Dünya

Bu kez süzülerek değil tökezleyerek geliyor

Almanya'da başbakanlığa dördüncü kez seçilen Angela Merkel, şimdi Almanları yeni vaatleriyle ikna etmek zorunda. Peki ülkeyi 12 yıldır yöneten Merkel'in liderlik stili değişti mi, yoksa aynı mı kaldı?

14 Mart 2018 17:18

Başbakan Angela Merkel, Pazartesi günü yaptığı açıklamada "Önümüzde yapılacak çok iş var" dedi. Merkel bu sözleri Berlin'de, koalisyon ortakları olan yeni İçişleri Bakanı Horst Seehofer (Hristiyan Sosyal Birlik, CSU) ve yeni Maliye Bakanı Olaf Scholz (Sosyal Demokrat Parti, SPD) ile düzenlediği yeni koalisyon anlaşmasını tanıttığı basın toplantısında sarfetti.

Yenilenme, dördüncü Merkel hükümeti için önemli bir konu olacak. Çünkü başkentteki çoğu siyaset uzmanına göre başbakan, yeni döneme "süzülerek" değil "tökezleyerek" giriyor. Merkel'e bugüne kadar elde ettiği başarıyı getiren dingin dokunulmazlığı, son birkaç ayda erozyona uğramış durumda. Partisi Hristiyan Demokrat Birlik (CDU), 24 Eylül'deki seçimlerde tarihindeki en kötü sonucu elde etti. CDU sandıktan birinci parti olarak çıkmayı başarsa da herkes bu sonucu Almanların yüzde 40'ının oyunu almaya alışkın bir parti için bir mağlubiyet olarak değerlendirdi. Bu sonucu ise serbest piyasa gurusu Hür Demokrat Parti (FDP) ve görece muhafazakar Yeşiller partisi ile sürdürülen ve nihayetinde başarısızlığa uğrayan "Jamaika koalisyonu" görüşmeleri takip etti.

Peki yeni olan ne?

Kurulamayan üçlü koalisyon, Almanya'da federal düzlemde bir ilk olacak ve aynı zamanda ülkeyi 12 yıldır birlikte yöneten iki büyük merkez partisinden yorulan seçmenin gözünde taze bir plan izlenimi yaratacaktı. Fakat sonunda, FDP görüşmeleri sonlandırarak CDU ile bir koalisyona yalnızca Merkel başbakan olmadığı sürece katılacaklarını duyurdu.

Merkel, yenilenme meselesini onlarca muhabirin önünde şu ana kadar getirdiği tüm değişimlerin ve gelecekteki projelerinin altını çizmek suretiyle gündeme getirdi. İçişleri Bakanlığı'nın adına "Yurt" ve "İmar" kelimeleri eklenerek federal hükümetin yeniden yapılandırılması, dijital konular, öğrenim ve mesleki eğitimin yeni odak noktaları haline getirilmesi... Öte yandan Merkel, kabinede kendisi ve Savunma Bakanı Ursula von der Leyen dışında kabinedeki tüm isimlerin değiştiğine de dikkat çekti. "Bu, tüm tartışmaları dönüşüme uğratacak" diyen Merkel, hükümetin aynı görünebileceğini ancak gerçekte farklı olacağını ima etti.

Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nde (ECFR) analist olarak görev yapan Josef Janning, DW'ye verdiği mülakatta, Merkel'in kaybedilmiş seçmenleri şahsen kazanabileceği ihtimaline şüpheci yaklaştığını ifade etti. "Bu işi, Merkel'in kamuoyuna takdim ettiği yeni yüzler yapmak zorunda kalacak" diyen Janning, "Bu kişilerin parlamalarını ve benmerkezci değil, takım ruhu içerisinde yeniliklere imza atmalarını ise Merkel'in bizzat sağlaması gerekecek" şeklinde konuştu. Janning, bunu başardığı takdirde Merkel'in halka yeni şeylerin gerçekleştiği izlenimi vereceğini belirtti.

Merkel için en fazla önem taşıyan politika alanının Avrupa olduğunu söyleyen analist, "Merkel bir fikir olarak Avrupa'yı yeniden canlandırmak durumunda ve bence kendisi buna kalkışma konusunda ciddi" dedi. Janning, geride bıraktığımız ayların Avrupalıların Almanya'yla ilgili algısına ilişkin bir "düzeltici" işlevi gördüğünü söyledi. Janning, "Seçimden önce Almanya, büyük bir AB karşıtı partisi olmayan ve sıkıcı bir seçim kampanyasının sürdürüldüğü bir ülke olarak Avrupa siyasetinin kurallarının tek istisnası olarak görünüyordu. Bu şimdi tuzla buz oldu. Şimdi aşağı yukarı normal bir siyasi lider tarafından yönetilen, aşağı yukarı normal bir ülke haline gelmiş durumdayız" dedi.

Kritik tavizler

Yenilenme vurgusu, Merkel'in Jamaika koalisyon görüşmelerinin çökmesinin ardından karşı karşıya kaldığı iki kritik görevin ardından baş gösterdi. Öncelikle Merkel'in, eski ortağı SPD'yi kendisiyle yeni bir "büyük koalisyona" katılması için ikna etmesi gerekiyordu. SPD'nin o dönemki lideri Martin Schulz bu ihtimali o ana kadar reddetmiş olmasına rağmen. Ve ikinci olarak, Merkel'in SPD ve CDU'nun Bavyeralı kardeş partisi CSU'ya büyük tavizler vererek elde ettiği koalisyon anlaşmasını, hoşnutsuzluğun hüküm sürdüğü partisi CDU içerisinde iyi pazarlaması gerekiyordu.

Dördüncü dönemin ağır bedeli, CDU içerisinde hissedilebilir durumda. Merkel, kendisinin parti içerisindeki en büyük muhaliflerinden olan ve muhafazakar bir parti olan CDU'nun nasıl bir yön izlemesi gerektiğine dair farklı görüşleri olan Jens Spahn'ı yeni kabinede Sağlık Bakanı olarak atamak zorunda kaldı.

Merkel'in toplumsal konularda tamamıyla ilerici olduğu da söylenemez. Kamuoyunda sıkça Merkel'in CDU'yu sola taşıdığı konuşuluyor olsa da, örneğin geçen yaz, bir önceki yasama döneminin sonunda federal mecliste gerçekleşen eşcinsel evlilik oylamasında Merkel "Hayır" oyu kullandı. Paralel olarak Merkel, Nisan 2017'de dünyanın en güçlü kadınlarının katıldığı panelde kendisini feminist olarak tanımlamayı reddetti. Söz konusu tartışmanın başlığı "İlham verici kadınlar" idi.

Aynı şekilde Merkel'in federal hükümette eşitlik ve çeşitlilik gözeten bir dağılım sağladığını söylemek de pek mümkün değil. Kabinedeki 15 bakandan yalnızca 6'sı kadın, bakanların hiçbiri bir etnik azınlığın mensubu değil ve kabinede eski Doğu Almanya'dan yalnızca bir kişi var.

Merkel deri mi değiştiriyor?

Merkel'in uzun ömürlülüğü sık sık kendisinin dikkatli ve pasif liderlik anlayışına indirgeniyor. Başbakanın büyük, vizyoner konuşmalar yapmaktan sakınarak sahne arkasında otoritesini uygulamaya koyduğu ve bunu yaparken de uzlaşma aradığına değiniliyor.

Berlin'de bulunan Hertie Yönetim Okulu'nda örgüt, strateji ve liderlik profesörü olarak görev yapan Johanna Mair, Angela Merkel'in liderlik stilinin sürekli olarak "eski, kaslı, erkek tarzı siyasetle" karşılaştırıldığını söylüyor. Mair, "Eğer testosteron etkisinde, erkek tarzlı siyasetçiler olmayan liderlere sahip değilsek, hapı yuttuk demektir. Merkel'in liderliğini birkaç yıl içerisinde bugünden çok daha farklı değerlendireceğimize eminim" diyor.

Ancak CDU ve SPD'nin gerileyişi, sessiz merkezcilik ve uzlaşmacılığın halk arasında modasının geçtiğini gösteriyor. Janning, bunun başbakanı pek etkilemeyeceği görüşünde: "Angela Merkel'i hiçbir şey değiştirmeyecek. Sonuç bu ülkedeki ve başka yerlerdeki birçok insanın gözünde istenen yönde olduğu sürece, yöntem de doğru demektir." Merkel'in koalisyondaki pasifliği eleştirilere maruz kalmış olsa da Janning, "nihayetinde önemli olan şeyin, Merkel'in kendi siyaset anlayışı içerisinde koalisyon kurmayı başarması" olduğunu söylüyor.

Bu nedenle Janning, Merkel'in, göreve ikinci kez seçilen ABD başkanları gibi daha özgür bir anlayış benimsemeyeceği görüşünde: "Eğer Merkel koalisyonu gelecek üç buçuk yılda ayakta tutmayı başarırsa, bu göreli bir başarı olacak. Eğer gelecek seçimlerde Hristiyan Demokratlar için iyi bir sonuç elde edebilecek bir kişi için zemin hazırlamayı da başarırsa da, bu kayda değer bir başarı olacak."

Benjamin Knight

© Deutsche Welle Türkçe