Söyleşi

Bekir Ağırdır: Erken seçimi zorlarsa AKP çok daha fena çakılır, HDP kesinlikle kazançlı çıkar!

'Ev arayan beyaz Türkler ilk defa şimdi kendilerini HDP’de buldular'

09 Haziran 2015 03:00
Hazal Özvarış

7 Haziran Pazar günü yapılan genel seçimde HDP barajı aştı, 13 yıllık tarihinde girdiği tüm seçimleri kazanan AKP tek başına iktidarı kaybetti.

Sonuçları, Cumhuriyet gazetesi “Al sana yeni Türkiye”, Sabah gazetesi “İktidarsız sandık” başlıklarıyla verirken koalisyon seçeneğini es geçip “Çözüm erken seçim” diyenler de oldu. 

Seçim sonuçlarını ve olası senaryoları mahallelerden bağımsız konuşmak üzere KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır’la buluştuk. 4 Haziran Perşembe günü yayımladığı seçim tahminleri doğru çıkan KONDA’nın henüz detayları yayımlanmamış araştırmasından verilerle de sorularımızı yanıtlayan Ağırdır, şunları söylüyor:

“45 gün içinde hükümet kurulma olasılığının yüksek olduğunu düşünüyorum. AKP’siz bir hükümet söz konusu değil ve hükümetsizlik yeni bir kriz demek. Bu da AKP’nin intiharı olur.”   

Ağırdır’a göre, “AKP veya Cumhurbaşkanı’ndan erken seçim zorlaması gelirse AKP çok daha fena çakılır”, “HDP ise kesinlikle kazançlı çıkar.”

AKP’nin çekirdek kitlesinden Ak Saray harcamalarına, Diyanet’ten muhafazakâr gazetecilerin sandıktaki etkisine, HDP’ye verilen “ödünç oy” oranlarından beyaz Türklerin tercihlerine pek çok katmandan konuşan Bekir Ağırdır’ın T24’ün sorularına verdiği yanıtlar için buyrun.

 

‘AKP oylarının 5’te 1’ini kaybetti ama...’

 

- 7 Haziran seçim sonuçlarında sizin dikkatinizi çekenler ne oldu; seçmen ne söyledi?

AKP kendi oyunun beşte birini kaybetmiş görünüyor. Amma velakin, 18,5 milyon oyla AKP, hâlâ siyasi geleceğimizi belirleyecek en önemli siyasi aktör.

CHP, hiç kıpraşamamış görünüyor. Bu kez de sözde yepyeni şeyler denemişlerdi, Obama’nın kampanyasını getirmek, vaatler gibi. Meselenin bütüncül bir algı ve güven meselesi olduğunun farkında değiller.

MHP, daha serinkanlı bir kampanya yürüttü. Oy tabanını çoğaltmaktan çok aday listeleriyle Meclis’teki siyaset yapma kapasitesini arttırmaya oynadı. AKP’den, CHP’den kaçan, HDP’ye gitmeyecek, sol-sosyalist, ulusalcı olmayan oyların da MHP’ye geleceğini hesap ettiler. İki büyük partiden kaçışların doğal adresi gibi oldukları için çok cerbezeli bir kampanya yürütmeye uğraşmadılar. Sonuca baktığın zaman, belki de doğru kararmış.

HDP, seçimin asıl belirleyicisi oldu. Sadece barajı geçmedi, yüzde 13’lere ulaştı. Yaklaşık iki ay önce T24’te yazmıştım,  “Seçimi HDP ve MHP belirleyecek” diye. Çünkü Türkiye’deki siyasi rekabet asimetrik, yani 81 ilde dört parti yerine örneğin 20 ilde AKP-MHP, 20 ilde AKP-HDP gibi denklemler var. AKP yüzde 45’in altına indiği andan itibaren asimetri AKP aleyhine, MHP ve HDP’nin lehine çalışacak. MHP oylarını iki puan artırırken, milletvekilini 30’a yakın artırdı. HDP barajı sınırda geçseydi 52 milletvekili alacaktı ama 3 puanlık fazlalık 15 değil, 20’ye yakın milletvekili kazandırdı.    

 

‘Ana karakteristik değişmedi’

 

Yine de özü itibariyle ana karakteristik değişmedi. Türkiye siyaseti bu 4 partiye konsolide oldu, bu partiler kimlik siyasetlerinin içinde. Ve onları var eden tarihsel, ekonomik, kültürel 150 yıllık bir hikâye var. AKP’nin de yüzde 30’a düştüğünü konuşmuyoruz, 18,5 milyona düştü.

 

‘7 milyon soğukkanlı seçmenin çoğunluğu AKP’ye gitmedi’

 

Kutuplaşma analizimizde “Karşıtlar, yandaşları geçti” demiştik ve çekirdek oy 18 milyona düşmüştü, 21 milyon da karşıtlarının çekirdek oyuydu. 46 milyon geçerli oy içinde kutuplaşmanın esareti içinde olmayan, Tayyip Bey dedi diye her şeye “evet” veya “hayır” demeyen, iki tarafın da seçmeni olmayan 7 milyon soğukkanlı seçmenin çoğunluğu AKP’ye gitmedi, öbürlerine gitti.

