Gündem

Boğaziçi akademisyenleri 1000. kez rektörlüğe sırt döndü; "İyi bir kamu üniversitesi hayalinden vazgeçmiyoruz, bu da onlara dert olsun"

17 Ocak 2025 12:05
Can Öztürk

Boğaziçi Üniversite’nin Güney Kampüsü’nde yer alan çimlerde kayyım rektöre karşı rektörlük binasına sırtlarını dönen akademisyenler bugün öğrencilerle düzenlenen eylem kapsamında yeniden toplandı. 1475 gündür direnişini sürdüren öğrenci ve akademisyenler, "İnci'den hesabı öğrenciler soracak" ve "Kayyumlar gidecek, biz kalacağız" pankartları açtı. Akademisyenler talepleri karşılananan kadar direnişlerini sürdüreceklerini ifade ettikleri basın açıklamasını okudu. Direnişe destek için eylem alanında yer alan TİP Milletvekili Sera Kadıgil, "Evet belki akademisyenler henüz kazanamadı ancak tesilm olmadılar ve olmayacaklar. Bu da onlara dert olsun" ifadeleriyle direnişin önemini vurguladı. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü akademisyeni ve T24 konuk yazarı Prof. Dr. Mine Eder direnişin önemini maddeler halinde sıraladı. Eder, bu tip "tepeden inme" yönetimlerin üniversite ortamlarında olması gereken çok sesli ortamlara engel olduğunu belirterek, "Halbuki insanlar birbirlerinin farklılıklarından öğrenir. Üniversite sizin rahatlığınızın dışına çıktığınız bir ortamdır öğrenmeye iter sizi" ifadelerini kullandı. Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş'ın da bulunduğu 30'a yakın CHP milletvekili de akademisyenlere destek için eylem alanındaydı. 

Fotoğraf: Can Öztürk / T24

Boğaziçi Üniversitesi’nde, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, AKP’den Milletvekili aday adayı da olan Melih Bulu'yu 2 Ocak’ta rektör olarak atamasıyla başlayan “Boğaziçi Direnişi” 3 Ocak'ta 5. yılını geride bıraktı. Bu süreç içerisinde Boğaziçililer dört yıldır yağmur kar demeden, rektörlük makamına sırtını dönüp protesto gerçekleştirdi. Eylemler süresinde üniversitenin kapısına kelepçe vuruldu, protesto eylemi yapan onlarca öğrenci gözaltına alındı, seçilmiş eski rektör Prof. Dr. Üstün Ergüder ve mezunlar okula alınmadı, akademisyenlerin dersleri ve kampüse girişleri engellendi. 

Bugün direniş nöbetinin 1000. günü kapsamında öğrenciler ve akademisyenler Güney Kampüs’te yeniden eylem düzenliyor.

Sera Kadıgil: Bu insanlar vazgeçmediler, vazgeçmeyecekler

Boğaziçi Üniversitesi'ndeki kayyım nöbetinin 1000. gününde direnişe destek vermek için alanda bulunan TİP Milletvekili Sera Kadıgil, direniş hakkında T24'e şöyle konuştu:

"Bugün direnişin 1475, nöbetin ise 1000. günü. Başından beri takip etme olanağı bulduğum bir direniş. Bu nöbet ilk başladığında ‘Verilecek tepki bu mu?’ gibi tepkiler verilmişti. Daha sert bir şey yapılmalı gibi yaklaşıldı ama hoacalar daha sürdürülebilir ve devamlılığı olabilecek bir eylem olmasını istedi. Eylemin 1000. günü itibarıyla da ne kadar kıymetli bir iş yaptıklarını gösteriyorlar. Evet belki 1000 gündür bu üniversite bir kayyım ile yönetiliyor ama herkes ve arkamızdaki rektörlük binasında oturan Naci de şunu biliyor, bu insanlar vazgeçmediler, vazgeçmeyecekler. Defalarca kovdular, defalarca mahkemelerini kazanıp geri geldiler tekrar atılan hocalar var. LGBTİ+ kimliklerinden ötürü öğrencilere olmadık lüzumu ettiler. Evet belki akademisyenler henüz kazanamadı ancak teslim olmadılar ve olmayacaklar. Bu da onlara dert olsun."

"Otoriter hatta faşizan saray rejimi dediğimiz şey tam olarak bu"

Kayyım atamlarını ve siyasal iklimi değerlendiren Kadıgil, iktidarın yeterli gücü elde ettiğini düşündüğü için adımlarını daha emin attığını vurgulayarak şunları kaydetti:

"Farklı bir iklime girdiğimizi düşünmüyorum. İktidar en başından beri yapmaya ve uygulamaya çalıştığını gerçekleştiriyor. Otoriter hatta faşizan saray rejimi dediğimiz şey tam olarak bu. Yüzde 80 oyla seçilen Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ı da tutukluyor, 3 kere seçilmiş Ahmet Türk'ü de önce tutuklayıp sonra makamında ağırlayacak kadar da tutarsız bir iktidar ile karşı karşıyayız. 22 yıldır bunu tahkim etmeye çalışıyorlar. Sadece iktidar yeterince güç biriktirmemişti. Ufak ufak adımlar atıyordu. Artık yeterince güç biriktirdiğine inanıyor ve buna yönelik hareket ediyor.

