Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet, görev süresinin dolmasına kısa süre kala hazırladığı raporla, Çin’in Sincan Özerk Bölgesi’nde Uygurlara yönelik “ciddi insan hakları ihlalleri “ gerçekleştirdiğini, “insanlığa karşı işlenmiş suçlar” seviyesinde değerlendirilebileceğini belirtti.
The Guardian’da yer alan habere göre, geçen aylarda Çin’e giderek Sincan Özerk Bölgesi’ni ziyaret eden BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet, görev süresinin dolmasına 11 dakika kala, Uygur insan hakları gruplarının beklediği raporunu paylaştı.
45 sayfalık raporda İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ofisi “Uygurların ve ağırlıklı olarak Müslüman olan diğer grupların, kısıtlamalar ve daha genel olarak bireysel ve toplu olarak yararlanılan temel haklardan yoksun bırakılmaları bağlamında, yasa ve politika uyarınca keyfi ve ayrımcı gözaltı kapsamı, uluslararası suçlar, özellikle insanlığa karşı suçlar oluşturabilir.” ifadeleri yer aldı.
Raporun paylaşılmasını son dakikaya kadar engellemeye çabaladığı belirtilen Çin hükûmeti, resmi yanıtında raporun “yanlış bilgiler ve Çin karşıtı güçlerin ürettiği yalanlardan” oluşturulduğunu iddia etti. Çin, ülkenin iç işlerine karışıldığını savundu.
Çin, rapora karşılık 121 sayfalık bir karşı rapor sunarak, terör tehdidi ve devletin Sincan’da uyguladığı “eğitim kamplarını” vurguladı.
Çin, son yıllarda Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Uygur Türkleri ve diğer azınlık mensuplarını hedef alan sistematik hak ihlallerine ilişkin iddialar nedeniyle uluslararası kamuoyunda eleştirilere hedef oluyor.
Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde son beş yıldır neredeyse bir milyon Uygur ve diğer azınlık mensubu gözaltına alınarak Çin devletinin “yeniden eğitim kampı” olarak adlandırdığı kamplara götürüldü. Yüzlerce aile, kampa götürülen yakınlarının durumuna ilişkin hâlâ bilgi alamadı. BM’nin görüştüğü, kamptan çıkan 26 kişinin üçte ikisi, içeride işkenceye varan bir muameleye maruz kaldıklarını anlattı.
Kamplardaki muamele endişe verici
Bachelet'in raporunda bölgedeki yeniden eğitim kamplarında tutulanlara yönelik muamelenin endişe verici olduğu, işkence, kötü muamele ve zorunlu tıbbi tedavi uygulandığına dair raporların güvenilir bulunduğu belirtildi.
Komiserliğin eriştiği belgelerin, söz konusu hak ihlallerinin net bilançosunu çıkarmaya yetmeyeceği fakat "yeniden eğitim kamplarındaki ayrımcı ortamın, bu tesislerde insan hakları ihlallerinin geniş eksende yaşandığını doğrulayacak yeterlilikte olduğunun" altı çizildi.
Yeniden eğitim kamplarında tutulan Müslüman azınlığa mensup kişilerin temel insan haklarından mahrum edildiği kaydedilerek, "Dini kimlik, ifade, mahremiyet ve hareket özgürlükleri usulsüzce yasaklanmıştır." denildi.
Çin hükümetine çağrılar
Çin'in Sincan'daki baskıcı ve ayrımcı uygulamalarının etkisinin sınırları aştığı, tutuklamalar ve eğitim kamplarında zorla çalıştırmalardan ötürü birçok kişinin ailesinden ayrı düştüğü veya baskı ortamından ötürü ülkelerini terk etmek zorunda kaldığı vurgulandı.
Raporun sonunda Çin hükümetine, "yeniden eğitim kampları, cezaevleri ve benzeri tutukluluk merkezlerinde keyfi tutulanların derhal serbest bırakılması", "Sincan'da aile mensuplarının haber alamadığı kişilerin nerede olduğuna dair bilgi verilmesi", "terörle mücadele, ulusal güvenlik ve azınlık haklarına dair yasaları gözden geçirecek çalışma planı oluşturulması", "yeniden eğitim kamplarındaki hak ihlallerinin ivedilikle araştırılması" ve "bölgedeki cami, tapınak ve mezarlıkların yıkıldığına dair iddialara somut veriler sunularak açıklık getirilmesi" çağrıları yapıldı.
Rapor 8 ay gecikmeli açıklandı
Komiserlikten 10 Aralık 2021'de yapılan açıklamada, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde Çin'in uygulamalarına ilişkin raporun haftalar içinde açıklanacağı duyurulmuştu.
Açıklamanın ardından aylar geçmesine rağmen raporun yayımlanmaması, Uygur Türkleri başta olmak üzere uluslararası hak gruplarından tepki görmüştü.
23-28 Mayıs'ta Çin'e giden ve Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ni de ziyaret eden Bachelet, ziyaretin ardından Çin'in başkenti Pekin'de düzenlediği basın toplantısında, raporun ne zaman açıklanacağına ilişkin bilgi vermekten kaçınmıştı.
Çevrim içi ortamda düzenlenen basın toplantısına BM'ye akredite gazetecilerin internet yoluyla katılımına izin verilmemesi de tepkileri çekmişti.