Gündem

Başbuğ gün gün 'Kozmik Oda'yı anlattı: Erdoğan'a 'bunların niyeti kötü' dedik, amaç faili meçhulleri TSK'ya yıkmaktı

İlker Başbuğ: Erdoğan 'karara uyun' dediği gece arama başladı

14 Mart 2015 09:11

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Kozmik Oda soruşturması sırasında Başbakan Tayyip Erdoğan’a, Bülent Arınç’a suikast iddiasındaki tutarsızlıkları anlattıklarını ve “Soruşturmacıların niyeti kötü” dediğini aktardı. Başbuğ, Kozmik Oda’yı aramaktaki asıl niyetin TSK’yı faili meçhul cinayetlerle ilişkilendirecek deliller bulmak olduğunu ifade etti.

Kozmik Oda ve Arınç’a suikast olarak bilinen soruşturmanın takipsizlik kararıyla kapatılması, o günlerde yaşananları gün yüzüne çıkardı. Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Deniz Zeyrek’e konuşan İlker Başbuğ, basında çıkan haberlerle Kozmik Oda soruşturmasındaki kritik gelişmeler arasındaki paralelliğe şu sözlerle dikkat çekti:

 “20 Ocak 2010’da, yani Seferberlik Tetkik Kurulu’nda aramanın bittiği gün, Taraf Gazetesi Balyoz ile ilgili o ünlü haberini yaptı.

25 Şubat 2013 günü savcılık Seferberlik Tetkik Kurulu’nda kasaya konulan imajı istedi. Aynı gün Taraf Gazetesi 2010’da Arınç’a suikast iddiasının ardından Cumhurbaşkanlığı’nda gerçekleştirilen toplantımızı haber yaptı.

14 Eylül 2013 günü Zaman’da ‘Kozmik oda soruşturması derinleştiriliyor’ haberi çıktı, 19 Eylül 2013’te ikinci bir arama tesadüf mü?”

 

‘Üç iddia da boş çıktı’

 

Başbuğ, takipsizlik kararını inceledikten sonra haklı çıktıklarını gördüğünü belirterek şu tespitleri yaptı:

“1 - O dönem savcıya operasyonun gerekçesini sorduk. Terörle Mücadele Şubesi’nin telefonuna ABD’den gelen bir ihbar olduğunu iddia etmişlerdi. Şimdi takipsizlik kararından görüyoruz ki, HTS kayıtlarına göre TEM  telefonunu o saatte arayan olmamış.

2 - İddianın önemli bir kaynağı da bir kağıt parçasıydı. Polisler ‘Yutmaya çalıştı’ dediler. Albay yutmadığını söyledi. Kriminal incelemede yazının onlara ait olmadığı anlaşıldı. İfadeleri bile alınmadan serbest bırakıldı. Takipsizlik kararından anlaşılacağı üzere akla mantığa aykırı işler.

3 - Bir erin babasıyla konuşurken ‘Belge yakıyoruz’ dediği iddia edildi. Kararda böyle bir görüşmenin de olmadığı görülüyor.”

 

Başbakan’a anlattık

 

19 Aralık günü başlayan sürecin 26 Aralık’tan itibaren kendilerine yansıdığını anımsatan Başbuğ, gelişmeleri şöyle anlattı:  “26 Aralık 2009 günü bize geldiler. ‘Hâkim kararı lazım’ dedik. Hâkim kararı aldılar. Gece hâkim geldi. Genelkurmay’a davet ettim. ‘Yaptığınız yanlış, girmenize müsaade etmeyiz’ dedik. 27 Aralık’ta Başbakan’dan randevu aldık. Hâkimden o görüşmenin sonucunu beklemesini istedik. Her adımı dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Işık Koşaner Paşa ile birlikte sevk ve idare ettik. Başbakan’a da birlikte gittik. Bütün verileri Başbakan’a ve yanındaki ilgili bakanlara anlattık. ‘Örtbas etmeye çalışmıyoruz, çekinmiyoruz ama yasal olarak buraya girilmesi doğru değil’ dedik. Başbakan mahkeme kararına uyulmasını istedi. Aynı gece arama başladı. Biz yine de hukuki itirazlarımızı yaptık. Hatta Adalet Bakanlığı’na başvurarak ‘Kanun yararına bozma’ istedik.