Fotoğraf: Can Öztürk / T24

Prof. Dr. Mine Eder: "Bu kanal üzerinden siyasal bir işgal başladı üniversiteye"

Eylemlerininin 1000. gününde rektörlüğe sırtını dönen Prof. Dr. Mine Eder, Boğaziçi direnişinin önemini şu sözlerler ifade etti:

"Çok sembolik bir gün bugün. 4 yılı aşkın bir süredir eylemimizi sürdürüyoruz. İlk kayyım rektörün atanmasıyla başlayan bir süreç. Boğaziçi bileşenleri ile alakası olmayan birinin atanmasıyla başlayan bu sürece karşı olan direnişimizi bugün de sürdürüyoruz. 6 ay sonrasında da yüzde 95 güvensizlik oyu almış bir rektör atandı. Akadamisyenlerin hiçbir rızası olmadan gerçekleştirildi bunların hepsi. Biz de burada akademisyenlere rağmen bir üniversitenin yönetilemeyeceğini göstermek istiyoruz. Bu bir özerklik mücadelesi. Çok üzülerek söylüyorum bu kanal üzerinden siyasal bir işgal başladı üniversiteye. Ona itiraz ediyoruz aslında biz. Bunun ile gelen birçok duruma itiraz ediyoruz aslında biz."

"Akdemik liyakat değerlerine da uyan bir kurumdu burası"

Kişiye özel ilanların açılmasıyla göreve gelen akademisyenlere de tepkili olduklarını belirten Eder, şöyle konuştu:

"Kayyım aracılığıya paraşütlenen akademisyenler mesela. Onlara da çok üzülüyorum aslında onların akadamik kariyerine de leke sürülmüş oluyor aslında. Her ne kadar iyi olursanız olun bu şekilde bir okula gelmeyi kabul etmemeniz gerekiyor dedik onlara da. Meslektaş hukuki dediğimiz bi durum var sonuçta. Akdemik liyakat değerlerine mükemmel olmasa da uyan bir kurumdu burası. Liyakatsizlik bizi çok üzüyor. Bu şekilde yönetilmeye de itiraz ediyoruz."

"Tepeden inme biri Boğaziçi geleneklerine uygun değil"

"Bu üniversite kendi kendini yönetme geleneği olan bir kurum. 90’lı yıllardan bu yana kendi rektörünü seçmiş bir üniversite Boğaziçi Üniversitesi. Böyle bir kuruma ’Ben yaptım oldu’ diyen tepeden inme biri Boğaziçi geleneklerine uygun değil."

"Öğrencilerinin aktivitelerinin sansürlenmesi gibi durumlar çok sesli ortamları tek sesliliğe itiyor"

Üniversite içindeki çok sesliliğin engellenmeye çalışıldığını belirten Eder okuldaki güvenlik engellerini şöyle anlattı:

"Bir de bu güvenlik ve baskıcı ortama karşı çıkıyoruz. Kampüsün ve dersleri dolduran sivil polisler kameralar güvenlikler kurumların özgür düşünce ortamlarını sarsıyor ve engelliyor. Çok sesli, birbirinden farklı insanların olduğu ortamlar bu iktidara çok korkutucu geliyor. Halbuki insanlar birbirlerinin farklılıklarından öğrenir. Üniversite sizin rahatlığınızın dışına çıktığınız bir ortamdır öğrenmeye iter sizi. Bu engellemelerle bu tip ortamların önüne geçilmeye çalışılıyor. Uygulamalar, öğrencilerinin aktivitelerinin sansürlenmesi gibi durumlar çok sesli ortamları tek sesliliğe itiyor. 4 yıllık itiraz süreci bunlarla alakalı. Nöbet bunun sembolik ayağı."

"250’yi geçtik dava sayısı olarak"

Sahada sürdürdükleri direnişi ayrıca hukui olarak da sürdürdüklerini belirten Eder şöyle konuştu:

"Bu süreçler dışında bir de durumun hukuki boyutu var tabii. 250’yi geçtik dava sayısı olarak. Hem bu hukuki usulsüzlüklere hem tepeden inme rektör ataması, iletişim fakültesi, hukuk fakültesinin kurulması gibi bütün bunlara açtığımız davalar var. Hem de kişiye özel ilan açılan paraşüt akademisyenlere açtığımız davalar var. İyi bir kamu üniversitesi hayalinden de vazgeçmiyoruz mesajını vermeye çalışıyoruz."

