T24 - Başbakan Erdoğan, tiner bağımlısı çocuğun televizyon yayınına çıkaran Cüneyt Özdemir'i eleştirerek, "Bu nasıl gazetecilik? Sen o çocuğu televizyona çıkarıp, çocukların tiner kullanmasını teşvik ediyorsun. Bu nasıl gazetecilik! Biz doğru bildiklerimizi söylemekten vazgeçmeyeceğiz'' dedi. Başbakan, PKK'nın eylemlerinde çocukları kullandığına dikkat çekerek, "Terör örgütüyle duygusal yakınlık içinde olan partiler, çocuk yaştaki teröristlerle ne zaman ilgilenecek" diye sordu.
'Sokakta açken yanımızda dindarlar yoktu'
Erdoğan, JW Mariott Otel'de düzenlenen Valiler Toplantısı'na katıldı. Toplantıda konuşan Erdoğan, 2012 yılının bu ilk Valiler toplantısının Türkiye, Türk milleti ve tüm şehirler için hayırlı neticeler doğurmasını temenni etti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, valiliere hitaben yaptığı konuşmada isim vermeden gazeteci Cüneyt Özdemir'i sert sözlerle eleştirdi. Tiner bağımlısı bir çocuğu televizyon programına çıkaran Özdemir'in farkında olmadan madde kullanımını özendirdiğini savunan Başbakan Erdoğan, 'dindar nesil' yetiştirilmesinin hedeflendiği yönündeki sözlerinin ardından başlayan polemikte yaptığı 'çocuklarımızın tinerci mi olmasını istiyorsunuz' çıkışının faturasını Özdemir'e kesti.
Başbakan Erdoğan, "Bir gazeteci çıkıyor tinerci çocuğu canlı yayına çıkarıyor. "Başbakan'ın tinerci nesil yetiştirmeyeceğiz sözünden rahatsız olmasını nasıl değerlendiriyorsun?" diye soruyor. Böyle mi gazetecilik yapılır. Sen o çocuğu televizyona çıkarıp, çocukların tiner kullanmasını teşvik ediyorsun. Bu nasıl gazetecilik, ondan sonra gazete patronlar, televizyon patronları bundan rahatsız oluyor. Biz bildiklerimizi söylemeye devam edeceğiz" dedi.
Cüneyt Özdemir dün akşam CNN Türk kanalında yayınlanan programında Başbakan Erdoğan’ın tartışma yaratan sözleri üzerine tinerci bir çocuğu canlı yayın konuğu olarak almış ve Başbakan'ın "gençler dindar değil tinerci mi olsun?" sözlerini o çocuğa sormuştu. Başbakan Erdoğan’ın sözlerine alındıklarını ifade eden tiner bağımlısı çocuk, “Biz sokaklarda aç, susuz kalırken yanımızda dindarlar yoktu. Allah vardı” diyerek tepkisini dile getirmişti.
BDP, çocuk yaştaki teröristeler ne zaman ilgilenecek?
Valilere hitaben yaptığı konuşmada BDP'yi de eleştiren Başbakan Erdoğan, "PKK, 1994'ten beri çocukları aktif çatışmalarda kullanıyor. Yüzde 14'ü kız çocuğu olmak üzere, yaklaşık 3 bin çocuğun çatışmalarda yer aldığı tahmin ediliyor. Hatta bir dönem, sadece çocuklardan oluşan bir tabur oluşturuluyor. 1997'de, Cudi Dağı'nda yakalanan bir teröristin, 14 yaşında Suriyeli bir kız çocuğu olduğu, örgüte 13 yaşında katıldığı ortaya çıkıyor. Sadece dağda değil, maalesef şehirlerimizde de 7 yaşında çocuklar terör örgütü tarafından kullanılıyor ve güvenlik güçlerine taş atıyorlar. Terör örgütüyle duygusal yakınlık içinde olan partiler bunları görmez, bunları asla sorgulamaz. Çünkü göremez, çünkü sorgulayamaz. Eğer ipin ucu başkasının elindeyse, eğer at gözlüğü takılmışsa işte böyle olur. İpi elinde tutan, gemi nereye çevirirse, bunlar sadece oraya gidebilirler. Onun dışında hiçbir şey göremezler, görseler de konuşamazlar.''
Haftalardır Uludere olayını istismar edildiğini savunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şunları söyledi:
''Biz devlet olarak Uludere ile çok yakından ilgileniyoruz ve ilgilenmeye devam edeceğiz. Peki bunlar, bu çocuk yaştaki teröristlerle ne zaman ilgilenecekler, bu çocuk yaştaki terörist olgusunu ne zaman sorgulayacaklar? Sadece çocuk yaştaki teröristler değil, örgüt içindeki vahşet, işkence ve infazı da bunlar görmez. Dikkat edin, terör örgütünün siyasi uzantısı gibi hareket eden parti, tıpkı diğer statüko partileri gibi, faili meçhuller konusunda isteksiz olduğunu, samimiyet sergilemediğini, konunun üzerine yeterince gitmediğini görürsünüz. Neden? Çünkü faili meçhuller araştırıldıkça, toprak kazıldıkça, bir ucu Ergenekon'u savunan statüko partilerine, diğer ucu da örgütün kuklası haline gelmiş bu partiye dokunur.''
