T24 - CHP'nin bugün yapılan Meclis grup toplantısına CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Dersim isyanıyla ilgili sözleri nedeniyle tartışma yaratan CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen ile birlikte geldi. Baykal'ın konuşması sırasında ise Öymen'in sözleriyle ilgili bir protesto oldu.
'Baykal, Öymen'i savundu, Kılıçdaroğlu'nu düzeltti'
CHP'nin grup toplantısının yapıldığı salonda bulunan bir kişi Baykal'a, "Ben Aleviyim, Onur Öymen'in sözlerine ne diyorsunuz" diyerek CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'i protesto etti.
Baykal, duruma müdahele edenleri engelleyerek protestocunun salondan çıkarılmasını engelledi. Konuyla ilgili olaraksa Baykal, "Gerekenleri daha önce söyledik" diyerek konuşmasını erkenden bitirdi ve salondan ayrıldı.
Kılıçdaroğlu toplantıya katılmadı
Dün (16 Kasım 2009) Öymen'in istifa etmesi yönünde bir açıklama yapan CHP'li Kemal
Kılıçdaroğlu İstanbul'da olması gerekçesiyle toplantıya katılmaması ise
dikkat çekti.
Toplantı öncesiyse tokalaşarak selamlaşan Baykal ve Öymen, toplantı salonuna farklı kapıdan girdiler.
Baykal, Öymenle yanyana gelmemeye çalıştı.
Öymen: Dersim konusunu kapattık
Dersim isyanıyla ilgili sözleri tartışma yaratan CHP Genel Başkan Yardımcısı Öymen, ''Bizim partimizde Atatürk'e sahip çıkmak gibi bir parti suçu yok. Bu konuyu kapattık'' dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, ''Dersim İsyanı'' konusunda söyledikleri ile ilgili süren tartışmaya ilişkin, ''Bizim partimizde Atatürk'e sahip çıkmak gibi bir parti suçu yok. Bu konuyu kapattık'' dedi.
Öymen, CHP grup toplantısından ayrılırken, gazetecilerin konuya ilişkin sorusu üzerine, şunları söyledi:
''Bu konuyu kapattık. Bir daha bu konuyu konuşmuyoruz. İktidarın Türkiye'nin gündemini, böyle suni meselelerle saptırmasına izin vermeyeceğiz. Bizim partimizde de Atatürk'e sahip çıkmak gibi bir parti suçu yok.''
İşte Onur Öymen'in tepki çeken sözleri
CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, 10 Kasım'da Meclis Genel Kurulu'nda Kürt açılımının öngörüşmelerinin yapıldığı oturumda yaptığı konuşmada, Dersim isyanıyla ilgili olarak bazı açıklamalarda bulunmuş, bu açıklamalar sivil toplum örgütleri ve siyasi partilerce tepki çekmişti. Öymen'in tepki çeken sözlerini TBMM tutanaklarından birebir aktarıyoruz:
ONUR ÖYMEN- (...) Atatürk’ün ölüm yıldönümünde yapılan iş, aslında maalesef, Türkiye için üzüntü vericidir, ibret verecidir ve çok hazindir. Atatürk Şeyh Sait’le müzakere mi etti? Dersim isyanını yapanlarla müzakere mi etti?
ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) - Dersim’de isyan yoktu Sayın Hatip.
SIRRI SAKIK (Muş) - Dersim’de katliam oldu, katliam.
ONUR ÖYMEN - Onların sözcüleriyle, temsilcileriyle masaya mı oturdu? Bunların hiçbirini yapmadı arkadaşlar. Yabancı ülkelerin istihbaratından mı yararlandı? Hayır.
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde)- Neyi neyle karşılaştırıyorsunuz Sayın Öymen?
ONUR ÖYMEN - (...) Türkiye’nin istihbaratından yararlandı ve kısa bir sürede bütün terör örgütlerini dize getirdi. Değerli arkadaşlarım “Analar ağlamasın.” diyorlar. Maalesef, bu ülkenin anaları çok ağladı. Çok şehit verdik. Tarihimiz boyunca çok şehit verdik. Çanakkale Savaşı’nda 200 bin şehidimiz var. Hepsinin anası ağladı. Bir kişi çıkıp da “Analar ağlamasın. Biz bu savaştan vazgeçelim.” demedi. Kurtuluş Savaşı’nda analar ağlamadı mı?
SIRRI SAKIK (Muş) - Sizin çocuklarınız nerede?
ONUR ÖYMEN - (...) Kimse çıkıp da “Analar ağlamasın. Biz şu Yunanlılarla anlaşalım.” dedi mi? Şeyh Sait isyanında analar ağlamadı mı? Dersim isyanında analar ağlamadı mı? Kıbrıs’ta analar ağlamadı mı? Bir tek kişi Türkiye’de çıkıp da “Analar ağlamasın diye, bu mücadeleyi durduralım.” dedi mi? Dünyada diyen var mı? Amerika’da bir saat içinde 3 bin kişiyi öldürdü teröristler. Bir Amerikalı devlet adamı çıkıp da “Aman, analar ağlamasın. Şu teröristlerle bir uzlaşalım.” dedi mi? İlk siz diyorsunuz. Niçin? Çünkü, terörle mücadele cesaretiniz yok. Sizden önceki bütün hükûmetlerin gösterdiği cesareti siz gösteremiyorsunuz.
Öymen özür dileyip, 'Yanlış anlaşıldım' demişti
Onur Öymen, tepkiler üzerine 13 Kasım'da yaptığı açıklamada, "İnsanlarımız eğer bizim hiç kastetmediğimiz nedenlerle üzüldülerse, incindilerse, bu çarpıtmalar sonuncunda geçmiş olayları hatırlayarak üzüntü duydularsa bundan en çok biz üzülürüz. Böyle bir üzüntüye biz sebep olmamamıza rağmen, onların bu üzüntüleri bizim sözlerimizi çarpıtan insanların bu davranışlarına bizim sözlerimizi kaynak yapmalarından kaynaklanıyorsa, gerçekten özür dileriz onlardan" demişti.
'Atatürk yaşasaydı'ya 'Ya Hz. Ömeryaşasaydı' yanıtı
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Asıl Atatürkçü biziz, Atatürk mezarından kalksa gelse bunları def eder" dediğini belirterek, "Rica ederim, Atatürk eğer yaşamış olsaydı, sen oralarda olabilir miydin? Sen Atatürk'ü bırak da Hazreti Ömer kalkarsa senin halin ne olur?" dedi.
Partisinin Meclis grup toplantısında konuşan CHP lideri Baykal, Başbakan Erdoğan'ın "bölücülük" yaptığını söyledi ve Erdoğan'a "Bölücülüğünü bana gerici diyerek kapatamazsın" diye seslendi.
'Atatürk yaşasaydı...'
Kürt açılımı öngörüşmesinin 10 Kasım'da yapılmasına yönelik eleştirilerini sürdüren Baykal, Genel Kurul'da CHP milletvekillerinin gerçekleştirdiği pankartlı gösteriye ilişkin eleştirileri de eleştirdi.
Başbakan Erdoğan'ın "Asıl Atatürkçü biziz, Atatürk mezarından kalksa gelse bunları def eder" dediğini belirten Baykal, "Rica ederim, Atatürk eğer yaşamış olsaydı, sen oralarda olabilir miydin? Seni oraya getiren o oluşumlara Atatürk izin mi verirdi?" dedi.
'Hz. Ömer kalksa senin halin ne olur'
Başbakan Erdoğan'ın, "Tevhidi Tedrisat Kanunu, harf inkılabı ve laiklik gibi konularda geçmişte söylediğini belirttiği sözleri" dile getiren Baykal, "Sayın Erdoğan'ın düşüncelerinin ne olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz, ama CHP'ye bulaşmaya çalışmasına anlam veremiyoruz. Bununla, şu anda içinde bulunduğu açılım açmazından kendisini kurtarmaya çalışıyorsa, onun yolu o değil. Onun gereğini yapacak, içine sindirecek. Efendim 'Atatürk kalkacak da bizi def edecekmiş?' Fıkralar dolaşıyor, Atatürk kalkarsa Sayın Başbakan'ın 100 metre rekoruna kıracağına ilişkin... Sen Atatürk'ü bırak da Hazreti Ömer kalkarsa senin halin ne olur? Bu tabloya nasıl geldin, nasıl yaşıyorsun, senin kazancın nedir, yetim hakkı yedin mi yemedin mi? Hazreti Ömer şöyle bir kalkabilirse, kalkıverirse, senin halin ne olur? Hazreti Peygamber kalkacak olursa, sen nasıl bir yaşamın içindesin, senin çevrendeki insanlar, onlarla senin ilişkilerin, kimlere ne için alet oluyorsun, bütün bunların hesabını sana soracak olursa, senin halin ne olur Sayın Tayyip Erdoğan?" dedi.
'Meydanı boş buldu'
CHP lideri Deniz Baykal, "Meydanı boş buldu birileri, daha doğrusu meydanı boşalttı... Medyadan boşalttı, yargıdan boşalttı, sivil toplum örgütlerinden, sendikalardan, üniversitelerden boşalttı, basını, televizyonu susturdu, 'meydan şimdi benim meydanım istediğimi yaparım' diye önünde kalan temel anayasal kurumlar hangileri ise onları da şimdi kendi kafasına göre şekillendirme mücadelesini resmen açtı.
Hükümetin "açılım" konusunda büyük bir telaş içine girdiğini belirten Baykal, bu nedenle olayı "CHP-AKP kavgası" zeminine çekmek istediğini kaydetti.
'PKK istediğini elde etme noktasında'
Baykal, "Uluslaşma sürecinin bu kritik aşamasında AKP çıktı ve (önemli olan bizim etnik farklılıklarımızdır, bu etnik farklılıkları temel almak durumundayız, bu etnik farklılıkları devlet düzenine, kamu düzenine taşımalıyız) deme noktasına geldi. (Bunun için herkesin etnik dilinde devlet okullarında eğitim verilmesini mümkün kılacağız) dedi. Bu çok temel bir kırılmadır, büyük sonuçlar doğuracak bir kırılmadır" dedi.
Bunun Anayasa'ya aykırı olduğunu belirten Baykal, "Bu istikamete girmek bir Anayasa suçudur. Bu doğrultuda karar alan herkesin, üniversite yöneticisi, Milli Eğitim Bakanlığı yetkilisi, Hükümet üyesi, Bakan, Başbakan, AKP yöneticisi, kimse, bu tezgahın içinde yer alan herkesin bir Anayasa suçu işlemekte olduğu gerçeğine dikkatlerinizi çekiyorum" diye konuştu.
Bunun milleti bölme sürecinin ilk adımı olduğunu, milletin terörle, şiddetle bölünmediğini kaydeden Baykal, "Ama millet, dilini ayrıştırmaya başladığınız anda bölünmeye başlar. PKK, 25 yıldır silahla, terörle elde edemediğini bu iktidar sayesinde şimdi elde etme noktasına gelmiştir" dedi.
'Sen bölücülük yapıyorsun'
Baykal, Başbakan'ın "Bunu mazur göstermek için cumhuriyet dönemi öncesini hedef diye gösterdiğini" belirterek, "Şimdi milli devlete geldik. Hepimiz Türk milletinin parçayız. Şimdi etnik kimlik ayrılacakmış, onlara dillerini verecekmişiz, demokrasiymiş... Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir demokrasi anlayışı yoktur. Demokraside bölücüklük yoktur. Demokrasi ayrı, bölücülük ayrı. Hiçbir ülke böyle bir işe prim vermez" dedi.
YÖK Başkanı'nın konuya ilişkin yaptıklarını dikkatle izlediklerini kaydeden Baykal, "Yapılmakta olan vahim bir iştir. Herkes aklını başına alsın. Başbakan ne diyor? (Sen de gericisin) diyor. Benim gerici olup olmadığım tartışmasını zemininde yaparız. Ama sen bölücülüğünü bana gerici diyerek kapatamazsın. Ben o tartışmaya o çerçevede katkı vererek saptırmaya alet olmam. Sen bölücük yapıyorsun sayın Başbakan" diye konuştu.
Islak imza ve Adli Tıp Kurumu
Baykal, Erdoğan'ın, "İrtica ile Mücadele Eylem Planının" altındaki ıslak imzayla ilgili Adli Tıp Kurumunun rapor verdiğini, bunun gereğinin yapılması gerektiğini söylediğini belirtti.
Erdoğan'ın, rapordaki "el imzası ürünü olduğu anlaşılmıştır" ifadesinin, literatürde kabul gördüğünü, "kilidi bununla açalım" dediğini ifade eden Baykal, "Ne oldu o kilit, anahtar? Çatışma az buz değil. Olayın bir tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri var (TSK), kurumsal kimliğiyle hedef seçiliyor. Başbakan 'bırakın' diye rica ediyor. Ne oldu, askeri personel gitti, ifadesi alındı, hukuk süreci işledi, önce tutuklandı, sonra oy birliğiyle tahliye edildi. Bir yerde yanlış var da yanlış nerede?" diye sordu.