Fotoğraf: Can Öztürk / T24

"Türkiye'de özgür, özerk, demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar; kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz"

Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüsü çimlerine 1000 gündür bir araya gelen akademisyenler haftalık bültenlerini okudu. Akdemisyenlerin açıklamaları şöyle:

"Bugün 17 Ocak Cuma. Nöbetimizin 1000., direnişimizin 1475. günündeyiz. Sizlere özgür basının hâlen alınmadığı, öğrencilerin, birçok mezun ve emekli öğretim üyesinin girişlerinin engellendiği, çevresinde polisin ağır silahlarla devriye gezdiği, her köşesinin kameralarla, özel güvenlik güçleri ve sivil polislerce denetlenmeye çalışıldığı, girişlerine yüksek demir parmaklıkların  yerleştirildiği kampüsümüzden sesleniyoruz.  Bugün akademik nöbetimiz için 1000. kez Güney Meydan'da, rektörlük  binasının önündeyiz.  Boğaziçi Üniversitesi akademik nöbeti, Melih Bulu'nun 1 Ocak 2021'de tepeden inme bir kararla rektör olarak atanmasını izleyen hafta, öğrenci protestolarına yapılan ilk polis müdahalesinin ertesi gününde, 5 Ocak Salı günü, önceden planlanmamış ve barışçıl bir protesto eylemi olarak başladı. O gün,  üniversiteyi ayakta tutan temel değerleri hiçe sayan bu hukuksuz müdahaleye karşı tepkisiz kalamayacaklarını duyuran bir grup öğretim üyesi öğle tatilinde cüppelerini giyerek Güney Meydan'a indiler ve sırtlarını rektörlük binasına dönerek ilk sessiz nöbeti gerçekleştirdiler. İzleyen günlerde akademik nöbetin  katılımcı sayısı onlara, kısa süre sonra da yüzlere çıktı. Rektörlük, bu nöbeti  engellemek amacıyla öğretim üyeleri hakkında mesnetsiz soruşturmalar açtı;  bazı hocalarımızın görevine son verdi, bazılarını istifaya zorladı, bazılarının da hak ettikleri kadro yükseltmelerini yapmadı; nöbete katılan mezunlarımızın, emekli ve yarı zamanlı öğretim üyelerinin üniversiteye girişini yasakladı. Tüm bunlara rağmen her iş günü öğlen saatlerinde 15 dakikalığına gerçekleştirilen bu eylem dört yılı aşkın süredir tek bir gün ara verilmeksizin devam etti. Üniversitemize yapılanağır siyasi müdahaleye tepkimizi bugüne dek bin kez bu meydana inerek, akademik nöbetimize katılarak gösterdik. Akademik nöbet Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinin idari, akademik ve hukuki düzlemde - kurullarda, komisyonlarda, disiplin soruşturmalarında ve mahkemelerde sürdürdükleri yoğun mücadelenin en görünür simgesi, ödün vermedikleri ilkesel duruşun en çarpıcı ifadesi oldu. Kararlılıkla sürdürdüğümüz bu barışçıl eylemin tanımlayıcı öğelerinin neler olduğunu ve bu öğelere yüklediğimiz anlamı bir kez daha kamuyla paylaşmak isteriz: 

Akademik nöbetlerimizde rektörlük binasına sırtımızı dönüyoruz, çünkü kurum iradesini hiçe sayarak, usulsüzce ve tepeden inme yöntemlerle yapılmış rektör atamalarına, bu atamalar üzerinden üniversitenin bir siyaset aracı olarak kullanılmasına karşı çıkıyoruz. Sırtımızı dönüyoruz çünkü var olan yönetimi meşru bulmuyoruz, Anayasa Mahkemesi'nin 2024 yılında aldığı karara göre gayrimeşru konumları hukuken doğrulanmış olan rektör ve idarecilerin istifa etmelerini talep ediyoruz. Nöbetlerimizi her iş gününün öğle tatilinde sessizce ayakta durarak gerçekleştiriyoruz, çünkü amacımız, talep ve itirazlarımızı barışçıl yollarla, akademik ve idari görevlerimizi aksatmadan, kampüsün gündelik hayatını, dersleri, araştırmaları ve etkinlikleri kesintiye uğratmadan ifade etmek. Nöbetlerimiz için Güney Meydan'a iniyoruz, çünkü bu alanın üniversitenin özgürlükçü, eşitlikçi ve çok sesli yaşam kültürünün odağı olduğunu düşünüyoruz. Her iş günü bu meydanda nöbet tutuyoruz, çünkü kampüslerin yasaklar ve güvenlik kısıtlamalarıyla çoraklaştırılmasına karşı çıkıyoruz.

