Barış için Akademisyenler Girişimi’nin “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildirisine imza attıkları ve operasyon yapılan kentlerde akademik nöbet tutacaklarını açıkladıkları için tutuklanan akademisyenlere, üniversite yönetimlerinden kısmi destek geldi. Sadece Boğaziçi Üniversitesi Rektörü, Yrd. Doç. Esra Mungan için girişimde bulunurken meslektaşlarına destek vermek için gittiği Çağlayan Adliyesi’nde çantasından HDP'nin Newroz davetiyesi çıktığı gerekçesiyle gözaltına alınıp sınır dışı edilen Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Chris Stephenson için üniversite yönetimi bir açıklama yapmadı. ‘Terör propagandası’ yaptıkları gerekçesiyle tutuklanan akademisyenlerden Kıvanç Ersoy için de, görev yaptığı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Yalçın Karayağız ise herhangi bir girişimde bulunmadı.
Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Gülay Barbarosoğlu, üniversitenin psikoloji bölümünde öğretim üyesi olan Esra Mungan'ın tutuksuz yargılanması için Cumhuriyet Başsavcılığı'yla görüştü. Barbarosoğlu’nun konuyla ilgili başka makamlardan da randevu istediği öğrenilirken Boğaziçi Üniversitesi Senatosu toplanarak konuyu görüştü.
Tutuklanan bir diğer akademisyen Muzaffer Kaya’nın, Barış için Akademisyenler bildirisine imza attıktan sonra, görev yaptığı Nişantaşı Üniversitesi’ndeki sözleşmesi yenilenmemişti.
Stephenson sınır dışı edilmişti
Tutuklanan akademisyenlere destek olmak için gittiği Çağlayan Adliyesi’nde, çantasından HDP’nin Newroz davetiyesi çıktığı gerekçesiyle gözaltına alınıp sınır dışı edilen Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi İngiliz akademisyen Chris Stephenson için de, Bilgi Üniversitesi Rektörü Mehmet Durman’ın da, resmi makamlara herhangi bir başvurusunun olmadığı kaydedildi. Başvurunun yanı sıra Bilgi Üniversitesi ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden resmi bir açıklama da gelmedi.
Öğrenciler 'Hocamızı istiyoruz' dedi, meslektaşları dersleri boykot etti
Tutuklanan akademisyenlerin öğrencileri ve meslektaşları, görevli oldukları okullarda eylemler ve forumlar düzenleyerek “Hocamızı yalnız bırakmıyoruz” mesajı vermişlerdi. Boğaziçi Üniversitesi’nde Esra Mungan’ın dersinin olduğu sınıfta toplanan yaklaşık 500 kişi, tutuklama kararına tepki göstermişti. Öğrenciler, “Dersimizi yapmak istiyoruz. Hocamızı istiyoruz” diyerek Mungan’ın ders verdiği kürsü işgal edilmişti. Kürsüye “Barış Kürsüsü” adı verilirken, öğrenciler derslere girmemişti. Birçok akademisyen de dersleri boykot etmişti. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Matematik Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Kıvanç Ersoy'un öğrencileri, "Tutuklu hocalar gururumuzdur" pankartıyla kararı protesto gösterisinde bulunmuştu.
Cumhurbaşkanı 'aydın müsveddeleri' demişti
Barış için Akademisyenler, 11 Ocak’ta yayınladıkları bildiriyle gündem olmuş, iktidarın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ve iktidara yakın medyanın hedefi olmuştu. Erdoğan, akademisyenlere ‘aydın müsveddeleri’ demiş ve ‘’"Kendisine akademisyen diyen güruh devleti suçluyor. Bununla yetinmeyip yabancıları Türkiye'ye çağırıyorlar. Bunun adı mandacılıktır" açıklamalarında bulunmuştu.
''Kanlarında duş alacağız''
Organize suç örgütü liderliğinden hüküm giymiş olan Sedat Peker sosyal medyada yayımladığı mesajla akademisyenleri tehdit etmiş ve ‘’Oluk oluk kan akıtacağız ve akan kanlarınızla duş alacağız.” demişti.
Akademik nöbet tutacaklarını açıklamışlardı
Tutuklanan akademisyenler, 10 Mart’ta düzenledikleri basın toplantısıyla güvenlik güçleri ve YDG - H’liler arasında yaşanan çatışmalar nedeniyle harap olan Diyarbakır’ın Sur ilçesinde akademik nöbet tutacaklarını açıklamıştı. Akademisyenler açıklamalarından 4 gün sonra haklarında yakalama kararı çıkarılınca avukatlarıyla birlikte savcılığa gitmiş, savcılıkta verdikleri ifadenin ardından sevk edildikleri 5. Sulh Ceza Hakimliği tarafından ‘’Terör örgütü propagandası yapmak’’ suçlamasıyla tutuklanmıştı.
Barış için Akademisyenler’in 1128 imzalı ‘’Bu suça ortak olmayacağız’’ başlıklı bildirisinin tam metni şöyle:
''Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak bu suça ortak olmayacağız!''
''Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur'da, Silvan'da, Nusaybin'de, Cizre'de, Silopi'de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir.''
''Bu kasıtlı ve planlı kıyım Türkiye'nin kendi hukukunun ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası antlaşmaların, uluslararası teamül hukukunun ve uluslararası hukukun emredici kurallarının da ağır bir ihlali niteliğindedir.''
''Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesini, sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını, gerçekleşen insan hakları ihlallerinin sorumlularının tespit edilerek cezalandırılmasını, yasağın uygulandığı yerde yaşayan vatandaşların uğradığı maddi ve manevi zararların tespit edilerek tazmin edilmesini, bu amaçla ulusal ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin yıkım bölgelerinde giriş, gözlem ve raporlama yapmasına izin verilmesini talep ediyoruz.''
''Müzakere koşullarının hazırlanmasını ve kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulmasını, hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturmasını talep ediyoruz. Müzakere görüşmelerinde toplumun geniş kesimlerinden bağımsız gözlemcilerin bulunmasını talep ediyor ve bu gözlemciler arasında gönüllü olarak yer almak istediğimizi beyan ediyoruz. Siyasi iktidarın muhalefeti bastırmaya yönelik tüm yaptırımlarına karşı çıkıyoruz.''
''Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep ediyor, bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak sessiz kalıp bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor, bu talebimiz yerine gelene kadar siyasi partiler, meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temaslarımızı durmaksızın sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz."