*Aslı Tunç
Hafif kıyafetler ve mayo ile bedenlerimizin çok daha görünür olduğu yaz tatilleri, özellikle kadınlardaki ideal vücut algısının ne kadar yapay bir biçimde kurgulandığını düşünmek için iyi bir fırsat. Sanal dünyanın dijital manipülasyonlarından ve bin bir çeşit fotoğraf filtresinden yoksun, yuvarlak hatlı ve kilolu bedenler güneş altında nasıl da gerçek oysa.
İtiraf edin, kendiniz de dahil etrafınızdaki hiç kimse reklam billboardlarında size gülümseyen ya da dergi kapaklarında sinir bozucu ölçüde görkemli bir şekilde boy gösteren modellere benzemiyor. Yıllarca ne reklam, ne medya ne de moda dünyası gerçek hayatın içindeki bedenlerle ilgilendi. Tam tersi büyük ve A-Plus bedenler gizlenmesi, göz ardı edilmesi hattâ utanılması gereken vücutlardı. Işıltılı reklam ve medya dünyası için güzel olmak olabildiğince zayıf olmak demekti. Sağlıklı görünmeseniz de olurdu hattaâ zayıflıktan bir deri kemik olmanız daha da makbuldü. Tüketim toplumu yıllarca sadece 34-36 bedeni ideal vücut ölçüsü ve değişmeyen bir güzellik anlayışı olarak pazarladı. Oysa sokaklar, sahiller, hayatın dokunduğu her yer büyük bedenli kadınlarla doluydu. Bu milyonlarca insan kendini dışlanmış hissediyor ve hiçbir medya ortamında temsil edilmiyordu.
Son yıllarda feministlerin çabası, kadın şöhretlerin konuyu gündeme getirmesi ve lüks markalara yapılan baskılar sonuç vermeye başladı. Genç kızların yeme bozuklukları, aşırı kilo kaybı için her türlü yolu deneyip işi ölüme kadar götürenler, anoreksik ve blumik genç kızlar, bedenini sevmeme, onunla barışık yaşayamama sonucu gelen depresyon, derin mutsuzluk hâlleri artık medyada tartışılır oldu. Komedyen Amy Schumer, şarkıcı Adele, TV ikonu Oprah, oyuncu Melissa McCarthy ve model Ashley Graham özellikle Amerikan eğlence, moda ve reklam endüstrisine ağır eleştirilerin başını çektiler.
Bu mesele ilk 2006 yılında Jean Paul Gaultier’in büyük beden mankeni Crystal Renn’i podyuma çıkartmasıyla başladı. O dönemde bu doğrusu epeyce çılgın bir girişimdi. 2010 yılına geldiğimizde ilk kez New York Moda Haftasında sadece iri vücutlara sahip kadınlar için hazırlanmış kıyafetlerin sunulduğu bir defile yapıldı. 2015 yılında ise 51 yıldır takvim çıkaran ve hepsinde incecik modelleri kullanan Pirelli, ilk kez bir büyük beden mankeni kullandı.
Aslında artan taleple tekstil firmaları son yıllarda büyük beden kreasyon üretimine yoğunlaşmış zorunda kaldılar. Sektörde yaşanan bu canlanma, firmaları, ürünlerini defilelerde ve katalog çekimlerinde taşıyacak büyük beden manken arayışına soktu. 2015 yılında Fransız hükümeti aşırı zayıf yani vücut kütle indeksinin belli bir düzeyin altında olan mankenlerin podyuma çıkmasını yasakladı.
Aynı yıl İngiliz reklamcılığının özdenetim kurumu ASA-- Advertising Standards Authority (https://www.asa.org.uk) Elle dergisinde çıkan Yves Saint Laurent kampanyasının yayınlanmasını engelledi. 2016 yılında da aynı kuruluş İtalyan markası Gucci’nin sağlıksız derecede zayıf modellerin yer aldığı reklamların Britanya kullanımına yasak getirdi.
Geçtiğimiz hafta ise bu bağlamda ilginç bir tartışma yaşandı. Ünlü kadın dergisi Cosmopolitan, Ekim 2018 Britanya baskısının kapağına 33 yaşındaki ABD'li tanınmış “büyük beden model” Tess Holliday'i taşıdı. Holiday 127 kilo, 1.65 boyunda ve 22 beden giyiyor, 2011 yılından beri profesyonel model. 2015 yılından beri ünlü Curves model ajansında çalışan en büyük bedenli kadın.
Cosmopolitan dergisinin kapağında yeşil mayosu ve vücudundaki dövmelerle bizlere öpücük yollarken, Tess Holiday “ondan nefret edenlerin k.çını öpmesini istiyor.” Bu dergi kapağı hem sosyal medyada hem de ana akım haber sitelerinde epeyce tartışmaya yol açtı. Bir taraftan derginin tavrı kadınlara güç ve ilham verdiği için alkışlandı. Birçok kadın sonunda kendilerine benzeyen bir bedeni yıllardır güzellik ölçülerini tanımlayan bir derginin kapağında görünce adeta sevinçten çılgına döndü. Ne de olsa bu kapak pek çok kişiye göre gerçekdışı güzellik standartları ile mücadelede önemli bir adımdı.
Öte yandan Tess Holiday’in bu pozundan haz etmeyenler ve eleştirenler de oldu. Örneğin, Britanyalı gazeteci ve televizyon sunucusu Piers Morgan’a göre Britanya giderek kötüleşen obezite kriziyle mücadele ederken bu kapak tıpkı sıfır beden modelleri övmek gibi tehlikeli ve yanlıştı. Sonuçta obezite bir sağlık sorunuydu ve bu şekilde normalleştirilmemeliydi.
İki argümanın da haklı olduğu bir yan var aslında. Biri feminist çerçeveden görünürlük, diğeri ise erkek gözünden sağlıklı olma iddiası üzerine. Hangi kadın vücudunun güzel, estetik ve “normal” olduğunu ne yazık ki hâlâ medya, moda ve reklam endüstrileri belirliyor ve bu algıyı milyonlara dayatıyor. Oysa zayıflık-şişmanlık ikiliği yerine tüketim dünyası keşke bedeniyle barışık, onun içinde mutlu ve bunu yansıtan her “sıradan” kadının güzel olduğunu kabul etmekle işe başlasa.