Üniversitelerin farklılıkların ve itirazların özgürce ifade edilebildiği, çoğulcu ve kapsayıcı ortamlar olarak yeniden yapılandırıldığını görmek istiyoruz. Nöbete akademik kimliğimizi simgeleyen cüppelerimizle katılıyoruz, çünkü mücadelemizin odağında üniversiteler için daha iyi bir gelecek ve evrensel akademik ilkeler var. Farklı görüşlerden, kimi zaman farklı kurumlardan akademisyenler olarak bizi bu meydanda buluşturan, akademik hak ve özgürlükleri önceleyen bu evrensel ilkelere olan ortak inancımız. Biz, herhangi bir siyasal gündemi savunmak için değil, Türkiye'de çağdaş ve evrensel kriterlere uygun bir yükseköğretim modeline geçilmesini, üniversitelerin akademik, idari ve mali anlamda özerk, katılımcı ve hesap verebilir kurumlar olarak yeniden yapılandırılmasını talep etmek için buradayız. Nöbetimizi alkışlarla sonlandırıyoruz, çünkü siyasi kadrolaşma ve liyakatsizleştirme gibi ağır kamu zararına yol açan, kurumun ve öğrencilerimizin geleceğini baltalayan tüm yıkıcı uygulamaların anlaşılmazlığını ve akıl dışılığını bu alkışlarla protesto ediyoruz. 

Taleplerimiz karşılanıncaya kadar, kurumumuzun ilkelerini, özgürlükçü ve çok sesli yapısını ayakta tutacak, tüm Türkiye için özerk ve demokratik üniversite idealini savunacak yeni ve meşru bir yönetim oluşturuluncaya kadar bu meydanda bir araya gelmeye, akademik nöbetimizi sürdürmeye kararlıyız. Bizler her iş günü her öğlen bu meydanda toplanıyor, rektörlüğe sırtımızı dönüyor, gayrimeşru yönetimin demokratik olmayan uygulamalarının hiçbirini kabul etmediğimizi, ilkelerimizden vazgeçmeyeceğimizi söylüyoruz. Kamuoyuna ilkelerimizin arkasında olduğumuzu, insan haklarına, bilimsel düşünceye saygılı, demokratik bir üniversite ortamı kurulana kadar bu direnişten vazgeçmeyeceğimizi yeniden ve ilk günkü kararlılığımızla duyurur, bu mücadeleyi öğrencilerimize, mezunlarımıza, tüm topluma olan borcumuz olarak gördüğümüzü yinelemek isteriz. Türkiye'de özgür, özerk, demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar,

Kabul Etmiyoruz, Vazgeçmiyoruz."


Fotoğraf: Can Öztürk / T24

“İktidar, üniversiteleri kendi siyasetinin yeniden üretildiği, kadroların yağmalandığı bir alan haline dönüştürdü”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, Boğaziçi Üniversitesi direnişinin Türkiye’de benzer süreçleri yaşayan üniversiteler için hem bir moral hem de bir deniz feneri olma özelliği taşıdığını söyledi.

Özçağdaş açıklamasının tamamı şöyle:

“Türkiye'de maalesef Recep Tayyip Erdoğan iktidarı üniversiteleri kendi siyasetinin yeniden üretildiği, kadrolarının yağmalandığı bir alan haline dönüştürdüler. Ocak 2021’de başlayan süreçten bugüne kadar, Boğaziçi Üniversitesi'nde yaratılan olumsuz ortamda, akademik baskılar, kadroların verilmemesi, uyduruk disiplin soruşturmaları… Dünyanın en önemli üniversitelerinden biri olan bu üniversite 60’a yakın akademisyenini kaybetti. Ve onun yerine yine gerçek Boğaziçililerin dile getirdiği gibi 100 paraşüt öğretim üyesi bu üniversitenin içine girdi. Bu üniversiteyi işgal altına almak isteyen iktidar, bununla yetinmedi 650 idari personel olarak üniversitenin yapısını değiştirmeye devam etti. Anayasa’da, Yüksek Öğretim Yasası’nda yer alan akademik özgürlükler, kurumsal sürdürülebilirlik gibi kavramlar yok sayıldı."

"Türkiye büyük bir rejim bunalımı yaşıyor. Ülke maalesef bir tek adam iktidarına dönüşmüş durumda. Dün akşam saatlerinde Beşiktaş Belediye Başkanımız, bomboş bir hukuksal dosyayla bir gizli tanıkla tutuklandı. Beşiktaş Belediyesi 31 belediye meclis üyesinin 31’inin de Cumhuriyet Halk Partisi'nde olduğu, çok uzun yıllardır Cumhuriyet Halk Partisi'nin yönettiği, Esenyurt Belediyesi, 1 milyon nüfusuyla Türkiye'nin en büyük ilçesinin olduğu, Ovacık ve benzeri tüm ilçelerde atanan kayyumlarla ‘seçimleri ben kazanıyorsam demokrasi var, ben kazanıyorsam millet iradesi var, ben kaybediyorsam size burnunuzdan fitil fitil getirerek bu iktidarı geri alırım’ diyen bir şaşkın siyasal iktidar var."

