Filistin’deki Hamas lideri Halid Meşal, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları için İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu için, “Bize göre bir bebek katili. Bizi tanımlamaya hakkı yok. 45 gündür kadınları ve çocukları öldürüyor. 2 binin üzerinde ölü var. Onun yaptığı da Nazizm. Hitler’in kötü bir kopyası” dedi. Meşal, Filistinlilerin kendilerini desteklediğini ve “dik durun” dediklerini vurgulayarak, “Demokrasiye şiddet kullanarak gidilmez. Ama bizim mücadelemiz işgalle. Demokrasi değil, ulusal kurtuluş mücadelesi” diye konuştu.
Milliyet gazetesinden Aslı Aydıntaşbaş’a konuşan Halid Meşal, Gazze’nin İsrail tarafından bombalanmasını, ateşkes görüşmelerini ve taleplerini anlattı. Milliyet’te “İşgal altında olduğumuz için savaşıyoruz” başlığıyla yayımlanan (22 Ağustos 2014) röportaj şöyle:
İşgal altında olduğumuz için savaşıyoruz
Hamas lideri suikast ihtimaline karşı müttefiki Katar’da bile çok sıkı korunuyor. Kendi ve ailesi Türk dizileri izliyor. Netanyahu’dan nefret etmiyor. Demokrasiye inandığını söylüyor. “Ama bunu silahlı direnişle karıştırmayın” diye de ekliyor.
En zorlandığı soru, “İsrail’i kadın ve çocuk öldürmekle suçluyorsunuz. Ama sizin attığınız füzeler isabet etse, İsrail’de de kadın ve çocuklar ölecek...” Cevap olarak “Neticeye bakın” diyor. Ayrıca Kassam Tugayları’nın saldırı öncesi İsrailli sivilleri uyardığını söylüyor.
Hamas Lideri Halid Meşal, Doha’da Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş’ın sorularını yanıtladı.
Halid Meşal, bir İsrailli siyasetçi kadar olmasa da, çok sıkı korunuyor. Hamas lideriyle görüşmek için Katar’ın başkenti Doha’ya vardığım saatlerde, İsrail- Filistin ateşkesi de yeni bozulmuştu. Meşal, uzun süredir dünya medyasının peşinde koştuğu isim. Bu da yetmez gibi, az sonra Mahmut Abbas’ın Ramallah’dan çıkıp Meşal’le görüşmek için Doha’ya vardığı haberi geldi. Bu ortamda röportajın iptal edileceğinden neredeyse emindim.
Ancak Doha’daki otelde bütün bir gün bekledikten sonra Hamas’tan nihayet randevu geldi:
Akşam 9:30’da gelin!
Hamas, onca yıldır liderlerine yönelik sayısız suikast girişiminden sonra güvenlik konusunda sağlamcı. Örgütün en yakın müttefiki konumundaki Katar’da bile işi sağlama alıyor. Buluşma yerinin açık adresi verilmiyor; onun yerine yakında bir camiye doğru gitmemiz söyleniyor. Biri bizi sokakta karşılıyor.
Kıvırmadan net cevap
Hamas ofisine vardığımızda Meşal’in korumaları üzerimizdeki her şeyi ayrı bir odaya alıp didik didik arıyor. Şaka değil; Hamas’ın siyasi büro şefi Meşal, 1997’de Amman’da İsrail ajanları tarafından zehirlenip güç bela ölümden dönmüş. Arama-tarama sonrası cep telefonlarını dışarıda bırakıp klimalı bir odada beklemeye başlıyoruz. Dışarıda sıcaklık, hala 45 derece...
Az sonra Halid Meşal, gülümseyerek “Hello sister” diye içeri dalıyor. Elimi uzatmama fırsat vermeden kendi elini yavaşça göğsüne götürerek, kibarca kadın eli sıkmadığını belli ediyor.
Sohbet, son derece rahat gidiyor. Zor sorular soruyorum, Halid Meşal hiç istifini bozmadan yanıtlıyor. Hamas liderinin şu anda Orta Doğu’da iktidarda olan onlarca devlet başkanı ya da başbakandan daha ikna edici olduğuna şüphe yok. Hızlı düşünüyor; cevapları kıvırmadan, net veriyor.
Ancak Meşal konuştukça, İsrail-Filistin barışının, hatta ateşkesin, hala çok uzakta olduğunu bir kez daha görüyorum. Hamas, ateşkes için Gazze’ye yönelik ambargonun kalkması konusunda ısrarcı. 2 bin ölü ve 10 bin yaralıdan sonra kendi halkına dönüp bir şeyler kazandığını ispat etmesi lazım. İsrail ise ambargonun kalkmasını Hamas’ın ödüllendirilmesi olarak görüyor. Onlar da buna direniyorlar. Bütün bunların ışığında, Gazze’yi konuşuyoruz...