''Mahsum Korkmaz adlı teröristin nasıl öldüğünü sorgulasınlar''
Faşizm, baskı, susturma, sindirme ve tehdit gibi yöntemlerin bir siyasi partinin yöntemi olamayacağını ifade eden Erdoğan, şöyle dedi:
''Bir siyasi partinin temelleri bunlar üzerine kurulamaz. Eğer kurulursa, işte o zaman, karanlık konuların üzerine gidemez. Buyursunlar, Mahsum Korkmaz adlı teröristin nasıl öldüğünü sorgulasınlar. Diyarbakır'da 5 kızın nasıl öldüğünü sorgulasınlar. Faruk Bozkurt adlı teröristin, Mustafa Çimen adlı teröristin, Hikmet Fidan'ın nasıl öldüğünü buyursunlar sorgulasınlar. Sorgulayamazlar. Bunlar ne terör olaylarına kurban verdiğimiz masum sivillerin durumunu sorgulayabilirler, ne de terör örgütünün kendi içinde yaptığı kanlı infazları sorgulayabilirler. Benim Kürt kökenli kardeşimin, ekmeğine, aşına, alınterine musallat olanları; sindirenleri, korkutanları, hatta ensesine bir kurşun sıkarak katledenleri bunlar sorgulayamazlar. Çok açık söylüyorum: Eğer bunları sorgularlarsa, karşılarına çıkacak tabloyu çok iyi biliyorlar. Ve bunu benim arkadaşlarımla görüşürken kendileri de ifade ediyorlar. 'Sizin gibi düşünüyoruz ama konuşamayız'. O zaman niçin parlamentonun çatısı altına geldiniz? O zaman buraya gelmenize de gerek yok. Çünkü dürüst, samimi değiller. Demokrasi samimiyet ister. Devlet içindeki çetelerle, PKK arasındaki o kanlı ittifak, belli devletlerle PKK arasındaki o kanlı taşeronluk anlaşmaları, onların yüzüne bir tokat gibi çarpar da onun için sorgulayamazlar.''
Diyarbakır'daki kemiklerin bir ucu Ergenekon'a bir ucu BDP'ye çıkar
Faili meçhuller konusuna da değinen Erdoğan, "Araştırıldıkça, toprak kazıldıkça, bir ucu Ergenekon'u savunan statüko partilerine, diğer ucu da örgütün kuklası haline gelmiş bu partiye dokunur. Faşizm, baskı, susturma, sindirme, tehdit, bir siyasi partinin yöntemi olamaz, bir siyasi partinin temelleri bunlar üzerine kurulamaz. Eğer kurulursa işte o zaman karanlık konuların üzerine gidemez. Devlet içindeki çetelerle PKK arasındaki kanlı ittifak belli ülkelerle PKK arasındaki kanlı ittifak suratlarına çarpacağı için sorgulayamazlar" dedi.
Valilere çağrı
Valilere, ''Valilerimiz, görev yaptıkları illerde devletin otoriter yüzü, somurtkan yüzü değil, tam tersine devletin gülümseyen yüzü, şefkat yüzü, sıcak yüzü olmak durumundadır'' uyarısında bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şöyle devam etti:
''Millet devlet için değil, devlet millet için vardır. 75 milyon vatandaşın her biri birinci sınıf vatandaştır. En fakirinden en zenginine, en cahilinden en okumuşuna kadar yeter ki insan olsun. İnsan, birinci sınıf vatandaştır devlet karşısında. Devlet nezdinde hiçbirine karşı asla ayrımcılık içinde olamayız. Bunun için sizler bizim gören gözümüz, konuşan dilimiz, tutan elimiz, dinleyen kulağımızsınız. Nerede olursa olsun, her bir vatandaş, zora düştüğünde devletin tüm imkanlarıyla yanında olacağını bilmeli ve hissetmelidir.''
''Şehrinizdeki her haneden haberiniz olacak''
Valilerin her haneden haberlerinin olmasını isteyen Başbakan Erdoğan, şunları belirtti:
''Çözemediğiniz sorunlar olabilir, imkanlar elvermeyebilir, şartlar iyi olmayabilir, o durumlarda biz gereken desteği sağlarız, sağlıyoruz ve sağlayacağız. Ama altını çiziyorum, haberdar olmadığınız bir sorunun olmaması gerekir. Ben sizlerle nasıl bunları konuşuyorsam sizler de kaymakam arkadaşlarımızla tüm belediye başkanlarımızla bunları aynen konuşmalısınız. Güvenlik noktasında gerek polisiyle, gerek jandarmasıyla bunları aynen konuşmalısınız. Hatta daha ileri gidiyorum Silahlı Kuvvetlerimizin oradaki birimleriyle gayet güzel iletişim içinde bunları sürdürmelisiniz. Çünkü biz bir bütünüz. Her şeyden önce biz Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu noktada insana hizmetkar olma işlevini en ideal şekilde yerine getirmekle görevliyiz. Ben bunun mazeretini asla kabul etmiyorum.
Çünkü şuna inanıyorum: Bizim valilerimiz, şehrindeki her haneden haberdar olacak. Yeri gelecek hanımlarınızı alacaksınız yanınıza, tabii beyinizi de alacaksınız yanınıza ve kapı kapı dolaşacaksınız. Gelip bu kapıları çalmak suretiyle elinizdeki paketinizle ziyaretinizi yapacaksınız. Ve bu dalga dalga o şehrin her hanesine uzanacak. Şu kış şartlarında kimin bacası tütüyor, kimin bacası tütmüyor bunu görmelisiniz. Türkiye'yi biz bu hale getirmeliyiz.