Dünya

Berlinale’de belgesellere özel ödül

2016’da Berlin Film Festivali’nin Altın Ayı ödülünü “Fuocoammare” adlı İtalyan belgesel almıştı. Berlinale yönetimi bu sene bir yenilik yaparak tüm bölümleri kapsayan özel bir belgesel ödülü koydu.

17 Şubat 2017 16:17

2016 yılında İtalyan belgeselci Gianfranco Rosi'nin Lampedusa Adası'ndaki sığınmacı krizini anlattığı "Fuocoammare” adlı yapım Altın Ayı'yı kazandığında kimse şaşırmamıstı, zira film ilk gösteriminden itibaren en önde giden favoriydi. Filmin festivalin en büyük ödülünü alan ilk belgesel olması ise ödül töreninin kayda değer notlarından biriydi.

Bu yılki ödül töreninde her ihtimalde bir belgesel ödül alacak, zira Uluslararası Berlin Film Festivali en iyi belgeseli seçecek. 50 bin euro tutarındaki ödül resmi yarışma, Panorama, Forum, Kuşaklar, Berlinale Özel, Alman Sineması'ndan Perspektifler ve Damak Zevki Sinema adlı bölümlerde yer alan belgeseller arasından seçilecek bir yapıma verilecek. Jüriyi, Meksika'da genç kuşak sinemacıları teşvik etmek amacıyla Morelia Uluslararası Film Festivali'ni kuran ve yöneten Daniela Michel, NSA skandalını ortaya çıkaran Edward Snowden hakkındaki "Citizenfour” belgeseli ile Oscar alan Laura Poitras ve son yapımı "Iraqi Odyssey” ile İsviçre'nin Oscar'a aday gösterdiği Irak asıllı yönetmen Samir oluşturuyor.

Joseph Beuys'u anlamak

Alman yönetmen Andres Veiel imzalı "Beuys” adlı belgesel, yarışma bölümünde yer alan, yani Altın ve Gümüş Ayı ödüllerine aday 18 filmden biri. Almanya'da 20. yüzyıl çağdaş sanatı denince ilk akla gelen isimlerden olan Joseph Beuys'un bir kısmı daha önce hiç yayınlanmamış arşiv görüntülerini ve mülakatlarını kurgulayan belgesel, 1921-1986 yılları arasında yaşamış olan performans sanatçısı, heykeltıraş, yerleştirme sanatçısı ve sanat kuramcısının çağının ne kadar ilerisinde olduğunu gözler önüne seriyor. "Herkes sanat yapabilir” söylemi, bugün de sanat dünyasında geçerliliğini korurken Beuys, o dönem yerleşik anlayışa karşı çıkan ve deneysel eserleriyle tam bir yıldız isimdi. New York'taki ünlü Guggenheim Müzesi'nde özel sergisi açılan ilk Alman sanatçı unvanını taşıyan Beuys'un eserleri, kendi ülkesi Almanya'da ise kısmen „Tüm zamanların en pahalı çöpü" olarak da görülüyordu.

"Die Spielwütigen”, "Black Box BRD” gibi filmlerle de tanınan yönetmen Veiel, Beuys'un siyasi kimliğini de beyazperdeye aktarıyor. Birçok sivil toplum örgütünün kurulmasında rol oynayan, sayısız siyasi eylem düzenleyen, kapitalizmden toplumsal dönüşümlere kadar birçok konuda felsefe geliştiren Beuys, Alman Yeşiller Partisi'nin de kurucularından biriydi. Belgesel bu efsanevi sanatçının kişiliğini farklı açılardan aydınlatmaya çalışıyor, ancak sadece arşiv görüntülerine bağlı kaldığı için, bugüne olan etkisi, 21. yüzyıla mirası eksik kalıyor. Ancak "Beuys” yine de yarışma bölümünün beğeni toplayan eserlerinden biri oldu.

Maskelerin ardındaki duygular

Berlinale Özel bölümünde gösterilen Everardo González imzalı belgesel “La libertad del diablo” (“Şeytanın Özgürlüğü”) ise seyircileri Meksika'daki uyuşturucu cehenneminin en karanlık sayfalarına götürüyor. Son beş yılda uyuşturucu ile bağlantılı suçlarla mücadelede yaklaşık 100 bin kişinin hayatını kaybettiği Meksika'da, bu ürkütücü sayı, her gün haberlerde yer alan bir bilgiden, bir istatistikten öteye gitmiyor artık. Yönetmen González ise, bu kanıksanan dehşetin, sıradanlaşan manşetlerin arkasındaki hikayeleri toplamış filminde. Kamera karşısına geçmek birçok kişi için, hayati tehlike oluşturabileceği gerekçesiyla söyleşi yapılan kişiler birer maske taşıyor. Hem suçlular, hem mağdurlar kameraya içlerini döküyor. İşkenceden cinayete, suçun iki yanı da yaşadıklarını anlatıyor. Pişmanlıktan acıya geniş bir yelpazeyi kapsayan duyguların yüzlere yansımasını izleyici olarak göremiyorsunuz, ancak hissediyorsunuz.

Sadece Rusya'ya özgü bir dava değil

Berlinale Özel bölümünden diğer bir belgesel ise otoriter rejimlerde egemenlerin uyguladığı baskıya güncel bir örnek teşkil ediyor. "The Trial: The State of Russia vs Oleg Sentsov” ("Dava: Rus Devleti Oleg Sentsov'a karşı”), Kırım'ın bağımsızlığına destek verdiği için hapse atılan Ukraynalı sinemacı Oleg Sentsov hakkında çekilmiş bir belgesel. 2014 yılında Rusya karşıtı bir terör hareketine üye olmakla suçlanarak tutuklanan ve ardından mahkemeye çıkarılan Sentsov, şimdi Sibirya'da 20 yıllık hapis cezasını çekiyor. Film, 2011 yılında çektiği "Gamer” adlı filmle üne kavuşan Sentsov'un o yıllardaki görüntüleri ile mahkeme salonunda kurulan hücresinde demir parmaklıklar arkasından yaptığı savunmanın görüntülerini harmanlıyor. Ayrıca Wim Wenders ve Agnieszka Holland gibi ünlü sinemacıların dava sırasında Sentsov'a verdiği destek de, belgeselin bir parçası.

Putin rejiminin aydın kesime gözdağı verme amacıyla açtığı dava, Kremlin'e fazla yüksek sesle muhalefet edenleri nasıl bir geleceğin öngörüldügünün de kanıtı. Özbekistan doğumlu Rus yönetmen Askold Kurov, filmiyle, bu göstermelik davanın arkasındaki gerçeği gün ışığına çıkarmaya, mahkeme sürecinin sanık ve yakınları üzerindeki etkilerini gözler önüne sermeye çalışıyor. Sadece Rusya'da değil, otoriter rejimlerin hüküm sürdüğü her coğrafyadaki baskıcı konjonktür göz önünde bulundurulduğunda, bu belgeselin gayet cesur bir film olduğunu teslim etmek gerek.

© Deutsche Welle Türkçe

Aydın Üstünel / Berlin