“Boğaziçi direnişi ülkenin demokrasi yolunda bir anıt haline gelecek”

"Türkiye kararını verdi. Bu despot, tek adam zihniyeti Türkiye'den gidecek. Asıl mesele gidene kadar vereceği akademik, toplumsal, ekonomik zararları engellemek. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak burada temsilcisi olan diğer siyasi partiler sivil toplum örgütleri, akademisyenler kendini her şeyin sahibi zanneden tek adam iktidarıyla mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu anlamıyla Boğaziçi'nin dillere destan olan öğrencilerini dünya çapında yetiştirmeye vesile olan, akademik süreçlerini asla sekteye uğrattırmaksızın yağmur, çamur, kar, güneş, fırtına demeden bin gündür bu eylemi devam ettiren başta hocalarımız üzere tüm Boğaziçi üyelerine, mezunlarına, öğrencilerine şükranlarımı sunuyoruz. Bugünler geçtiğinde, Boğaziçi direnişi ülkenin demokrasi yolunda bir anıt haline gelecek. Bunu hep beraber göreceğiz."

“Korkun, çünkü korkmak için her türlü nedene sahipsiniz”

"Ankara'dan bunu izleyen zata ve onun emirleriyle bu hukuksuzlukları yapanlara sesleniyorum: Burası bir demokratik hukuk devleti. Siz ne kadar zarar verseniz de, talimatlı yargınızla, atanmış kayyumlarınızla siyasal işgaller oluştursanız da Türkiye demokrasiden vazgeçmeyecek. Bu halk 100 yıl önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kazandığı haklarını size asla teslim etmeyecek. Korkun, çünkü korkmak için her türlü nedene sahipsiniz. Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz."

Fotoğraf: Can Öztürk / T24

"Özgür, özerk ve demokratik bir üniversite mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğiz"

Boğaziçi Öğrenci Temsilciliği Kurulu (ÖTK) da basın açıklamasını okudu. ÖTK'nın okuduğu metinde kampüs içerisindeki özgür ortamın engellendiği vurgulandı. Okunan metin şöyle:

"Bugün hocalarımızın 1000. Nöbetinde ilk günkü kararlılığımızla Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri olarak yine buradayız. 4 yılı aşkın bir süredir saray rejiminin gerici, baskıcı ve antidemokratik işgal politikalarına karşı akademik özerkliği, demokratik üniversiteyi ve eğitim hakkımızı savunuyoruz. Bizleri yıldırmak amacıyla kampüsümüzün önüne dikilen, derslerimize kadar sokulan polislere; her fırsatta öğrencilere şiddet uygulayan ögblere, gözaltılara, ev hapislerine rağmen bu direnişimizde bir gün bile pes etmedik. Üçlü ranzalarda, 15 kişilik odalarda yaşamak zorunda kalan; niteliksiz ve pahalı yemeklere maruz bırakılan, kütüphanesi kapandığı için çalışacak yer bile bulamayan biz öğrenciler tüm bu sorunlardan kurtuluşumuzun birleşmekte ve direnmekte olduğunu biliyoruz.

Naci İncinin de en korktuğu şeyin bu olduğunu her sesimizi yükselttiğimizde önümüze kurulan ögb ve polis barikatlarından anlayabiliyoruz. Kamuda tasarruf gibi bahanelerle kütüphanesi yapılmayan, yurtları kullanıma kapatılan üniversitemizin yönetici kadrosu her gün önümüzden pahalı makam araçlarıyla geçerken öğrencilere insanca barınma ve beslenme gibi haklar çok görülüyor. Öğrencilere aktarılması gereken bütçe, Naci İncinin odasının mobilyalarına, arabalarına, orantısız işe alım yapılan ögblere aktarılıyor. Kış mevsiminde sınıflarını ısıtmaktan bile aciz olan, dersleri kaban giyerek gerçekleştirmek zorunda bırakan üniversite yönetimi çeşitli vakıf ve tarikatlarla pahalı etkinlikler düzenlemekten asla geri durmuyor. Naci İnci, öğrencileri ve akademisyenleri bu üniversiteye adeta bir zul sayarken kendi misafirlerini tüm saygısıyla karşılamayı ihmal etmiyor. Naci İncinin okul kültürünü öldürmeye yönelik hamlelerine her geçen gün bir yenisi daha eklenirken bizler tüm bileşenler olarak okulumuzu korumaya gayret ediyoruz.

Boğaziçi’nin atardamarlarından biri olan kulüp faaliyetleri okul yönetiminin sansürcü, baskıcı anlayışıyla karşı karşıya kalıyor. Kulüplere yalan gerekçelerle alan sağlamayarak faaliyetlerini engellemeye çalışan kayyımlık, sansürcü politikalarını da kulüpler ve yönetim kurulları üzerinden uyguluyor. Sinema Kulubü’nün gösterimlerini devamlı engellemeye çalışan okul yönetimi, hocamız Can Candan’ın belgeselinin bile gösterilmesine izin vermiyor. Oryantasyon günlerinde standlarına okulumuzun kulubü BULGBTİA+ bayrağını asan kulüpler kapatılmakla tehdit ediliyor, Ötk masası açılmasına izin verilmiyor ve ögblerle saldırılıyor. Bu ayrıştırıcı, Boğaziçi değerlerine uygun olmayan tehditlerden korkmuyoruz, çekinmiyoruz. BULGBTİA+ da, gerici söylemlerle ayrıştırdığınız her arkadaşımız da onurumuzdur. Bu okulun gerçek sahiplerinin Naci inci ve kadrosunun değil bizler olduğunu tekrar ve tekrar hatırlatıyoruz. Bugün 1000. Nöbetlerine katıldığımız hocalarımızın bazıları belki de seneye burda olamayacaklar. Boğaziçi akademisyenleri her geçen gün mobbinglerle, baskılarla istifaya zorlanıyor birçoğunun sözleşmesi yenilenmiyor. Demokratik üniversite anlayışına tamamen ters olan bu kararları asla tanımıyoruz.

