Gündem

Bir aktivistin gözünden: Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz

"Feminist kadın hareketi siyasal İslam’ın bize dayattığı, Afganistan’da, İran’da gördüğümüz karanlığa karşı yıllardır direniyor. Bu kavga salt kadınları değil ülkeyi de aydınlığa götürecek çok önemli bir kavgadır"

30 Nisan 2022 13:16

*Gülseren Onanç

Bu hafta memlekette yine adalet aradığımız bir haftaydı. Pazartesi Gezi Davası kararları bizi derinden sarstı. Hepimiz Gezi’de olduğumuz halde Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet hapis Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi’ye tutuklama ve 18’er yıl hapis cezası ile yargılandılar. Tabii daha hukuki süreç bitmedi ama bu yapılan tarafsızlığına gölge düşmüş bir hakimin hukuku kullanarak arkadaşlarımızın özgürlüğüne, yaşamına kast etmesidir, hukuksuz bir infazdır. Gezi davasına ilişkin SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği olarak yaptığımız açıklamayı buradan okuyabilirsiniz.

Hepimiz oradaydık, Gezi mahkum edilemez

Türkiye tarihindeki en demokratik, en barışçıl, en yaratıcı, en katılımcı, en kapsayıcı, en kitlesel hareket olan Gezi direnişi, doğasına, kentine ve özgürlüklerine, onuruna sahip çıkan vatandaşların yasal ve meşru eylemiydi. Yargılanan arkadaşlarımız gibi biz de oradaydık. Bu hukuk dışı davada yargılanan sadece dostlarımız değil hepimiziz.

Salı günü Taksim Dayanışması’nın çağrısıyla Beyoğlu’ndaki TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin önünde kararı protesto etmek üzere toplandık. Taksim Dayanışma’sı açıklamasında şöyle diyor: “Ülkemizde adaleti, demokrasiyi, özgürlüğü ve rant projelerine karşı duruşu simgeleyen başta Gezi Parkı olmak üzere, ülkemizin her şehrinde parkları çoğaltacak, çocuklarımızın oyunlar oynayacağı bu parklardan bütün çocuklarla birlikte, Mücella ablamızın çocuğun da bineceği salıncaklar kuracağız. Gezinin inatçı, yaramaz ve mücadeleci çocukları, kadınları ve gençleri olarak mücadeleye devam edeceğiz.”

Gezi ruhu yaşıyor

Otoriter iktidarlar Gezi gibi direnişlerden korkarlar. Korkarlar çünkü Gezi gibi direnişler
bireylerin özgürlüklerini savunması, iktidarlara hesap sorması, kafa tutmasıdır. Otoriter iktidarlar Gezi gibi direnişlerden korkarlar çünkü Gezi örgütlü mücadeledir, dayanışmadır. Otoriter iktidarlar 2013'te filiz veren Gezi ruhundan korkarlar çünkü o ruh Boğaziçi’nde direnen öğrencide ve akademisyenlerde devam ediyor. İstanbul Sözleşmesi için tüm yurtta sokaklara çıkan, kolluk şiddetine rağmen pes etmeyen kadınlarda, tüm ayrımcılığa karşı biricik kimliğini savunmak için mücadele eden, eşitlik talep eden vatandaşlarda Gezi ruhu hâlâ yaşıyor.

Kadınlar vazgeçmedi, vazgeçmeyecek

28 Nisan Perşembe günü de tarihi bir gündü. İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı kararnamesi ile çekilme kararına karşı açılan davalar Danıştay 10. Dairesi’nde görüldü.70’in üzerinde barodan çok sayıda avukatın katılım için yetki belgesi aldığı duruşma 550 kişilik büyük salonda yapıldı. Haftalar önce 28 Nisan için hazırlanan EŞİK üyeleri başta olmak üzere Türkiye’nin farklı şehirlerinden yüzlerce avukat, aktivist kadın o sabah Danıştay’ın önünde toplandılar.

Gezi ruhu Danıştay’daydı

Duruşma salonuna giremeyen kadınlara karşı polis yine biber gazı kullandı. Ama bu kadınları engelleyemedi. kadınlar salonları doldurdular. Davada savcı, kararın iptali yönünde görüşünü açıkladı. Karar daha sonra açıklanacak ama mahkeme başkanının “Danıştay tarihinde bir ilk. Bu kadar kalabalıkla ilk kez duruşma yapacağız” dediği 28 Nisan günü kadınlar Danıştay’da tarih yazdılar. “Tüm haklarımızı mücadeleyle kazandık, İstanbul Sözleşmesi’ne giden yol yıllara yayılan mücadelemizden geçti. Bir gecede elimizden alınmasına müsaade etmeyeceğiz” dediler.

Bu kavga ülkeyi aydınlığa götürecek bir kavgadır

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararının iptaline ilişkin Danıştay’da davanın görüldüğü gün Halk TV’den sevgili İpek Özbay’ın İstanbul Sözleşmesi’nin neden önemli olduğuna, bu iktidarın neden İstanbul sözleşmesi ile hiç barışamadığına ilişkin bir söyleşi yaptık.

Sevgili Selin Nakipoğlu’nun Birgün gazetesinde yayınlanan yazısında, “Bu kavga karanlıkla aydınlığın kavgasıdır” diye yazmıştı. Ben de onu destekliyorum. Feminist kadın hareketi siyasal İslam’ın bize dayattığı, Afganistan’da, İran’da gördüğümüz karanlığa karşı yıllardır direniyor. Bu kavga salt kadınları değil ülkeyi de aydınlığa götürecek çok önemli bir kavgadır.

Perşembe günü Ankara’ya gidemedim ve bu tarihi günde arkadaşlarım ile birlikte olamadım çünkü Çarşamba günü Omicron varyantı olduğunu düşündüğüm Covid testim pozitif çıktı. Ona da direniyorum. Direne direne kazanacağız!