 

‘AKP çekirdek seçmenini küstürdü’

 

- Ağustos, 2014’te Al Jazeera’den Murat Utku’ya verdiğiniz bir söyleşide “AKP’nin çekirdek oyunun yüzde 35-38 civarında olduğunu, son zamanlarda yüzde 40’lara geldiğini” söylemiştiniz. Nisan, 2015’te T24’te AKP çekirdeğinde bir çözülme yaşandığını yazdınız. 7 Haziran’da AKP çekirdeği nasıl bir resim verdi?

AKP kendi çekirdek seçmenini de küstürdü. 1- AKP 21 milyon, geleneksel oyuna ekleme yapamadı. 2- Kendi tabanında da bir sorgulama başladı. 3- Daha nötr bir alanda duran ve hiçbir partinin çekirdeğinde olmayan kitleden pay alamadı.

 

‘AKP sempatizanları 500 bine düştü’

 

- AKP’nin aldığı yüzde 40,86’nın sizce ne kadarı çekirdek?

18,5 milyonun 18 milyonu çekirdek seçmen.

- Sadece 500 binlik bir seçmen kitlesi mi AKP’li olmayıp AKP’ye oy verdi?

Sempatizan seçmeni 500 bine düştü. 2011 genel, 2014 yerel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki 21 milyon geleneksel oyunun bir kısmı çekirdek, bir kısmı eleştirileri olsa da AKP’ye oy veren sempatizanlardı. Şimdi AKP tümüyle kendi çekirdeğinin içine sıkıştı. 

- Yolsuzluk iddiaları ortaya çıktıktan sonra AKP’den elini çekmeyen seçmeni, sizce neden şimdi geri adım attı?

Çünkü 17 Aralık sürecinde seçmen hem ‘operasyon var’a, hem de yolsuzluğa inandı. Ama operasyon kısmı ağır bastı ve önceliği tehlikeyi savuşturmaya verdi. Bir yandan da içten içe ikna edilmeyi bekledi. Ancak AKP tartışmaları “paralel yapının tezgâhı” üzerinden başka zemine çekmeye çalıştı ve seçmen de bunu affetmedi. AKP’li seçmenin bile duyguları incindi.

 

‘AKP seçmenini, Ak Saray’dan çok saray savunulurken kullanılan dil incitti’ 

 

- Nasıl bir duygu incinmesinden bahsediyorsunuz?

1- Yolsuzluk meselesindeki dil incitti ki seçmenin onu operasyon diye törpülediğini varsayalım, 2- Ak Saray ve Diyanet tartışmalarında kullanılan dil, Ak Saray’ın kendisinden çok incitti insanları.

- İncinmenin kaynağı ne sizce; şaşaanın sahiplenilmesi mi?

Şaşaanın doğallaştırılmaya, meşrulaştırılmaya çalışılması.

- Bu sizin tahmininiz mi, yoksa katılımcılarınıza sordunuz mu?

Ak Saray’ı da, Tayyip Bey’in tavırlarını da sorduk. Bu ay seçim analizi raporu yayımladığımızda bunları da koyacağız. Bu yeni bir trend de değil, ekimden beri aşağıya doğru gidiş vardı.

 

AKP’ye oy kaybettiren, parayla ilişkisi mi oldu?

 

- Masaya koyduğunuz yolsuzluk, Ak Saray ve Diyanet maddelerinden yola çıkarak şu yorumu yapmak ne kadar yanlış olur: “AKP’ye oy kaybettiren, AKP’nin parayla ilişkisi oldu!”

Aynen öyle. Paranın yanı sıra şu da var; bu seçmen 3 yerel, 3 genel, 2 referandum ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde partinin ve liderinin yanında durmuş. Halbuki aynı Cumhurbaşkanı ve parti şimdi “Sistemin sonuna geldik” diyor ve seçmeni buna bir anlam veremiyor. AKP’nin en başarılı olduğu zaman 2002-2007. En çok karşısında engellemenin, darbe teşebbüslerinin olduğu dönem aynı zamanda AKP’nin en başarılı olduğu dönem. Hakimiyeti arttıkça başarısızlığı artmış. Bunda bir tuhaflık yok mu? Ve AKP bunu gizlemek için siyasi taktik olarak başka şeyler üretti. AKP sandı ki kendi manipüle ettiği gibi seçmen Gezi, 17 Aralık gibi olaylara tek boyutlu bakacak. Öyle olmadı.

- Seçmeni, sizce Gezi Parkı eylemlerini ve 17 Aralık’ı AKP gibi “ordu vesayeti” türevi olarak kabul etmedi mi?

Tabii ki. Bir de her istediğini yapabilecek 327 milletvekili verdi. Durum buyken, son 8 aydaki her tartışma, bizzat Cumhurbaşkanı’nın açtığı tartışmalardır. Seçmen de bunu görüyor, sabah 8’de haberleri dinlediğinde “Ne oluyoruz” diyor.

 

‘Dolguları düşmüş ağız gibi...’

 

- Bunu diyen Bekir Ağırdır mı, seçmen mi?

Her ikisi de. Toplumun ağrı eşiği düştü. Dolguları düşmüş ağız gibi her şeye tikliyor. Bu ülke bu kadar gerilimi hak etmiyor.

- Ancak bu kadar gerilim son iki seçim arasında olmadı.

