Dünya

"Barzani iddialı bir kumar oynadı"

"Kürtler Irak'ta yıllarca baskı gördü, kısmen göçe zorlandı ve zehirli gaz saldırılarıyla binlercesi öldürüldü"

29 Eylül 2017 14:54

Kürtlerin dağlardan başka dostu olmadığı yaygın kullanılan bir sözdür. Kürtler Kuzey Irak'taki bağımsızlık referandumu ile gerçekten de dünyanın geri kalanına kafa tutmuş oldular. Ancak dünya ülkeleri Kürtler için hiçbir zaman fazla bir şey yapmadı. Düşmanları tarafından kuşatılmış olan İsrail dışında dünya çapında Kürtlerin bağımsızlığını destekleyen hiçbir ülke yok.

Bunun yerine çok uzak dış ülkelerden çekinceler ve eleştiriler yükseliyor. Ama Kürdistan'a yaklaştıkça tehditler daha da açıktan yapılıyor. Kuzeyde Türkiye sınırda tanklarla göz korkutma tavrını askeri olarak pekiştirmiş oldu. Doğu'da ise İran askeri birlikleri alarm durumunda. Güneyde de Irak Başbakanı İbadi merkezi hükümete bağlı askerleri ve Şii milisleri harekete geçirdi.

DW’den Matthias von Hein'a göre, uluslararası hukuk doğrultusunda Kürt halkının kendi kaderini tayin etme hakkı var. Ancak Hein iddialı bir kumar oynayan Barzani'nin iç politik hedeflerinin öncelikli olduğu görüşünde.

Görünen o ki bölgedeki ülkeler, sömürgeci Fransa ve İngiltere'nin Birinci Dünya Savaşı ertesinde çöken Osmanlığı İmparatorluğu'ndan miras kalan topraklar üzerinde orada bulunan halklara hiç danışmadan çektikleri sınırları her hal ve şartta koruma azmindeler.

Devletsiz en büyük halk grubu

Kürtler o dönemde kendilerine farklı vaatlerde bulunulmasına rağmen elleri boş çıkmıştı. Halkların kendi kaderini belirleme hakkı gerçi uluslararası hukukun temel prensibi ve bu prensip BM İnsan Hakları Bildirgesi'nde de yer alıyor. Ancak bölgede tahminen toplam 40 milyon nüfusu bulunan ve dünyanın devleti olmayan en büyük halk grubunu oluşturan Kürtler için bunlar boş laftan öteye geçmiyor. Bu durumda Kürtleri Irak'ın toprak bütünlüğü konusunun fazla ilgilendirmemesine kimse şaşırmamalı. Zira Kürtler Irak'ta yıllarca baskı gördü, kısmen göçe zorlandı ve zehirli gaz saldırılarıyla binlercesi öldürüldü.

Tarihi açıdan bu dönem Kürtler açısından daha uygun olamazdı. Çünkü IŞİD barbarlığına karşı savaşan Kürtler dünyanın sempatisini kazandı ve modern silahlarla donatıldılar. Irak merkezî yönetimi ise zayıf konumda. Türkiye geçen yılki darbe girişimi nedeniyle sarsıntı içinde ve Batılı müttefiklerine yabancılaşmış durumda. Kürt nüfusa sahip bölgesel güçler dengesinde Suriye ise hiçbir rol oynamıyor. Bu nedenle düzenlenen referandum hem Kürtlerin gücünü ve bağımsızlık taleplerini hem de Irak devletinin içinde bulunduğu krizi ve bölgedeki kaosu yansıtıyor.

Tüm bu duruma rağmen Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı (IKBY) Mesud Barzani referandum çıkışıyla fazla iddialı bir kumar oynadı. Barzani referandumu her şeyden önce iç politikayı göz önünde tutarak başlattı. Kendisinin ve partisi Kürdistan Demokrat Partisi'nin (KDP) pozisyonunu güçlendirmek için bunu yaptı. Barzani bölgeyi yıllardan bu yana demokratik bir meşruiyeti olmadan neredeyse diktatörce yönetiyor. Bu nedenle de Barzani'nin konumu tartışmalı. Anlaşılan o ki Barzani bağımsızlık konusunda halkının coşkusunu da, bölgesel güçlerin tepkisini de hafife aldı.

Bağımsızlık ilanı otomatikman devreye girmiyor

Barut fıçısı Ortadoğu'da yeni bir sosyal patlama olmaması için tüm tarafların sükuneti koruması gerekiyor. Referandumun hukuksal olarak bağlayıcılığı yok ve IKYB'nin sürekli vurguladığı gibi halk oylamasının ardından otomatikman bağımsızlık ilanı da gelmiyor.

Barzani düzenlenen halk oylamasını bir kamuoyu araştırması şeklinde deklare edebilir. Bağdat, Ankara ve Tahran ise kullandıkları dil ve askeri açıdan bir an önce silahsızlanmalıdırlar. Onlar da düzenlenen referandumu ne ölçüde hukuksal bağlayıcılığı olmayan bir kamuoyu araştırması olarak algılarlarsa o kadar hayırlı olacaktır.

Zira gerçek olan şu ki, Irak Kürdistan Bölgesi referandumdan önce de bağımsızlık öğelerinin hepsini zaten taşıyordu: Özerk bir yönetimi, kendi askeri gücü, kendi okul kitapları var, sınırlarını ve kimin bu sınırlardan girip çıktığını kendi kontrol ediyor.

Belki şu anki gerilimli durum ancak bu yoldan yumuşatılabilir, bu girişim gerçek bir bağımsızlığın ve Kürtlerin kendi kaderlerini belirleme hakkının aleyhine olsa da. Ancak en geç Suriye'de barış görüşmeleri başlatıldığında Kürt meselesi zaten yeniden gündeme gelecektir. Bu mesele çözülmeden bölge sükunete kavuşamayacaktır.