CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın seçimden sadece 3 gün sonra kendisiyle yaptığı 2.5 saatlik sürpriz görüşmeye ilişkin olarak, "Bunu hayırlı bir başlangıç olarak değerlendirmek ve teşvik etmek lazım. Bence caydırıcı olmak değil, bunun yaygınlaşmasını sağlamak lazım" dedi. "Ben neden böyle bir çağrıya Cumhurbaşkanı dışında başka kimseden muhatap olmadım sorusunu da kendi kendime sordum" diyen Baykal, "Konuşulması gereken durumlar var, konuşmak lazım" ifadesini kullandı.
Hürriyet'ten Cansu Çamlıbel'in sorularını yanıtlayan (15 Haziran 2015) Deniz Baykal'ın açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
‘Erdoğan’ın beni daveti hayırlı başlangıç’
- Tam koalisyon pazarlıkları öncesine denk geldiği için Cumhurbaşkanı’nın olası sürece dair ilk adımı olarak yorumlandı. Diğer muhalefet partilerinin çok tepkisini çekti. Kendi partinizde de rahatsızlık yarattığına dair kulis haberleri okuduk.
Bu görüşmede ben ne bir koalisyon müzakeresi yaptım ne bu konuda bir yetkim ya da görevim var. Ben bir milletvekili olarak, belki de Meclis açıldığında geçici başkanlık yapacak bir milletvekili olarak oradaydım. Partimin hükümet kurma konusundaki politikasının belli olmadığı bir ortamda benim bu yönde bir temas yapıyor olmam söz konusu değil. Kimsenin aracısı olarak gitmedim, kimsenin aracısı olarak da çıkmadım. Bu görüşme ben ilk gün ne söylediysem onun gerçekleştiği ve tamamen ülkenin siyasi konumunun istişare edildiği bir görüşme olmuştur.
Aslında böyle temasların daha yaygın bir biçimde yapılamıyor olmasını sorgulamak lazım. Bir ülkede elbette bir siyasi tıkanıklık ve açılım arayışının ortaya çıktığı ortamlarda yetkili kişilerin – bunlar cumhurbaşkanı da olabilir, parti genel başkanları da olabilir- kendi doğal çerçevelerini aşan temaslar yapmaları, değişik çevreleri dinlemeleri çok doğaldır. Her yerde de bu yapılır. Ama bizde ne yazık ki bu kutuplaşma ve gerginlik ortamı içinde bunlar yapılamaz haldeydi, hâlâ öyledir. Bu noktada Sayın Cumhurbaşkanı ülkedeki kutuplaşmanın en temel noktasında duran bir insan. Bende onun karşısındaki siyasetin bir parçası olarak böyle bir buluşma gerçekleşince birdenbire şimşekler çakmaya başlıyor.
- Belki de herkesin bu kadar şaşırmasının sebebi şu; Sayın Cumhurbaşkanı’ndan söylediğiniz yönde kapsayıcı bir iletişim öngören bir tavra alışık değiliz. Özellikle de Cumhurbaşkanlığı makamına çıktıktan sonra bu tür istişarelere pek açık bir görüntü vermedi.
Çok haklısınız. O nedenle bunu hayırlı bir başlangıç olarak değerlendirmek ve teşvik etmek lazım. Bence caydırıcı olmak değil, bunun yaygınlaşmasını sağlamak lazım. Ben neden böyle bir çağrıya Cumhurbaşkanı dışında başka kimseden muhatap olmadım sorusunu da kendi kendime sordum. Konuşulması gereken durumlar var, konuşmak lazım.
‘Çapraz ilişkiler tüm partiler için şart’
Başka kimseden böyle bir çağrı almadım derken kendi Genel Başkanınızı mı kastediyorsunuz? Başka siyasi partiler de olabilir, kendi partim de olabilir. Gerçekten de bizim parti ayrımı gözetmeden çapraz ilişkiler içinde konuşmamız yararlı.
- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da bu savunduğunuz ‘çapraz ilişkiler faydalı’ yaklaşımı içinde gördünüz mü peki?
Evet, öyle gördüm.
- O halde Türkiye gerçekten de farklı bir Cumhurbaşkanı Erdoğan mı görecek artık, ciddi bir tavır değişikliği mi beklemeliyiz?