 

Tutarsızlıkları gösterdik

 

İstihbarat Başkanımız İsmail Hakkı Pekin, Çukurambar’da yakalanan subaylarla ilgili çok detaylı bir araştırma yaptırdı. HTS kayıtlarından, görev çizelgelerinden o gün attıkları her adımı çıkardı. Bir subayı takip ettikleri anlaşıldı. Bunların hepsini siyasilere anlattık ve suikast iddiasının tutarsızlığını gösterdik. Başbakan’a ‘Bu soruşturmayı yapanların niyeti kötü’ dedim. Bu arada izlenen subay da daha sonra çok onurlu davrandı. Bir subay gibi durdu. Haksız yere izlemeye alındığını, haksızlığa uğradığını da açıkladık. “

 

Savcıyı tebrik etti

 

Başbuğ, olay sırasında Seferberlik Tetkik Kurulu’nda Tümgeneral rütbesinde olan Selahattin Kısacık, dönemin Genelkurmay Adli Müşaviri Hıfzı Çubuklu ve İstihbarat Başkanı emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in çok iyi çalıştığını anlattı. Takipsizlik kararını veren savcının da son derece titiz çalışmasıyla gerçekleri ortaya çıkardığını belirten Başbuğ, “Gerçekler er ya da geç ortaya çıkıyor” dedi.

 

Bakanlıktan arama vizesi

 

Öte yandan, Hürriyet’ten Mesut Hasan Benli’nin haberine göre, Kozmik Oda soruşturmasında verilen takipsizlik kararına, Seferberlik Tetkik Kurulu’ndaki aramaya Adalet Bakanlığı’nın vize verdiği yansıdı. Soruşturmada, şüpheli askerlerin işyerleri olduğu gerekçesiyle Ankara Seferberlik Tetkik Kurulu’nda arama kararı alınmıştı. Aramayı, Hâkim Kadir Kayan yaptı. Hem Milli Savunma Bakanlığı hem de Genelkurmay Başkanlığı aramaya ilişkin ‘hâkimlik kararına’, Ankara 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi nezdinden itiraz etti. Mahkeme ise itirazları reddetti. Takipsizlik kararında, mahkemenin ‘aramalara izin veren’ kararının bozulması için Yargıtay’a başvuru yapılması için Adalet Bakanlığı’na kanun yararına bozma yoluna gitmesi talebinde bulunulduğu anlaşıldı. Ancak Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü bu talebi, “Kanun yararına bozma yoluna gitme talebi”ne verdiği yanıtta, “Delil toplamaya yönelik olarak verilen söz konusu kararın esas hükümle birlikte kanun yolları aşamasında merciince denetlenmesinin mümkün olması karşısında kanun yararına bozma yoluna gidilmeyeceği” gerekçesiyle dosyayı Yargıtay’a taşımadı.

 

8 subaydan tazminat davası

 

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a yönelik suikast iddiasıyla açılan ve 6 yıl süren Kozmik Oda soruşturmasında gözaltına alınan ve haklarında ‘takipsizlik’ kararı verilen 8 subay, sürecin sorumluları hakkında kişi başı 500 bin lira olmak üzere toplam 4 milyon liralık tazminat davası açmaya hazırlanıyor. Subayların avukatı Süleyman Ayhan, “Müvekkillerim soruşturma safhasında gözaltına alındı, 3’ü tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. 6 yıl boyunca hem meslek kariyerleri açısından hem de psikolojik olarak mağdur oldular. 6 yıl boyunca her gün aynı stres ve üzüntü ile yaşamak zorunda bırakıldılar. Ordu mensubu olan müvekkilerim, hükümeti yıkmakla suçlandılar” dedi.

 

İki de suç duyurusu

 

Avukat Ayhan ‘takipsizlik’ kararında, soruşturmayı başlatan ihbar telefonunun sahte olduğunun belirtildiğini de anımsattı. Bu bölüme istinaden terörle mücadele biriminde görev yapan Emniyet mensupları hakkında ‘suç uydurmak, sahte resmi evrak düzenlemek’ iddiasıyla suç duyurusunda bulunacaklarını belirten Ayhan, Savcı Mustafa Bilgili hakkında ise müvekkilleri ile yaptığı bazı telefon görüşmelerini ‘suç delili’ olarak dosyaya koyduğu gerekçesiyle Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) suç duyurusunda bulunacağını bildirdi.