"Böcek" davasına bakan Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Başbakanlığın davaya müdahil olarak katılmasına karar verdi. Ayrıca Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın danışmanı Mustafa Varank'ın da tanık olarak dinlenilmesi kararlaştırıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde, makam odasında bulunan dinleme cihazlarıyla ilgili davanın ilk duruşması görülmeye başladı. Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada duruşmaya tutuksuz sanıklardan Başbakanlık Koruma Daire Başkanı Mehmet Yüksel, Yakın Koruma Müdürü Zeki Bulut, Ahmet Türer, Seyit Saydam, Hurşit Gölbaşı, Harun Yavuz ve İbrahim Sarı katıldı.
Duruşmada ilk konuşan polis şefi Mehmet Yüksel oldu.
Mehmet Yüksel’in savunmasından satırbaşları şöyle:
Erdoğan’ın ofisinde bulunduğu yer, 24 saat güvenlik olan bir nokta. O dönemde burada sanık olarak yer alan Serhat Demir Başbakanın çok özel bir misafirinin yanında görevlendirilmişti. Serhat olayın olduğu tarihte iki ay boyunca o misafirin yanındaydı. Serhat branşlı bir personel. O geldikten sonra biz baya bir mesafe kat ettik. Bilgi işlemde. Ahmet Türer’i de bana tavsiye ettiler, Amerika’da eğitim görmüştü, üniversitede ders veriyordu. Serhat ile bacanak olduklarını bilmiyordum. Eğitimli ve çok donanımlılardı. Ahmet Türer başbakanın da katıldığı bir programda yer aldı.
Ben resmi olarak bütün birimlerini ayda 4-5 kez denetlettirdim. Bu tutanakları Başbakanlıktan istedim. Orada görev yapan birçok rütbeli de bana bu konuda tanıklık edeceklerdir. Başbakanın kendisi ve ailesinin korunmasından sorumluydum. Burada bir hatam eksikliğim yoktur. Hiçbir zaman mesai ile çalışmadım. Suçlamaları kabul etmiyorum. Dosyada da görülecektir.
Salonda bulunan avukatların duruşmada sanık olarak yer alan ve halen yurt dışında bulunan Serhat Demir ile ilgili “onu bugün olsa yeniden aynı birime alır mıydınız” sorusunu yöneltti. Yüksel söz konusu soruyu şöyle yanıtladı:
“Serhat Demir bütün sicilleri pekiyi olan bir polisti, 2 dil biliyor, çok başarılı bir personeldir. O geldikten sonra ivme kazandırdı. Onu bugün olsa yine değerlendirirdim. Nitelikli bir personeldi.”
Yasin El Kadı’yı korumakla görevlendirilmişti
Mehmet Yüksel’in duruşmada “böceğin bulunduğu dönemde Başbakanın misafirin yanında görevliydi” dediği polislerden Serhat Demir, hakkında açılan soruşturma ile ilgili Taraf’a verdiği röportajda o süreçte Yasin El Kadı’nın korumalığını yapmakla görevlendirildiğini belirtmişti. Davada dinlenen Mehmet Yüksel’in ifadesinde Serhat Demir için “ismini açıklayamayacağım Başbakanımızın bir misafirin yanında görevlendirilmişti” demesi dikkat çekti.
Mehmet Yüksel’in savunması tamamlandıktan sonra olay tarihinde Yakın Koruma Müdürü Zeki Bulut’un savunmasına geçildi.
Bulut savunmasında şunları anlattı:
“7 çocuklu bir ailenin çocuğuyum. 89 yılında polis akademisinden mezun oldum. Babam ve kardeşlerim Almanya’da çalışan işçilerdendir. Bu yüzden sık sık yurt dışına da gidip geliyordum.
10 yıl Diyarbakır’da çalıştım 2003 yılında döndüm. Mayıs ayında Başbakanlıktan çağrıldım. Mülakat yaptılar. 2003 yılı Mayıs ayında başladım. Koruma Müdürü olarak başladım.
Ben içerisine girdiğimde Başbakanlık koruma müdürlüğünde beyefendinin nasıl korunduğuna hayret ettim. Koruma sektöründe olması gereken asli unsurlar vardır, bunları yapmazsanız eksik kalır. On çeşit silah vardı. Koruma sektöründe S. Weason toplu tabanca kullanılmalıdır. Bizim görevimiz Beyefendinin kılına dahi zarar vermeden VİP alanlarında korumaktır. Toplu tabancada 6 mermi ile atıp bir baskı oluşturmazsınız.
Geldiğimizde memur amire küfrediyordu
Geldiğimizde diğer bir sorunda hiyerarşinin kaybolmasıydı. Memurun amire küfrettiği, anahtar fırlattığı, amirin müdürün odasına gittiği silah çektiği, sistem bozulmuş, lakayit bir düzen vardı.
Koruma personeli normal bütün teşkilattaki personel gibi yıllık mermi atışları vardır. Düşününki sayın Başbakanı koruyorsunuz, karakoldaki bir arkadaştan hiçbir farkı olmayan mermi istihkakı var. İnanılmaz bir acizlik vardı.
Araçlar 10-15 yıllık araçlardı, uzun yola gidecek gibi de değildi. Otorite bir sistem yoktu. Koruma araçları adalet Bakanlığı ve Başbakanlık arasındaki boşluğa park ediliyordu. Yan tarafta katlı otopark yapılmıştı. Neden oraya park etmiyorsunuz dedik. Bize yer verilmedi denildi.
Yaşı, kilosu, boy bakımından niteliğini kaybetmiş personeller korumadaydı
Yaş itibari, kilo boy olarak niteliğini kaybetmiş personeller vardı. Bu kadar niteliksiz bir koruma müdürlüğünün içerisine geldik. O dönemde Müdürümle (Mehmet Yüksel) dedik ki çok çalışacağız, gece 2-3’e kadar toplantılar yaptık, nasıl bir planlama yapacağımızı çalıştık.
9 Temmuz gece yarası 10 Temmuz diyebiliriz, Irak seyahati vardı. Bana telefon geldi “Irak seyahatine sen eşlik edeceksin” dedi. “Bir şey mi oldu” dedim. Bizden önceki arkadaşla Beyefendinin (Erdoğan) sorunu olmuş uygun birini bulun demiş. Benden önce 5 koruma müdürü çalışmış ben 6. yakın koruma müdürüyüm. Ben 4,5 yıl bir fiil hizmet ettim. Günlük 17-18 saat çalıştım. Sadece bir gün çalışmadım. Onda da kayınbabam vefat etti. Onun dışında her anına tanığım. Yataktan alıp, yatağına bırakana kadar yanındaydım.
Fedakarlığın, aşkın karşılığı bu olmamalıydı
Bin 500 gün çalıştım. Bin gününü ailemden uzak geçirdim Ankara dışında. Çocuklarımın hangi sınıfa gittiğini unuttum. O dönemde 4,5 yılda doğru düzgün yüzlerini görmedim. Bu işte çalışmak, sevmek ve gönül bağınız olması gerekiyor. Sevmeyince olmaz.
İlk gün “ne kadar büyük bir görev aldım diye düşünmüştüm. Devletin başını korumaktan daha büyük bir görev aldım. Allah’ım bana aldığım gibi kılına zarar gelmeden bırakmayı nasip et diye dua ettim. Bıraktığımda da duam kabul oldu.
Bu kadar fedakarlığın, aşkla işine bağlılığın , sevginin karşılığı bu olmaması gerekiyordu. Bugün casus , hain olarak yargılanıyoruz.
Biz görevlendirildiğimizde biz burayı dünyanın en üstün koruma dairesi yapacağız dedik ve yaptık. O dönemde benim talebim olmadı, kendileri çağırdılar. Kendileri tercih etti.
Başbakanı o dönemde Allah korumuş
Bir dil bilen personel, öncü toplantılar yapılacak personel yoktu. Şunu iddia ediyorum. Biz gelene kadar Allah korumuş. Ciddi söylüyorum o koşullarda Allah korumuş.
Biz geldikten sonra ilk kez teşkilatta zimmetli tabanca sektörüne geçtik. En iyi silahı istedik. Bir hedefimiz vardı dünyanın en iyi koruma bürosuna sahibi olmak istiyorduk. En iyi silahı aldık. Şu anda Türkiye’de kullanılan en iyi silahtır. Sadece silahı değil, özel kilitli kılıflarını da aldık. Çünkü arkadaşlar kalabalıkları açarak gidiliyordu. Eskiden kemerine takıyorlardı. Dünyanın en iyi el fenerini aldık. 25 mermiden mermi istihkakımızı sınırsız hale getirdik. Bizim bıraktığımız dönemde ortalama kullanılan mermi 1200’e getirdik. Özel Harekatın snipercıları 900 mermi atıyordu. Biz onların da üzerine çıktık. 3 saniyenin altında kılıftan çekip atış yapmaya başladı arkadaşlarımız. Bu dünya standartlarının üzerindedir. Türkiye’nin en iyi eğitimcilerini bulup Eğitim Şube Müdürlüğü kurduk. Yabancı ülkelere eğitim verecek seviyeye geldik. Başbakan bunu duyduğunda takdir etti, memnuniyetini belirtti.
Personelinin ayakkabısına kadar düşündük. Koşarken kayacak kösele ayakkabı yerine kaymayacak özel ayakkabılar ürettik. Mükemmel seviyeye getirdik. Bunu başardık. Daha da anlatabilirim.
Ben görev itibariyle yakın koruma müdürüyüm. Teknik olarak dinlenme konusunda ki cihazların hiçbirine vakıf değilim. Ben 1 günde 4 ülke gördüğüm oldu. Benim teknik olarak bunları takip etmem bilmem imkansız. Ben sadece bu arkadaşların sistemsel işleyişlerini bilirim.
İlk kez şu sistemi getirdik. Programın yapılacağı yere ulaşım, asansör uygun mu her ayrıntı rapor ediliyordu. Uçağa ilk kez özel sensorlu kamera kurduk. Kameralar kontrol edilir, her türlü tedbiri almakta bu arkadaşlarımız sorumludur. Biz de bunu takip ederiz. İki EGS aracı aldık, üst tarafında kameraları vardı. Hem oradan hem de arama geçiş noktalarını tek tek kontrol ediyordu.
Tekirdağ’da bir şahıs arama noktasından giriyor, arkadaşımız bunu takip ediyor. Üzerini arıyor, arkadaşımız bunun üzerini aradığında mermi ağzına alınmış bir silah buldu. Kendisi de ikrar etti. Başbakanımıza saldırı için gelmişti.
Böcek bulunduğu dönemde terfi ettim
Bu cihaz bulunduktan sonra beni Hasan Doğan aradı. “Müdürüm böyle böyle bir durum oldu böcek bulunmuş” dedi. Bulunduktan sonra 10 ay daha çalıştık. Ben o dönemde terfi ettim. Sayın Başbakan tarafından oluru ile İl Emniyet Müdürü olarak atandım. Beni çağırdı. “Bana eşin ve ailende hakkını helal etsin” dedi benim de hakkımı helal etmemi istedi. Denizli’ye geldiğinde bana sarıldı.
Kandil, bayramda mesaj atardım, meşgul etmeyim diye. Kendisi mesaja arayarak dönerdi. Yine memnuniyetini dile getirirdi. Hiç anlamadığım bir şekilde 2014’de görevden alındım.
Serhat Demir yakın dövüş hocalığında dünyanın ilk onuna girecek nitelikli personeldi
Serhat Demir çok yetenekli, disiplinli, ahlaklı ve yakın savunma sporu biliyordu. Türkiye’deki en iyi hocalarından biri. Dünyada da ilk ona girerdi. Ahmet Türer bacağını olduğunu söyleyerek referansta bulundu.
Doktorasını yapmıştı. Bulunduğu üniversitede en kısa dönemde master doktorasını yapan tek kişi. Altın beyin ödülü almıştı. Onun bürosu aramaları yapıyordu.
Serhat Demir 1 haftalığına gitti, misafir 2 ay kalınca görevi uzadı
İsmini açıklamayacağımız misafir ( Serhat Demir’in daha önce Yasin El Kadı olduğunu açıkladığı) bir haftalık gelmişti. 2 ay olmuş dönmemişti. Serhat “Uzun zamandır buradayım. Çocuğum hasta ailemi göreyim gideyim” dedi. Ben de oradan onun yerine birini ayarladım gel dedim. İzin aldı.
Ayrıca personel her arama yapacağında “ben şurayı arayacağım, burayı arayacağım” diye bir şey demez, nitelikli personel bunlar. Aramalar da tutanak, çizelge de yoktu. 15 günde bir arama yapılıyordu.
Gazete haberleri ile kapatma davası açılmıştı, haberle casusluk suçlaması yapılıyor
Zeki Bulut’un avukatı Hakan Yıldız, şunları söyledi:
“Benim müvekkilim bu davanın reklam yüzüdür. Hakkında tek bir satır delil yok. Savcı da Başsavcı vekili de sanık olarak yer almamaktadır demişti. Bu ülkede gazete haberleri ile parti kapatma davası açıldı. Dünyaya rezil olduk. Müvekkilimin aleyhinde tek bir delil yok. El insaf bir insanı gazete haberi ile casus, hain ilan ediyorlar. Görevi ihmalse de soruşturma izni alınsın, o da yok. Mantık olarak kabul edilecek bir şey değil iddianame. Madem casussa, hainse iki satır bir belge koy o da yok.
Hakim “örgütten takipsizlik” vermiş, dediğiniz hususları biz de fark ettik. diğer suçlamaları sistem otomatik olarak eklemiş” dedi. Avukat ise “sistem otamatik ekledi bir açıklama olamaz. Böyle bir suçlamada” diye yanıt verdi. Denetleme işi de müvekkilime vermemiştir.
Serhat Demir doğrudan müvekkilime bağlı biri değildir. Sadece o önemli misafirin korumasını olduğu için doğrudan beyefendinin talimatı ile misafiri koruyordu. O yüzden izin almak için Beyefendinin yanında bulunan Zeki Bulut’u aramıştır.”
Hakim ‘kim bu özel misafir’
sorusunu yöneltmedi
Sanıkların ve avukatların savunmalarında bahsettiği “Özel misafir” savunmasına ilişkin hakimin “Özel misafirin” kim olduğuna dair soru yöneltmemesi dikkat çekti.
‘Hakimden polise Fetullah
Gülen ile görüştün mü?’ sorusu
Zeki Bulut’un savunmasının ardından Ahmet Türer’e söz verildi.
Ahmet Türer savunmasında şunları söyledi:
“Koruma dairesine girmeme, Mücahit Aslan vesile oldu. Başbakan Danışmanı asıl ismi Ali İhsan Aslan, onunla yurt dışında tanışmıştık. Serhat’ı da ben Zeki Müdüre söyledim, o da Mehmet Başkana söyledi. Mülakat yapıldı öyle geldi.
Ben personel şubeye baktığım için yakın koruma müdürlüğünü bilmiyorum. Buradaki sanıklardan bir tek Ali Özdoğan’ı tanıyorum.
“Sinan Dursun eski emniyetçi tanırım. Amerika’ya gelen Türklere yardımcı olduğunu biliyorum. Bir muhabbetim yok ancak eski emniyetçi olduğu için tanırım.”
Hakim bunun üzerine Fethullah Gülen ile görüştünüz mü diye sordu Türer, “Hayır hiç görüşmedim” diye yanıtladı.
Hakim Serhat Demir ile sık sık telefon ile görüşür müsünüz diye sorunca, Türer, “Alt komşum Serhat ayrıca bacanağım tabi görüşürüm. Ancak burada dosyada geçen numara benim büyük oğlumun numarasıdır.” Öte yandan Türer, Ben personel başkanlığında görevliydim. O böceğin bulunduğu tarihte de orada görev aldım. Bunu herkes bilir. Onların çalışma düzenlerine vakıf değilim. Benim daha önce adım dahi geçmiyordu, kimse benim bilgime dahi başvurmadı. Ben bu konuları bilemem.”
Teknik Büroda polis memuru Seyit Saydan ise savunmasında şunları söyledi:
“2011 yılında Başbakanlığa geldim. Güvenlik sistem büro amirliği kamera izleme görevlisi olarak alındım. Benim Başbakanlık Korumadaki asli görevim kamera izlemeydi.
Böcek aramasına Serhat Demir’in talimatı ile gidiliyordu. Sözlü emirle 25 personelimiz, aramaya taramaya Serhat Demir’in belirlediği şekilde gidilirdi.
25.11.2011 Cuma günü arama cihazını alarak gel dedi Serhat Demir, AKP Genel Merkezi’ne gittik orada arama yaptık. Araba da başka kişilerde vardı. İkamete gittik, nizamiyeden bir polis memuru yanımıza geldi. Sağdaki bir numaralı ofise ben geçtim. 35-40 dakika arama yaptım ben. Kapı kapalı arama yaptım. Diğerleri santral kısmına gitti.
Hakim dosyadan resimleri gösterdi. O gün aramaya katılanlar olup olmadığını sordu. Saydan, gösterilen fotoğraftakilerin arabadakiler olduğunu söyledi. Ancak ofise girmediklerini belirtti
Davanın geçmişi
Davada, ‘siyasi casuslukla’ suçlanan 13 polis hakkında, 21 yıldan 36 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
O isimlerden en dikkat çekeni ise, Başbakan'ın uzun süre koruma müdürlüğünü yapan emniyet müdürü Zeki Bulut.
Eski TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Hasan Palaz ve eski Başbakanlık Koruma Daire Başkanı Mehmet Yüksel de şüpheliler arasında.
'Böcek’ soruşturması, Erdoğan'ın evi ve makam odasındaki elektrik prizlerinde bulunan dinleme cihazlarının ardından başlatılmıştı. Böceklerin bir ay süreyle aktif olduğu öne sürülmüştü.
Hasan Palaz: Yaşadıklarımdan
dolayı hınç doluyum
Duruşmada söz alan eski TÜBİTAK yöneticisi Hasan Palaz, şöyle konuştu:
“Ben muhafazakar bir insanım , eşim hafızdır. 28 Şubat döneminde de soruşturmalara maruz kaldık. Ancak bu kadar iftiraya lince maruz kalmadık. Benimle ilgili Takvim gazetesinde sözde boğazdaki yalımda dinleme yaptığıma dair haberler çıktı. Lojmanda oturuyorum. Haberlerle ilgili tekzip istedim. Vermediler. Bu dönemde adalete güvenmiyorum. TÜBİTAK’tan siyasi nedenlerle atıldım. İş aradım insanlar korkudan vermediler. Japonya’dan buldum ev tuttum. Çoluk çocuğumu alıp yerleştim. Dönemin Başbakanı meydanlardan benimle ilgili ithamlarda bulununca döndüm geldim. İşsizim biriktirdiğim para ile geçiniyorum. Kaçtı derler diye dönemiyorum. Yaşadıklarımdan dolayı hınç doluyum.
Rapor tarihini geriye çekmem istendiğini, yapmam deyince işsiz bırakılmakla ilgili tehdit aldığımı o dönem TÜBİTAK’da da söyledim.
Duruşma Palaz’ın açıklamasının ardından 15 dakika ara verildi. Aradan sonra ise savcının mütalaası istendi. Savcı tanıkların dinlenmesini, Erdoğan’ın duruşmaya müşteki-mağdur olarak katılmasını istedi.
Hakim ‘devlet sırrı’ dedi, reddetti
Karardan önce son söz Serhat Demir’in avukatı, Mehmet Sürer, duruşmada sanık olarak yer alan Mehmet Yüksel ve Zeki Bulut’a davanın başından beri belirtilen Serhat Demir’in iki aylık gizli görevinin ne olduğunun açıklanması istendi.
Hakim bu talebi “Devletin gizli bilgileri olduğu için açıklanması uygun değildir” dedi, daha sonra soruya cevap vermek için ayağa kalkan polis şefine dönerek “Devlet sırrı kimle görüştüğünü açıklamayın” dedi. Oysa Serhat Demir’in kendisi Taraf Gazetesi’nde verdiği röportajda o dönemde Yasin El Kadı’nın koruması için görevlendirildiğini açıklamıştı.
Erdoğan'ın müdahillik başvurusu kabul edildi
"Böcek" davasına bakan Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Başbakanlığın davaya müdahil olarak katılmasına karar verdi. Ayrıca Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın danışmanı Mustafa Varank'ın da tanık olarak dinlenilmesi kararlaştırıldı.
Mahkeme, hakkında yakalama kararı olan Ali Özdoğan, Serhat Demir, Enes Çiğci ve İlker Usta'nın yakalanamadığından kararın devamına, sanık avukatların müvekkillerinin vareste tutulması talebinin reddine, bir kısım sanıklar vekilinin beraat talebinin dosyadaki tüm delillerin incelenmesi için reddine, Başbakanlık Koruma Daire Başkanlığına müzakkere yazılarak 2011-2012 yıllarında Başbakanın ofislerinde yapılan rutin aramaların onaylı suretlerinin mahkemeye gönderilmesine, Hasan Palaz'ın TÜBİTAK'ta görevli olduğu dönemde MİT ile yürüttüğü çalışmalara dair MİT'e yazı gönderilmesine, Hamza Turhan, Teyfik Demir, Mustafa Varank ve Gökhan Fıçhılı’nın ifadeye çağrılmasına karar verdi.