Gündem

'Bu kriz kalıcı'

Sığınmacı krizi, Alman basının yorum sütunlarının başlıca konusunu oluşturuyor. Gelişmelerin bölücü potansiyelinin Yunanistan krizinden çok daha yüksek olduğuna dikkat çekiliyor.

16 Eylül 2015 00:59

Sığınmacı krizinde Avrupa Birliği içinde ortak bir çizgi bulmakta
yaşanan zorluklar, bugünkü Alman gazetelerinde de yorum
sütunlarında ağırlıklı olarak ele alınan konu olmaya devam ediyor.

Frankfurter Allgemeine Zeitung okurlarına şu yorumu sunuyor:

„Sığınmacıların dağılımının en büyük tartışma konusu olması bir
sürpriz değil. Avrupalılar, iltica başvurusunda bulunanları hep diğer
ülkelerin sorunu olarak görmeye alışmıştı. Şimdi yoğun bir şekilde
dayanışma talep eden Alman hükümeti de aynı tavır içindeydi uzun
süre. Almanya ve Avusturya şimdi devlet ve hükümet başkanlarının
acilen bir zirvede bir araya gelmesini talep ediyor. Bir uzlaşma
sağlanması için iyi bir fikir bu. Oylama çoğunluk prensibiyle yapıldığı
takdirde Berlin, Paris ve Brüksel'in talep ettiği kotalar Doğu Avrupa
ülkelerinin muhalefetine rağmen kararlaştırılabilir. Ancak bu Avrupa
Birliği'nin bütünlüğü konusunda çok riskli bir adım olacaktır.”

Başkent Berlin'de çıkan Der
Tagesspiegel gazetesinin yorum
sütununda ise, sığınmacıların dağılımı konusunda üye ülkelerin
sorumluluğu paylaşmaya pek yanaşmadığına dikkat çekiliyor:

„ AB'ye üye ülkelerin içişleri bakanlarının buluşmasında, bazı üyelerin
hâlâ, mültecilerin kendilerinde kalmamasını, diğer ülkelere geçmelerini
istediği gözlemlendi. Özellikle de Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya
ve Macaristan bu çizgide olan ülkeler. Doğu Avrupalılar, bağlayıcı bir
kota sistemine muhalefetten vazgeçecek gibi görünmüyor. Oysa söz
konusu olan sadece 120 ile 160 bin sığınmacı, bu nispeten düşük bir
sayı. Özellikle de Almanya Başbakan Yardımcısı Gabriel'in ülkeye bu
yıl gelecek sığınmacı sayısı konusundaki beklentilerinin 1 milyona
çıktığını açıklamasından sonra.”

Berliner Zeitung da Almanya Başbakanı Merkel'in mültecilere
yönelik politikasını savunmasını yorum sütununa taşımış:

„’Acil durumlarda dostane bir yüz gösteremezsek, o zaman burası
artık benim ülkem olmaktan çıkmıştır.’ Merkel’in bu sözleri, mülteci
politikasındaki duruşunu fazlasıyla olumlu bularak eleştiren kardeş
parti Hristiyan Sosyal Birlik’e, eyalet başbakanlarına ve kendi partisi
içindeki bazı isimlere birer tokat niteliğinde. Yunanistan krizi, Euro
krizi, Ukrayna krizi – Angela Merkel tüm bunları nispeten sakin bir
tavırla geçirdi. Ancak sığınmacı akını başbakanda yeni bir tutkuyu
gün ışığına çıkarmış görünüyor. Bunun arkasında belki de bir taktik
var, ancak Merkel gayet samimi bir izlenim veriyor. Başbakanı
eleştirenler ise, durumun vahametini göremeyen ve gündelik
işleyişteki hataları dev sorunlar gibi gösteren dar görüşlü mızmızlar
konumuna düşüyor.”

Avrupa'nın sığınmacı ve mülteci politikaları Kölner Stadt-Anzeiger
gazetesinde şu satırlarla değerlendiriliyor:

„AB Ekim ayında 120 bin sığınmacının dağılımını kararlaştıracak.
Karşılaştırmak gerekirse, bu sayı dört haftasonunda Münih'e gelen
sığınmacı sayısıyla eş. AB Komisyonu, ama özellikle de üye ülkeler
henüz felaketin boyutlarını idrak edebilmiş değil. Bu kriz kalıcı. Aynı
Avrupa'ya akın eden insanlar gibi. Krizin üstesinden
gelinmesi
onyıllar sürecek. Ve sorunlar her yerde karşımıza çıkacak. Her
şehirde, her okulda, her mahallede. Bu krizin bölücü potansiyeli,
Yunanistan krizinden çok daha yüksek.”