Oda TV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, meslek hayatına dair notları anlattı. CNNTürk'te “Oradaydım” belgeselini yaptığı sıralarda, kanalın başında Taha Akyol'un bulunduğunu belirterek "Kanalımda Ahmet Kaya’yı, Yılmaz Güney’i görmek istemiyorum demişti. O zamanki Taha Akyol, şimdiki gibi düşünce ve ifade özgürlüğüne önem veren biri değildi” dedi.
Barış Pehlivan, Kısa Dalga Podcast'ten Kemal Göktaş'ın sorularını yanıtladı. Gündeme dair görüşlerini ifade eden Pehlivan, Oda TV'yi, Türkiye'de gazeteciliği, yeni kitabı Cendere'yi anlattı.
Meslek hayatına Leman bünyesinde yayımlanan “Kaçak” dergisinde kültür – sanat muhabiri olarak başlayan Pehlivan, sonrasında CNNTürk’te yayınlanan “Oradaydım” belgesine imza attı. Belgeselin yapımcısı, Soner Yalçın ve Cüneyt Özdemir’in ortak olduğu yapım şirketiydi. Pehlivan, belgeseli yaptıkları dönemde kanalın başında Taha Akyol’un olduğunu belirterek, “Kanalımda Ahmet Kaya’yı, Yılmaz Güney’i görmek istemiyorum demişti. Ahmet Kaya’nın Magazin Gazetecileri Derneği’nde linç edilme girişimi yaşadığı geceyle ilgili Gülten Kaya ile yaptığımız yayın, Akyol kanaldan ayrıldıktan sonra yayına girdi. O zamanki Taha Akyol, şimdiki gibi düşünce ve ifade özgürlüğüne önem veren biri değildi” dedi.
Pehlivan, "Herkese terörist derseniz kimse terörist olmaz. Terör kavramının içini boşaltıyorlar. Terör, korkutmak, yıldırmak, zarar vermek üzerindedir. İnsanlar sırf ağızlarını açtıkları için onlara terörist derseniz bundan çok fayda gören gerçekten terör örgütlerinin üyeleridir" diye konuştu.
"Oda TV’nin arkasında holdinglerin, televizyonlar yok" diyen Pehlivan, "Bir avuç insan, genç insan Türkiye’deki bütün güçlere karşı illegal yapılara karşı hukuksuzluklara karşı gerçeği kamuoyuna duyurma amacıyla çalışıyor. Reklam ajansları “Size reklam veremiyoruz” diyorlar. Sözde korkuyorlar" diyerek görüşlerini dile getirdi.
"Çok büyük bedeller ödedik"
Oda TV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Her gün siber saldırıya uğruyoruz. Düzenli olarak davalarla sınanıyoruz. Sadece benim hakkımda 50den fazla soruşturma ve dava var. Çok büyük bedeller ödedik. Üzerimizdeki baskıyı tahmin bile edemezsiniz. O yüzden şeffafız."
"Fethullahçı polisler eve flashdisk atıp kendileri buluyordu"
“Fethullahçı polisler, hakimler suçu oluşturmak için kumpas kurmak zorunda kalıyordu. İşi hukuka uydurmaya çalışıyorlardı. Bir kişi için ‘Ergenekon üyesi demek için dokümana ihtiyaç var’ diye bilgisayarlara doküman yüklüyorlardı. Eve flashdisk atıp kendileri buluyordu. Şimdi bir bakan çıkıp, ‘Şu filanca örgüt üyesi’ diyebiliyor. Bazı savcılar da sadece bir tweet üzerine sizi soruşturmaya konu edebiliyor."
“Dışarıdaki gazeteciler haklılığımızı kanıtladı”
"Oda TV gözaltıları Ergenekon soruşturmalarında kırılma noktaları yaratmıştı. O dönem anaakım medyada bize destek vardı. İkinci tutuklanmamızda ise anaakım medya destek çıkmadı ama aleyhimize haber de çıkmadı. Ölü taklidi… İki tutuklanmamızdaki ortak nokta Elif Ilgaz, Timur Soykan gibi gazetecilerin içinde olduğu Haberin Var mı İnisiyatifi’nden gazetecilerin bizi yalnız bırakmamasıydı.
Politik davalar gücünü kamuoyu desteğinden alır. Ben ve Barış Terkoğlu’nun iki davamızda hukuki dava değildi. Dışarıdaki gazeteciler, kamuoyuna bizim suçsuz olduğumuzu anlattılar ve haklılığımızı insanlara kanıtladılar. Savcılar ve hakimler inandıramadı insanları. Ya davaları bitirme yoluna gittiler ya kendilerini açıklamak zorunda hissetiler ya da tahliyeyi hızlandırmak zorunda kaldılar. Farklı görüşlerden çok fazla gazeteci var bu oluşumda."
“Hapiste olan insana tekme vurulmaz”
"Ahmet Altan hakkında ağır yazılar kaleme almış biriyim. O da benim cezaevine girme sürecinde ciddi desteklerde bulunan birisi. O hapse girdikten sonra Oda TV’de hapiste daha fazla kalması gerektiğine dair yazı bulamazsınız. Kızının, avukatlarının açıklamaları haber yapılır. Bir özgürlük kampanyasında en önde olmam ama benim devrimci bakış açıma hapiste olan insana vurulmaz. Özellikle yazı nedeniyle hapisteyse. Çıktıktan sonra mücadeleye devam ederiz, gözüyle bakarım. Ancak bundan önce de söylediğim gibi Ahmet Altan’a gazeteci diyen bana gazeteci demesin, nalbur desin daha iyi."
”Kelle koparma” mesajı
"Metastaz bizim bir virajdı. Cesaret isteyen bir kitaptı. Kitabı yazdıktan sonra adı sanı da belli olan bir Menzil müridi “Kellenizi koparmak bana nasip olacak” diye masaj atmıştı. Bunun gibi çok tehdit aldık. Hatta valilik çağrılı koruma vermişti. İkinci kez cezaevine girmemizden sonra kaldırdılar kararı. Metastaz’ın satışı 350 bine doğru gidiyor."
“Cendere daha sert bir kitap”
"Cendere’de ise yerleşen yeni tarikatların yeni hiziplerin devlete neler yaptığını fotoğrafladık. Daha sert bir kitap aslında. Bu da bana Barış Terkoğlu’na toplamda 158 yıl hapis istemi davasıyla geri döndü.”