Ayrılırken Meşal’e “Ailenizin Türk dizilerini izlediğini duydum” diyorum. “İzlemeyen kimse var mı Arap dünyasında. Alışkanlık yapıyor o diziler. Türkiye’yle kavgalı olan rejimlerde bile seyrediyorlar” diyor.
Gazze halkı bize 'dik durun' diyor
Kendimi Gazze’de bir kadın, bir annenin yerine koyuyorum. Bu kadar yıkım ve ölümden sonra Hamas’a asla “Savaşa devam” demez, tam tersine “Yeter artık” derdim.
Savaşı Hamas başlatmış olsa, haklısınız. Ama savaşı İsrail başlattı ve Hamas halkını koruyor. Tabii ki kimse ailenin, çocuğunun ölmesini istemez. Bu insan doğası. Ama kendi ülkesinde özgür ve onur bir yaşam arzulamak da insan doğası. Söylediğiniz başka ülkeler için geçerli ama zaten işgal altında olan bir ülkede insanlar özgür yaşamak istiyor. Gazze halkı, savaşın en zor zamanında, evleri yıkıldığında, komşuları öldüğünde bile bize ”Dik durun. Ambargo ve işgal bitmeden geri dönmeyin” diyordu. İnsanlar Gazze’de 2006’dan beri zaten yavaş çekim ölüyorlar; şimdi sadece olayın temposu hızlandı. Talebimiz, hızlı ölümün de yavaş çekim ölümün de durması. İşgalin bitmesi.
Karşınızda ne askeri ne de siyasi olarak alt edemediğiniz bir rakip var. Neden müzakerelerde her şeyi bir anda talep etmek yerine “adım-adım” gitmiyorsunuz. Önce ateşkes, sonra yavaş yavaş ambargonun kalkması....
Bize adım adım bir çözüm önerilmiyor ki! Masaya böyle bir takvim koyan yok. Sadece bol laf var. Bize taleplerinizin küçük bir kısmını veririz, sonra bakarız, diyorlar.
1997’de Netanyahu iktidardayken İsrail sizi zehirledi. Uzun bir komadan sonra ölümden kıl payı kurtuldunuz. Netanyahu’dan nefret ediyor musunuz?
Nefret mi? Vatan meselesi kişisel bir sorun değil. Bu Netanyahu ve benim aramda bir mesele değil. Benim yaşamım, Netanyahu’nun ordusu tarafından öldürülen diğer insanlardan daha önemli değil.
IŞİD Hamas’a düşman. Sert açıklamaları oldu. Siz bu örgüte ne diyorsunuz?
Bazıları IŞİD’e odaklanarak bütün bölgeyi hep terörle mücadele ile yönetmek istiyor. Ama biz ulusal bir kurtuluş hareketiyiz. Onların bizimle ilgili ne dediği önemli değil.
İsrail’i kadın ve çocuk öldürmekle suçluyorsunuz. Geçenlerde bir röportajda İsrail’den daha yüksek ahlaki kriterleriniz olduğunu söylediniz. Ama sizin attığınız füzeler isabet etse, yani İsrail’in Demir Kubbe sistemi olmasa, siz de kadın ve çocukları öldürmüş olacaksınız. Ahlaki olarak ne farkınız var?
Bir defa, neticeye bakalım. Filistin’deki ölenlerin yüzde 80’i kadın ve çocuk; İsrail’de yüzde 90’ı asker. İkincisi, bizim silahlarımız çok basit. İsrail gibi sofistike silahlarımız yok. Olsa bile sivilleri hedef almazdık. Kassam Tugayları bir bölgeye saldırmadan önce İsrailli sivilleri ‘Buraya gitmeyin’ diye uyarıyor, İsrailliler ise, bu kadar istihbarata ve akıllı silahlara rağmen bilerek sivilleri hedef alıyor. Evinden kaçan insanların BM okullarına gidiyor ve İsrail oraları da vuruyor.
Demokrasiye inanıyor musunuz?
Tabii ki.
Mısır, Libya, Suriye, Irak tecrübelerinden sonra Arapların hâlâ demokrasiye inanması için bir sebep var mı?
Bu tecrübeler demokrasiden vazgeçmemizi meşru göstermez. Tam tersine bu engeller yüzünden demokrasi konusunda daha ısrarcı olmamız lazım. Ümmetin düşmanları demokrasiye karşı. Demokrasi, özgürlük, halkın kendi temsilcisini seçmesi, insan hakları demek. Tarihsel olarak bir süreç. Zaman alıyor. Ama ödül de büyük.
Demokrasiye bu kadar inanıyorsanız, füzeyle, silahla işiniz ne? Filistin silahlı mücadele olmasa hedeflerine daha kolay ulaşmaz mı?
İki şeyi karıştırmayalım. İstikrarlı, özgür bir yer içinde haklısınız. Demokrasiye şiddet kullanarak gidilmez. Ama bizim mücadelemiz işgalle. Demokrasi değil, ulusal kurtuluş mücadelesi.
