T24 - Van Cumhuriyet Başsavcılığı'nın teyit ettiği 27 Mayıs 2009'daki olay, en büyük acıyı ise şehit ailelerine yaşattı. İkinci kez yıkılan aileler, kendilerine açıklama yapılmamasına tepki gösteriyor. İnternet sitelerine düşen komutanların ses kaydının gerçek olmaması için dua ettiklerini dile getirirken, şimdi sorumluların cezalandırılmasını istiyorlar. Şehit Cafer Çelik'in babası Nail Çelik, "Çocuklarımızı emanet ettiğimiz kişiler, cenazemizi gönderdi. Hâlâ Genelkurmay Başkanlığı'ndan açıklama bekliyoruz." diyor. Şehit Kemal Özevin'in babası Halil Özevin, yaşadığı acıyı anlatırken, oğlunu kendi arabasıyla götürüp Hakkari'deki birliğine teslim ettiğini vurguluyor. "Evladımı oradaki komutanlara emanet etmiştim. Bir gün bile bizi aramadılar." sözleriyle tepkisini dile getiriyor. Şehit Adil Yıldız'ın babası İsmail Yıldız, sürekli bir araya gelerek birbirlerine destek olan ailelerin devam eden yargı sürecine dahil olacaklarını kaydediyor. Şehit er Özkan Dumlu'nun kardeşi Ayhan Dumlu, olaydan sonra Çukurca'daki askerlerle görüşmüş. Şehitlerin, 12 yıldır hiçbir askerin gitmediği bölgeye gönderildiğini savunan Dumlu, "Komutanlar, 'Hiçbir asker oradan geri dönmeyecek.' demiş. Kendi erlerine nasıl tuzak kurarlar?" diye soruyor. Şehit Uzman Çavuş Mesut Bener'in babası İbrahim Bener ise 5 yaşındaki torunu Enes'in babasız büyüdüğünü belirtiyor ve ekliyor: "Kanımızın son damlasına kadar bu işin peşinde olacağız."
Olay sonrası komutanlar arasındaki telefon konuşmaları/Video
Çukurca'da 27 Mayıs 2009'da meydana gelen mayın patlaması sonucu 7 asker şehit oldu. Olayın ardından yapılan açıklamada mayınların PKK tarafından yerleştirildiği açıklanmıştı. Genelkurmay'daki basın bilgilendirme toplantısında da teröristlerin Irak'ın kuzeyinden sızdığı belirtilmişti. Çukurca'da şehit olan oğlu Deniz Demirci'yi toprağa verirken PKK'ya lanet okuyan anne Raziye Demirci, bir süre sonra internete düşen iki komutanın ses kaydında "Mayını biz koyduk" ifadesi üzerine suç duyurusunda bulunmuştu. Demirci ile birlikte şehit Uzman Çavuş Ziya Bener'in kardeşi Refik Bener de yasal mücadele başlattı. Olayla ilgili Van Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Başsavcılık, şüpheli Tuğgeneral Z.E., Tümgeneral G.K. ve askerî birliğin sevk ve idaresinden sorumlu asker kişiler hakkında yürüttüğü soruşturmayı geçtiğimiz günlerde tamamladı. Soruşturma sonucunda mayınların MKE yapımı olduğu ve komutanların emri ile döşendiği belirlendi. 'Taksirle birden çok kişinin ölümüne sebep olmak' suçundan sorumluların cezalandırılması istemiyle dosya Genelkurmay'a gönderildi.
'Ses kaydı Genelkurmay tarafından yalanlanmadı'
Zaman gazetesinin haberine göre aileler mayınların TSK'ya ait olduğu haberi üzerine acılarının katlandığını söyledi. Kemal Özevin'in babası Halil Özevin, "Bize PKK'nın döşediği mayının patlaması sonucu şehit olduğunu söylediler. Ancak olaydan birkaç hafta sonra internete düşen ses kayıtları içime tereddüt düşürdü. İlk başta inanmak istemedim ve bu ses kaydında söylenenlerin gerçek çıkmaması için dua ettim. Evladıma sahip çıkamayan komutanlar başsağlığı bile dilemediler. Bu olayda sorumlu olan herkesin cezasını çekmesini istiyoruz." diyor. Şehit Cafer Çelik'in babası Nail Çelik de, ses kaydının Genelkurmay tarafından yalanlanmadığını söyledi. Çelik, "Bunu biz yapmadık diyen yok. Varsa suçu olan cezasını çeksin. Bizim çocuklarımızı emanet ettiğimiz kişiler, bir tek cenazemizi gönderdiler." ifadelerini kullandı. Çelik, "Hâlâ Genelkurmay'dan açıklama bekliyoruz. Ses kaydı yalandır desinler." dedi. Şehit Deniz Demirci'nin ailesi ise olaya PKK süsü verildiğini düşünüyor. Ailenin avukatı İsmail Kılıç "Kasıt ihtimali üzerinde duruyoruz. Eğer böyleyse daha vahim. Taksirle gönderilmiş olsa bile kasıt var mı diye soru işareti aklımızda kalıyor." diye konuştu.
Şehit Adil Yıldız'ın babası İsmail Yıldız ise diğer şehit babaları gibi acılarının katlandığını ifade etti. Yıldız, "Oğlumun terhisine 58 gün vardı. İhmali olanların cezalandırılmasını istiyorum." diye konuştu. Baba Yıldız, şehit babalarıyla sürekli bir araya gelerek yargı sürecine dahil olacaklarını söyledi.
Bingöllü şehit Özkan Dumlu'nun ailesi de ortaya çıkan bu bilgiyi duydukları an yıkıldıklarını belirtiyor. Dumlu'nun annesi Kıymet Dumlu ve babası Abdulkadir Dumlu, suçluların hesap vermesini istiyor. Şehidin yengesi Sevgi Dumlu da, "Yazık değil mi şehitlere? O komutana sesleniyorum; Yazık günah değil mi o yedi askere? Hiç mi Allah'tan korkmadın, hiç mi vicdanın sızlamadı? Başını yastığa koyarken rahat uyuyabiliyor musun?" şeklinde konuştu.
'Komutan askerlerine nasıl tuzak kurar?'
Kardeşinin asker arkadaşlarıyla görüştüğünü anlatan Ayhan Dumlu ise çarpıcı bir iddiada bulundu. 7 askerin, 12 yıldır hiçbir askerin gitmediği bölgeye gönderildiğini savunan Dumlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Komutanlar, 'hiçbir asker oradan geri dönmeyecek' demiş. Buna sebep nedir? Kardeşim, vatanı korumaya gitmişti. Sen onun komutanıydın, sen ona nasıl tuzak kurarsın? Başbakan'a, Cumhurbaşkanı'na sesleniyorum bitirsinler artık bu Ergenekon'u."
Şehit Uzman Çavuş Mesut Bener'in babası İbrahim Bener de oğlunun şehit edilmesiyle ilgili suçu olanların cezasını çekmesini istedi. Baba İbrahim Bener, mayınların TSK'ya ait çıkmasıyla ilgili haberlere çok üzüldüğünü ifade ederek, "Bu nasıl oluyor bilmiyorum. Yüreğimiz yanıyor başka yürekler yanmasın. Oğlumu genç yaşta toprağa verdim. Torunum Enes Bener 5 yaşında babasız büyüyor. Diğer oğlum olayın peşini bırakmayacak. Başkalarının ciğerleri yanmasın diye kanının son damlasına kadar bu işin peşinde olacak." diyor. Şehit ağabeyi Refik Bener de internet sitelerine düşen ses kayıtlarını duyunca inanmak istememiş. Bu haberle bir kez daha aynı acıyı yaşadıklarını belirten Bener, "Sorumluların cezalandırılmasını istiyoruz. Herkesin evladı var. Askerlerin başına doğru düzgün işi bilen kişileri versinler. Daha geçen gün kardeşimin şehit olduğu yerde yine 3 tane şehit verdik. Kardeşim geri gelmez ama bir daha canlar yanmasın." şeklinde konuştu.
