Başçı, Türkiye Bankalar Birliğinde (TBB) yaptığı sunumda, bankacılık sistemi likidite ihtiyacının Kasım ayında ortalama 54 milyar lira seviyesinde gerçekleştiğini söyledi.
Avro bölgesi kaynaklı belirsizlik nedeniyle yükselmeye başlayan gösterge kıymet faiz oranlarının, gecelik faiz oranlarındaki artışın etkisiyle yüzde 10,48 seviyesine yükseldiğini hatırlatan Başçı, ''Yurtdışı yerleşiklerin Devlet İç Borçlanma Senedi stoku içindeki payları, son aylarda gözlenen azalma eğiliminin ardından Kasım ayının ilk iki haftası itibariyle sınırlı toparlanma kaydetmiştir'' dedi.
TÜFE bazlı reel efektif döviz kuru endeksinin 2011'de görülen gerileme sonrası, Eylül ayında başlayan sınırlı yükselişini Ekim ayında da sürdürdüğünü ifade eden Başçı, sunumunda şu bilgilere yer verdi:
''2010 yılı başından, döviz alım ihalelerine son verilen 25 Temmuz 2011 tarihine kadar geçen sürede 21,3 milyar ABD doları satın alınmıştır. Ağustos ayında başlanan döviz satım ihaleleri ile 8,24 milyar ABD doları döviz satılmıştır.
TL cinsi zorunlu karşılık yükümlülüklerinin döviz cinsi tesis edilebilme imkanının 40'a yükseltilmesi ile birlikte 11 Kasım itibarıyla TCMB döviz rezervleri 87.2 milyar ABD doları seviyesine yükselmiştir.''
'Avro Bölgesindeki olumlu hava kısa sürdü'
Avro Bölgesinde hükümet değişimlerinin getirdiği olumlu havanın kısa sürdüğünü ve Almanya dışındaki tüm devlet tahvillerinde satışların görülmeye başlandığını kaydeden Başçı, ''Fransa ve Avusturya'nın Almanya ile getiri farkları Avro Bölgesi tarihindeki rekor seviyelere ulaşmıştır'' diye konuştu.
Ekim ayı Kurul toplantısında, politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 5,75 düzeyinde, Merkez Bankası borçlanma faiz oranının yüzde 5 düzeyinde sabit tutulduğunu; borç verme faiz oranının yüzde 9'dan yüzde 12,5'e, açık piyasa işlemleri çerçevesinde piyasa yapıcısı bankalara repo işlemleri yoluyla tanınan borçlanma imkanı faiz oranının ise yüzde 8'den yüzde 12'ye yükseltildiğini anımsatan Başçı, ''Bundan sonra küresel gelişmeler nedeni ile Türk Lirasında aşırı değer kaybı gözlenmesi dışında TL fonlamanın yüzde 5,75 seviyesinden yapılmaya devam edileceğini'' bildirdi.
'AB liderler zirvesinde alınan kararlar en erken zamanda hayata geçirilmeli'
Ekim ayı Kurul kararları ve sonrasında uygulanan likidite yönetimi sonucunda TL'nin değer kazandığını anlatan Başçı, ''Yunanistan ve İtalya'daki hükümet değişimlerinin yarattığı olumlu havanın çok kısa sürmesi ile birlikte risk iştahındaki bozulmanın Avro Bölgesinin göreli olarak daha güvenli görülen ülkelerini de etkilemeye başladığını'' ifade etti.
Başçı, ''Bu gelişmeler, Avrupa Birliği liderler zirvesinde alınan kararların olabilecek en erken zamanda hayata geçirilmesinin ne derece önem taşıdığını bir kez daha göstermiştir'' diye konuştu.
'Piyasaya 12 milyar lira likidite sağlandı'
4 Ağustos'ta yapılan Para Politikası Kurulu toplantısında belirlenen strateji çerçevesinde TL zorunlu karşılık oranlarında sınırlı bir indirime gidildiğini hatırlatan Başçı, ''Söz konusu değişikle 11 Kasım 2011 tarihinden itibaren piyasaya yaklaşık 12 milyar lira likidite sağlandığını'' söyledi.
Ayrıca, Türk bankacılık sisteminin TL likidite ihtiyacını daha kalıcı bir yöntemle ve daha düşük bir maliyetle karşılayabilmesi ve aynı zamanda Merkez Bankasının döviz rezervlerinin desteklenmesi amacıyla, TL yükümlülükler için tesis edilmesi gereken zorunlu karşılıkların yabancı para olarak tutulabilecek kısmına ilişkin üst sınırın yüzde 20'den yüzde 40'a yükseltildiğini belirten Başçı, ''Bu imkanın Merkez Bankası döviz rezervlerine etkisinin yaklaşık 10 milyar dolar olduğunu'' dile getirdi.
Başçı, 28 Ekim 2011 tarihinde tesisi başlayan 14 Ekim 2011 tarihli yükümlülük cetvelinden itibaren, kıymetli maden depo hesapları için tutulması gereken zorunlu karşılıkların tamamına kadar olan kısmı ile kıymetli maden depo hesapları hariç yabancı para yükümlülükler için tesis edilmesi gereken zorunlu karşılıkların yüzde 10'una kadar olan kısmının Merkez Bankası nezdinde ''standart altın'' cinsinden tutulabilmesine imkan sağlandığını, bu çerçevede, Merkez Bankası nezdinde 28 Ekim 2011 itibarıyla 1,2 milyar dolar değerinde 21,6 ton, 11 Kasım 2011 tarihi itibarıyla da 1,5 milyar dolar değerinde 27,9 ton altın tutulduğunu söyledi.
'Tüketici kredilerindeki büyüme eğiliminin yavaşlatılması yararlı olacaktır'
Kur etkisinden arındırılmış kredilerde yakın zamanda gözlenen yüzde 20,8'lik artış eğiliminin, yılın geri kalan kısmında da sürmesi halinde kur etkisinden arındırılmış yıllık kredi artışının yıl sonunda yüzde 25 dolayında gerçekleşeceğinin, yılın son çeyreğinden itibaren baz etkisinin ortadan kalkmasıyla beraber kur etkisinden arındırılmış kredi artışının yıllık yüzde 25 seviyesine yakınsayacağının öngörüldüğünü dile getiren Başçı, şunları kaydetti:
''Ancak, iç ve dış talepte yaşanan dengelenmenin istikrarlı olarak devamı için özellikle tüketici kredilerindeki mevcut büyüme eğiliminin yılın kalan kısmında bir miktar daha yavaşlatılmasının yararlı olacağı düşünülmektedir. BDDK'nın son dönemde aldığı tedbirler ile maliye politikasındaki sıkı duruş, uyguladığımız politika bileşimini desteklemektedir. 20 Ekim 2011 tarihli Para Politikası Kurulu toplantısında Kurul, küresel ekonomideki gelişmeleri yakından izleyerek, 4 Ağustos 2011 tarihli ara toplantıda belirlenen strateji çerçevesinde, yurt içi piyasalardaki istikrarı sağlamak için gerekli politika tedbirlerini gecikmeksizin almaya devam edeceğini vurgulamıştır.''
'Altın rezervi 52 ton arttı'
TL zorunlu karşılıkların en fazla yüzde 10'unun altın olarak tesis edilmesi imkanı ile toplam 24 ton, yabancı para zorunlu karşılıkların kıymetli maden depo hesapları için ve bunun dışında kalan yabancı para zorunlu karşılıkların en fazla yüzde 10'a kadar olan kısmı için ise toplam 28 ton altın tesis edildiğini aktaran Başçı, bu şekilde altın rezervinin 52 ton arttığını ifade etti.