Birikerek geldi ama suyun kaynama noktasına geçiyor olduğunu AKP fark etmedi. Aynı şey CHP için de söylenebilir. İktidar bu kadar hata yaparken ana muhalefet partisinin oyları kımıldamıyorsa AKP kadar CHP de kendini sorgulamalı. 

- Diğer partilere geçmeden: Erdoğan’ın sahaya inmesi AKP’nin oylarını ne kadar eritti?

Yüzde şu kadar demek mümkün değil ama genel olarak Erdoğan’ın sahaya inmesi, hoşnutsuzluk hâlini çoğalttı. Gerilimin kaynaklarından biri Erdoğan’ın tarzı ve başkanlık diye sistemi kanırtmaya başlaması ama son 40 günde zirve yapınca o hoşnutsuzluk pekişti. Eğer AKP bu kadar kanırtmasaydı ve “AKP olmazsa koalisyon olur” benzeri sözlerle korku siyasetine sığınmasaydı sabır taşmayabilirdi. Ama su buhara dönüştü. Dolayısıyla ne kadar Erdoğan, ne kadar Davutoğlu’nun payı var diye bakmaya gerek yok.

 

‘Parti aklını bıraktıkça seçmenlerini kaybetmeye başladılar’

 

AKP, adım adım ortak akıldan uzaklaşarak Erdoğan’a ayak uydurmaya çalışan bir yan makinaya dönüşmüştü. Parti aklını bırakmalarıyla beraber seçmenlerini de kaybetmeye başladılar. AKP’nin senkronizasyonu bozulmuştu çünkü onlar bugün bir şey yapacak, ama Erdoğan’ın yarın çıkıp “Öyle değil” deme ihtimali yüksekti. Erdoğan tüm gücüyle sahne alınca onu izlemek durumunda kaldılar. Hep arkadan gelince de büyü bozuldu.

40 yıldır siyasal İslam mücadelesi vermiş ve bedellerini ödemiş bir sürü insan dışarıda kaldı. Örgütler, danışman kadroları, sonradan AKP’lilerin elinde kaldı. Bunu kendi üyeleri de görüyordur. Dolayısıyla, örgüt aynı heyecanda çalışmadı.

 

‘Muhafazakâr gazeteciler geç kaldı, eleştirileri etkili olmadı’

 

- Sizce son haftalarda AKP’ye yönelik “Büyü bozuldu” diyen Abdülkadir Selvi, Erdoğan’a aşkını ilan eden Ethem Sancak’a “yanaşma” diyen Akif Beki gibi muhafazakâr kanattan gazetecilerin açıklamaları, oyları nasıl etkiledi?

Etkilemedi. Çünkü çok geç kaldılar. İşin buraya geliyor olduğu belliydi ama onlar ve eleştirel bakması gereken siyasal İslam hareketinin bedel ödemiş insanları “Aman oyun bozan biz olmayalım” diye sustular. Eğer parti kendi içinde bu tartışmayı gündemde tutabilseydi doğru yolu bulabilirlerdi ama Erdoğan’a teslim oldular. Geçmiş olsun artık.

 

‘Parti ve hareketin entelektüelleri Erdoğan’a direnemedi’

 

- AKP’nin aldığı sonuçlara karşılık “3 dönem kuralı olmasaydı”, “Davutoğlu yerine başkası olsaydı” gibi aklınızdan geçen soru işaretleri var mı?

Hayır. Herkes tek bir şeyin payını arıyor ama bütün olarak bakmak lazım. Tayyip Bey, 3 dönem kuralından niye vazgeçmedi? Çünkü tek hakim olmak istedi. Partiyi de Erdoğancılaştırmaya çalıştı. Parti ve hareketin entelektüel çevresi de 9 seçimi ve referandumu kazanmış bir lidere karşı direnemedi. Ortak aklı kenara koydular.

 

‘CHP yenilenmezse gidenler AKP’ye geri dönebilir’

 

- Sizce AKP’den kopan seçmen, ne kadar kesin “elveda” dedi? Gidenler, AKP’ye geri dönebilir mi?

Anlamlı sorulardan biri o. Bizim modelimize göre; partiye en yakın grup çekirdek seçmen, sonra sempatizan grup geliyor ve ondan sonra da gri alan var.  Türkiye’de seçmenler çekirdek gibi zıplamıyor, çekirdekten sempatizana, eleştirileri devam ediyorsa gri alana geçiyor. Gri alana gelmesi yeni bir iddiaya yüreğini ve aklını açıyor demek. Eğer yeni bir iddia duymuyorsa alışık olduğu yere döner. HDP dışında muhalefetten henüz böyle bir iddia yok. Eğer CHP kendini yenileyemezse, gidenlerin AKP’ye geri dönme ihtimali, evet, var.

- Tek kriter CHP’nin dönüşüp dönüşmemesi mi?

Tek başına değil, AKP’nin de, CHP’nin de süreci nasıl okuyacakları ve nasıl bir sürece girecekleri önemli. Veya HDP Türkiyelileşme meselesinde öyle bir siyasi marifet gösterir ki ana muhalefet partisi rolüne fırlayabilir. Taşınamayacak problemleri var Türkiye’nin. Doğrusu, tüm partilerin bir dönüşümden geçmesidir.  

 

AKP’nin dönüşümü için 3 kritik nokta

 

- AKP için dönüşümün sizce gerekliliği ne; Erdoğan’dan arınmak veya Abdullah Gül’e doğru yol almak mı?