Geçtiğimiz günlerde Çetin Eren Hocamınızın ikinci dönem açacağı dersin kayyımlık tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden iptal edildiğini öğrendik. Çetin Eren, Can Candan, Yıldız Silier, Esra Mungan ve görevini bırakmak zorunda kalan tüm hocalarımızın yanındayız. Paraşütlerin açtığı derslere karşı birçok bölümde örülen boykotlarla kendi hocalarımızın arkasında durmaya devam ediyoruz. Bu boykotlar kayyımlığı rahatsız etmiş olacak ki birçok arkadaşımıza soruşturmalar açıldı. Bu soruşturmalar sonucunda arkadaşlarımızın temsilcilikleri kayyımlığın kendi değiştirdiği yönergeye bile uymayarak askıya alındı. Sebep olarak üniversitemize adrese teslim ilanlarla gelen paraşütler hakkında sosyal medya gönderileri paylaşılmasını sunan yönetime tek bir cümlemiz var: Kayyım olarak atanmıştan Boğaziçi rektörü olamayacağı gibi paraşüt olarak gelenlerden de asla Boğaziçi Üniversitesi akademisyeni olamayacaktır.

Kampüs içerisindeki cinsel taciz vakalarına karşı mağdurların yanında bulunması, kampüs içindeki faillerle mücadelede aktif rol oynaması gereken CİTÖK, koltuklarını dolduran fail aklayıcı birtakım kişilerle, öncelik vermeme suretiyle uzatılan ve çözüme kavuşturulmayan süreçlerle birlikte mağdurların ulaşmaya çekindiği bir komisyon haline gelmiştir. İçerisinde erkek öğrencilerin hayatını karartıyorsunuz gibi mağdur suçlayıcı, fail aklayıcı cümleler sarfeden üyeler bulunduran bir komisyonun işlerliği olamaz! Kadın ve LGBTİ+ların süreçlere dahil edildiği, amacına hizmet eden bir CİTÖK için mücadele etmekten vazgeçmiyoruz!Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri olarak rejimin bu kayyım politikalarının bir alışkanlık haline geldiğini biliyor okulumuzun da bu politikalardan payını aldığını görüyoruz. Bu kurumda akademik özerklik ve bileşenlerin iradesi nasıl gasp ediliyorsa halkların seçim iradesinin de her geçen gün nasıl gasp edildiğine şahit oluyoruz.

Burdaki direnişimizin sebeplerini hukuksuzca gerçekleşen hiçbir irade gaspından ayrı tutmuyor yıllardır bu durumla mücadele eden öğrenciler olarak hukuksuzca kayyım atanan belediyeler ve kurumlarla dayanıştığımızı bildirmek istiyoruz. Açıklamamızı bitirirken bizler Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri olarak bir kez daha vurguluyoruz: Özgür, özerk ve demokratik bir üniversite mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğiz. Kayyım zihniyeti ve onun dayattığı hukuksuzluklar karşısında yılmadan öğrenciler, akademisyenler ve tüm bileşenler olarak 5. yılına giren direnişimizi sürdüreceğiz. Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz!"

1475 günlük direniş boyunca neler yaşandı?

-2 Ocak 2021: Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Prof. Dr. Melih Bulu rektör olarak atandı.

-3 Ocak 2021: Öğrenciler, “kayyum rektör” diye nitelendirdikleri Melih Bulu’yu kampüste protesto etmeye başladı.

-4 Ocak 2021: Öğrencilerin üniversite içerisindeki direnişinin büyümesi üzerine polis müdahale etti. Güney Kampüs’te izin verilmeyen yürüyüş, Kuzey Kampüs’te devam etti. Öğrencilere biber gazı sıkan polisin üniversitenin giriş kapısına kelepçe vurması da tepki çekti ve direnişin simgesi hâline geldi. Dönemin CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da direnişe destek verdi.

-5 Ocak 2021: Protestolara katıldığı belirlenen 20’den fazla öğrenci, evleri basılarak gözaltına alındı. Gözaltındaki öğrenciler, çıplak aramaya direndikleri için darp edildiklerini ifade etti.

-5 Ocak 2021: Öğretim üyeleri, cübbelerini giyerek rektörlük binasına sırtlarını dönme eylemine başladı. Akademisyenlerin bu protestosu hâlen devam ediyor.

-5 Ocak 2021: Olayların büyümesi üzerine Melih Bulu, bir televizyon programının canlı yayınına katıldı. “Tepkilerin ardından istifa edecek misiniz” sorusuna Bulu, “Niye istifa edeyim” yanıtını verdi. Kapıya kelepçe takılmasını da Bulu, “Kapı kırıkmış, kapıyı tutturmak için kelepçe takılmış. Öyle bir pratik çözüm bulunmuş” sözleriyle savundu.

-6 Ocak 2021: Melih Bulu, katıldığı bir YouTube kanalının canlı yayınında odasından öğrencilere el salladı. Öğrenciler ise yuhalayarak “Suda balık oynuyor, Melih camdan el sallıyor” diye çocuk şarkısıyla ironik bir karşılık verdi.

-6 Ocak 2021: İstanbul Valiliği, öğrencilerin rektörü protesto edecekleri eylemi koronavirüs salgını gerekçesiyle yasakladı. Bunun üzerine öğrenciler, Kadıköy İskelesi önünde eylem yaptı.

-8 Ocak 2021: Öğrenciler, kampüste sandıklar kurarak “Boğaziçi Üniversitesi Rektörü demokratik bir seçimle belirlenmelidir” yazılı oy pusulalarıyla, temsili bir seçim yaptı. Ayrıca Aşık Mahzuni Şerif’in “Yuh Yuh” parçasından direnişe uyarlanan bir klip yayınlandı.

-8 Ocak 2021: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Üsküdar’da kıldığı cuma namazının ardından “Ben öğrencilerle niye görüşeyim? Öğrenciler bu işin içinde değil. Bu işin içinde olan teröristler var. Öğrencilikle alakası olmayan CHP’nin İstanbul İl Başkanı orada. Zaten kendisi bir DHKP-C militanıdır” sözleriyle Canan Kaftancıoğlu’nu hedef aldı.

-9 Ocak 2021: Erdoğan, katıldığı bir açılışta, Gezi Parkı eylemlerine de gönderme yaparak “Biz bu filmi 18 yıldır yüzlerce defa seyrettik. Rutin bir atamayı üniversitelerimizi karıştırmak için fırsata çevirenleri takip ediyoruz. Terör örgütü iltisaklı kişilerin en ön safta yer aldığı bu tür eylemlerin demokrasiyle hak arayışıyla, fikir ve ifade özgürlüğüyle ilgilisi yoktur” sözleriyle Boğaziçi direnişini hedef aldı.

-30 Ocak 2021: Üniversitede öğrenciler tarafından hazırlanan bir sergide, Kâbe üzerine şahmeran temalı bir figür ve resmin dört köşesine de gökkuşağı bayrakları asıldı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun konuşmalarının ardından 2 öğrenci tutuklandı.

-1 Şubat 2021: Üniversite önünde devam eden eylemlerde polisin bir öğrenciye, “Aşağı bak, toplu gezmek yok” diye bağırdığı iddiası üzerine “Aşağı bakmıyoruz” sloganı sembol hâle geldi. Protestolarda 159 öğrenci gözaltına alındı.

-1 Şubat 2021: Dönemin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Üniversitelerini, liyakati ve adaleti savundukları için gençlerin gece yarısı operasyonuyla gözaltına alınması kabul edilemez... Rektör Melih Bulu görevinden ayrılıp bu çirkin duruma son vermelidir” tepkisini gösterdi.

-3 Şubat 2021: Recep Tayyip Erdoğan, canlı bağlantıyla katıldığı partisinin il kongrelerinde yine Boğaziçili öğrencileri hedef aldı. Erdoğan, “Siz öğrenci misiniz, yoksa siz rektörün odasını basmaya kalkışan terörist misiniz” ifadelerini kullandı.

-5 Şubat 2021: Erdoğan, cuma namazı çıkışında, “Önüme gelen 9 adaydan biri olan Melih Bey’in atamasını ben yaptım. Bazı televizyon kanalları çıkıp sürekli ‘İstifa etmelidir’ diyor. Yürekleri yetse ‘Cumhurbaşkanı istifa’ diyecekler” açıklamasını yaptı.

-6 Şubat 2021: Resmi Gazete’de yayınlanan kararla Boğaziçi Üniversitesi’nde Hukuk ve İletişim Fakülteleri kuruldu.

-9 Şubat 2021: Melih Bulu’nun yardımcısı Naci İnci, kampüste öğrencilerin tepkisiyle karşılaştı. “Bölümünüzden iki öğrenci tutukluyken siz hiç utanmıyor musunuz rektör yardımcılığını kabul etmeye? Bu kadar meslektaşınız, yan yana ders verdiğiniz hocalarımız protesto ederken siz nasıl kabul ettiniz böyle bir görevi” soruları üzerine İnci, “Şimdi toplantıya gireceğim, daha sonra sizi dinleyeceğim” diyerek uzaklaşı görüntüsü verdi.

