T24 - Gazeteci Nedim Şener ve Ahmet Şık dün sabah saat yedide yapılan eş zamanlı operasyonla 'Ergenekon terör örgütü' kapsamında gözaltına alındı.
Şener ile 1994 yılından beri birlikte çalışan Milliyet gazetesi yazarı Murat Sabuncu bugün (4 ŞUbat 2011) kaleme aldığı yazısında 'Canım Yanıyor' dedi.
‘Benim eşim asla kaçmaz memur bey’
Söyleyeceğimi baştan söyleyeyim, sonra dünün detayları... 1994 yılında aynı gün, aynı serviste işe başladık onunla. Milliyet dışında kaldığım birkaç yıl hariç, hep omuz omuza çalıştık.
Nedim sadece arkadaşım değil, benim gördüğüm, tanıdığım en dürüst gazetecilerden biri. Mesleğin etik kurallarına uyan bir meslektaş, işi dışında tüm zamanını eşiyle ve evladıyla geçiren iyi bir baba. Lafını sakınmadan söyleyen, elinde bir belge varsa onu mutlaka yayınlayan, özü sözü bir insan. Sadece bu ülkede değil uluslararası camiada da başarılarıyla ödüllendirilmiş bir kişi.
Gelelim dün sabaha...
Sabah saat: 7.45 telefonum çalıyor. Arayan Milliyet Haber Araştırma Müdürü Tunca Bengin. “Nedim Şener’in evine polisler gitmiş haberin olsun.” O sırada “gazetecilik” dersi verdiğim üniversiteye doğru seyir halindeyim. Direksiyonu hemen evine doğru kırıyorum. Cep telefonunu arıyorum. Kapalı. Kısa bir süre sonra evinin önündeyim.
Kapının önünde bir dizi kamera... Etraf canlı yayın arabası dolu. Haber Araştırma servisinden Musa Kesler ile konuşuyorum. Henüz avukat gelmemiş. Aklım Nedim’den çok eşinde. Vecide’de... Geçen hafta kalbinden bir ameliyat geçirmişti. Bir de okula giden küçük kızı var. Ya onlar da içerideyse?
Yukarıda, tek başına
Musa ile birlikte apartmandan içeri girmeye çalışıyorum. Kapıda apartman görevlisi, yanında üzerinde polis ceketi bulunan bir memur. “Nedim yukarıda mı Milliyet’ten geliyorum ben diyorum.” Cevap vermeden gözüme bakıyor. “Eşi geçen hafta kalp ameliyatı olmuştu yukarıdaysa onu yanımıza alabilir miyiz?” Susuyor gözüme bakıyor. “Çocuğu da var. Küçük...” Tek bir cümle ediyor: “Nedim Bey yukarıda tek başına.”
Dışarı çıkıyoruz. Az sonra anlıyorum ki “Polis Nedim’in her şeyinden haberdar.” Eşinin ameliyatından bile. Hatta bu bilgi ellerinde olduğu için 112’den aldıkları bir ambulansla gelmişler kapının önüne.
Nedim’in eşini arıyorum: “Neredesin iyi misin?”
“Murat ameliyattan sonra anneme gelmiştik. Onun evinde kalıyorduk. Nedim ile kahvaltı ettik. O her sabahki gibi çocuğu okula bırakmaya gitti. Bu arada bana telefonlar gelmeye başladı. Nedim Şener’in evi aranıyor diye. Oysa daha kimse bize gelmemişti. Bir süre sonra arayan polisti. Komşumuzdan cep telefonumu almışlar. ‘Hanımefendi eşiniz kaçtı mı?’ diye sordular ben de ‘Benim eşim kaçmaz memur bey’ dedim. Eğer istiyorsanız evimin anahtarını yollayayım dedim. Yok biz bekleriz dediler. Sonra zaten Nedim eve geldi.”
Vecide’ye sakin olmasını söyleyip açılmaz ama bir kez daha şansımı deneyeyim diye Nedim’i arıyorum. Çalıyor ve açıyor: “Ne haber Sabuncu?”
“Nasılsın Nedim?”
“İyiyim avukatı bekliyoruz. Gelince içeriye girip evi arayacaklar.”
Kapatıyoruz. Bu arada gazeteden telefon yağıyor. Sabahın ilk saatlerinden itibaren Genel Yayın Yönetmeni Tayfun Devecioğlu sürekli bilgi alıyor. Başta Emre Oral diğer yöneticiler, müdürler. Defalarca hem beni hem Nedim’in ailesini arayan bir diğer isim Hanzade Doğan Boyner. Doğan Gazetecilik Yönetim Kurulu Başkanı. “Bir ihtiyaç olursa mutlaka beni arayacaksınız Murat” diyor.
Polise derece aranıyor
Öğlene doğru CNN Türk’teki programından çıkan Ayşenur Arslan kapının önünde. “O benim kardeşim” diye konuşuyor.
Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş, o da orada. “Nedim ile odalarımız yan yana ne kadar iyi ve dürüst bir gazeteci olduğunu biliyorum” diyor. Bir süre sonra yine Vecide ile telefonlaşıyorum. Sesi titriyor. Kimi televizyonlardaki yorumların gerçek olmadığını söylüyor. O sırada onu geçen hafta ameliyat eden ünlü kalp cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez ile telefonlaşıyoruz. “Hastaneye getirin. Onu müşahade altına almak istiyorum” diyor. Aslı, ben ve Orhan Tekeoğlu Vecide’nin yanına gidiyoruz. Televizyon açık, fonda Nedim Şener Biz gelmeden az evvel Vecide’yi aramış. Evde “Derece nerede?” diye sormuş. Eşi “Ne oldu hasta mısın?” deyince “Yok buradaki polis memurlarından biri grip ateşi var ona ve receğim” demiş. Gülüyoruz. Az sonra çağırdığımız ambulans bir doktor ile gelip Vecide’yi hastaneye götürüyor. “Kontrol altında tutulacak.”
Az sonra bir koşuşturma başlıyor. “Nedim çıkacak”... Hem kendi apartmanı hem karşı apartmanlar, herkes dışarıda. Camlara Türk bayrakları asılmış. Kapıda Nedim gözüküyor. Sakal tıraşı olmuş, takım elbisesini giymiş. “Hrant için, özgürlükler için” diye konuşuyor.
O karmaşada Milliyet’ten Şükrü Andaç Nedim’in omzuna dokunuyor. Bu olabileceği kadarıyla bir destek dokunuşu. Bir polis arabaya binerken kafasından aşağı bastırıyor.
Canım yanıyor...