ABD'nin İran'a yönelik ambargosunu deldiği iddiasıyla 20 ay önce Miami'de tutuklanan iş adamı Reza Zarrab'ın "tanık" sıfatıyla verdiği ifadesi, bir haftanın sonunda tamamlandı. Eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın "tek sanık" olarak yargılandığı davada Zarrab, eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’a rüşvet verdiği, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan ve dönemin Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’dan altın ticaretine Vakıfbank ve Ziraat Bankası’nın da dahil edilmesi için talimat aldığı gibi birçok dikkat çekici iddiada bulundu.
17 - 25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının kilit ismi olan, Türkiye ve İran vatandaşı Zarrab, o dönem cezaevinden rüşvet vererek çıktığını ileri sürdü. Mehmet Hakan Atilla hakkında "Yaptırım kuralları hakkında bankadaki en bilgili kişi. Oluşturduğumuz yapının Amerikan yaptırımlarıyla uyumlu gözükmesi için katkıda bulundu" diye konuşan Zarrab, duruşmanın ikinci gününde Çin pazarında girmeye çalıştığını söyledi, İran'la iş yaptığı için Çin'de sorun yaşadığını ifade etti. Zarrab, dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler'den istediğini söyledi. Barış Güler'in kendisine danışmanlık yaptığını öne süren Zarrab, "Babası Muammer Güler'e benim için Çin'deki bankalara referans mektubu yazdırması için Barış Güler'e 100 bin dolar verdim" ifadesini kullandı.
Savcının “Güvenliğinizle ilgili endişeleriniz var mı?” sorusuna “Elbette” yanıtını verdi, cezaevinde saldırı girişimine uğradığını iddia etti. "İşbirliği yaptığım için cezaevinde bana bıçak çektiler" "Beni öldürmek için talimat almıştı çünkü işbirliği yapıyordum" ifadelerini kullanan Zarrab, Türkiye'de bulunan ailesi için de endişelendiğini sözlerine ekledi.
Öte yandan, eski hücre arkadaşının Reza Zarrab’ın kendisine tecavüz ettiği iddiasıyla dava açtığı ortaya çıktı.
İfadesi 7 gün süren Reza Zarrab’ın söyledikleri şöyle:
Birinci gün - 29 Kasım 2017
Reza Zarrab, ayakları kelepçeli ve hapishane giysisiyle mahkemeye getirildi. Zarrab’ın yanında tercümanı da yer aldı. İngilizce konuşacak yeterliliğe sahip olmasına rağmen, Zarrab Türkçe konuşmayı tercih etti.
Reza Zarrab ifadesinin başında, savcılık makamıyla yaptığı işbirliği kapsamında üç yükümlülüğü olduğunu söyledi. Bunları, “Tam olarak doğruyu anlatmak, Amerikan hükümetiyle işbirliği yapmak ve bundan sonra suç işlememek” olarak sıraladı. Zarrab, Türkiye’yle bir takas ihtimali için avukatlar tuttuğunu ama bu girişim başarısız olunca tanıklık yapmayı kabul ettiğini söyledi.
“Mart 2016’da tutuklandığımda FBI’ya doğruları söylemedim. Neyle karşı karşıya olduğumu bilmiyordum. Uzun bir yolculuktan sonra şoka girmiştim. Doğru yanıtları veremedim. Korkmuştum” diyen Reza Zarrab, “Hapisteyken bir gardiyana içki ve cep telefonu kullanımı için rüşvet verdiğim doğru” diye konuştu. Zarrab, işbirliği yapmanın hapisten çıkmak için en hızlı yol olduğunu söyledi. "Hâlâ FBI gözetimdeyim, otelde kalmıyorum" dedi.
“Egemen Bağış yardımcı oldu”
Zarrab, İran'ın gaz ve petrol satışlarından elde ettiği geliri kullanamadığını söylerken, yaptırım kuralları konusunda en iyi bilgiye sahip kişinin Mehmet Hakan Atilla olması nedeniyle onu aradığını öne sürdü. Reza Zarrab, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın damadı, Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın bir dönem CEO’luğunu yaptığı Çalık Holding bünyesindeki Aktif Bank yetkililerinin kendisine İran'la iş yapacak müşterilerin hesap açmak için özel bir izin alması gerektiğini söylediğini öne sürdü. Zarrab, “Aktif Bank Genel Müdürü ile görüşmeme dönemin AB Bakanı Egemen Bağış yardımcı oldu. Aktif Bank genel müdürü ile görüşmeden sonra hesap açtım. Hesap 5-10 milyon Euro ile başladı” dedi.
“İran Merkez Bankası'na finansal hizmet konusunda anlaşmaya vardık” diyen Zarrab, İran Merkez Bankası eski Başkanı Mahmud Bahmani'yle 2010 ve 2011 yıllarında toplantılar yaptığını söyledi. Zarrab, bankaya 'nakit teslimatına yardım için' daha iyi bir 'fiyat' önerdiğini, daha sonra bu ilişkinin sona erdiğini iddia etti. Reza Zarrab, eski İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile bağlantısını da kabul etti. Zarrab, İran Merkez Bankası ile anlaşmasının bozulmasının ardından Hossein Najafzadeh'in de aralarında bulunduğu Bank Mellat yönetimi ile görüştüğünü ve ABD ambargosundan bu şekilde kaçındığını söyledi.
Duruşmada daha sonra Reza Zarrab'ın Halkbank ile olan ilişkileri de ele alındı. Zarrab, Ahmet Taha Alacacı adlı bir kuyumcunun İran gelirlerini Halkbank'a koymak için altın ihracatı sistemi önerdiğini iddia etti. Zarrab, Halkbank ile temasın 2012'de kurulduğunu söylese de, ilişkilerin daha eskiye dayandığını ifade etti.
Zarrab, dönemin Halkbank Genel Müdürü Aslan'ın kendisiyle altın ticaretiyle ilgili olarak çalışmak istemeyince dönemin ekonomi bakanı Zafer Çağlayan'a gittiğini anlattı. Zarrab, "Aslan seni geri çevirdikten sonra neden Zafer Çağlayan'a gittin?" diye soran savcıya "Çünkü Türkiye'nin Ekonomi Bakanı oydu” yanıtını verdi. Savcı, “Aktif Bank direkt İranlılarla çalışıyordu. Beni ortadan kaldırdılar” diyen Zarrab’a, “Gelirlerinizin önemli bir bölümü Aktif Bank’tan mı geliyordu?” diye sordu. Zarrab, “Kesinlikle” yanıtını verdi.
Reza Zarrab, “Halkbank’la iş tutabilmek için benim hesaplarıma göre Çağlayan’a en az 40 ila 50 milyon Euro rüşvet verdim. Diğer para birimleriyle verdiklerim ayrı. Çağlayan benden bu işlerden elde edilecek gelirin en az yüzde 50’sini istedi. İlk aşamada kendisine 31 milyon 789 bin Euro verdim, 2 milyon 465 bin TL ve 4 milyon 800 bin dolar ödedim. Toplamda 7 milyon dolar verdim” diye konuştu.
Zarrab’a Zafer Çağlayan'ın hangi yollarla para aldığı da soruldu. Zarrab, Çağlayan'a nakit, değerli eşya ve banka havalesi yoluyla rüşvet verdiğini söyledi. Zarrab rüşvet verdiği kişiler arasında Çağlayan'ın aile üyelerinin de bulunduğunu söyledi. Savcılık kanıt olarak Çağlayan'ın kardeşine ait, İran'la ticaretten yarar sağladığına dair 2,4 milyon liralık faturayı gösterdi. Savunma makamı delilin gerçek olmadığını iddia etti. Hâkim itirazı reddetti.
İran ile ticareti şema çizerek anlattı
Zarrab bir mukavvanın üzerine altın ticaretinin nasıl işlediğini göstermek için bir şema çizdi. ABD'li gazeteci Adam Klasfeld, "Zarrab jüri için şemayı çizerken rahat ve amirane görünüyor. ABD federal mahkemesinde hapishane üniforması giyiyor olmasa bir şirketin yönetim kurulu toplantısını yönetiyor sanılabilirdi" yorumunda bulundu. Zarrab şemayı çizerken “NIOC'un Sermayeh Döviz'e gönderdiği uluslararası transfer benim ofisime gelirdi, bu bir ödeme talimatıydı. Benim elemanlarım valizlerle Royal ofisine gider ve valizleri [altın] doldurarak geri gelirdi” diye konuştu. Reza Zarrab'ın salonda yaptığı çizim savcılık tarafından deliller arasına alındı.
Zarrab, altın ticaretini şema üzerinden "Ticaret önce İran'ın Türkiye'ye ham petrol ve gaz satmasıyla başlıyor. İran Ulusal Petrol Şirketi (NIOC) petrolün satışını Tüpraş'a, gazınkini Botaş'a yapardı. Onlar da NIOC'ye para borçlu olurdu. Tüpraş, Botaş, NIOC'nin Halkbank'ta hesapları var” sözleriyle anlatarak “Halkbank'a gelen paranın çıkışı Euro ve Türk Lirası olarak DenizBank'a gelişiyle yapılıyor. Royal Group’tan aldığım altın Dubai’deki şirketime gidiyor. Altın satılıp nakde çevrilecek konuma geliyor. İran’ın altına ihtiyacı olmadığı için ülkenin borçlarını ödemek adına nakde çevrilen bir paraya ihtiyaç duyuluyor” devam etti.
Halkbank’taki bir yetkilinin Zarrab’a İran’ın altın ticaretinde son durak olarak gösterilmesi gerektiğini söylediği ifade edilince akıllara Halkbank'ın eski genel müdür yardımcısı Atilla geldi.
Zarrab, bütün sistemin Halkbank’ta sıkışmış olan İran parasını kurtarmak, böylece İran'ın dünya çapındaki borçlarını ödemek amacıyla tasarlandığını anlattı. Hâkim Berman’ın paranın kurtarılması için kaç işlem yapılması gerektiği sorusuna Zarrab, “En az 10 işlem” cevabını verdi.
"Halkbank'tan birkaç milyar Euro çektim"
Reza Zarrab, “Bana altın ticaretiyle ilgili gümrükte nasıl yalan beyan vereceğimi bizzat Süleyman Aslan ve yardımcısı Hakan Atilla anlattı” dedi. “Süleyman Aslan İran yaptırımlarının ne olduğunu biliyordu” diyen Zarrab, ayrıca Halkbank'ın eski genel müdürü Aslan'ın hangi işlemlerin yaptırımları deleceğini bildiğini öne sürdü. Zarrab, Aslan ile sanık Atilla’nın kendisine gümrük beyannamesinde İran destinasyonlu altın ticareti yapıldığının yazılması gerektiğini söylediğini idia etti.
Savcının “Halkbank’tan ne kadar para çektiniz?” diye sormasının üzerine Zarrab “Birkaç milyar” dedi. Bunun ardından yargıç “Birkaç milyar ne?” diye sordu. Zarrab “Euro” deyince savcı, “Bahsettiğiniz birkaç milyar, altın almak için mi kullanıldı?” sorusunu yöneltti. Zarrab bu soruya “Uluslararası havaleleri gerçekleştirdiğimiz birkaç milyar dolar, altın ticaretinin karşılığında İranlılarda aldığımız paraydı” yanıtını verdi.
Öte yandan, duruşmanın sona ermesinin ardından savcı Sid Kamaraju, tanık Zarrab’ın hapishane üniformaları yerine sivil kıyafetle duruşmaya katılmayı isteyip istemediğinin sorulacağını söyledi. Yargıç Berman’ın Zarrab'a sivil kıyafetle katılabilmesine olanak tanıyan bir talimat yazabileceği yönünde öneride bulunduğu ifade edildi. Duruşmayı bir sonraki güne erteleyen hâkim Berman, "Zarrab için bir gömlek ve bir kravat getirilmesi için gerekli talimatı vermeye hazırım. Cezaevinde kalmak zaten zor, bunu daha da zorlaştırmanın gereği yok" ifadelerini kullandı.
İkinci gün – 30 Kasım 2017
Duruşmanın ikinci gününde Zarrab'ın cezaevi tulumu giymediği görüldü. Hâkimin bugün neden farklı kıyafetler giydiği sorusuna Zarrab, "Avukatlarım bugün farklı kıyafetler giyebileceğim konusunda beni bilgilendirdi. Bu yüzden bana getirdikleri farklı kıyafetleri giyiyorum" dedi. Zarrab, farklı kıyafet giymesinin bir anlama gelmediğini, kendisine hapse geri dönüp dönmeyeceği konusunda herhangi bir vaatte bulunulmadığını söyledi. Zarrab, "New York'taki hapishanede tehdit edildiğini ve bu nedenle hâlâ FBI koruması altında bulunduğunu" söyledi.
İfadesine devam eden Zarrab, İran Ulusal Petrol Şirketi (NIOC) ve Naftiran şirketi yetkilileriyle ve Bijan Alipour, Recai adlı İranlı şahıslarla yaptığı bir toplantıyı anlattı. Reza Zarrab, “Toplantıya Hindistan'dan işadamları da katıldı. Toplantıda, Hindistan'da toplanan paraların Türkiye'ye nasıl aktarılacağı konuşuldu” dedi. Zarrab "Yapılan görüşmeler Hindistan'dan Türkiye'ye yapılacak para transferleriyle ilgiliydi" dedi. Zarrab yapılan işlemleri yine şema çizerek anlattı.
Reza Zarrab Halkbank’la bir toplantısından bahsederken savcı, “Kim vardı toplantıda” diye sordu. Zarrab, “Dönemin Halkbank genel müdürü Süleyman Aslan ve yardımcısı Mehmet Hakan Atilla” yanıtını verdi. Zarrab, “Zafer Çağlayan ve İranlılar arasında birçok toplantı yapıldı. Bu toplantılara ben de katıldım” dedi. Zarrab, “Toplantıda, Aslan ve Atilla’yla İran’ın ham petrol satışından elde ettiği paraların Hindistan’a nasıl transfer edileceğini konuştuk. İranlılar bastırıyordu Halkbank’a transferin gerçekleşmesi için. Halkbankçılar yapılanların basına sızmasından korkuyordu” diye konuştu. Reza Zarrab "İranlılar baskı yaptı ve Halkbank'tan uluslararası ödemeleri yapmalarına olanak verilmesini istedi" dedi.
Zarrab yine şema çizerek "İlk olarak İran Ulusal Petrol Şirketi'ne (NIOC) ait paranın Hindistan'dan, Halkbank'taki NIOC hesabına getirilmesi gerekiyordu. Ardından İran'ın talebi geldi. NIOC, Halkbank'ın uluslararası ödemelere doğrudan aracılık etmesini istiyordu" ifadelerini kullandı. Zarrab, “Hindistanlı şirket, Halkbank'ta hesap açacaktı. Hindistan'da ham petrolü alan şirket, parayı doğrudan Halkbank'taki hesaba yatıracaktı. Paralar başka bir Türk bankasına geçirilecekti. Ben de parayı bu bankadan alacaktım” diye konuştu.
Savcının “Peki para Hindistan'dan Halkbank'a nasıl getirilecekti?” diye soması üzerine Zarrab "Bu ikinci bankadan parayı, altın karşılığında alacağını, sonra bunları nakde çevirip uluslararası ödemeleri yapacağını" söyledi. Zarrab, "Süleyman Aslan'ın bu anlaşmayı Halkbank'ta Hint şirket adına açılan hesap medya tarafından öğrenilirse, anlaşmanın çöpe gitmesi koşuluyla kabul ettiğini" ifade etti. Reza Zarrab, söz konusu toplantıda konuşulan diğer bir konunun da, Halkbank'ın, İran'ın uluslararası ödemeleri doğrudan yapması için düzenlemeleri esnetmesi olduğunu ifade etti.
"Erdoğan ve Babacan bana, Vakıfbank ve Ziraat Bankası için talimat verdi"
Reza Zarrab, şirketinin banka kayıtlarının zaman zaman bizzat Çağlayan tarafından kontrol edildiğini öne sürdü. Zarrab, “Onun bilgisi olmadan hiçbir şey yapmıyordum. Nihayetinde, Çağlayan’dan hiçbir şey saklamadık” diye konuştu. Zarrab, “Şunu söylemeye çalışıyorum, bu da [Aslan] Zafer Çağlayan gibi para istiyordu” dedi. Savcının “O dönem Türkiye'nin Başbakanı kimdi?” diye sorması üzerine Zarrab, “Recep Tayyip Erdoğan” yanıtını verdi. Zarrab, "Vakıfbank ve Ziraat Bankası’nın da aynı işlemlere katılması için Erdoğan ve Ali Babacan’ın kendisine bizzat talimat verdiğini" öne sürdü. Zarrab talimatı Zafer Çağlayan'dan öğrendiğini söyledi.
“Çin pazarından atıldım”
Zarrab, davanın tek tutuklu sanığı olan Mehmet Hakan Atilla’ya rüşvet verip vermediğine ilişkin soruya “Hayır buna ihtiyacım yoktu. Zaten Ekonomi Bakanı'na ve Genel Müdür'e veriyordum” yanıtını verdi. Zarrab, Atilla’nın kendisinden rüşvet istemediğini de ekledi. Zarrab, aynı sistemi İran’dan ham petrol alan Çin üzerinden de işletmek istediğini aktardı. Zarrab, Çin’de Ables (Tianjin) International Trading Co., Ltd isimli bir şirket kurduğunu ancak ‘İran’la iş yaptığının anlaşılması üzerine Çin bankalarının kendisini Çin pazarından attığını’ söyledi.
Duruşmada, Zarrab ile Rüçhan Bayar arasındaki bir telefon görüşmesine ait tapeden de söz edildi. Zarrab'ın iddiasına göre Rüçhan Bayar kendisine, Çin bankasında irtibat kurdukları kişinin, "Halkbank'ta yaptıkları işin aynısını Çin'de yapmalarına kesinlikle izin vermeyeceğini" söyledi. Zarrab, Çinlilerin para ticaretinin İran'la ilgili olduğunu anlar anlamaz ticareti durdurduklarını aktardı.
Zarrab, dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler'den yardım istediğini söyledi. Zarrab, “Barış Güler benim için danışman olarak çalışıyordu. Kendisinden Çin’deki işler için yardım istedim. Babası Muammer Güler'e benim için Çin'deki bankalara referans mektubu yazdırması için Barış Güler'e 100 bin dolar verdim” dedi.
Üçüncü gün – 1 Aralık 2017
Davada Zarrab’ın tanık sıfatıyla ifade verdiği üçüncü duruşma, 1 Aralık’ta saat 17:05’te başladı. Yargıç, Richard Berman duruşma başlamadan önce, ileride "birçok şeyi etkileyebilecek" bir ses kaydı olduğunu ve savcılığın bu ses kaydını sunmadan önce "davanın selameti" açısından bu ses kayıtlarının doğrulanmasını istediğini söyledi. Kaydı "hafife almak" istemediğini belirten yargıç doğrulamanın birkaç yöntemi olabileceğini, hunlardan birinin de Zarrab'ın şahsen doğrulaması olabileceğini belirtti.
Davada bir önceki duruşmada da konuşulan 'gıda ticareti' konusu görüşüldü. Nisan 2013’te , altın ticaretinin yerine öngörülen 'gıda ticaretine' ilişkin Reza Zarrab'ın davada tutuklu yargılanan Mehmet Hakan Atilla ile konuşmaları duruşmada gündeme geldi. Duruşma salonunda bulunan ABD'li gazetecilerin iddiasına göre, Zarrab, jüri önünde Süleyman Aslan ile gıda ticareti konusunu mümkün hale getirmek için yeterli gümrük belgelerini nasıl toplayacağını konuştuğunu söyledi. Zarrab, Nisan 2013'te gerçekleşen Süleyman Aslan ve Mehmet Hakan Atilla ile yaptığı bir toplantıda İran için 'gıda işine' dair "yöntemi belirlediklerini" söyledi. Reza Zarrab “Altın ticareti zora girince gıda ticaretine geçildi. Ancak Atilla'nın bir açık bulmasıyla altın ticaretine geri dönüldü” dedi. Reza Zarrab kağıt üstünde gıda tedarikçisi şirketin Centrica Dubai göründüğünü ancak Volgam'ın da İran'a gıda sattığını söyledi. Zarrab “İki şirket de senin kontrolünde miydi?” sorusuna “Evet” yanıtını verdi. Zarrab, Dubai'deki şirketine ilişkin de bilgi verdi. Zarrab, söz konusu şirketle ilgili olarak "Bu şirketi gıda tedarikçisi olarak gösterecektik" dedi.
Zarrab, "Süleyman Aslan'ı her aradığımda borçlu hissediyordum" dedi. Zarrab "Aslan'a rüşvet vermek zorunda kalmamak için sağ kolu Happani'ye photoshop ile Aslan'ın imzasını taklit etmek emri verdiğini" anlattı.
26 Ekim 2017 tarihli suçluluk beyanında Reza Zarrab ayrıca ABD'de gözaltı merkezinde tutulurken verdiği rüşvetlere de değindi, rüşvetin alkol ve cep telefonu da dahil olmak üzere kaçakçılık için verildiğini söyledi.
Dördüncü gün – 4 Aralık 2017
Duruşma, Zarrab ile Halkbank’ın eski genel müdürü Süleyman Aslan arasındaki bir telefon konuşmasının ele alınmasıyla başladı. Zarrab, söz konusu konuşmada hayali gıda ticaretini ele aldıklarını söyledi. Buna göre, Aslan konuşmada, İran’dan gönderilen mebla ile gıda ticareti için gösterilen miktarın birbirini tutmadığını anlattı. Buna karşılık Zarrab ise gerekirse ödemeleri 5’er milyon dolar olarak bölebileceğini söylüyor; Aslan bunun daha iyi olacağını belirtiyor.
Zarrab'a "İran'a giden “Gemilere gıda yüklenirken muayene belgesini almıyorduk" ifadesinden sonra, "Neden almıyordunuz" sorusu yöneltildi. Sarraf ise buna karşılık "Çünkü fiili olarak gıda ve ürün göndermiyorduk. Ortada herhangi bir ürün yoktu" dedi. Zarrab, Süleyman Aslan’ın kendisini, Halkbank’taki işlemleri için Hakan Atilla’nın dediklerini dinlemeye yönlendirdiğini öne sürdü. Zarrab’ın anlatımına göre Aslan, “Hakan’ı dinle ve başka bir şey olursa konuşuruz” dedi.
“Beyefendi Obama’yı arayacak”
Duruşmada, dosyada yer alan tapede Zarrab ile bir kişi arasında geçen konuşmada, “Beyefendi Başkan Obama’yı arayacak” ifadesi dikkat çekti. Zarrab, savcının sorusu üzerine dinletilen tapedeki konuşmaların gerçek olduğunu söyledi.
Savcı, daha önce delil olarak sunulan tapelere ait ses kayıtlarını dinletmek istediğini söyledi. Bir dizi Türkçe ses kaydı dosyası, delil dosyasına eklendi. Salonda Türkçe ses kayıtları dinletildi.
Beşinci gün – 5 Aralık 2017
Duruşmanın beşinci gününde hâkim Richard Berman yaptığı açıklamada, tarafların kamuoyuna açıklanan belgelerden bir kısmını erişime kapatmaya çalıştığını ve kendisinin de dosyaların tekrar erişime açılmasını talep ettiğini söyledi. Hakim Berman ayrıca Reza Zarrab’ın hapishane tapelerinin 'Brady' dosyasıyla aynı olmadığı, yani Savunma (Atilla)'nın temize çıkmasını sağlayacak şekilde yanlış biçimde haksız alıkonulmuş kanıt olmadığına hüküm getirdi.
Daha sonra ilk tapenin İngilizce çözümü kanıt dosyasına eklendi. Bir başka tape dinletilmesine başlandı. Dubai Gümrük Formu dosyaya kanıt olarak eklendi. Reza Zarrab dün hayali gıda ticareti ile ilgili verdiği ifadede, ürün alanına yanlışlıkla buğday yazdıklarını söylemiş, Dubai'de buğday yetişmediğini eklemişti. Salonda ses kayıtları dinletildi ve doğrudan sorgu sona erdi. Çapraz sorgu başladı.
Hakan Atilla’nın avukatları, Zarrab’a birtakım mesajlaşmalar gösterdi. Zarrab, kendisiyle avukatı arasındaki mesajlaşmaları okuduğunu söyledi. 2014 yılına ait mesajlar için Zarrab "Bunlar, siyasi bağlantıları olan avukatımla benim aramda geçen bazı yazışmalar" açıklamasında bulundu. Avukatın adının Mustafa Doğan İnal olduğu belirtildi. Savcı mesajlara ilişkin bir soru sormadan delil olarak dosyaya ekledi.
Çapraz sorguyu gerçekleştiren Fleming Ruvoldt PLLC avukatlık bürosundan Cathy Ann Fleming kendisini Zarrab'a tanıttı.
İki isim arasında şu diyalog yaşandı:
Soru: Hakan Atilla'ya hiç rüşvet vermediniz, doğru mu?
Zarrab: Hayır, Atilla'ya hiç rüşvet vermedim.
Soru: Ve Atilla da sizden hiç para talebinde bulunmadı?
Zarrab: Bu doğru, Atilla benden hiç para talep etmedi.
Soru: Sizden hiç bir zaman hoşlanmadığının farkında mıydınız?
Zarrab: Evet, doğru.
Soru: Ve Halkbank ile iş yaptığınız dönemde, Atilla'yı Süleyman Aslan'a şikayet ettiniz.
Zarrab: Bazen efendim.
Soru: Hakan Atilla'nın sesinin de bulunduğu dörtten fazla görüşmeyi dinlediniz mi?
Zarrab: Dört tane dinledim. Bununla ilgili herhangi bir şey hatırlamıyorum.
Soru: İfadenizde ayrıca Atilla'nın da olduğu bir dizi toplantıdan bahsettiniz. Atilla ile "bir avuç" denecek kadar bir araya geldiğiniz doğru mu?
Zarrab: Doğru.
Soru: Yani yaklaşık beş kez.
Zarrab: Ben iki elin parmaklarını kastetmiştim.
Soru: "Bir avuç" denecek kadar demiştiniz.
Zarrab: Savcılığa, Hakan Atilla ile çok fazla toplantı yapmadığımı ifade etmiştim ve bu doğrudur.
Soru: Türkiye dışında ülkelerde de para transferi ve kara para aklama sistemlerine karıştınız. Bu doğru mu?
Zarrab: Türkiye dışında da İran ticaretiyle ilgili para transferlerine karıştığım doğrudur.
Soru: Rusya'da?
Zarrab: Hayır, bu doğru değil. Şoförüm hiçbir zaman Rusya işlemleriyle bağlantılı 15 milyon dolar nakit taşırken durdurulmadı.
Soru: Bu tutarda parayı taşırken Türkiye sınırında durdurulmadı mı?
Zarrab: Hayır.
"Yalan söylemenin ABD'de hapisten çıkmanın en hızlı yolu olduğunu söyledim"
Zarrab, "İlk günkü ifadenizde sorulara yanıt olarak sorumluluğunuzu kabul etmek ve hapisten çıkmak için en hızlı yolun iş birliği yapmak olduğunu söylemiştiniz" ifadesine şu karşılığı verdi: "Evet, bunun en hızlı yöntem olduğunu söyledim."
Zarrab, ABD’deki gardiyana 45 bin dolarlık rüşveti nasıl ödediğini de “Diğer harcamalarımla birlikte. Türkiye'den para gönderilirken bu tutar da eklendi ve ödemesi yapıldı” sözleriyle açıkladı ve rüşveti o dönemki avukatının verdiğini ifade etti.
Altıncı gün – 6 Aralık 2017
Çapraz sorguda ikinci gün, Halk Bankası Eski Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla'nın New York'ta yargılandığı davada tanık sıfatıyla yer alan Reza Zarrab'ın savunma avukatları tarafından sorgusuyla başladı. Zarrab Mart 2017'de Atilla'nın tutuklandığını duyduğunda "şoke olduğunu" söyledi. Bu arada Zarrab'a Atilla'nın ofisine hiç gitmediniz, değil mi? diye soruldu. Zarrab ise "Hayır efendim, binanın hangi katında olduğunu bile bilmiyorum" diye yanıtladı.
Fleming, tapelerden birinde Reza Zarrab'ın Halkbank yöneticisi Levent Balkan'a "Peki, o işi yüz yüze konuşalım" dediğine dikkat çekti. Bu sözlerin, telefonun dinlenmesinden endişelendiğini gösterdiğini öne südü. Fleming, Zarrab'ın Atilla ile farklı biçimde konuştuğunu belirtti. Zarrab, bir kayıtta geçen ‘Chickinova’ ifadesenin ne anlama geldiğini de “Elemanlarım arasında, gerçek olmayan ve gerçek malların olmadığı ticaret için kullandığımız bir terim” sözleriyle anlattı. Zarrab ayrıca 10 Nisan 2013 tarihli görüşmede sahte gıda ticareti hakkında Atilla’ya yalan söylediğini kabul etti.
Yedinci gün – 7 Aralık 2017
Yedinci günde Zarrab'ın çapraz sorgusu kaldığı yerden devam etti. Davada ilk kez Gülen Cemaati’nden de söz edildi. Fleming’in “Gülen Cemaati’ni hiç duydunuz mu?” sorusuna Zarrab “Evet, duydum” yanıtını verdi. Gülen Cemaati’yle ilgili konuşan Zarrab “Farklı gruplar onlar için birçok isim kullanıyor. Bu yüzden, onlar siyasi bir grup mu, dini grup mu, terör örgütü mü bilmiyorum” dedi.
Fleming, 2013 yılında Türkiye’de Zarrab’la ilgili açılan soruşturma hakkında ve 2014’te adı yolsuzluk iddialarına karışan dört bakana yönelik Meclis Soruşturması’nı sordu. 2014’te Meclis Soruşturma Komisyonu’na bir mektup gönderip göndermediğini soran Fleming’e Zarrab’ın yanıtı “Hatırlamıyorum” oldu. Kol saatleri, benzer kalemler ve piyanonun rüşvet olup olmadığı sorulan Zarrab, bunları hatırlamadığını söyledi.
Zarrab, 2013 yılında televizyona çıkıp İran'a yardım için sistem kurduğunu reddettiği konuşmada "Türk kamuoyuna yalan söylediğini" kabul etmedi, "Bunu Türkiye yasaları çerçevesinde söyledim" dedi.
Zarrab, “Amcanızla, ABD'de cezaevinden nasıl çıkacağınız konusunda konuştunuz, değil mi?” sorusuna “Bu doğru değil” yanıtını verdi. Zarrab aynı yanıtı “Serbest kalmak için yapmadığınız bir şeyi itiraf etmeniz gerektiğini söylemediniz mi?” sorusuna da verdi.
Tecavüz iddiasıyla dava
Öte yandan, eski hücre arkadaşının, eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla davasında tanık sıfatıyla ifade veren ve birçok yetkiliye rüşvet verdiği yönünde açıklamalarda bulunan İran ve Türkiye vatandaşı iş adamı Reza Zarrab’ın kendisine tecavüz ettiği iddiasıyla dava açtığı ortaya çıktı.
“Cezaevinden rüşvetle çıktım”
Çapraz sorgu 22:20 sularında sona erdi. Savcı bir kez daha Zarrab'ı doğrudan sorgulamaya geçti. Reza Zarrab duruşmanın bu bölümünde eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’a verdiği paraların yanı sıra, aldığı kol saati ve piyanonun da rüşvet olduğunu kabul etti. 2014’te Türkiye’de cezaevinden “kısmen” rüşvetle çıktığını söyledi.
Daha sonra savcı, Zarrab’ın yaptığı tanıklık anlaşmasıyla ilgili sorular sordu. Anlaşma kapsamında Zarrab, tanık koruma programından yararlanabileceğini, ancak henüz bu programa başvurmadığını söyledi.
Zarrab savcının "Güvenliğinizle ilgili endişeleriniz var mı?" sorusuna "Elbette" yanıtını verdi. Savcı, başka kişilerin güvenliğinden endişe edip etmediğini sordu. Zarrab, Türkiye'de bulunan ailesi için endişelendiğini söyledi.
"Cezaevinde biri bana bıçak çekti"
Reza Zarrab, cezaevinde saldırı girişimine uğradığını iddia etti. "İşbirliği yaptığım için cezaevinde bana bıçak çektiler" diyen Zarrab, "Beni öldürmek için talimat almıştı çünkü işbirliği yapıyordum" ifadesini kullandı.
Savcı, Zarrab'ın işbirliği anlaşmasının neden geciktiğini sordu. Zarrrab bu soruya "Yasalar ve adalet çerçevesinde iki avukatımın yürüttüğü siyasi girişimler vardı” ve “Elbette, işbirliği yapma konusundaki zorluklar ortadaydı” sözleriyle yanıt verdi. Zarrab’ın tanıklığının bitmesinin ardından kürsüye diğer tanıklar geldi. Duruşma TSİ 01:25 sularında sona erdi.