müzeden dışarı çıkarttığını ve bir arkadaşıyla birlikte satabilmek amacıyla İstanbul’a götürdüğünü anlattı. Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, müzedeki hırsızlık olayının ortaya çıkmasının ardından gözaltına alınan Topal’ın Ankara’ya tayin edildiğini duyunca, tepki göstererek, dönemin Personel Daire Başkanı’nı görevden aldığı öğrenildi.