Atilla Kart
CHP Konya Milletvekili
11 yıllık AKP iktidarları döneminde Türkiye her anlamda “dönüşüm süreçlerini” yaşamaktadır. Toplumsal yapıda, Devlet’in yapılanmasında ve daha da ötesi “Birey-Kimlik” yapılanmasında da dönüşüm yaşanmaktadır.
AKP 10 yılı aşan iktidarı boyunca; bir taraftan görünürde ve şekli anlamda sisteme - rejime olan muhalefetini sürdürmüş, bir taraftan da sistemin çelişkilerini ustalıkla ve acımasızca sömürmüş, bu çelişkilerden beslenmiştir. Kamu kaynaklarını her anlamda talan etmiştir. Mer’aların, madenlerin, ormanların, çevrenin ticarileştirilmesinin önündeki engeller kaldırılmış durumdadır.
Yasal mevzuatımız delik – deşik edilmiştir. Uygulayıcılar mevzuatın içinden çıkamaz hale gelmişlerdir.
Kamu yönetimindeki “Parti ve Cemaat Memuru” yapılanması sebebiyle, idari ve adli yapı, doğrudan “Kanunsuz emir, tavsiye, telkin, vücut dili” yoluyla yönetilir hale gelmiştir. “Kamu Hizmeti Verimliliği” kavramı artık söz konusu değildir.
Türkiye’nin anayasal kurumları işlevini yapamaz haldedir.
*****
AKP ve Siyaset Bilimi;
AKP, “Siyaset Biliminde” örneği görülmeyen bir örgütlenme ve yönetim modelidir. Göbels ve Makyavel yöntemlerini olağanüstü bir maharetle uygulayan bir örgüt gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bu modelin demokrasiyle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bu model ve örgüt yapısı; demokrasiyi tüketen, toplumsal barışı dinamitleyen bir sonucu beraberinde getirmektedir.
Keza, bir taraftan da kamu yönetimi ve toplumsal ilişkilerde kaçınılmaz olarak “Fetret Hâli” doğmaktadır. Türkiye yönetilemeyen, sorunlarına çözüm bulamayan bir ülke haline gelmiştir. Görüntüyle ve hamasetle bir şeylerin yapıldığı izlenimi yaratılan, ancak özde sorunlarını çözemeyen bir Türkiye gerçeği vardır.
Bu konuların analizini, her bir konu başlığına göre ayrıca ve ayrıntılı bir şekilde yapmak gereği vardır. Türkiye’nin yoğun ve tüketici olan gündemi sebebiyle, şimdiki hâl, temel hak ve özgürlüklerin esasını oluşturan “2 temel kavram” üzerinden değerlendirmelerimizi; hem yorum, hem de bilgilendirme boyutuyla kamuoyuyla paylaşmak gereğini duyuyoruz.
*****
“Eşitlik” Kavramının Anlamı;
AKP’nin demokrasi anlayışındaki tutarsızlıklar, saplantılar ve gerçek anlayışları – amaçları Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmalarında her geçen gün ortaya çıkmakta, gizlenemez bir hâl almaktadır.
Bilindiği gibi, demokrasilerde, Temel Hak ve Özgürlüklerin herkes için ayırım yapılmadan uygulanması önemli ve vazgeçilmez bir temel ilkedir. Temel Hak ve Özgürlüklerin özü ise “eşitlik” ve “inanç çoğulculuğu” konularında yoğunlaşmaktadır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak; eşitlik maddesinin düzenlenmesinde; dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep gibi unsurların yanında “etnik köken” üzerinden de ayırımcılık yapılamayacağı yönünde yaptığımız öneri, AKP tarafından “ırk” kavramının yeterli olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir.
Oysa ırk kavramının daha çok görünen genetik özellikleri içerdiği, siyah/beyaz ayırımını ifade ettiği, katı milliyetçiliği çağrıştırdığı; etnik köken kavramının ise, farklı ve çoğulcu kültürel yapıları ve değerleri ifade ettiği bilinmektedir. Yine, günümüzün bir diğer gerçeği ise; kamu yönetimi ve toplumsal ilişkilerde en önemli ayırımcılık uygulamalarının başında “etnik köken” farkı gelmektedir.
AKP’nin bu konudaki direnişinin, “Temel Hak ve Özgürlük” kavramıyla hiçbir şekilde bağdaşmayacağı açıktır.
Bir diğer temel husus; laiklik kavramı konusunda ortaya çıkan gelişmedir. Laikliğin, demokrasinin vazgeçilmez temel bir ilkesi olduğu artık tartışma kabul etmeyen bir gerçektir. Bir diğer gerçek ise, Türkiye’de laiklik üzerinden her anlamda istismarlar yapılmakta, ayrıca laikliğin içi boşaltılmaktadır. AKP 10 yılı aşan iktidarı sonunda, laikliğin içini yasal düzenleme ve idari uygulamalarla büyük ölçüde boşaltmış durumdadır. Şimdi bu anlayışını anayasal boyuta taşımak istemektedir.
Bu gelişmeleri önlemek ve belirsizlikleri gidermek amacıyla, CHP olarak, “Devlet, inanç gruplarına karşı, işlem ve eylemlerinde tarafsızdır…” düzenlemesini önerdik. AKP’nin şiddetli refleksi hemen ortaya çıktı. “Ne gerek var... TCK’nın 163. maddesi zaten kalkmıştı… Bunun Anayasa’daki karşılığının da kalkması gerekir...” diyerek, kendilerince gerekçelerini sıralıyorlar.
AKP’nin bu tavrına karşı, biz, “… bu maddenin demokrasinin, inanç çoğulculuğunun ve toplumsal barışın -olmazsa olmaz- şartı olduğunu ifade ediyoruz. Laiklik bu şekliyle yazılacaktır, yazılmalıdır. Hem de büyük harflerle ve altı çizilerek yazılmalıdır...” diyoruz, demeye devam edeceğiz.
*****
Barışı Getiriyoruz Diyenler!!!!
Bu gerçekler ortada iken; AKP’nin, Kürt sorunu, Türkiye’nin toplumsal barışı gibi temel konularda “samimi, tutarlı, donanımlı, öngörülü, dirayetli” olduğu kabul edilebilir mi?
“Barışı Getiriyoruz” diyenler, sakın “Hitler’e Doğru + Başkan” girişiminin alt yapısını hazırlıyor olmasınlar?
Kamuoyunun dikkat, takdir ve sağduyularına bir kez daha duyurulur.
T24’ün notu: Bağımsız internet gazetesi T24’ün sayfaları, Sayın Atilla Kart gibi, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nu oluşturan tüm partilerin temsilcilerine açıktır.