Ahmet Hakan
(Hürriyet, 6 Mart 2012)
Fethullah Gülen’in 28 Şubat sürecinde durduğu yeri sorgulayan bir yazı yazdım.
“Camia”, bu yazıya tepki gösterdi.
İsim vermeden yazılan yazılarda “sen ne diyorsun Ahmet Hakan? Fethullah Gülen 28 Şubat’ın mağduruydu yahu” vurgusu yapıldı.
* * *
Doğrudur.
Fethullah Gülen sürecin mağdurudur. Hem de bir numaralı mağduru.
- Üstüne gittiler.
- Ezmeye çalıştılar.
- Haksızlık yaptılar.
- Ülkesini terk etmesine neden oldular.
- Öncülük ettiği okulları darmadağın etmek istediler.
- “Tek kişilik silahlı terör örgütü yöneticisi” diye yargıladılar.
Fakat...
Bu ayrı bir konu, Gülen’in “mağdur bırakanlar karşısında takındığı tavır” ayrı bir konu...
* * *
Zulme maruz kalan nasıl davranır?
“Gülen Cemaati”nin sözcüleri ile işte bu sorunun yanıtında anlaşamıyoruz.
- Ben hep devrimci bir tutumdan yanayım, onlar ise evrimci.
- Ben kestirip atmaktan yanayım, onlar ise diyalogdan.
- Ben kökten değişimden yanayım, onlar ise uhuletle ve suhuletle değişimden...
- Ben anında tepkiyi koymaktan yanayım, onlar ise zamana yaymaktan...
- Ben altüst oluşlara yatkınım, onlar ise sabırla filizlenen tohumlara...
Yani?
Aramızda “siyasi yöntem” açısından “derin bir görüş ayrılığı” var.
Gülen Cemaati’nin bu tutumu, tam da “muhafazakâr sağ siyaset anlayış ve yöntemi” ile örtüşüyor.
Muhafazakâr sağ siyasete yatkın olanlar:
- Altüst oluşların faydadan çok zarar getirdiğini düşünürler.
- Kökten değişime her zaman mesafelidirler, sabırlı bir değişim için çalışırlar.
- Devrime değil tekâmüle inanırlar.
“Gülen Cemaati”, bu açıdan tutarlıdır.
Bu hareket, baştan beri muhafazakâr sağ bir çizgide ilerledi.
Hiçbir zaman “biz devrimci bir hareketiz” demediler.
Hiçbir zaman “devrimci bir siyasal mücadeleye inanıyoruz” demediler.
Açın bakın “Gülen Cemaati”nin tarihine:
Hep her duruma adapte olmaya çalıştılar, hep dengeci bir tutum takındılar, hep değişimin kırıp dökmeden gerçekleşebileceğine inandılar, işbaşına gelen her iktidarla iyi geçinmeye çalıştılar.
Yani Gülen’in 28 Şubat’taki tutumu, 28 Şubat’a özgü bir tutum değildi.
Çünkü “devrimci” değil, “tekâmülcü” bir harekettir Gülen Hareketi...
Zaman yazarı Ahmet Selim, geçen gün yazdığı bir yazıda bu durumu pek güzel özetledi.
Zulüm karşısında takınılacak iki tutumdan söz etmiş Ahmet Selim:
BİR: Tedbir basireti...
İKİ: Tepki cesareti...
Ahmet Selim, seçimlerini birinciden yana yaptıklarını söylüyor.
Yani demek istiyor ki:
“Biz 28 Şubat’ta lüzumsuz bir tepki cesaretinden çok faydalı bir tedbir basiretine yöneldik”.
* * *
Bir “insan”, bir “cemaat”, bir “lider”, bir “siyasi parti”, bir “örgüt”, böyle bir tarzı benimseyebilir.
“Egemenlerin huyundan ve suyundan gidiyor gibi davranmayı”, tedbir olarak, basiretli davranmak olarak algılayabilir.
Bazıları da bu yöntemi pek yerinde bulabilir.
Ben bulanlardan değilim.
Benim kökten karşı olduğum bir siyaset tarzı bu...
Ama durum böyledir diye...
Gülen Cemaati’nin aslında 28 Şubat’a destek verdiğini ima bile edemem.
28 Şubatçılar ile Gülen Cemaati arasındaki kan uyuşmazlığını dikkatlerden kaçıramam.
Ne kan uyuşmazlığı!
28 Şubatçılar, ellerinden gelse Cemaat’i bir kaşık suda boğacaklardı.
Bunu görmezden gelemem.
* * *
Cemaat’e gönül verenlerden bir ricam var:
“Fethullah Gülen 28 Şubat’ta ne yaptı? Neden direnmedi? Neden başkaldırmadı?” sorusu karşısında alınıp darılmak yerine...
Çıkıp “Bizim yöntemimiz bu... Biz direnişi ya da başkaldırıyı bir yöntem olarak asla benimsemiyoruz” deyin.
Bunu dediğiniz anda “Gülen ve 28 Şubat” bağlamında türetilen her türlü söylentiyi, dedikoduyu, sorgulamayı falan boşa çıkarmış olursunuz.
Aksi takdirde bu pilav çok su kaldırır.