Meseleyi isimlerle konuşmayalım. AKP’de rasyonel parti aklının çalışmasını umuyorum. Erdoğan tüm eleştirilere rağmen o partinin lideri ve mesele ondan kurtulmak meselesi değil.

- Erdoğan’ın “Erdoğancılaştırma” eğilimi notunuz üzerine soruyoruz.

Tek adamın sözüne göre çalışır olmaktan çıkıp parti olmaları lazım. Burada üç nokta var; 1-Gündelik koalisyon, ilişkiler nasıl yürütülecek; 2- Kürt meselesi, ekonomik reformları içeren büyük uzlaşma nasıl üretilecek; 3- Hükümetin ve AKP’nin Cumhurbaşkanlığı ile ilişkileri nasıl olacak?   

 

‘HDP’ye oy veren yüzde 3 dindar Kürtler’

 

- HDP’ye oy veren yüzde 13 kimlerden oluşuyor; yeni hangi gruplar eklendi?

Seçim araştırmamız söyleyeceklerimi teyit ediyor. Cumhurbaşkanlığı’ndaki yüzde 9 değil, geleneksel yüzde 6 oyu üzerinden konuşursak, yeni gelen 3 puan dindar Kürtlerden. Son bir yıla kadar, her 10 Kürt seçmenin ortalama 9’u oy kullanabiliyordu. Bunun 5’i AKP, 4’ü HDP’ydi. Bu denge bozuldu, Cumhurbaşkanlığı seçiminden beri yaşanmakta olan süreçte ve özellikle Kobanê meselesinden sonra Kürtlerde ciddi bir çözülme oldu. Ve HDP şu anda 10 Kürdün 6-7’sinin partisi, AKP 2-3’e düştü.

 

‘HDP’ye ödünç oy en fazla bir puandır’

 

9’dan sonraki kısım için “Türklerden gelen ödünç oy” deniyor. Bunun bir kısmı gerçekten ödünç oy olabilir. Bu en fazla 10’da biridir.

- Ödünç oyu veren kim?

Bu aslında problemli bir laf. Çünkü Türkiye’deki son derece eğitimli, Batılı, özgürlükçü değerleri benimsemiş, kentli beyaz Türklerin aslında bir partisi yoktu. Asıl şimdiye kadar CHP’ye ödünç veriyorlardı. Ev arayan bu kentli Türkler ilk defa şimdi kendilerini HDP’de buldular. Bu yüzde 1-2’lik bir kesim. Belki kendini sol-sosyal demokrat gören, HDP’yle mutabık olmayan ama CHP’den umudu olmadığı için HDP’ye oy verenlerse, gerçekten ödünç denebilecek, bir puandır.

Ama burada asıl önemlisi HDP’nin bu çoğulculaşma hamlesinin nasıl seyredeceğidir. Çünkü bu 4 parti de kimlik siyasetine sıkışmıştı ve içlerinde ilk kez HDP bunu aşmaya çalışıyor; yeni hayat kurmak, radikal demokrasi söylemleriyle... Eksikler sayılabilir. HDP’nin kökeni tabii ki Kürt siyasetidir. Ama bugün yakalanan oy tabanındaki çoğulculaşmayı örgütlenmesine, kurumsallaşmasına da yansıtırsa, yani “Her şey Kürt geleneksel siyasetinde kararlaştırılıyor” algısını değiştirebilirse Türkiye’nin ve HDP’nin hayrına olur. O zaman erken veya normal, bir dahaki seçimde ana muhalefet partisi olmaya oynayabilir. Böyle çalışmazsa ve oylar “ödünç” sanılır, bütün hareketi Kürt geleneksel siyasi hareketi omuzlarsa HDP olduğu yerde kalır; MHP gibi.

 

Barajı aşmanın Kandil’e etkisi ne olacak?

 

- Sizce HDP’nin barajı aşmış olması, gelecek oylar endişesi nedeniyle de Kandil’i kitlemiş oldu mu?

Artık bu kadar güçlü biçimde destek buluyorsan, evet. Kaldı ki Kandil ve İmralı bile silahlı mücadelenin sonuna gelindiğini açıkladı. Bunu ilan etme biçimselliğinin ötesinde bunun ayrı bir anlamı var.

- Kandil için şunu diyen birine ne kadar katılırsınız: “Dağdan inmekten daha önemli bir eşik aşıldı. Kendi çıkarları için eylemsizlik gerekli.”

Aynen öyle. Parlamentoda başarılabileceği görüldüğüne ve ittifak alanı genişleyebildiğine göre bir fırsat alanı var.

- HDP’ye yönelik saldırılar, Diyarbakır’da patlamalar, kopan kol ve bacakların nasıl bir etkisi oldu?

Negatif veya pozitif bir etkisi olmadı. Ama HDP algısı ya da Kürtler veya Kürt siyaseti hakkındaki algının değişmesine olumlu anlamda katkısı oldu. Ağrı operasyonunda yöneticilerin yanı sıra sıradan Kürt yurttaşların bile aldığı tavır, Diyarbakır’daki vakur davranış biçimi, cenazelerini bile yanlış anlaşılma olmasın diye ağıt yakmadan kaldırmaları...

 

‘Bir halk acısını yaşamıyor, böyle rezillik olur mu?’

