Gündem

Bir İsmail Kahraman hikâyesi; 1996: Atatürk takvimini bastırtmadı 2018: Kadınları sahneye çıkartmadı

"Benim anlayışımla, Kültür Bakanlığı takvim basmaz ve takvim basmayacağız"

30 Mart 2018 18:06
Hülya Karabağlı

'Birinci Meclis, Gazilik ve Şehitlik Ruhu' konulu toplantı kapsamında Devlet Tiyatroları (DT) sanatçılarının hazırladıkları gösterisi için verdiği talimatla sahnede 'kadın- erkek oyuncu ayrımı' yaptığı ve 'Atatürk slaytlarına yasak getirdiği' iddia edilen TBMM Başkanı İsmail Kahraman’la ilgili tepkiler giderek artıyor. Bu olay akıllara Kahraman'ın Kültür Bakanlığı yaptığı 54. REFAH-YOL hükümeti döneminde bakanlığın geleneksel hale getirdiği ‘Atatürk takvimi’ ve ‘Atatürk posterlerini’ bastırmamasını getirdi. 

TIKLAYIN - TBMM Başkanı emir verdi; Çanakkale gösterisinde kadınlar ‘konu mankeni' oldu, Atatürk slaytları kaldırıldı

Genel Sağlık-İş Genel Başkanı Zekiye Bacaksız,  CHP Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl,  Ankara Milletvekili Murat Emir, Denizli Milletvekili Melike Basmacı’nın son açıklamalarla istifaya davet ettiği Kahraman, 54. REFAH-YOL hükümeti döneminde yani 23 yıl önce Kültür Bakanlığı görevinde icraatlarıyla çok tartışılmıştı.

TIKLAYIN - "TBMM Başkanı, kısa süre sonra ‘Türkiye'de kadın rollerini erkekler oynasın' önerisi getirebilir"

TBMM Genel Kurulu’nun 16 Aralık 1996 tarihli ve 35. Birleşiminde Kültür Bakanlığı bütçe maratonunda Bakan Kahraman, muhalefetin, bakanlığın geleneksel hale getirdiği ‘Atatürk takvimi’ ve ‘Atatürk posterlerini’ bastırmaması üzerine sıkıştırılmıştı. Kahraman, genel kurulda vekillerini Atatürk takvimi bastırıp bastırmayacağı sorularına doğrudan yanıt vermemiş ancak, “Benim anlayışımla, Kültür Bakanlığı takvim basmaz ve takvim basmayacağız” sözleri yanıt niteliğini taşımıştı.

Cumhuriyet Gazetesi de dönemin Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Hasan Hüseyin Akbulut’un “Türkiye’nin Kültür ve Sanat Siyaseti” başlıklı kitabında yer verdiği Kahraman dönemi şöyle anlatılmıştı:

“İlk icraatı ödeneği kesmek oldu: Refah Partili Kültür Bakanı Kahraman’ın ilk icraatı, 1996 yılındaki TBMM Plan ve Bütçe görüşmeleri sırasında, bir önergeyle Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’nün o dönemki 50 milyar TL’lik bütçesini kesmek oldu. Kahraman’ın kestiği bu 50 milyar TL’lik ödenek, Ankara’daki Hacı Bayram Camisi’nin çevre düzenlemesi için aktarıldı. O dönem Meclis’te muhalefet partili milletvekilleri tarafından önergelerle 50 milyar TL’lik kesintiye engel olunmak istendi ancak Kahraman’ın karşı çıkışıyla, tüm bu önergeler reddedildi. O dönem Meclis’te muhalefet partili milletvekilleri tarafından önergelerle 50 milyar TL’lik kesintiye engel olunmak istendi ancak Kahraman’ın karşı çıkışıyla, tüm bu önergeler reddedildi. Bakan’ın Devlet Opera ve Balesi bütçesinden yaptığı bu kesintiyi de ilk 1999 yılında bombalı suikast sonucu yaşamını yitiren gazetemiz yazarı Ahmet Taner Kışlalı kaleme aldı. Kışlalı, 12 Mart 1997 tarihli yazısında da Kahraman için 'Cumhuriyet kültürü bakanlığını şeriat kültürü bakanlığına dönüştürmekte kararlı bir Kahraman' ifadelerini kullandı”.

Kültür Bakanlığı döneminde ‘ Atatürk’ tartışmaları

TBMM Genel Kurulunun 16 Aralık 1996 tarihli Kültür Bakanlığı bütçesinde DSP Grubu adına konuşan Hakan Tartan ve Kültür Bakanı Kahraman’ın konuşması şöyle:

DSP GRUBU ADINA HAKAN TARTAN ( İzmir)- Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Halkının geleneksel değerlerine hepimiz sahip çıkarız ve severiz. Sayın Bakanımızın ifade ettiği gibi "yağlı güreşi" de severiz; ancak; en az onun kadar, Ulu Önder Atatürk'ün cumhuriyetle birlikte Türkiye'de geliştirdiği operayı, baleyi, müziği, klasik müziği ve tiyatroyu da çok severiz. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar) Bu sanatların, evrensel kültürümüze, uluslararası gelişmişlik düzeyimize sağlayacağı katkıları gözardı edebilir miyiz? Sözlerime son verirken, iki küçük noktanın altını çizmek istiyorum: Biri, geçenlerde, 50.nci altın yıllarını kutlayan çok değerli birçok sanatçımızın yalnız bırakılması, beni, fazlasıyla üzdü. İstanbul'daki toplantıda, Bakanımızın, Başbakanımızın, Hükümetin ilgili gelenlerinin de bulunmasını canı gönülden isterdim.

Bir başka üzüntü kaynağım ise, Kültür Bakanlığının, her yıl geleneksel olarak hazırladığı Atatürk resimlerini içeren takvimin basımının, bu yıl, ödenek yokluğu nedeniyle gerçekleşmemesi. Bukonuda yapılan Atatürk düşmanlığı spekülasyonlarına inanmak istemiyorum; konuya, olumlu ve umutla yaklaşıyorum. Bakanlığımız, böyle anlamlı bir girişimi, bir kampanya düzenlese, elde edeceği bağışlarla dahi gerçekleştirebilir; buna inanıyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar) Ama, hepsinden önemlisi, Kültür Bakanlığının Ulu Önderimize, Ulu Önderimiz Atatürk'e ayıracak parası olmadığına inanmak istemiyorum.

Kültür, sanat, güzellik, barış ve hoşgörü demektir. Bu düşüncelerle, 1997 yılı bütçesinin yeni güzelliklerin, başarıların ve hoşgörülerin kapısını açması umuduyla; saygılar sunarım. (DSP, CHP, ANAP ve DYP sıralarından alkışlar)

KÜLTÜR BAKANI İSMAİL KAHRAMAN. (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kültür, bir milletin aynası hükmündedir. Herhangi bir milletin kültürel değerlerini dikkate alarak, o millet hakkında fikir beyan etmek mümkündür. Bu sebeple, hükümetlerin başlıca görevi, toplumdaki iyi ve güzel olan her şeyin daha da güçlenmesine çalışmak, toplumun bu değerler çevresinde kenetlenmesini sağlamaktır. Kültür Bakanlığının buradaki görüşmeleri sırasında, çok değerli grup sözcüleri ve milletvekili arkadaşımız tenkitlerde bulundular, Kültür Bakanlığını ele aldılar, hepsinden büyük istifade ettik ve aynı gaye için burada beyanda bulunduklarını peşinen kabul ettiğimi ifade etmek isterim. Ama, bazı yanlış anlamaların ve o kavgacı yapının uzantısı olan bazı yanlış yorumlamaların da olduğunu ifade etmek istiyorum.

Mesela, Kültür Bakanlığına geldiğimiz ilk günde, bu bakış açısıyla başladığımız, yürüttüğümüz faaliyetler sırasında, olan faaliyetlerimizi, çalışmalarımızı tam olarak aksettirmeyen medya yüzünden yanılgılar oldu ve hiç bahşetmediğim, Kırkpınar-bale benzetmesi burada da tekrar kürsüye getirildi. Benim böyle bir beyanım yok. Birisi sanat olayıdır, birisi, spor olayıdır; apayrı hadiseler, kendi içerisinde değerlendirilecek olan hadiseler.  Bunun yanında, Japonya'ya gidiyoruz, fevkalade güzel bir faaliyette bulunuyoruz, dünyada ilk defa "Türk Kültür Köyü" Japonya'da açılıyor, 5 gün dopdolu geçen bir kültür sanat faaliyetinden bahsedilmiyor ve "Uçakta Skandal, Cemaatle Namaz Kılındı" diye bir gazetede haber çıkıyor. Ne cemaat var ne öyle bir namaz kılma var; ama, o haber maalesef yayımlanıyor ve arkasından, varmış gibi, o mehaz gösterilerek alıntılar yapılıyor; yani, birbirimizden uzaklaşmanın yolu aranmış oluyor.

Bir Bodrum Camii hadisesi burada konuşuluyor. Esasında, Bodrum'da bir kale var, kalenin içerisinde mekânlar var. O mekânlardan birisi, 1523 yılından 1962'ye kadar mescit olarak kullanılan bir mekân. Bir Sualtı Arkeolojisi Müzesi kuruyoruz, güzel bir eser. Onu da, yine, kalenin içerisinde sergileyeceğiz; fakat, müzenin asliyetine riayet etmek zorundayız; çünkü, yanında minare olan o mescidin yerinde değil, yandaki mekânda sergilenmesi mümkün. Orada gündelik faaliyetimizi sürdüreceğiz; ama, bize korunma için bırakılmış olan ve 118 sene Saint Jean Şövalyelerinin "Chapel" olarak kullandığı, bilahara mescide dönüşmüş olan o mekânı mescit olarak tutacağız.

Efendim, orada namaz kılınır mı; müze camilerinde namaz kılınmaz. Zira sabahleyin kapalı­dır, akşam kapalıdır, yatsı kapalıdır; ama, o mekân görülür; burada böyle bir mekân vardır... Mesela, Topkapı Sarayında da mescitler vardır; Beşir Ağa Mescidi vardır, namaz kılınmaz, ama, o gösterilir. Tarihe saygının neticesidir, Kültür Bakanlığının görevinin ifasıdır.

Tabiî, bu kadarlık zaman içerisinde, bu  kadar mevzulara girme imkânına herhalde sahip olamayacağım; belki, sualler arasında diğer mevzulara gelirim.

Bir diğer hususu söyleyeyim: "Siyasal ve hukuk fakültesi mezunu hiçbir kimse teftiş kurulunda yok" beyanı oldu. 36 kişinin 17'si siyasal bilgiler fakültesi mezunudur, Eğer, bu bilgiler bir yerlerden geliyorsa, bu bilgiler yanlış, bunlara itibar etmeyin; lütfen benden çek edin, ondan sonra açıklayın. Böyle yanlışlıklar yapmayalım.

YAHYA ŞİMŞEK (Bursa) - Atatürk takvimleri basılacak mı Sayın Bakan?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyin.

KÜLTÜR BAKANI İSMAİL KAHRAMAN (Devamla) - 1997'ye ait fikirlerimle ilgili birkaç cümle söyleyeceğim; yalnız, bu takvim mevzuu da konuşuldu, onu da söyleyeyim; benim anlayışımla, Kültür Bakanlığı takvim basmaz ve takvim basmayacağız. Onun yerine poster, onun yerine albüm, onun yerine kitap ve kit basılması doğrudur; ama, takvim basmak yanlıştır. Bu yanlışlık dolayısıyla, uygun görmediğim için bastırmadım; bulunduğum müddetçe de bastırmayacağım. (RP sıralarından alkışlar)

AYHAN FIRAT (Malatya) - Atatürk posterleri basılacak mı?

KÜLTÜR BAKANI İSMAİL KAHRAMAN (Devamla) - 1997 yılı, millî kültür kokan, püfür füfür millî kültür rüzgârının estiği bir yıl olacak...  Başlarken zaman uzun gibi geliyor; ama, değil; kısaldı... Faaliyetler hakkında ben sizleri yeniden bilgilendireceğim.

