Ekonomi

'Bazı bankalara sessiz baskı uyguladık'

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'de bazı bankalara ‘sessiz' baskı yaptıklarını açıkladı.

08 Ağustos 2010 03:00

T24 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'de bazı bankalara ‘sessiz' baskı yaptıklarını belirterek, "2004, 2005, 2006'daki Türkiye'deki bazı banka birleşmeleri, satın almaları bizim zorlamamız sebebiyle olmuştur. Bu stres testlerini çok sessiz yaptık" dedi.

 

Bankalara sessiz baskı uyguladık

Bakan Babacan, Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) 8'inci Başkanlar Kurulu toplantısının açılışında yaptığı konuşmada, gelişmiş ülkelerde yapılan stres testlerine dikkat çekerek, şunları söyledi: "Biz bunları 2004, 2005, 2006'da hep yaptık. 2006 yılına, bankalarımızdan iyice emin olana kadar hep yaptık. 2004, 2005, 2006'daki Türkiye'deki bazı banka birleşmeleri, satın almaları bizim zorlamamız sebebiyle olmuştur. Bu stres testlerini çok sessiz yaptık, bu baskıları da sessiz gerçekleştirdik. Dedik ki, 'Sizin bilançonuzda şu anda problem yok gibi görünüyor ama şöyle bir senaryoda sorun yaşarsınız. Ya sermaye bulun, ya sağlam bir ortak bulun, ya da başkasına satın."

 

‘Kur rejimini asla sorgulatmayız'

Global krizde Türkiye'yi koruyan önemli unsurları, bankacılıkla ilgili zamanında alınan tedbirler, kamu borcu ve açıklarının düşürülmüş olması ve dalgalı kur rejimi olarak sıralayan Babacan, şöyle konuştu: "Kur rejimini asla sorgulatmayız, asla tartışmaya açmayız. Dalgalı kur rejimi Türkiye'nin ekonomik istikrarının temel ayaklarından bir tanesidir. Sağlam kamu maliyesi, serbest kur rejimi ve yapısal reformlar üç temel ayaktır. Bu üç ayaktan bir tanesini çektiğiniz anda diğer iki ayak üzerinde ekonomiyi tutamazsınız. Dolayısıyla serbest kur rejimi tartışmaya açılacak bir konu değil. Dalgalı kur rejimi içerisinden geniş bir alan var. O alanda yapılacak çok şey var ama dalgalı kur rejiminin mutlaka aynı kararlılıkla devam etmesi gerekiyor. İleride birileri der ki, 'Vazgeçiyoruz', o zaman Türkiye ekonomisinin istikrarından korkun. Bugün ihracatımız 32 milyardan 132 milyar dolara çıktıysa, bu, serbest kur rejimi içerisinde olan bir başarıdır. Bu rejim çerçevesindeki uygulamalarımızı nasıl daha iyi yapabiliriz, bu riski nasıl yönetebiliriz gibi konulara odaklanmamızda fayda var. Türkiye sabit kur rejimini denedi, tarihin en büyük ekonomik felaketlerinden biri yaşandı."

 

'Yüksek borç, nüksedebilecek bir hastalık olarak görülüyor'

Ekonomik büyümenin devletin daha çok harcamalarını artırmasından mı, güven ortamının oluşturulmasıyla özel sektörün yatırımlarının ve özel tüketimin artmasından mı kaynaklanacağına ilişkin tartışmalara değinen Babacan, kendilerinin, kamu borç stoku piyasalar tarafından risk olarak algılanan ülkelerin, daha fazla açık vererek büyümesinin mümkün olmadığını savunduklarını söyledi. Babacan, Yunanistan ve İspanya'nın ilk yolu seçtiğini kaydetti. Babacan, "Türkiye'nin de kamu borcu hala yüksek. Yüksek borç, Türkiye'nin hala kronik bir sorunu ve nüksedebilecek bir hastalığı olarak görülüyor. Dolayısıyla biz ikincisini tercih ettik" dedi.

 

22 gün sonra konuşta ama Mali Kural'dan bahsetmedi

AKP'nin Mali Kural Politikası ile ilgili tasarıyı 15 Temmuz'da geri çekmesinin ardından adeta sessizliği bürünen Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 22 günün ardından ilk kez konuştu. Mali Kural'a büyük önem veren Babacan, ziyaret ve temel atma töreni için gittiği Malatya'da ilk kez açıklamalarda bulunurken, dün de İstanbul'da TUSKON'un 8'inci Başkanlar Kurulu toplantısının açılışında bir konuşma yaptı. Sessizliğini bozan Babacan'ın Mali Kural'a hiç değinmemesi ise dikkat çekti.

 

Malatya'da 3 yıllık program vurgusu

Malatya Ticaret ve Sanayi Odasında (MTSO) iş adamlarıyla da önceki gün bir araya gelen Devlet Bakanı Babacan, "3 yıllık program yaptık. 3 yıl boyunca neyi yapıp neyi yapmayacağımızı ortaya koyduk. Ve geçtiğimiz 10 ay içinde ortaya koyduğumuz programı uyguladık. Türkiye'nin çok daha erken toparlanmasının arkasında bu vardır" dedi.

 

"Batıyoruz diyorlar ama kârları yüzde 30 artıyor"

Babacan, geçtiğimiz günlerde İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından açıklanan en büyük 500 sanayi kuruluşuna bakıldığında, Avrupa'ya yönelik ihracattaki düşüş nedeniyle yüzde 10 civarında ciro kaybı yaşanırken, kârlılıkların yüzde 30 civarında arttığını hatırlattı. Özel yatırım harcamalarının geçen seneye göre ciddi artış gösterdiğini, tüketici güven endeksinin 2008 başındaki rakamlara döndüğünü, üretici güven endeksinin de 2006 yılında yaptığı zirveye ulaştığını anlatan Babacan, şöyle konuştu: "Bazı iş dünyası örgütlerine bakıyorsunuz, özellikle yönetim söylemleri, kamuoyunda tartışılan ya da gazetelere, televizyonlara haber olan söylemleri, hep bir korku, herşey kötüye gidiyor, sıkıntı, fakat tabanına gidiyorsunuz, üyelere gidiyorsunuz, araştırıyorsunuz durum çok farklı. İSO örneğini verdim. Bir bakın son bir yıldır feryat, 'Batıyoruz, firmalarımız kapanacak', sonra rakamlar ortaya çıkıyor. Yüzde 30 kâr artışı. Demek ki söylemle tabanın gerçek durumu farklı."

 

'Yılın ikinci yarısında milli gelirde kriz öncesine dönüş'

Babacan, Türkiye'nin geçen seneye oranla ciddi bir artı büyüme ortaya koyduğunu ancak toplam milli gelirde kriz öncesine henüz dönülmediğini belirterek, bu yılın ikinci yarısında toplam milli gelir rakamları açısından kriz öncesi döneme dönülmesini beklediklerini söyledi.