 

- Bu bir yanıyla sakıncalı da değil mi; yaralanma ve ölümlere isyan insani bir tepkiyken “yapılan haksızlıklara sustukça kabul gören Kürtler” temalı bir ilişki sizce ne kadar sağlıklı?

Ne kadar acı bir şey, sırf yanlış anlaşılmasın diye ağıt yakmadan cenaze kaldırmak. Onları bu konuma düşürmeye ne Türklerin, ne AKP’nin, ne Erdoğan’ın, kimsenin hakkı yok. Bir halk acısını yaşamıyor, böyle rezillik olur mu?

 

‘Cam kulelerdeki beyaz gömlekli şovenler HDP’nin yanındaymış gibi yaptı’

 

- Sizce oy oranının korunması veya artması için, Kürtlerin “ağıt yakmamaya” devam etmesi mi gerek?

İnsanlar acılarını yaşayamadan, sürekli bir kesimin diğerini sınavdan geçirmesi sürdürülemez. HDP’nin başarısından sonra önce bütün Türklerin oturup bunu düşünmesi lazım. Türkiye aydınları, entelektüelleri ve beyaz Türklerin bir kısmı Erdoğan karşıtlığından HDP’nin yanında durur gibi yaptı. Emin ol, seçimden önce konuşanların yarısı sandıkta HDP’ye oy vermedi. Çünkü elleri gitmedi. O cam kulelerde çalışan, beyaz gömlekli şovenler Kürt meselesine karşılar. Ama Erdoğan korkuları HDP’nin  yanındaymış gibi bir dil tutturmalarına imkân verdi.

 

‘HDP erken seçimden korkmasın; kesinlikle kazançlı çıkar’

 

- HDP’nin 7 Haziran için maksimum oy oranı yüzde 13 müydü, daha fazla oy alabilir miydi?

Alabilirdi. Ama bu bir tek HDP’nin yaptıklarına bağlı değil. Selahattin Demirtaş’ta somutlaşmış samimiyet ve Türkiyeli olma çabası insanları ikna etti ve insanların zihninde soru üretti. Ama bu sorgulama henüz bir yırtılma üretmedi. Üretseydi, yüzde 18’lere çıkabilirdi.

- Siz “HDP, baraj olmasa bu oyu alamazdı” diyenlerden değil misiniz?

Hayır. Tek başına ondan dolayı olmadı. HDP’nin tavrı devam ederse bu sorgulama devam edecek. Önümüzdeki yaklaşık bir yıl içinde bugünkü tarz devam ederse, çoğulculaşma kurumsallaştırılabilirse bir dahaki seçimde ana muhalefet partisi olma ihtimali var.

- Bu ne kadar ciddi bir ihtimal; “HDP erken seçimden korkmasın” diyor musunuz?

Kesinlikle.

 

‘HDP yüzde 35-41’lik seküler kesimin ilk partisi olabilir’

 

- Kazançlı çıkan HDP mi olur?

Kesinlikle. Bu dört parti birer kimliğin partisi. Başka bir seviyeden, kutuplaşmadan baktığınızda AKP ve diğer üçü var. Başka bir açıdan AKP ile MHP tabanları daha mütedeyyin toplumsal kesimlerin üzerinde, CHP ve HDP daha seküler kesimlerin üzerinde. Dolayısıyla AKP ve MHP tabanı arasında ne kadar doğal geçişkenlik, sosyolojik benzerlik varsa burada da benzer aynı biçimde. Eğer CHP bu seçimden sonra da değişmeyi başaramazsa o zaman CHP artı MHP diye baktığınızda yüzde 35-41 seküler kesim var bu ülkede ve bu seküler kesimin ilk partisi HDP olabilir. HDP ile CHP yer değiştirebilir.  

- Biraz önce, “cam kulelerdeki insanların elinin HDP’ye oy vermeye gitmediğini” söylerken bu söylediğiniz ne kadar mümkün?

Şu ana kadar gitmedi ama bu darbeleme devam ederse zihni yırtılma olacak. “Henüz yırtılma olmadı” dememin sebebi bu. Bu önümüzdeki seçimde olabilir. Kaldı ki dindar Kürtler gibi, mütedeyyin kesimlere de değen bir yanı var. HDP bambaşka bir yere gelebilir.

 

‘HDP sol yerine, radikal demokrasiye yönelmeli’

 

- Bir yanda laikler, diğer yanda dindarları kazanmaya çalışmak “çoğulculaşma” altında mümkün olabilir. Ancak HDP’ye yönelik kampanya eleştirilerinden biri de Abdullah Öcalan gibi somut dinamikler yerine soyut kavramlar üzerinden gitmeleri oldu. İki farklı kesime hitap etmek, somutlaşmayı gerektirince sorun çıkmaz mı sizce? 

HDP’nin önünde iki handikap var. Bir tanesi Kürt siyasetinden üremiş olması. Onlar bunu aşmaya çalışsalar da Türklerin zihin dünyasında onların Kürt olmalarının ürettiği sorgulamalar var. İkincisi, HDP’nin “Solum ben” demesi. 2015 Türkiye’sinde solun, sağın hâlâ bir anlamı var ama yaşadığımız birçok şeyi açıklamaya yetmiyor. Dolayısıyla HDP’nin 80 öncesi sola yakın bir sol kimliğe oturmak yerine, “Radikal demokrasinin kulpunu tutmaya çalışıyorum” demesi daha doğru olur.