‘Bazı Arap ülkeleri sessiz kaldı’
Hamas, son çatışma sürecinde Arap dünyasında ilk kez bu kadar yalnız kaldı. Ne İran, Ne Mısır ve Körfez ülkeleri yanındaydı. Sadece Türkiye ve Katar.... Bunu söylediğimde:
“Bu son savaşı izleyen herkes Hamas’ın Araplar arasında, hatta tüm dünyada, popüler olduğunu biliyor. Belki bazı rejimler bizi sevmiyor ama halklar bizimle. Oysa Netanyahu’nun etrafında çok az insan var. (Röportajın bir başka yerinde de bazı Arap ülkelerinin Gazze konusunda sessiz kaldığını kabul ederek “Bazı Arap ülkeleri bizi desteklerken bazıları sessiz kaldı, hatta bizi yüzüstü bıraktı. Bizi yüzüstü bırakanları da Allah affetsin diyorum. Bize ihanet edenlerin ise kıyamet günü cezalandırılacağını biliyorum”
Netanyahu Hitler’in kötü bir kopyası
Netanyahu Hamas’ı IŞİD’e benzetti. Ne diyorsunuz?
Netanyahu bize göre bir bebek katili. Bizi tanımlamaya hakkı yok. 45 gündür kadınları ve çocukları öldürüyor. 2 binin üzerinde ölü var. Onun yaptığı da Nazizm. Hitler’in kötü bir kopyası. Terörle mücadele kisvesi altında kendi savaşını meşrulaştırıyor. Ama tüm dünya görüyor.
‘Türk halkına teşekkürler’
İsrail Kahire’de uzlaşılan ateşkesi sizin bozduğunuzu söylüyor. Doğru mu?
İsrail, hem Mısır hükümetinin çabalarını sabote etti, hem de ateşkesi bozdu. Hem uluslararası dünya hem de Amerikan yönetimine yalan söyleyerek ateşkes bitmeden saatler önce Gazze’den roket saldırısı yapıldığı iddiasını yaydı. Bu bir yalan. El Kassam Tugayları’nın komutanının evini vurmayı planladıkları için bu yalanı piyasaya sürdüler. Karısını ve çocuğunu öldürmeyi başardılar. Şu ana kadarki başarılar da bu: kadınları, çocukları öldürmek; evleri yıkmak.
Netanyahu Hamas’ın belinin kırıldığını söyledi. 3 Hamas liderinin de öldüğü açıklandı...
Tüm savaşlarda kayıp olur. Evet kaybeden bizler olduk doğru, çok can kaybımız oldu. Övünmeye çalışıyor lakin yaptığı bir şey yok. Yapabildiği tek şey, çocukları öldürmek, evleri bombalamak, Gazze halkına yaptığı holokost. Önce kuşattı, sonra aç bıraktı, şimdi de Amerikan uçakları ve ölümcül silahlarla katlediyor. Askeri olarak kaybettiğimize gelince evet doğrudur kayıplarımız var ancak Kassam Tugayları’nın da söylediği gibi bunlar sınırlı. Filistin direnişi tüm askeri kanatlarıyla İsrail düşmanıyla karşılaşmaya yeterli ve bu savaşta inşallah galip gelecektir.
Müzakereler bitti mi? Hamas masadan kalktı mı?
Siyasi müzakerelerin inişleri ve çıkışları olur. İsrail Gazze’yi yok ederken Hamas’ın da kendi halkının taleplerini karşılamasını engellemek istiyorlar. Ama direniş hareketi siyasi alanda kararlı. Bugün tüm Filistinlilerin üzerinde anlaştığı taleplerimizden vazgeçmeyeceğiz: En başında, Gazze’ye uygulanan ablukanın kaldırılması. Saldırganlığı bırakın ve ambargoyu kaldırın. Ve artık bütün sorununun kökenindeki işgali bitirmenin de zamanı geldi. Filistin, yeryüzünde hala işgal altındaki son yer ve bunun bitmesini istiyoruz. Bizim stratejimiz savaşmak değil. Biz bir ulusal kurtuluş hareketiyiz. İsrailliler ise tanklarla uçaklarla klasik bir savaş götürüyor. Biz, işgal altında olduğumuz için savaşıyoruz. Direnmek zorundayız. İngiliz mandasından beri işgal var topraklarımızda. Neredeyse 100 yıl oldu. Vatanı özgürleştirene kadar direnmeye devam edeceğiz.”
Türkiye ve Katar, tek müttefikiniz konumunda. Türk kamuoyuna mesajınız?
Türkiye’nin pozisyonu her zaman mükemmel. Filistin’de de Arap dünyasında da beğeniyle karşılanıyor. Mavi Marmara şehitlerini de unutmuyoruz. Türkiye, cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında bile siyasi, manevi ve toplumsal olarak bizi destekledi. İnsani yardımları ile yanımızdaydı. Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını kutluyor, Türk halkına desteği için teşekkür ediyoruz.