Birgün gazetesi yazarı Ümit Alan, gündemdeki tartışma konularını eleştirdi. Bülent Arınç’ın, "Ankara’yı parsel parsel sattığı iddia edilen Melih Gökçek hakkında belgeler açıklayacağını" söyleyip sessizliğe bürünmesini "trollemelerin en kralı" olarak nitelendiren Alan, Sözcü gazetesi ve hitap ettiği kitlenin de tartışma konusu olabileceğini söyledi. Alan, "Zira Sözcü’nün kimi trollediği sorusu bence daha çok sorulmalı" dedi.
Ümit Alan'ın "Sözcü gazetesi kimi trollüyor?" başlığıyla yayımlanan (3 Şubat 2016) yazısı şöyle:
Memleketin bir kısmı yangın yeriyken gündemdeki tartışma konuları ilginç. Bülent Arınç’ın “Troliçe” çıkışını mı istersiniz, “CHP’deki Atatürk resmini kim indirdi” tartışmasını mı, yoksa “MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Evlenme programı izledi mi, izlemedi mi“ tartışmasını mı? Bülent Arınç’ın ‘Ankara’yı parsel parsel sattığını iddia ettiği Melih Gökçek hakkında belgeler açıklayacağını’ söyleyip sessizliğe bürünmesi bana sorarsanız trollemelerin en kralıydı. Hâlâ onu konuşturup bir yere varacaklarını sananların unuttuğu bir gerçek bu. O bizim tartışma konumuz değil. Ancak Sözcü gazetesi ve hitap ettiği kitle pekâlâ bir tartışma konusu olabilir. Zira Sözcü’nün kimi trollediği sorusu bence daha çok sorulmalı. Bu haftaki Köşe Vuruşu’nun konusu bu.
1-Atatürk resmi indirme olayı
Sözcü yazarı Yılmaz Özdil’in yaygınlaştırdığı bir iddia: CHP’de bir vekil Atatürk resmini odasının duvarından indirmiş de o kimmiş? CHP epeydir bununla çalkalanıyor. En son Kılıçdaroğlu soruşturma açmıştı. “Biri indirdi mi, birilerine iftira mı atılıyor bu bir MYK listesi hesaplaşması mıdır?” bilemeyiz. Ancak bu olayın algıda bıraktığı tortu şu: Memleket yangın yeriyken CHP neyle uğraşıyor. Olayları, “Sözcü, Kılıçdaroğlu’nu yıpratıp CHP’yi yeniden dizayn etme amacında” diye yorumlayanlar da var. Bu bir komplo teorisi tabii ama eğer böyle bir amaç varsa dahi bu dizaynı yapanların verdikleri toplam zararla ilgili dahi bir fikirleri olmadığı aşikâr.
2-Devlet Bahçeli ve evlilik programları
Yine bir Sözcü Yazarı Rahmi Turan. Devlet Bahçeli’ye iltifatlar ederek yazıya giriyor. Ortalarında bir yerde “En sevdiği eğlence evlilik programları” diye ara başlık atarak, makam odasında bütün gün bu programların açık olduğunu yazıyor. MHP’nin yayın organı Ortadoğu gazetesinin bu iddiaya yanıtı sert oldu. (Bu edepsiz kalemin iftiralarına sessiz kalma Ülkücü sürmanşetiyle). Bu olayın da algıda bıraktığı tortu açık: Memleket bu haldeyken eften püften konularla uğraşan muhalefet. İki tartışmada da ateşin Sözcü gazetesinden yakılmış olması ilginç. Daha ötesi yukarıdaki paragrafta “komplo teorisi” olarak saydığımız muhalefeti dizayn işinde bir adım öteye gidildi sonra. Rahmi Turan, gazetenin ön sayfasında gazetenin genel görüşü gibi aksettirilen Tokmak Köşesi’nden kendi köşesine gönderdiği okuyucuya “Çare Nedir?” başlıklı dahiyane bir çözüm sundu: CHP ve MHP’den milletvekillerinin koşacak gideceği yeni bir parti önerisi. Lideri de Metin Feyzioğlu olacakmış.
3-Sözcü’nün devlet dili
Sözcü’nün sık sık takındığı 90’lar soslu devlet dili malumunuz. Hatta daha da ötesinde Dilek Doğan’ın evinde öldürülmesi olayında Sözcü gazetesindeki Şenol Gezer imzalı haber; “Dilek canlı bomba şüphesiyle vuruldu”, “polise ateş açıldı”, “çatışma çıktı” gibi net ifadelerle yazılmıştı. Olayın hiç de öyle gerçekleşmediği sonradan çıkan görüntülerle anlaşıldı. Bu sadece bir örnek. Sözcü gazetesi biraz şüphe gerektiren her konuda, devletin “güvenli” diline sığınıyor. Öyle yaptığı zaman da bugünlerde devlet dilinin şahikasını kullanan havuz medyayla hemen hemen aynı yerde durmuş oluyor. Öyleyse, Sözcü’yü “muhalif gazete” (bu tabire inanmasam da) diye alan kitleler biraz trollenmiş olmuyor mu? diye sormak isterim.
Sözcü Gazetesi, muhalefeti dizayn misyonunu üstlendi mi, üstlenmedi mi bilemiyorum ama Sözcü’nün ya kitleleri fena halde trollediğini ya da bilmeden “muhalif olduğu şeyi güçlendirdiğini” düşünüyorum. Bu büyük bir buluş değil, bunu düşünen tek kişi olmadığımı biliyorum da birkaç örnek üst üste gelince hatırlatmak istedim. Sözcü, okurunun istediğini veriyor da olabilir, ona bir şey diyemeyiz ama mevzu “troller”, “troliçeler” olunca aklıma gelen en taze trolleme girişimi bu oldu. Sözcü’de sık rastlanan bir final cümlesiyle bitireyim: Anlayana.
Havuzun kloru fazla kaçınca
Sabah Gazetesi dün BirGün’ü PKK medyası ilan etmiş. Kanıt, destek, belge vs. yok. Gazeteciliği havuz konseptiyle yapınca herkesi bir havuza dahil sanmak normal. Havuzlardaki fazla klorun “merkezi sinir sisteminde” sorunlara yol açtığını biliyor muydunuz?