- Türkiye’de kelimeler, birlikte değil tek başına okunduğu için “radikal demokrasi” tarifinin “marjinallik” olarak okunma ihtimali yok mu?

Türkiye’de siyaset kimliğe sıkıştı. Toplumun içinde hiçbiri ihmal edilemeyecek olan bir sürü küme var ve her küme “en iyisi benim” diyerek siyaset yapıyor. Önemli olan her kümenin birlikte yaşayabileceği bir hayatın kurallarını konuşmak, değer seti dayatmak değil. Bu başka bir şey, “Ben solum” demek başka bir şey. Adaleti ve eşitliği, hem Aleviyi hem Kürdü aynı anda savunacak bir şeye ihtiyacımız var. Yeni hayatın, yeni Türkiye’nin yeni solunu yazmamız lazım. HDP bunu başarabilirse mesele yok ama bugünkü gerilimin içinden sol dediği zaman insanların zihin dünyasında eski sol çağrışıyor. O da önlerinde önlerinde bir engel.  

 

‘MHP’nin 3 puanı çözüm süreci kaynaklı değil’

 

- Siz zihni kopuşu eşik olarak koyarken, biraz önce seçimin oy arttıranları MHP ile HDP’nin Meclis’teki sandalye sayısı 80’de eşitlendi. Sizce sandıktan, milliyetçilik adına ne çıkmış oldu?

Türkiye’de milliyetçilik bir ezberden ibaret. Devletin ürettiği bu milliyetçilik her partide var. MHP’nin oyundaki 2011’e göre üç puanlık artış çözüm sürecinden kaynaklanmadı. Genel olarak AKP’den MHP’ye kayma var ama sebepleri 17 Aralık, IŞİD, Gezi, Ak Saray dili ve Erdoğan’ın tavrı var.

- Dolayısıyla sizce yüzde 16,29’luk oy oranı “MHP’nin başarısı” değil mi?

Değil tabii. MHP iyi yere dükkân açmış, iki dükkândan da kaçan ona geliyor. MHP’nin bazı söylemleri çok sert gelse de, hükümetin ajitatif politikalarına karşı tabanını ve gençlik örgütlerini sokağın dışında tuttu. Sadece bu bile çok kıymetli.

- MHP tabanı oy yükselterek Bahçeli’nin gençleri sokaktan uzak tutmasını da onaylamış oldu mu?

Bütüncül bakmak lazım. Seçmen değil insan dememin bir sebebi var.

- Bu nedenle -de ekini kullanarak, artı bir sebep olarak sorduk.

MHP yeri geldi hükümete destek de oldu, yeri geldi devleti de öne koydu, yeri geldi yolsuzluklara karşı AKP ile dişe diş bir pozisyon üretti. Kampanya boyunca da HDP konusunda dikkatli davrandı, HDP de öyle.

 

AKP-MHP koalisyonu mümkün mü?

 

- Tarhan Erdem 8 Haziran tarihli yazısında, Bahçeli’nin seçim sonrası yaptığı konuşmadan yola çıkarak çözüm süreci karşılığında bir koalisyon iması yapıldığını yazdı. Siz olası bir MHP-AKP koalisyonuna nasıl bakıyorsunuz? AKP ve MHP’nin olası koalisyonu, MHP’nin seçmeni açısından ne kadar sıcak bakacağı bir ittifak?

Böyle bir hesap yapacaklarını zannetmiyorum. MHP Durmuş Yılmaz’ı aday yaparken bile üç ekonomi bakanından biri diye bir planlama yaptıkları kanaatindeyim. Meclis’teki kapasitelerini geliştirmeye yatırım yaptılar derken bunu kast ediyorum.

MHP-AKP koalisyonu tabanlarının dünya görüşlerinin daha yakın olması nedeniyle daha kolay. Burada iki mesele var; 1-Çözüm süreci, 2-Gündelik hayatın yönetimi. AKP ile MHP koalisyon görüşmelerine başladığında gündelik hayatın yönetimi konusunda önlerine problem çıkacak: Cumhurbaşkanlığı ile ilişkiler nasıl olacak? MHP’nin bu konuda çok taviz vereceğini sanmıyorum. Başkanlık ve yolsuzluk meselesinde de MHP’nin tavrı çok net. Başkanlık düşer ama yolsuzluk konusunda bir şeffaflık paketi üzerinde uzlaşabilirler. İkinci mesele de çözüm süreci ve anayasal reformlar konusunda ne yapacaklar?

Anayasa Uzlaşma Komisyonu 72 maddede uzlaşmıştı. Bu konuda “Hemen komisyonu oluşturup, 73. maddeden başlayarak konuşmaya başlıyoruz” diyebilirler. Çözüm süreci konusunda da Meclis’te bir komisyon oluşturup İmralı ve Kandil’le değil, HDP ile müzakereye gidebilirler. MHP’nin veya HDP’nin buna itiraz edeceğini sanmıyorum. Tarihi bir fırsat alanı var şu anda. Vatandaş diyor ki “Büyük uzlaşı olmadan duvara vururuz!” Matematik ikili veya üçlü uzlaşma öneriyor. Bu AKP-MHP hükümeti ile de başlayabilir veya parlamentoda öyle bir uzlaşma olur ki dört parti de katılabilir ve yine AKP-MHP yönetiyor olabilir. Ama burada tanımlayamadığımız unsur, Cumhurbaşkanı ile ilişkiler ve onun nasıl davranacağı. Kabul edelim ki Erdoğan, bugün beşinci parti gibi bir aktör.

