Banu Güven
Mutfağında, TL'nin de değer kaybıyla artık asgari ücretin neredeyse 7 katı değerinde bir musluğu olan Emine Erdoğan, halka israftan kaçınmasını salık vermiş, "Porsiyonları küçültün" demişti. Ekonominin gidişatından birinci derecede sorumlu olan eşi beyefendi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, hafta içi Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği Konferansı'nı fırsat bilip, halka Bakara Suresi'nden bir ayetle, sabır telkin etti, "Bizler Müslümanlar olarak, dünya hayatını bir imtihan vesilesi olarak gören insanlarız. Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de muhakkak sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz. Sabredenlere müjdele buyurmaktadır" dedi. Erdoğan'ın ayet yoluyla yaptığı telkin, mübarek Cuma günü epey tepkiye neden oldu ve herhalde bu nedenle Cumhurbaşkanı'nın her adımını en küçük detayına kadar aktaran İletişim Başkanlığı'nın sitesindeki konuşma metninde yer almadı.
Erdoğan'ın konuşmasından iki gün sonra öğrenciler "Barınamıyoruz," işçiler ve memurlar "Geçinemiyoruz" diye yollarda ve sokaklardaydı. Öğrencilerin neden "Barınamıyoruz" dediğini hâlâ bilmeyen varsa. Bu ekonomik koşullarda maddi yönden desteğe ihtiyaç olan üniversite öğrencilerine verilen aylık burs 650 TL. Burs miktarı 2021'de yüksek lisans öğrencileri için 1500 TL, doktora öğrencileri için de 1950 TL idi. Bu paralara bırakın barınmayı, insanın karnını doyurması bile imkânsız. Ama Türkiye'de olunca, bu durumu protesto etmek, hatta protestonun haberini yapmak da imkânsız olabiliyor. Otobüslerle Ankara'ya giden Barınamıyoruz Hareketi'nden öğrenciler, polisler tarafından şiddetle kucaklandılar. Twitter hesaplarında okuduğum kadarıyla onlarca genç gözaltına alınmış, aralarından birinin de kolu kırılmıştı. İş bununla bitmedi, "Barınamıyoruz" diyen gençlerin gözaltına alınışını belgeleyen gazeteciler Nebiye Arı, Yağmur Kaya ve Hilal Işık da gözaltına alındı. Polisin gazetecileri sarayın İletişim Başkanlığı'nın verdiği turkuaz renkteki resmi basın kartları olmadığı için gazeteciden saymadığını, hatta azarladığını da ekleyelim.
Öğrencileri tarikat yurduna mahkum etmek
Burada bir parantez açıp, memleketteki yurt eksiğinden de söz edelim. AKP iktidarı vakıfları eliyle New York'ta yurt yaptırmayı biliyor, ama kendi ülkesinde öğrencilere kalabilecekleri yeterli ve güvenilir yurt imkânı sunmuyor. Son olarak Antalya'da yasal olmayan ama iktidara yakın çevrelere ait olan ALİM-Der yurdunda yaşanan korkunç cinayeti hatırlayın. İnsanlar çocuklarını doğru düzgün yurt olmayınca işte buralara emanet ediyorlar. Mehmet Sami Tuğrul gibi gencecik çocuklar, barınmak üzere girdikleri, ama kimin girip çıktığı belli olmayan, izbe bir binada, hasta bir ruh tarafından hayattan koparılabiliyorlar. Aladağ'daki küçük çocukların can verdiği özel yurt yangınını hatırlayın. Sonra Mehmet Sami Tuğrul'un can verdiği binayı internetten arayıp bulun. Yurtların kontrolsüzlüğüne dair bir şey değişmediğini göreceksiniz. Tarikatlara kanunlara aykırı yurt işletmek serbest, ama "Barınamıyoruz" diyen öğrencilere barışçıl eylem yapmak yasak. İçişleri Bakanlığı Antalya'daki tarikat yurdu cinayetine dair bir açıklama yağmıyor, ama barınma sorununa dikkat çeken öğrencilere anında "marjinal gruplar" damgasını yapıştırıveriyor.
Temel haklardan olan barınma ve yaşam hakkı, bu düzende böyle güme gidebiliyor işte, ama öğrencilerin barınma sorununu 20 yıldır çözmeyen Cumhurbaşkanı "Sabredin" diyor, "Bu bir imtihan."
Erdoğan'ın bu telkininin ardından işçi ve memurlar da "Geçinemiyoruz" diye eylemdeydi. 2021'i, 2 bin 825 TL gibi bir asgari ücretle kapatmak zorunda kalan ve 2022'de maaşlarına gerçek kayıplarını telafi edecek bir zam isteyen emekçilerden söz ediyoruz. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (DİSK) asgari ücret talebi net, 5 bin 200 TL.
Erdoğan bu koşullarda "Sabredin" diyor. Haklı, 2023'teki seçimlere az kaldı.