Gündem

'Başbakan kürtaj konusuna neden girdi'

Recep Güvelioğlu, "Acizane irdelemek istediğim şey, başbakanın yaklaşımının doğru ya da yanlış olması değil, bu çıkışın neye hizmet ettiğiydi"

16 Haziran 2012 21:15

Recep Güvelioğlu
(e- maeil: morepa@superonline.com)

Bildiğimize göre, islam fıkıh ve teori tartışmaları içinde elbette  kürtaj konusu da ele alınmıştır. Ama, kürtaj konusunun, "erkeklerin ayakta işeyip işeyemeyecekleri” tartışması kadar önde olmadığı da bilinir. Yemekte çatal bıçak kullanma, asr-ı saadette giyilen kıyafetleri giymenin vacip olup olmadığı  tartışmaları  daha bir öncelik taşımaktadır kürtajdan.

Sayın Başbakan, birden bire bu konuyu ortaya atıp, kendi duruşunu sergileyince, hepimizi  şaşırttı.

Acizane irdelemek istediğim şey, başbakanın yaklaşımının doğru ya da yanlış olması değil, bu çıkışın neye hizmet ettiğiydi.

Bunu oy oranını  artırmaya bağlamak isteyenler çıktı. Yani “Başbakan , AKP’nin oy oranını artırmak için bu görüşü ortaya attı” demeye getirdiler.  Muhafazakar  görüşün hemen tümüne zaten hakim olan Başbakanın , liberallerden gelecek oyları riske etmek bahasına böyle tartışma açması, bana mantıklı gelmedi. Yani , bu çıkış bana gore partinin yeni oy kazanması gibi amaca yönelik değildi. 

Bunun,  belediyelere ek gelir gibi yararlar sağlamayacağı da belliydi.

Bir şeyleri kapatmak , başka olayları yürütürken kamuoyunu kürtaj tartışmalarıyla oyalamak, düşünülebilir bir gerekçe olarak görülebilir. Ama çok daha emin limanlar varken riskleri olan bir konuya girmek ne derecede doğruydu ?

Bu konuda kişisel menfaatin zerresinden  bile söz edilemez.  

“Kendi inancı bakımından çok büyük önem taşıdığı için bu kavgaya girişti” desek, bu sefer 10 yıldır nerdeydi derler adama.

Peki o zaman sayın Recep Tayyip Erdoğan neden bu mücadeleye kalkıştı, hem de kanun çıkarmayı filan zorlayarak ?

Sanırım bu soruya doğru bir cevap verebilmek için yine Kürtaja bakmak gerekecek.

Dediğimiz gibi islam tartışma ortamında kürtaj öyle önemli bir noktada  durmuyor.

Ama örneğin ABD’de  öyle mi?..

Muhafazakarların en fazla sarıldığı silahlardan biri bu.. Çok uzun zamandır cumhuriyetçi liderler  onulmaz bir kürtaj düşmanı olduklarını övünçle açıklarlar,  özelllikle 1950’lerden sonra.

ABD’de Kasım ayında yapılacak  seçimlere kadar ekonomide düzelme olmazsa Cumhuriyetçi  adayın , bazı  handikaplarına rağmen  Obama’yı  yenebileceği biliniyor.

Obama,  Başbakan Erdoğan’dan dostum diye söz ederken, Amerikan Cumhuriyetçileri,  İslami yaklaşımlarından ve özellikle kendilerine gore İsrail ilişkilerini zayıflatmasından dolayı  Erdoğan’dan pek hoşlanmıyorlar.  Gerçi iktidara gelirlerse eninde  sonunda Amerikan çıkarlarına katkıda bulunduğu sürece  Türk hükümetiyle iyi ilişkileri korumaya devam edeceklerdir ama,  Obama yönetimine oranla  epeyce sıkıntı çıkartmak kaydıyla.

İşte başbakan, muhafazakar Cumhuriyetçilere, islamda öncelik taşımayan  kürtaj konusunda  kendileriyle aynı görüşte olduğunu anlatmak için bu konuyu ortaya attı diye  düşünüyorum. Böylece, deyim yerindeyse, Amerikan tarzı  bir muhafazakarlık unsurunun ortaklığını vurgulayarak bir yakınlaşma  sağlamış oluyor.

Cumhuriyetçilerin çok önem verdiği Türk – İsrail ilişkilerinde ise , İsrail  yeni bir yakınlaşma çıpası attı. İsrail Parlamentosu  Knesset’deki Ermeni soykırımı  görüşmesinde sonuç alınmaması , kesinlikle bir jest diye algılanabilir. Gerçi, “soykırım” denilen rezilliği tatmış  olan musevilerin, kendilerine çok da yakın olmayan  Ermenileri bu konuda ortak almaları  bana sorarsanız zaten akılcı değildi ama, jest de jesttir. Bunun, ikili ilişkilerin  yeniden  rahatlamasını sağlamak için Erdoğan’a zemin yarattığı açık. 

Böylece muhtemel Cumhuriyetçi iktidarında  iki yönetimin tam anlamıyla ve çabucak uzlaşmasının koşulları hazırlanmaktadır.

Kürt  konusu, Suriye meselesi hep Amerikan seçimlerini bekliyor. Ve..Kasım’a kadar hayli ilginç şeylerin  ortaya çıkması da olası. 

Burada tek sıkıntı, bazı yetkililerin, tam bilmediği, kavrayamadığı “Osmanlıcılık” diye tutturulan hülyaları sürdürmesi ve Türkiye’nin resmi tutumunu “topa iki ayağıyla vurma” noktasına getirerek dış politikayı  sırt üstü düşürmesi ihtimalidir.