 

‘Hükümetsizlik AKP’nin intiharı olur’

 

- Sizce 45 gün içinde hükümet kurulma ihtimali ne?

Ben yüksek olduğunu düşünüyorum. AKP’siz bir hükümet söz konusu değil ve hükümetsizlik yeni bir kriz demek. Bu da AKP’nin intiharı olur. AKP’nin bu süreçte dayatmacı olacağı düşünülüyor, bence yapıcı olacak.  

 

 

‘Erken seçime zorlarsa, AKP çok daha fena çakılır’

 

- Doğan Akın’ın T24’teki yazısına göre anayasa Cumhurbaşkanı’na imkânları zorlayarak da olsa ülkeyi erken seçime götürme yetkisi veriyor.

Böyle bir zorlama AKP’den veya Cumhurbaşkanı’ndan gelirse eğer AKP çok daha fena çakılır. Eğer erken seçim böyle bir zorlama sonucu 3-6 ay sonra yapılırsa AKP daha fazla dağılabilir.

- Üç ay sonra yapılacak bir erken seçimde oy oranları sizce nasıl olur?

Ben üç ay sonra erken seçim olacağını zannetmiyorum. Yoksa yeni seçilmiş 550 milletvekilini erken seçime ikna etmek kolay değil. Türkiye siyaseti çok sıkıştığı noktalarda sihirli formüller üretmekte mahir. Parlamentoda geniş bir uzlaşı konusunda benim umudum var. Kafalarımızdaki ideal çözüm olmayabilir ama ülkenin bugünkü basıncını halleder. Vatandaşlık tanımı kadar kritik konular yerine Siyasi Partiler Kanunu’ndan Dernekler Kanunu’na, yeni çıkan Polis Kanunu’nun iptalinden bir sürü başka siyaset alanını demokratikleştirerek bile erken seçime gidilirse ülke rahatlayabilir. Bu kadar uzlaşma bile ülke için fırsat alanı açabilir. Veya gerilimin sürüp sürmeyeceğini, Cumhurbaşkanı’nın dört parti uzlaştığı halde gerilimi derinleştirmeyi tercih edip etmeyeceği, kongrenin nasıl gelişeceğini, Davutoğlu’nun başkanlığını sürdürüp sürdürmeyeceği senaryolarını bilemiyoruz.

 

‘Davutoğlu, Erdoğan’a direnmeye hazır havası verdi’

 

- Sizce Davutoğlu AKP Genel Başkanlığı’nı sürdürebilir mi?

Davutoğlu’nun balkon konuşması Tayyip Bey’e karşı da direnmeye hazır bir başkan havası verdi bana.

- Bu izlenime nasıl kapıldınız?

O kadar uzun konuşmak yerine daha mahcup konuşsaydı “İstifaya hazırlanıyor” diyebilirdik. Ama “İktidara talibiz” demesi hem direnmeye, hem iktidarın parçası olma arzusunu gösteriyor. AKP içinde de Tayyip Bey’le uyumlu bir lider olmaya talip insanlar olduğunu duyuyoruz.

- İsim paylaşır mısınız?

Şimdi değil.

- AKP’nin başına gelse partinin bekası için uygun olacak isimler sizce hangileri?

Partinin geleneksel ortak aklı düşünmeye başlamıştır. Ama bu ne kadar partiye egemen olur bilemiyoruz. O kadroların içinden Ali Babacan’dan Abdullah Gül’e uzanan yelpazede pek çok isim çıkabilir.

 

‘Ölçemediğimiz tek şey Erdoğan’ın tavrı’

 

- Bilinmezlere rağmen koalisyon ihtimallerine de, erken seçime de iyimser yaklaşıyorsunuz, doğru mu?

Evet, ben iyimserim. Burada ölçemediğimiz tek şey Tayyip Erdoğan’ın tavrı. Şu bir haftanın geçmesi lazım.

 

‘CHP-MHP-HDP koalisyonu mümkün değil’

 

- CHP-MHP-HDP’nin yan yana gelmesi sizce mümkün mü?

Mümkün değil.

- Neden?

Çünkü hem MHP’nin, hem devletin HDP’li bakanlara hazır olduğunu düşünmüyorum. Belki çok sağlam bir program önererek HDP’nin dışarıdan desteğini alırlar. Ama bu kadar sağlam bir program önerebilirler mi bilmiyorum.

- Sizce CHP ile AKP koalisyonunun, MHP ile AKP’nin koalisyonundan farkları neler olur? Örneğin Boğaziçi Üniversitesi’nden Nazan Üstündağ’ın dediği gibi sermayenin daha uygun bulacağı bir yan yana geliş mi olur?

Öyle olur. Hem sermaye, hem Avrupa Birliği, hem NATO bundan yana olur. Çünkü söyleşi boyunca bahsettiğimiz büyük uzlaşı için en kısa ve en doğru yol bu olur. Ama bu kadar kısa sürede hem AKP’nin, hem CHP’nin örgüt ve tabanlarının böyle bir koalisyonu içlerine sindirmesi çok zor. O yüzden çok mümkün değil.