1997 yılındaki faaliyetlerimizin esas temelini 1999'daki, devletimizin 700 üncü kuruluş yıldönümüne hazırlık teşkil edecektir ve Türkiye, sadece hudutlarında değil, kültürün hududu olmadığı için, bütün dünya coğrafyasında kendi millî kültürünü estirecektir. Bunun için çok güzel projelerimiz vardır ve bundan, Türkiye Büyük Millet Meclisimiz ve bütün milletimiz memnun kalacaktır.

Türkiyemiz lider ülkedir, kültürde de liderdir; bunu ispat edeceğiz inşallah. Bütçemizin hayırlara vesile olmasını niyaz ediyor, desteğinizi bekliyor, eklentileriniz dolayısıyla hepinize tekrar şükranlarımı arz ediyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

                                                  ***

Öte yandan Kahraman, 22 Kasım 2015’de TBMM Başkanı seçildiğinde, Genel Kurul oturumunda Mustafa Kemal Atatürk’ten söz etmeyince CHP’nin tepkisine neden olmuştu. TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın, Başkan seçilmesi üzerine yaptığı genel kurulda yaptığı teşekkür konuşması şöyle:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri ve şahsınızda yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlığı gibi yüce bir görevi tevdi ederek şahsıma göstermiş olduğunuz güvene şükranlarımı sunuyorum. Bu dönemde yapacağımız çalışmaların milletimizin esenliğine, huzuruna, mutluluğuna, devletimizin her yönden daha da gelişmesine katkı sağlayacağını diliyorum, umuyorum. Belirtmek isterim ki gerçekleştireceğimiz yasama ve denetim faaliyetleri Anayasa’ya, mevzuata ve İç Tüzük’e uygun olarak tam bir tarafsızlık içinde yürütülecektir. İnanıyorum ki milletvekillerimiz ve partilerimiz Meclisimizin etkin ve verimli bir şekilde çalışmasında, saygınlığının korunmasında gereken hassasiyeti gösterecektir; milletimizin bizden beklentisi de budur. Bu vesileyle, kuruluşundan bugüne kadar Meclisimizde görev yapmış olanlardan vefat edenleri rahmetle ve minnetle anıyor, yaşayanlara hayırlı ömürler niyaz ediyorum.

Meclisimizin 26’ncı Döneminin yemin töreni ile Başkanlık seçimi çalışmalarını yöneten geçici Başkanlık Divanının Başkanı Sayın Deniz Baykal’a ve üyelere teşekkürler ediyorum.

Milletimize ve devletimize hayırlı neticeler sağlayacak çalışmalar yapmayı bizlere nasip etmesini Allah’tan diliyorum. Göstermiş olduğunuz teveccühe şükranlarımı sunuyor, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından ayakta alkışlar, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkanı kutluyorum, tebrik ediyorum. Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının yaptığı teşekkür konuşmasında bu Meclisin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anmamasına üzüldüm. (CHP sıralarından alkışlar)

                                                  ***

Şatafatlı makam odası çok konuşulmuştu

TBMM Başkanı İsmail Kahraman, kendisinden önceki başkanların kullandığı mütevazi  makam odasını ‘görkemli’ bir hale dönüştürünce  muhalefetin ve medyanın dilinden kurtulamadı.

TBMM Genel Kurulu’nun 2018 yılı bütçesinin son gün oturumunu yöneten Meclis Başkanı İsmail Kahraman, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının asılması tartışmasında 6 Şubat 1969’da ‘kanlı Pazar’ olarak ta bilinen 6. Filo olayları hakkında konuşmuş ve o dönem başkanlığını yaptığı Milli Türk Talebi Birliği (MTTB) Başkanlığının 16 Şubat olaylarıyla bir ilgisi olmadığını savunarak, “Bu arada, bir cehaleti de gidermek isterim. Türkiye'de hiç kimse bir filoya secde etmez" demişti.

İsmail Kahram'ın Kültür Bakanlığı yaptığı dönemde kendisiyle ilgili Cumhuriyet gazetesine yansıyan haberlerden bazıları şöyle: