*Gülengül Altınsay
Müthiş bir atmosfer. Pek çok kez bu stadyumda maç izlemiştim ama bu kez farklıydı. Çünkü Arsenal’in rakibi Beşiktaş’tı. Siyah - Beyazlı taraftarlar pek çok ülkeden, şehirden gelmiş ve aynı tribünde buluşmuşlardı. Coşkularını maça saatler kala önce sokaklarda, sonra tribünde gösterdiler. Hızlarını alamadılar maç öncesi ısınmaya çıkan siyah şort-beyaz üstlüklü hakem kadrosuna da Beşiktaşlı futbolcu muamelesi gösterip alkış tuttular. Hakemler bu yakın ilgi nedeniyle bir daha Beşiktaşlı 3 bin 200 taraftarın önünden geçmemeye özen gösterdi.
Beşiktaş’ın bu maç için en önemli eksiği teknik direktörü Bilic’in cezası nedeniyle tribünde olmasıydı. İstanbul’daki maçta orta alanda kurduğu baskıyla son yarım saat hariç Arsenal’e geçit vermemişti Kartal. Ama bu kez taraftarı önündeki Topçular tüm tedirginliklerine ve özgüven eksikliklerine rağmen daha etkili başladılar oyuna. Beşiktaş ise Atiba, Demba Ba ve Oğuzhan’ın ayaklarına baktı. İki organize akın geliştirdik ama Mustafa son vuruşlarda başarısızdı.
Arsenal Beşiktaş’ın alan daraltması karşısında zorlandı. Sahada liderleri yok. Yokluktan Sanchez’i santrfor yapmışlardı. Arsenalliler giderek sinirlendiler ve Beşiktaş oyunda dengeyi kurdu. Hele Motta’nın düşürülmesine penaltı verilse belki de ilk yarıyı önde bitirecektik. Ama tersi oldu; tam hakemin ilk yarıyı bitiren düdüğü beklenirken kanattan gelişen hızlı ve organize akınla Sanchez’in ayağından golü bulan ev sahibi oldu. İkinci yarıya Arsenal daha güvenli başladı. Bunun karşılığında pozisyonlar buldu ne var ki sonuca gitmekte zorlandı. Tipik Arsenal görüntüsüydü bu. Aslında Kartal bir gol atabilse işi bitirecekti. Üstelik rakip Debuchy’nin kırmızı kart görmesiyle karşılaşmanın son 15 dakikası 10 kişiydi artık. Ama üst düzey ligler için oyunun iki yönünü de iyi oynamak gerekiyor. O da bizde yok. Sadece savunma yapmakla olmuyor. Son dakikaların çabası da yetmeyince Beşiktaş sadece bir gol atamayınca Şampiyonlar Ligi’ne bir gol atan Arsenal’ı gönderdi.
Bu yazı cumhuriyet.com.tr'de yayımlanmıştır