 

‘CHP değişmezse yüzde 12 oyu HDP’ye kayar’

 

- CHP’nin, önerildiği gibi AKP veya Erdoğan karşıtlığı yapmadan, kampanyasını ekonomi üzerinde kurmasına rağmen oylarının gerilemesini siz nasıl açıklıyorsunuz?

Bir, vaatte bulunduğunuzda karşı tarafın size inanması lazım. İki, vaadi söyleyen partinin iktidara geleceğine inanmaları lazım. Üç, o partinin iktidara geldiğinde bu vaadi tutacağına inandırması lazım. CHP temel olarak şimdiye ait olmayan ama özellikle 28 Şubat, 1999 Marmara depremi, 2000 ve 2001 ekonomik krizleri esnasında yaşananlar eşliğinde toplumun eski aktörleriyle bütün zihni ilişkini kesti. CHP’nin kendisini yenilemeye ihtiyacı var.

 

‘CHP yöneticileri anket şirketlerini rakip sanıyor’

 

- Bu seçimdeki farklı tercihleri seçmeni sandıkta ne kadar teşvik ediyor oldu?

CHP seçmeni iki parça. Bir parçası daha ulusalcı, yarısı ise daha demokrat değerlere sahip. CHP nedense hep ulusalcı seçmenin çekiştirmelerine razı oluyor. Onun için “Asıl ödünç oylar CHP’deydi” diyorum. CHP’nin bugün aldığı puanın (yüzde 24,96) yarısı bile öyle. Ama CHP bir türlü diğer tarafa yönelmedi. Ön seçim artı bir şey getirdi ama genel olarak örgütün, bu ülkeyi yönetebilme kapasitesine dair bir soru işareti var. Ve CHP bu yokmuş gibi davranıp, kampanyalarda bunu vaatlerle halledebileceğini sanıyor. Bu bütüncül bir çaba gerektirir. Bugünkü dile devam ederlerse aldıklarının yarısı HDP’ye kayar. CHP’nin sadece imajı değil, kurumsal değişime, ilçe örgütlerini bile değiştirmeye, baştan aşağı yeniden kurulmaya ihtiyacı var. Her şeyden önce CHP’nin kendini iktidara rakip gören siyasetçilere ihtiyacı var. Halbuki CHP yöneticileri anket şirketlerini kendilerine rakip sanıyor.

- Siz bir tartışma mı yaşadınız?

Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra Kemal Kılıçdaroğlu’nun bile demeci var; “KONDA yüzünden” diye.

 

‘Mahcubiyet de yaşadık, keyif de’

 

- Cumhurbaşkanlığı seçimindeki hatalı tahminden sonra 7 Haziran seçim sonuçlarını bilen mecralardan oldu KONDA. Fark nasıl oldu?

Başarısızlığın da mahcubiyetini en küçük hücremize kadar yaşadık, başarının da keyfini yaşadık. Ben kendi siyasi yorumlarımdan kurtularak, 3 bin insanın evine gidiyorum ve onlar ne diyorsa onu söylüyorum.

- KONDA’ya ilişkin sorgulanan konulardan bir tanesi de, seçim yasaklarına rağmen anket sonuçlarını yayımlamanız.

KONDA 29 yaşında ve geleneksel olarak her seçimden önceki perşembe son ölçümünü açıklıyor.

 

‘Anketleri yayımlayarak sivil itaatsizlik yapıyorum’

 

- Yanlış bilmiyorsak, bu Tansu Çiller döneminde yasaklandı.

90’larda yasaklandı. Çünkü bir kesim anketlerle seçmenin manipüle edileceğine inanır. Bunun için kanunlar bile çıkarmışlardır. Nitekim ana muhalefetten çok sevdiğimiz bir dostumuz “Anket şirketlerine hapis cezası verilsin” diye teklif verdi. Bizim ise inancımız anketlerin böyle bir etkisi olmadığı yönünde. Varsa da bu etki, tek yönlü, “versinler” ya da “vermesinler” olarak çalışmaz.

- Katılımcılarınıza anketlerin etkisi olup olmadığını hiç sordunuz mu?

Son anketimizde sorduk. Seçim analizine bunu da koyacağız. Yasaklar açısından, biz o yasağın bizi kapsamadığı kanaatindeyiz. Çünkü madde başlarken “Manipülatif amaçlı...” diyor. Ben bir partiye iş yapmıyorum, çıkarım da yok. Kendimi sivil itaatsizlik yapıyor olarak sayıyorum. İki, kamuya dair elimde kamuyu bu kadar ilgilendiren bir bilgi var. Sen gazeteci olarak eline çok hayati bir dosya geldiğinde kendini başbakanın yerine koyup “Bu ülkeye zarar verir mi” deyip mi bakarsın, yayımlar mısın? Sen gazetecisin, ben de kamuoyu araştırmacısıyım.

- Gazetecilikten farkı, sizin bilgiye erişmenizden ziyade o bilgiyi üretmeniz.

Buna da erişiyorum, 3 bin eve gidiyorum. Ve bunu para alarak yapmıyorum. Bir partiyi öne çıkarmak veya geride bırakmak için de yapmıyorum. Ya da yapmadığıma inanıyorum ve bunu iddia ediyorum.