Lübnan'ın başkenti Beyrut'taki limanda depolanan amonyum nitratın 4 Ağustos'ta patlaması ekonomik krizle mücadele eden ülkede yıllardır rayına oturmayan siyaseti de yeniden bir çıkmaza soktu. 200'den fazla kişinin hayatını kaybettiği patlama sonrası hükümet istifa etti; halk sokaklarda şeffaf ve yolsuzluğa bulaşmamış güçlü bir iktidar çağrısı yaptı.
Ülkede Ekim 2019 yılında ekonomik krize karşı sokaklara çıkan halkın gösterileri sonunda da Batı'nın desteklediği Başbakan Saad Hariri ve hükümeti istifa etmişti.
Lübnan Sterlini'nin değer kaybetmesine, ek vergilere ve dövize getirilen kısıtlamalara karşı düzenlenen protesto gösterileri ülkedeki mezhepsel ayrılıklardan bağımsız tek bir güce dönüşmüştü.
Hariri'nin istifasının ardından ülkenin Hassan Diab Lübnan Başbakanı olmuştu.
Ülkenin mezhepsel yapısı siyasi rollerin dağılımındaki karar mekanizmalarını da belirliyor. Birçok uzmana göre bu durum, "her aktör kendi çıkarını savunduğu için" birlik olarak hareket edilmesini de zora sokuyor.
Lübnan'da 18 tanınmış inanç var: Dört Müslüman mezhep, 12 Hristiyan mezhep, Dürzi ve Yahudilik.
Ülkede 1945 yılında yapılan anlaşmaya göre iktidar koltukları da bu mezheplere göre ayrılmış durumda. Lübnan'da gücün dini ayrımlara göre bölünmesi, dışarıdaki aktörlerin de ülkeye müdahalesinde araç olarak kullanılabiliyor.
İran'ın desteklediği Şii Hizbullah hareketi, Lübnan'daki en büyük askeri ve siyasi güç olarak görülüyor.
1975-1990 yılları arasındaki iç savaştan bu yana siyasi liderlerin çoğu da kendi grup ve çevrelerinin çıkarlarını koruma amacıyla hareket etmekle eleştiriliyor.
Lübnan üzerinde en çok etkisi olan ülkelerden biri de Fransa. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron geçen hafta Beyrut'a giderek halka yardım sözü verdi ve yeni bir hükümet kurulması çağrısında bulundu.
Macron'un bu ziyareti kimileri tarafından "ülkeye olumsuz etkisi olabilecek bir gövde gösterisi", kimileri tarafından da "halkın ihtiyacı olan güvenceyi veren" bir siyasi hamle olarak görüldü.
Paris'teki Collège de France'da görevli Müslüman Arap dünyası uzmanı Fransız tarihçi Henry Laurens, Fransa'nın ve diğer aktörlerin ülke üzerindeki etkisine ilişkin olarak BBC Türkçe'nin sorularını yanıtladı.
Lübnan'daki mevcut durum dış müdahale riskini doğuruyor mu?
Dış müdahale Lübnan'da sürekli kalıcı bir şey. Bu müdahaleler Lübnan'daki politik oyuna entegre olmuş durumda. Mevcut krizde tehlikede olan, aynı zamanda İran'ın da bir aygıtı olarak hareket eden Hizbullah'ın statüsü. Bu açıdan bakıldığında, İran'a karşı pozisyon alan diğer herkesin Lübnan topraklarına angaje ediyor.
Hizbullah'ın dolayısıyla İran'ın ülkede her zaman etkisi gücü vardı. Ama sizce şimdi değişecek olan ne? Ne farklı olacak?
Siyasi kriz, mevcut siyasi sınıfın, ekonomik tabanlarının reddedilmesi ve ihmalleri, kamuoyunun Hizbullah'ın statüsünü sorgulamaya itiyor. Bu sorular, Hizbullah'ın silahlanmasıyla ilgili. Ama Hizbullah hiçbir zaman silahları bırakmayacak.
Diğer yandan ülkeyi uzun yıllar yöneten Hariri ailesinin Suudi Arabistan ile yakın ilişkileri vardı. Suudi Arabistan da ülkedeki durumu suiistimal etmek için bir fırsat olarak kullanabilir mi?
Mevcut durumda Suudiler, son hükümetin İran'a çok yakın olmasından dolayı biraz geride duruyordu. Diğer yandan Suudi Arabistan'ın başlıca etkili olduğu konu paraydı. Ekonomik, mali kriz Suudi Arabistan için de çok önemli. Dolayısıyla önceki yıllara kıyasla Lübnan için daha az para harcıyorlardı.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un ziyareti sırasında kimileri Fransa'yı 'sığınacak bir yer olarak' gördüklerini söyledi, yardım istedi. Fransa nasıl bir rol oynamak istiyor Lübnan'da?
