ABD Başkanı Donald Trump'a Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma kararından vazgeçme çağrısı yapan ve ABD'nin Güvenlik Konseyi'nde veto ettiği Kudüs tasarısı, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda 128 oyla kabul edildi.
Üç semavi dinin kutsal mekanlarına ev sahipliği yapan Kudüs'ün statüsü, İsrail-Filistin sorununun en önemli maddelerinden biri.
İsrail, 1980 yılında Kudüs'ün tamamını başkenti ilan etti ancak bugüne kadar bu kararı tanıyan devlet olmadı. Bu anlamda, Trump'ın kararı bir ilk olma özelliği taşıyor.
BM Genel Kurulu, İngiltere'nin Filistin sorununu 1947'de örgüte devretmesinden bu yana Kudüs ile ilgili bir dizi karar aldı. Bu kararlardan en önemli beşi şöyle:
181 sayılı karar (29 Kasım 1947)
BM Genel Kurulu'nun ortaya koyduğu Paylaşım Planı kapsamında, İngiliz manda rejiminin sona ermesiyle birlikte Filistin toprakları üzerinde birisi Arap diğeri Yahudi olmak üzere iki bağımsız devletin kurulması ve Kudüs'ün silahlardan arındırılmış, BM Vesayet Konseyi'nin himayesinde uluslararası bir statüye sahip olmasını öngörüyordu.
Söz konusu statü 10 yıl yürürlükte kalacak, daha sonra referandum yoluyla halkın görüşlerine başvurularak gözden geçirilecekti.
14 Mayıs 1948'de plan çerçevesinde kendilerine ayrılan bölgede İsrail devletinin kurulması üzerine, Arap-İsrail Savaşı patlak verdi. Çatışmalar, BM kararının uygulanmasını engelledi.
İsrail çatışmalar sırasında topraklarını genişletti, BM'nin rakamlarına göre 750 bin Filistinli mülteci konumuna düştü.
194 sayılı karar (11 Aralık 1948)
1948 Arap-İsrail Savaşı'nın sonuna doğru kabul edilen bu karar, Filistinlilerin göç etmek zorunda kaldıkları topraklara dönüşü ve Kudüs'ün uluslararası bir yönetime kavuşmasını içeriyordu.
Karar, Kudüs'e BM yönetimi altında uluslararası statü verilmesi ve Filistin'deki kutsal mekanların korunması ve buralara serbest erişimin sağlanmasını öngörüyordu.
Kudüs şehrinin sınırları doğuda Abu Dis, güneyde Beytüllahim, batıda Ein Kerem, kuzeyde Şufat olarak belirlendi.
Karar kapsamında, "Evlerine geri dönmeyi ve komşularıyla huzur içinde yaşamayı arzulayan mültecilerin mümkün olan en yakın zamanda bu arzularını gerçekleştirmelerine izin verilmeli ve geri dönmemeye karar verenlerin arazileri için tazminat ödenmeli" deniyordu.
Karar ayrıca BM'nin arabuluculuğu görevlerini üstlenecek üç üyeli bir BM Filistin Uzlaştırma Komisyonu kurulmasını sağladı. Bu komisyonun üyeleri Türkiye, Fransa ve ABD idi.
Komisyon bölgelerin sınırları, mülteciler ve Kudüs'ün statüsü olmak üzere üç ana sorun üzerinde çalıştı, ancak nihai bir sonuca ulaşamadı.
303 sayılı karar (9 Aralık 1949)
BM Genel Kurulu 303 sayılı kararında, 181 ve 194 numaraları kararlara atıfta bulundu ve Kudüs'ün kalıcı olarak uluslararası bir sistemin kontrolünde ayrı bir yönetimle (corpus seperatum) yönetileceğini açıkladı.
Bu sırada Batı Kudüs İsrail tarafından işgal edilmişti, sonuçta karar uygulanamadı.
2253 sayılı karar (4 Temmuz 1967)
İsrail, 1967 Arap-İsrail Savaşı'nda Doğu Kudüs'ün yanı sıra Gazze Şeridi, Batı Şeria, Sina Yarımadası ve Golan Tepeleri'ni işgal etti.
Bunun üzerine BM Genel Kurulu aldığı 2253 numaralı kararla, İsrail'in Kudüs'ün statüsünü değiştirmeye yönelik faaliyetlerinden derin endişe duyduğunu belirtti, bu tedbirlerin geçersiz olduğunu ve İsrail'in bu tedbirlerden vazgeçmesi gerektiğini kaydetti.
38/180 sayılı karar (19 Aralık 1983)
BM Genel Kurulu'nun bu kararında İsrail'in "barışsever bir üye" olmadığı belirtilerek, bütün uluslara İsrail ile diplomatik, ticari ve kültürel bağları koparmaları çağrısı yapılıyor. İsrail'in BM Sözleşmesi'ne uymadığı da kaydediliyor.
İsrail ayrıca, Kudüs de dahil olmak üzere Batı Şeria, Gazze Şeridi ve Golan Tepeleri'ni işgalinden dolayı kınanıyor. Bu işgaller "uluslararası hukuk ile ilgili BM kararlarına aykırı ve yasadışı" olarak nitelendiriliyor.
BM bu kararla İsrail'e Kudüs dahil 1967'den beri işgal ettiği topraklardan çekilmesi çağrısı yaptı ve bunun "Orta Doğu'da kapsayıcı ve adil bir barışın sağlanması için ön şart olduğu" belirtildi.
Üye ülkelere İsrail'e silah ve askeri ekipman satmamaları ve İsrail'den bunları almamaları, ayrıca İsrail'e her türlü askeri yardımı askıya almaları çağrısı da yapılıyor.