-13 Şubat 2021: Hukuk Fakültesi Dekanlığı’na Prof. Dr. Selami Kuran atandı.

-1 Mart 2021: Melih Bulu, rektör yardımcılığını kabul eden fizik profesörü Naci İnci’yi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nün başına atadı.

-25 Mart 2021: Güney Kampüs’ten Kuzey Kampüs’e geçmeye çalışan 12 öğrenci, LGBTİ bayrağı taşıdıkları gerekçesiyle gözaltına alındı.

-19 Nisan 2021: Rektör Melih Bulu, İletişim Fakültesi’ne dekan olarak atandı.

-15 Temmuz 2021: Tepkilerin dinmediği üniversitede Melih Bulu, rektörlük görevinden alındı. Bulu’nun yerine rektör vekili olarak Naci İnci atandı.

-26 Temmuz 2021: Sinema ve belgesel alanında dersler veren öğretim üyesi Can Candan’ın görevine son verildi.

-21 Ağustos 2021: Resmi Gazete’de Erdoğan’ın imzasıyla yayınlanan kararla Naci İnci, Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne asaleten atandı.

-26 Ağustos 2021: Resmi olarak görevine başlayan Naci İnci, kampüste öğrencilerle karşılaştı. El sallayarak “Nasılsınız” diye sorduğu öğrenciler İnci’ye, “İyi değiliz. Nasıl iyi olabiliriz sizce? Hâlâ el sallayabiliyorsunuz. Kime selam veriyorsunuz? Hâlâ yüzümüze bakabiliyorsunuz. Utanmadan ‘Nasılsınız’ diye sorabiliyorsunuz” diye tepki gösterdi.

-6 Ekim 2021: Rektörlük binası önünde Naci İnci’yi protesto eden öğrencilerden 10 kişi gözaltına alındı. İnci'nin isim isim şikâyet edilmesi sonucu öğrencilerin gözaltına alındığı öğrenilirken, 2 öğrenci tutuklanarak cezaevine gönderildi.

-23 Kasım 2021: 4 Ekim günü düzenlenen protestolara katılan 6 öğrenciye, İnci’nin talebiyle Fen-Edebiyat Fakültesi Disiplin Kurulu tarafından okuldan uzaklaştırma cezası verildi.

-9 Aralık 2021: Naci İnci, rektörlüğe sırtlarını dönerek eylemlerini sürdüren 16 akademisyen hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu.

-19 Ocak 2022: Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özlem Berk Albachten, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. R. Metin Ercan ve Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yasemin Bayyurt görevden alındı.

-27 Temmuz 2022: Prof. Dr. Selami Kuran, Hukuk Fakültesi Dekanlığı görevinden istifa etti. Rektör İnci, kendisini vekaleten dekan olarak atadı.

-9 Ekim 2022: “Mezunlar Günü Etkinliği” düzenlemek isteyen Boğaziçi Üniversitesi Mezunları Derneği (BUMED), üniversite yönetiminin izin vermediğini belirterek “Boğaziçi tarihine kara leke, ilk kez mezunlar okula alınmadı” açıklamasını yaptı. Etkinlik, Akatlar’daki Sanatçılar Parkı’nda düzenlendi.

-22 Ağustos 2022: Ekonomi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ünal Zenginobuz, İnci yönetiminin açtığı soruşturmanın ardından 3 ay görevinden uzaklaştırıldı.

-30 Eylül 2023: Rektörlük binasına 1000’inci günde de sırtlarını dönen Boğaziçili akademisyenler, “Bin kere söyledik. Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz” dedi.

-Nisan 2024: Prof. Dr. Cem Say, Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Bilgisayar Bilimleri Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevinden alındı.

-23 Nisan 2024: Üniversitenin seçimle gelen ilk rektörü Prof. Dr. Üstün Ergüder okula alınmadı. Rektör Naci İnci, “Ergüder’in üniversitemiz kampüsüne girişinin kısıtlanması söz konusu değildir. Bu sabah bir yanlış anlama nedeniyle kampüs girişinde yaşanan talihsiz olayın ardından kendisi ile görüşerek durumu açıkladım” bilgisini paylaştı.

-6 Aralık 2024: CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Boğaziçi Üniversitesi’ne giderek öğrencilerin ve akademisyenlerin direnişine destek verdi. Rektörü “kayyum” olarak nitelendiren Özel, “O kapıya konulan kelepçe, saray rejiminin üniversiteye nasıl baktığının tam olarak fotoğrafıdır” dedi.

Dört yıl boyunca, değeri yaklaşık 4 milyar Dolar iddiasıyla üniversitesinin arazisi de tartışılırken, Boğaziçi Üniversitesi ve Hacıosman Bayırı’na yönelik doğal SİT alanı statü değişikliği, üniversite arazisi yapılaşmaya açılabilir endişesi yarattı.