İşte gerçeği ortaya çıkaran ses kaydı
Hakkâri Tümen Komutanı Tümgeneral G.K. ile Çukurca Tugay komutanı Tuğgeneral Z.E. arasında geçen konuşma şöyle:
Z.E.: Komutanım uzaktan komutalı değil maalesef.
G.K.: Değil mi?
Z.E.: Değil komutanım. Uzaktan komutalı değil. Biliyorsunuz bunları korumak için ben burada sıkıntılı oldukları için kendim risk alarak geldim. Bizzat kendim yerleştirdim. Rütbelileri tek tek çağırdım, gösterdim. Bütün bölük komutanları birbirine devretsin dedim. Hep böyle tekmil verdiler, devrettik diye. Ama komutanım bu büyük bir olasılıkla bizim, yani sabah buraya gelmenizde yarar var komutanım.
G.K.: Kolordu komutanı gelecek sabah erken saatlerde, onunla beraber geleceğim.
Z.E.: Komutanım kolordu komutanımızla bu konuyu paylaşmanızda yarar var. Ben tamamen sorumluluğu almaya hazırım komutanım, onu bütün samimiyetimle söylüyorum...
G.K.: Hepimiz alırız, o konuda tereddüdümüz yok.
Z.E.: Komutanım benim niyet maksadımı biliyorsunuz. Ben bu çocukları koruyayım diye onları döşedim. Ama onlar demek ki bu hassasiyeti o kadar yırtınmama rağmen göstermemişler. Komutanımızla da bir paylaşırsanız komutanım ben sabahleyin sıkıntıda kalabilirim. Yani olduğu gibi paylaşmak durumunda kalabilirim. Sizi böyle sıkıntıya soktuğum için kahroluyorum.
G.K.: Yok yok hayır öyle bir şey, hiçbir sıkıntı yok, bak hiçbir sıkıntı yok. Hayır hayır hayır hiçbir sıkıntı yok. Biz aynen planladığımızı tekrar uygularız. Sen merak etme, hiç onda bir sıkıntı yok.
Z.E.: Yarından itibaren de harekatımızı uygulamak için hazırız komutanım, bunu da belirteyim. Yarın akşama kadar atarız üzerimizden bu sıkıntıyı. Ama bu sıkıntıdan dolayı ben kahroluyorum.
G.K.: Hiç önemli değil. Kahrolacak bir şey yok. Ben bir şey söyleyeyim. Biz elimizden geleni yapıyoruz. Burada hayatımızı ortaya koyup mücadele veriyoruz. Bu mücadelenin içerisinde birileri ufak tefek hata yapacaktır. Bunun bedeli belki ağır olacaktır.
O gün mayın tasarısı görüşülüyordu
27 Mayıs 2009'da 7 Meh-metçik'in şehit olmasına yol açan Hakkari Çukurca'daki mayın patlaması ile ilgili soruşturmanın geldiği nokta, olayın yaşandığı döneme ilişkin de çarpıcı gerçekleri ortaya çıkardı. Patlamanın yaşandığı tarihlerde Türkiye gündeminin birinci sırasını Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesine ilişkin tartışmalar oluşturuyordu. Çukurca'da meydana gelen patlamanın gecesinde mayın tasarısı TBMM'ye gelmişti. Tasarı Haziran 2009'da yeniden Meclis Genel Kurulu'na geldi ve kanunlaştı ancak CHP iptal istemi ile Anayasa Mahkemesi'ne götürdü. Mahkeme temmuz ayında verdiği kararda, mayınlı arazi yasasının yürürlüğünün durdurulması istemini kısmen reddetti. Mahkeme, "taşınmazların temizleme karşılığı tarımsal faaliyetlerde kullanılması süresi" ibaresinin yürürlüğünü ise durdurdu.