İki rol istiyor. Birincisi Lübnan'daki Fransız geleneği. Fransa'nın Lübnan ile çok uzun tarihi bağları var. Macron'un Lübnan'a dönüşü ayrıca 1 Eylül 1920'de Fransa'nın kendi mandası altında "Büyük Lübnan Devleti"ni kurmasının da 100'üncü yılına denk geliyor. Dolayısıyla Macron'un stratejisi tabi hem "Fransız kartını" oynamak ama aynı zamanda daha uluslararası "Avrupa kartını" oynamak. Lübnan'a ulaşan insani yardımın ulaşmasını sağlamak.
Avrupa'nın müdahalesi sadece 'insani' mi? Siyasi yanı yok mu? Hali hazırda dış müdahalelerden oldukça canı yanan Lübnan'da Avrupa'nın herhangi bir müdahalesini tehlikeli bulanlar da var?
Ama Lübnan'ın ekonomisi zaten 20-30 yıldır uluslararası güçler tarafından finanse ediliyor. 1990'dan beri çoğunlukla da Fransa tarafından idare ediliyor. Fransa yardıma da devam ediyor. Burada sorun, onlara söylenen, temel reformlar gerçekleşmedikçe artık para yardımı yapılmayacağı.
Lübnan tarih boyunca birçok medeniyetin de etkisinde kaldı. Lübnan'ın Osmanlı İmparatorluğu dönemi hafızasında neler var?
Lübnan bölünmüş bir toplum. Dolayısıyla ülkede tek bir bellek değil, yerleşik birçok farklı bellek var.
Osmanlı döneminde, Lübnan Dağı Emirliği varken bir bağımlılık vardı. Ama çoğu kişinin hafızasında Birinci Dünya Savaşı'nın bitmesiyle Osmanlı İmparatorluğu'nun sonun gelmesiyle yaşanan felaket, açlık var. (Osmanlı Emirliği altındaki) Lübnan Dağı'nki 'Büyük Kıtlık' döneminde on binlerce kişi açlık kurbanı oldu. Çoğu Lübnanlıya göre bunun sorumlusu Osmanlılardı.
Diğer yandan tabi ki Lübnan'da 1915 olaylarını yaşayan Ermeniler de var.
Ama ülkedeki Sünni Müslüman halk arasında ise daha güzel anıların olduğu bir Osmanlı hafızası olabilir. Lübnan'ın elit Arap Sünnileri Osmanlı İmparatorluğu ile ilişkilendiriliyor.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Sünniler yönetimde üst mevkilerde görev alabiliyordu. Bugün Lübnan'daki ciddi tarihçilerin Osmanlı dönemini yeniden rehabilite etme eğilimleri çok yoktur.
Fransa'nın ülkedeki etkisi kimler üzerinde? Yalnızca Hristiyan toplumlar mı? Fransa'nın Şiilerle nasıl bir ilişkisi var?
Fransa'nın Şiilerle ilişkisi giderek artıyor. Birincisi frankofoni, Lübnan kültürüne ait kimliğin bir parçasını oluşturuyor.
Uzun bir süre marjinalleştirilen Şiiler, on yıllar önce oluşturulmaya başlanan bu kimliğe katılmıyorlardı ve frankofonluğa yanaşmıyorlardı. Ama Lübnan'dan Fransa'ya büyük bir göç yaşanıyor. Bu yıllardır var ama son dönemde özellikle Şii Lübnanlılar ağırlık olarak Fransa'ya göç etti.
En önemli bir diğer neden de Batı Afrika'da, ağırlıklı olarak Şiilerden oluşan bir Lübnan toplumunun yaşıyor olması. Batı Afrika'da yaşayan Şii Lübnanlıların çocukları çoğunlukla Fransa'da eğitim alıyor.
Ülkede bir yanda kendi kimlikleri arasında bölünme varken bir yandan da dediğiniz gibi dışarıdaki güçlere, Fransa'ya yakın hisseden, İran'a yakın hisseden ya da eski Osmanlı hafızasıyla yaşayanlar var. Bu bölünmüşlük yeni bir iç savaş ihtimalini besler mi?
Mevut risk iç savaş döneminden kalma ayrılıklardan değil, Şii toplumların Lübnan'daki diğer bütün topluluklarla karşı karşıya kalmasından kaynaklanabilir.
Ne demek istiyorsunuz? Ne yaşanabilir?
Hizbullah'ın silahlarıyla ilgili tartışmalar, Şii toplumundaki partiler Emel ve Hizbullah arasındaki hegemoni tartışmaları, diğer tüm toplumları Şiileri karşılarına almaya itebilir. Asıl tehlike, risk bu olur.
- Beyrut'taki patlama 'Lübnan'daki yozlaşmış sistemin infilakı'
- Lübnan Başbakanı Diab: Hükümet olarak istifa ediyoruz
- Beyrut patlamasıyla ilgili komplo teorileri sosyal medyada nasıl yayıldı?
- 2 bin 750 ton amonyum nitratı taşıyan geminin hikâyesi
- Beyrut'taki patlamayla ilgili olarak 'dış müdahale' ihtimali de soruşturuluyor