Barışa hiç 24 Mayıs 1993’teki kadar yaklaşılmamıştı. Asker bile genel af istiyordu. Ertesi gün katliam oldu, herşey tersine döndü. 15 yılda binlerce insan öldü, ölüyor
33 kurşun JİTEM’ciden mi?
Bingöl’de 33 erin şehit edildiği kanlı olaydan hemen sonra Elazığ 8. Kolordu Askeri Mahkemesi savcısı Binbaşı İnayet Taş, ihmali olduğu gerekçesiyle aralarında Elazığ ve Bingöl il jandarma komutanlarının da bulunduğu yedisi üst düzey komutan sekiz kişi hakkında soruşturma başlattı. Haklarında görevi ihmal ve büyük zarar doğuran emre itaatsizlik suçlamasıyla dava açılan komutanlar arasında daha sonra JİTEM’ci olarak adını sıkça duyuracak olan Elazığ’ın Kovancılar İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Zahit Engin de bulunuyordu. Yargılama sonucunda sanıklar önce bir yıl üç ay arasında hapis cezasına çarptırılmalarına karşın Askeri Yargıtay’a giden dava altı yıl sonra sanıkların beraatine karar verilerek kapatıldı. Askeri Yargıtay’ın gerekçeli kararında yanlış uygulamanın Malatya’da başladığına dair özel bir not düşülmesine karşın, sorumluları davaya dahil edilmedi.
Yanlış uygulama Malatya’da başladı
Askeri Yargıtay’ın 1999’daki gerekçeli kararında şunlara yer verildi: “Mahkememizce yanlış uygulamanın Malatya kontrol noktasından başladığı kanaatine varılmıştır. Çünkü Malatya-Elazığ karayolunun güvenli olması ve bu nedenle konvoy teşkil edilmeden araçların münferiden yola çıkarılmaları şeklindeki savunmanın haklı bir gerekçesi bulunmamaktadır. Çünkü bu araçlar, karayolu Elazığ’a kadar güvenli olsa dahi daha riskli bölgelerden geçeceklerine göre tedbirlerin Malatya’dan itibaren alınması icap ederdi. Ancak böyle bir tedbire başvurulmamış olması bu kadar yoğun sevkiyat yapılacağından haberdar olan Elazığ İl Jandarma Komutanlığı’nın sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır.”
‘İzahtan yoksun suç’ saptaması
Askeri Mahkeme, sanıkların ihmallerini “Her türlü izahtan yoksun emre itaatsizlik suçu” olarak tanımladı: “Malatya İl Jandarma Komutanlığı’ndan sevk edilen dağıtım erlerinin terör örgütünün tehdidi altında bulunan Kovancılar ve Karakoçan ilçeleri sınırında kalan ana kara yolunda da bu karayolunun devamı olan Kuruca-Bingöl arasında yukarıda açıklanan emirlerin kendilerine ulaşmasına rağmen ve özellikle Bingöl İl Jandarma Komutanlığı’nın bu emirler haricinde teröristler için hayati bir önem taşıyan Bingöl karayolunda eylemler planladığına dair, keza teröristlerin olay yerinde bulunduklarına dair önceden duyum almalarına rağmen daha önceki bölümlerde içeriği açıklanan müteaddit emirlerin gereğinin karar ve icra makamı durumunda bulunan Elazığ İl Jandarma Komutanı Albay Hüseyin Yılmaz, Harekat ve Asayiş Şube Müdürü Yarbay Sedat Şenoğul, Kovancılar İlçe Jandarma Komutanlığı, neticesi itibariyle her türlü izahtan vareste olan büyük zararlar meydana getiren emre itaatsizlik suçunu işledikleri, olay günü Baskil İlçe Komutanlığı’nda telsizci olarak görevli bulunan Bekir Sani Alp’in de il jandarma komutanlığına durumu iletmemek suretiyle memuriyet görevini ihmal ettiği iddiası ve yukarıda isimleri yazılı subay sanıkların müsnet büyük zararlar doğuran emre itaatsizlikte ısrar suçundan eylemlerine uyan suçlardan cezalandırılmaları talep edilir.”
Duruşmalar gizli yapıldı
İhmalleri bulunduğu gerekçesiyle askeri personel hakkında açılan dava 1993 yılının temmuz ayında başladı. Askeri savcı, mahkemeden duruşmaların yapılmasını talep etti. Sanıklar ise duruşmaların açık yapılmasını istedi. Bu talep üzerine mahkeme heyeti duruşmaların gizli yapılmasına karar verdi.
Hapis cezası verildi
Duruşmalar sonucu zanlılara 1 ile 1.5 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi. Ancak, taraflar kararı temyiz etti. Çeşitli aşamalardan sonra Yargıtay değişik bir gerekçeyle kararı bozdu.
Askeri Yargıtay’dan beraat
Askeri Yargıtay sanık Albay Hüseyin Yılmaz ve arkadaşları hakkında beraat kararı verdi. Beraat kararının gerekçesini ise şöyle açıkladı: “Sanık Hüseyin Yılmaz büyük zararlar veren emre itaatsizlikte ısrar suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açılmış ise de eyleminin memuriyet görevini ihmal şeklinde vasıflandırmasının gerektiği, ancak bu suçun da sübuta ermediği kanaatine varıldığından beraatına; Sanık Özcan Yarat’ın da beraatına, Askeri Yargıtay yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.”
Bu hüküm taraflarca temyiz edilmediğinden 10 Şubat 1999’da kesinleşti ve dava dosyası da böylece kapanmış oldu.
Midibüse bindirip ölüme gönderdiler
İtirafçıların TİM Komutanıydı
JİTEM’ci Zahit Engin, Diyarbakır’da JİTEM merkezi olarak bilinen Saraykapı’daki merkez ilçe jandarma komutanlığında görev yapıyordu. JİTEM’de itirafçıların da aralarında bulunduğu grupta Tim komutanıydı. İtirafçılar Adem Yakın, Muhsin Gül, Abdülkadir Aygan, Mesut Memetoğlu, Saniye Emlük (Alataş), Kemal Emlük gibileri emrindeydi. Muş HEP İl yöneticisi Harbi Arban, İlyas Eren, Fikri Özgen (79) ve itirafçı Muhsin Gül cinayetlerinde yer aldığı iddia edildi. İtirafçı Abdülkadir Aygan, Engin ile ilgili şu itiraflarda bulunmuştu: “TİM komutanı Yüzbaşı Zahit Engin emrindeki rütbelilerle birlikte dur durak bilmiyordu. Hergün tanımadığımız insanlar, gözleri ve elleri bağlanarak beyaz Toros arabalarla Saraykapı’ya getirilip hücrelere atılıyordu. Bu insanların çığlıkları en hain Kürt”ü bile çileden çıkarmaya yeterdi. O tarihlerde azılı faşist Zahit Engin’in timi durmadan Kulp bölgesine gidiyor ve insanları avlar gibi tutup getiriyorlardı. Diyarbakır merkezinde de gündüz gözüyle yurtsever insanları ‘PKK’lı terörist’ suclamasıyla ölüm hücrelerinde boğuyorlardı.” Zahit Engin’in adı, Albay Ali Öz ile birlikte son olarak 11 tutuklu ve hükümlünün öldürüldüğü Ulucanlar Cezaevi Operasyonu’nu davasında geçiyordu. Engin, Elazığ başta olmak üzere Güneydoğu’da pekçok kentte görev yapmıştı.
'Bizi katliama gönderdiler'
O katliamdan yaralı kurtulup felç kalan Erdal Özdemir anlatıyor: “Bizi tek koruma vermeden, silahsız Bingöl’e gönderdiler. Kendim gideyim daha güvenli olur, diyenleri dayakla tehdit ettiler.” Ve bunu yapanların hiçbiri tek gün ceza yemedi.
MGK’dan katliam günü af bildirisi
33 erin şehit edildiği 24 Mayıs 1993’teki siyasi iklim oldukça dikkat çekiciydi. Aynı gün MGK bir af bildirisi yayınlamıştı. Bildirde şöyle denildi: “Güneydoğu’da ve ülkemizin diğer köşelerinde huzur ve güvenin önemli şekilde korunduğu tespit edilmiştir. Alınan güvenlik tedbirlerine ilaveten, Güneydoğu’da iç barış ve istikrarın sürekliliği için toplumsal hoşgörüye uygun olarak, özellikle Olağanüstü Hal Bölgesi’nde terör örgütüne katılmış olup da, kan dökülmesi eylemlerine girmemiş kişilerin gelip teslim olmaları halinde, haklarında kovuşturma yapılmamasına ve diğer terör örgütü mensuplarının durumlarının da bu anlayış içinde ele alınarak, gerekli düzenlemelerin yapılmasını hükümete bildirmeye karar vermiştir.”