Size şunu söyleyebilirim; böyle bir karşılıklı değerlendirme içinde ben Türkiye neden böyle bir gerilimin içinde buna dair bilinen düşüncelerimi ve teşhislerimi tahmin edeceğiniz nezaket çerçevesi içinde net bir şekilde ifade etme imkânı buldum. Bu çok yararlı bir görüşme oldu. Ertesi gün Sayın Cumhurbaşkanı’nın gençlerle bir toplantısı vardı. Acaba bizim görüşmemizden yansıyan bir taraf var mı diye merakla baktım. O konuşmanın son zamanlarda Cumhurbaşkanı’nın yaptığı en iyi niyetli, en toparlayıcı, en anayasal sınırları net bir şekilde ortaya koyan bir konuşma olduğunu memnuniyetle gördüm.
‘Cumhurbaşkanı’nda şu an bir arayış var ama sonra ne olur bilemem’
- Siz bunları bir bütünün parçaları olarak mı görüyorsunuz? Sizinle yaptığı görüşme, sonrasında verdiği ‘ego’ mesajları kendisinin yeni bir yöntem arayışının tezahürü müdür?
Bunu kimse bilemez. Bir arayış var. Herkesin birbirine ihtiyacı var.
- Siz Tayyip Erdoğan’da gerçek manada yeni bir üslup arayışı gördünüz mü?
Bilemem, o konuda teşhis koyamam. Ama beni çağırdı, güzel konuştuk ve güzel ayrıldık. Bundan sonraki açıklamalarını da ben memnuniyetle karşıladım. O kadar. Bundan sonra ne olur bilemem.
‘Erdoğan’la görüştüm diye suçlanmak…’
- Siz geçmişte kendisinin en sıkıntılı döneminde anamuhalefet partisinin genel başkanı olarak kendisine elinizi uzatmıştınız. Hükümet karşısı cephede ‘Deniz Baykal yine kendisine kritik bir anda can simidi attı. Halkın başkanlık sistemi istemiyoruz mesajı verdiği bir dönemde Baykal’ın bu görüşmesi makamını meşrulaştıran bir şeydir’ diye yorumlayanlar var.
Seçim sonucunda çıkan reel tabloyu okumak lazım. Boğulan ve çırpınan bir cumhurbaşkanı ve ona simit atan birisi, yani bunlar ne ölçüde hayatın gerçekleriyle örtüşüyor, doğrusu bilemiyorum. Seçim meydanına çıkmış bir Cumhurbaşkanı ve o seçimin sonucunda AKP’nin ciddi bir oy kaybı var. Ama siyasi aktörler, yaralı da olsa bereli de olsa oyunu kaybetse de devam ediyor. Ortada bunu değiştiren bir tablo yok. Cumhurbaşkanı koalisyonu kuracak ya da koalisyonun müzakere edileceği unsur değil. O Türkiye’nin rotasına yukardan bir katkı yapabilecek ya da sorun çıkarabilecek bir noktada duran bir insan. Hepimizin isteği katkı yapan bir konumu sürdürmesi ve Türkiye’nin istikrar arayışına engel olmaması. Oy kaybetti-kaybetmedi benim meselem değil. Oy kaybetti onunla görüşmeyelim... Bir milletvekilinin bir cumhurbaşkanının ‘Sizinle görüşmek istiyorum’ çağrısına ‘Hayır, ben sana cankurtaran simidi vermek istemiyorum, o nedenle gelmiyorum’ söylenebilir bir şey midir Allah aşkına? Bu şuna benziyor; bir zamanlar da ‘Vay, sen Amerikan Büyükelçisi’yle ya da Rus Büyükelçisi’yle neden buluştun’ diye fatura çıkarılırdı. Bunları ben kendi siyasi hayatımda hep yaşadım. Amerikan Büyükelçiliği’ndeki yemeğe gitmekle de, Rus Büyükelçisi’yle yemek yemekle de suçlandım. Demokratik bir toplumda Cumhurbaşkanı gerekli gördüğünde bir milletvekiliyle görüşemeyecek mi? Bu benim siyasi anlayışım değil. Ben buna prim vermek istemiyorum.