Gündem

Beşar Esad'ın savaşının durdurulamaz ivmesi

BBC Orta Doğu editörü Jeremy Bowen Suriye'nin başkenti Şam'dan kaleme aldığı analizinde, Beşar Esad yönetiminin, 2011'de bu yana yaşanan süreçteki hayatta kalma mücadelesini büyük ölçüde kazandığını yazıyor.

06 Temmuz 2018 05:12

Şam farklı hissediyor. Şehrin merkezi, enkaza dönen birçok dış mahallesinden farklı olarak, yedi yıllık savaşta çok az zarar gördü.

Ancak savaşın fon müziği neredeyse sürekli olarak gündelik hayata eşlik ediyor: Dış mahallelerdeki havadan ve karadan yapılan bombardıman ile daha az kuvvetli olmak üzere isyancı güçlerin topçu ateşleri.

Ancak, Şam'ın şehir sınırında yer alan kuşatılmış mahalle Doğu Guta'nın ilkbaharda düşmesi ardından her şey değişti.

Savaş, insanların zihinlerinde hala canlı ve hayatlarını etkiliyor. Bununla birlikte fiziksel olarak şu anda başka bir yerde yaşanıyor savaş. Çatışmalar bugünlerde, Ürdün sınırına ve 1967'deki Orta Doğu savaşında İsrail tarafından işgal edilen sınır bölgesi Golan Tepeleri'ne yakın güney bölgesinde yoğunlaşmış durumda.

Şehrin tarihi duvarlarla çevrili Hristiyan mahallesinde, dar sokaklar ve onlardan da dar geçitler, insanlarla dolup taşıyor. Dükkanlar ve restoranlar açık, müşterileri ise çok. Barlar, akşamları Dünya Kupası maçlarının seyredilmesi için büyük ekranlarını hazır etmiş durumda.

Şam'a en son Mart ayında geldiğimde genç bir kız çocuğuyla röportaj yapmıştım. Kendisi, isyancıların mevkiinden atılan ve aynı sokağa düşen havan toplarından biri nedeniyle bacağını kaybetmişti.

Daha yoğun top atışları Doğu Guta'yı, mahalleyi kontrol eden isyancılar ile burada yaşama talihsizliğindeki sivilleri hedef aldı. Atışlar; Suriye Arap Ordusu, orduyu destekleyen milisler ve Suriye'nin Rus müttefikleri tarafından yapıldı.

Şimdilerde, resmi izin ve askeriyenin refakatiyle Doğu Guta'daki kalıntıları ziyaret etmeye izin veriliyor.

Her yer hasar görmüş durumda. En kötü etkilenen yerlerse cephe hattına en yakın alanlar. Ortalama altı katlı olan apartmanların daireleri, top delikleri nedeniyle darmadağın ve delik deşik olmuş. Daireler genellikle yanmış da.

Doğu Guta'daki başlıca silahlı grup Ceyş'el İslam (İslam Ordusu) burada alternatif bir yer altı yaşamı oluşturmuş. Örgüt, beton bodrumları birbirine bağlayan tüneller kazmış. Tünellerin, 2011 sonundan geçtiğimiz aylara kadar kuşatma altında kalan bir bölgede inşa edildiği düşünüldüğünde ortadaki işçilik çok dikkat çekiyor.

Bazı tüneller, orta büyüklükteki bir kamyonun içinde sürülebileceği kadar büyük. Bombardımanın en yoğun olduğu günlerde ölüler ve ölmekte olanlarla dolan yer altı hastanesi hala açık. Hastanede bu kez Suriye ve Rusya bayrakları asılı. Burası hala çalışıyor ve bombardıman bölgelerinde oynarken yaralanan çocukları tedavi ediyor.

Sonuç itibariyle İslam Ordusu örgütü, Suriye ordu güçlerinin azimlilik ve acımasızlığı ile Rusların ateş gücü karşısında baş etmede yetersiz kaldı. Suriye'deki silahlı örgütlerin birçoğu, son yıllarda yurtdışı desteklerini yitirdi. Savaşın daha erken dönemlerinde ABD, İngiltere, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar, farklı derecelerde olmak üzere, Devlet Başkanı Beşar Esad'ı devirmek isteyen isyancıları eğitti ve silahlandırdı. Rusya'nın 2015'te savaşa kesin olarak müdahale etmesiyle herşey değişti.

Doğu Guta'da tünelleri kazan adamlar savaşı kazanmayı bekliyordu. Yanlış düşünüyorlardı ancak sanki bir dönem, doğru düşünüyorlar gibi görünmüştü. Ancak Doğu Guta ve Şam çevresindeki, kuşatma altındaki diğer küçük mahallerin düşmesiyle rejim korkunç bir ivme kazandı.

Devlet Başkanı Esad ve generalleri; Batı dünyası, Suudiler ile diğerleri tarafından dışlanmışlardı ve yaptırımlara maruz kalıyorlardı. Ancak Mart 2011'de Şam'ın güneyinde, Ürdün sınırındaki Dera'da başlayan çatışmalarda yedi yıl sonra zafere yaklaşıyorlar.

Ruslar tarafından desteklenen ordu güçleri şimdi Dera'ya odaklanıyor. Bugünlerde, güney Suriye'nin büyük bir bölümünü isyancılardan geri almayı hedefliyorlar. Dera'da, ilk gösterileri ima eden, isyanın bu kentte başladığı ve bu kentte mezara gömüleceğini belirten bildiriler görülüyor.

Bu yazı yazıldığında Birleşmiş Milletler'e (BM) göre yaklaşık 270 bin sivil çatışmalar nedeniyle yaşadıkları yerlerden ayrılmıştı. Sivillerin ne Ürdün'e ne de Golan Tepeleri'ne girişlerine izin veriliyor. BM ve Uluslararası Kızıl Haç Komitesi, sivillerin yaşamının tehdit altında olduğuna dair ciddi uyarılarda bulunuyor.

Suriye ordusunun taktkleri artık biliniyor. Yoğun askeri baskıya "uzlaşma" için yapılan görüşmeler eşlik ediyor ki bu, müzakere yoluyla teslim olma anlamına geliyor.

Yıllardır rejime karşı çıkan bazı gruplar bugün buna razı. Diğerleri ise savaşacaklarını söylüyor. Suriye ordusu ve Rusların ateş gücüne karşı muharebenin uzun sürmesi zor görünüyor.

Çatışmaların arkasında daha büyük bir gerçeklik var. Esad rejimi, düşmanlarının neredeyse tamamen üstesinden geldiğini düşünüyor. Rejim, Suriye'de askerleri olan büyük güçlerle, özellikle Türkiye, ABD ve müttefiklerine dair çok fazla bir şey yapamıyor.

Ancak Mart 2011'de, Dera'daki ilk göstelerilerde çöküş yaşayan ordu güçleri bugün son savaşlarını veriyor. Suriye'de akan kan, Suriye'nin savaşları, paramparça olmuş şehirleri can yakmaya devam ediyor. Ancak Esad rejiminin hayatta kalma savaşı artık neredeyse sonlanmış durumda.