T24- Radikal gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can, Diyarbakır’da geçtiğimiz hafta sonu yapılan Demokratik Özerklik Çalıştayı hakkında inceleme başlatılmasını ve devamında BDP'ye açılabilecek kapatma davasını sert bir dille eleştirdi. Can, ‘Onurlu Bir Barışa Evet Mitingi’ni düzenleme kurulu üyesi dokuz sanığın 10 ay hapis cezasına çarptırılmasına da "Kim bölücü?" diyerek tepki gösterdi.
Eyüp Can'ın köşesinde yayımlanan yazısı (22 Aralık 2010) şöyle:
Kim bölücü?
Terörü eleştirdiği için defalarca PKK'nın tehdit ettiği, BDP'nin mesafeli davrandığı sanayici, işadamı ve STK temsilcileri ceza alırsa...
Allah aşkına neye karşıyız?
Bölücülüğe mi bölücülüğün savunulmasına mı?
Sakın “Ne fark var” demeyin…
Çünkü esas bölücülük, bu ikisi arasındaki ayrımı görmeyip, her türlü fikir beyanını bölücülük kapsamına sokmaktır.
Bakın dün bununla ilgili çok çarpıcı iki örnek yaşandı.
***
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı; hafta sonu Diyarbakır’da aydınlar, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve BDP’li siyasetçilerin katılımıyla gerçekleşen Demokratik Özerklik Çalıştayı ile ilgili inceleme başlattı.
Ayrıca çalıştayı düzenleyen Demokratik Toplum Kongresi ile bir siyasi parti arasında (kastedilen BDP) ‘organik bir bağ var mı yok mu?’ ona bakacak.
Siyasi Partiler Yasası’na atıf yaptığı için herhalde arkasından da kapatma davası gelecek.
***
İki günlük çalıştaya katılmadım…
Ama önceki gün Radikal’in yürüttüğü Savaşma Konuş kampanyası kapsamında Diyarbakır’da toplantıya katılanlarla konuşma imkânı buldum. Tartışmaya açılan 17 sayfalık taslağı dikkatle okudum.
‘Demokratik özerklik’ gibi muğlak ‘özsavunma’ gibi askeri çağrışımlar içeren ifadeler şahsen beni de rahatsız etti.
Her ne kadar “Özsavunma boyutu toplumlar için sadece bir askeri savunma olgusu değildir” denmiş olsa da ‘demokratik özerklik’ talebiyle hedefin ‘Türkiye’yi bölmek değil ortak vatan duygusu yaratmak’ olduğu vurgulansa da taslak metnin içinde bayrak gibi mahalli sembollerden komün benzeri yapılanmalara, sosyalist ekonomiden ütopik ekolojiye bence realiteden kopuk onlarca öneri var.
***
Ama adı üstünde bu bir taslak…
Amerikalıların ‘food for thought’ dedikleri cinsten beyin fırtınası yapmak için masaya konmuş fikirler demeti.
Nitekim toplantıya katılan birçok konuşmacı bu demeti olumlu ve olumsuz yönleriyle eleştirmiş.
Yani ne katılımcılar ne de taslak metin bölünmeyi savunmuş.
Ama bakın buna rağmen savcılık harekete geçti…
***
Bu arada Başbakan’ın tabiriyle ‘velev ki savundu’ ne yapacağız?
Karşı fikirler sunmak yerine, şiddete başvurmadığı halde bölünmeyi savundu diye partileri kapatıp insanları hapse mi atacağız?
Maalesef yamalı bohçaya dönen mevcut anayasa ile bu soruya olumlu cevap vermek mümkün değil.
Gerçek anlamda
ifade hürriyeti yok
Çünkü Türkiye’de hâlâ gerçek anlamda bir ifade hürriyeti yok.
Dün Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin aldığı bir karar, bırakın bölücülüğü savunmayı ‘Onurlu Bir Barışa Evet Mitingi’ne katıldığı için aralarında Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Galip Ensarioğlu ile GÜNSİAD Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu’nun da bulunduğu miting düzenleme kurulu üyesi dokuz sanığı 10 ay hapis cezasına çarptırdı.
***
Neden?
Mitingde çalınan Kürtçe şarkı, konuşma ve sloganlardan dolayı.
Esas ilginç olan şu:
Mahkeme, mitingi düzenleyenlerin PKK ile hiçbir alakası olmadığını kabul ettiği halde çalınan Kürtçe şarkılar ve mitingde atılan bazı sloganlardan dolayı terör örgütü propagandası yapıldığına kanaat getirmiş.
Peki kim bu dokuz sanık?
Terörü eleştirdiği için defalarca PKK tarafından tehdit edilen, BDP’nin bile mesafeli davrandığı sanayici, işadamı ve STK temsilcileri.
Suçları ne?
‘Onurlu Bir Barışa Evet Mitingi’ düzenlemek.
Allah aşkına söyleyin kim bölücü?