Baykal, Adli Tıp Kurumunun daha önce Hüseyin Üzmez olayında hangi zigzagları çizdiğinin, Cem Garipoğlu olayında hangi büyük çelişkilere düştüğünün ve son olarak Güler Zere'deki tutumunun ortada olduğunu kaydetti. İsim vermeden Dursun Çiçek'ten bahseden Baykal, Çiçek'in, ıslak imzalı olduğu iddia edilen belgeyi, mahkemede eldiven takarak tuttuğunu anımsattı. Bazılarının, "itirazen karar veren mahkeme yanlış yaptı" dediğini ifade eden Baykal, "Nereden biliyorsun? Sen hükmü, kim olarak, ne sıfatla verdin?" sorusunu yöneltti.
Askeri savcılığa gönderilmeyen belge
Baykal, Ankara'daki askeri mahkemenin, bu konuyu incelemeye devam ettiğini belirterek, yeni delili istediğini anımsatarak, 4 kez yazı yazmasına rağmen belgenin gelmediğini kaydetti.
CHP lideri Baykal, "Nasıl gelmez, bu ne demektir? Orada yürütülen bir yargı faaliyeti yok mu? O yargı faaliyeti açısından o belgenin onlar tarafından da incelenmesine ihtiyaç yok mu? Niye bunun gereğini yapmıyorsun, ne hakla, kimden güç alarak yapmıyorsunuz? Anayasanın görevlendirdiği bir mahkemeye, hak ettiği belgeyi göndermeme yetkisini kimden alıyorsunuz? Mahkeme, mahkemeye belge vermiyor. Herkesin hükmü verdiği konuda, belli bir aşamada hakimler doğru bildiklerini söylüyor, kıyamet kopuyor" dedi.
'TSK'nın en muteber insanları...'
Baykal, "Bugün falan kişiyi ilgilendiriyordur bu tablo, yarın başkasını, herkesi, hepimizi ilgilendirir. Herkes, 'Adli Tıp'ın bu şekilde hüküm vermesi yeterli değil' diyor. Türkiye'de bu konuda hüküm verebilecek pek çok kuruluş var. Madem o kadar eminsiniz, onlarda incelesinler. Bu belge, belgenin ortaya çıkış şeklini, bir vatandaşın, görev alanı içinde şahit olduğu, elde ettiği bir takım olumsuz gidişi ortaya koyan belgelerin kamuoyuna duyurulması olduğuna inanır mısınız? Ortada koca, kolektif sistem çalışıyor. Bu, bir kişinin üstesinden geleceği, bir anlık bir iş değil. Uzun süreli, kapsamlı, devlet içinde, pek çok yere uzanmış faaliyet gösteren birilerinin oluşturdukları bir karargahın ortaya koyduğu iddialar" dedi.
CHP lideri, "Bu iddialar, örgütlü, karargah iddiaları. Devlet içinden yalan, yanlış, doğru, çarpıtılmış veya bir kısmı doğru bir takım bilgilerin, istihbaratın, belgelerin, bir yerlerde toplanıp, değerlendirilip, tasnif edilip, belli bir takvim içerisinde kullanılması anlayışına dayalı bir faaliyetin, karargah faaliyetinin yürütülmekte olduğu anlaşılıyor. Karargahın hedefi, bazen TSK'nın en muteber insanları, bazen Türk yargısının en saygıdeğer insanları. Ortada bugüne kadar ciddi, önemli bir tespiti de yapabilmiş değil bu karargah. Karargah, hala bunca faaliyete ve himayeye rağmen, somut bir sonuç ortaya koyamamıştır. En somut iddia ıslak imza belgesiydi, fos çıktı. O fos çıktı da kimler, niye yapıyor, kimler yaptırıyor, arkasında ne var?" dedi.
'Dinlemeler yasal değil'
Baykal, telefon dinleme krizinin de bundan bir farkının bulunmadığını ifade etti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısını, başsavcı yardımcılarının dinlediğini kaydeden Baykal, bunların nereden güç aldığını sordu.
Dinlemelerin yasal olup olmadığı tartışmalarına işaret eden Baykal, "Yasal da değil, hukuki de değil. Çünkü yasal dinlemenin sınırları, şartları ve çerçevesi dinleme öncesi yapılması gerekenler ile dinleme sonrası yapılması gerekenlerin, hiçbir olayda uygulandığına dair elimizde tek bir örnek yok. Afaki 'mahkeme kararı' denilerek, yasal mı oluyor?" diye konuştu.