Ekonomi

Bankerlerin gövde gösterisi

Davos'taki Dünya Ekonomi Forumu'ndan rekabet gücü yüksek ülkeleri sevindirecek haberler geliyor. Bankalar sıkı düzenlemelerden rahatsız.

23 Ocak 2014 18:38


Amerikan Merkez Bankası'nın (FED) krizle mücadele programını sonlandırmaya hazırlanması Almanya'ya da yarayacak. Son derece gevşek para politikasının terk edilip varlık alımlarının azaltılmasından Amerikan ve Alman ekonomilerinin yarar sağlayacağını gösteren anket Davos'taki Dünya Ekonomi Forumu'nda kamuoyuna tanıtıldı.

Özel bir danışmanlık şirketinin karar merciindeki 1064 aktöre danışarak hazırladığı ankete göre Amerikan para politikasının değişmesi küresel para akışının da yönünü değiştirecek ve yatırım sermayesi rekabet gücü yüksek ülkeleri tercih edecek. Yabancı sermaye yatırımlarına muhtaç olan ya da ekonomik geri kalmışlığı atlatamayan ülkeleri ise zor bir dönem bekliyor. Kaybedecek olanlar arasındaki ilk sırayı İspanya alıyor. İşsizliği azaltamayan İspanya finans sermayesinin güvenini kazanamadı. Genç sanayi ülkelerinden Endonezya, Brezilya, Güney Afrika, Polonya ve Türkiye'ye de, ‘FED'in yeni para politikasının kaybedenleri' gözüyle bakılıyor. Yabancı sermayeye ihtiyacı olmayan ve ekonomisi kendi ayakları üzerinde durabilen Çin ve Rusya ise para musluklarının kısılmasından etkilenmeyecek.

Finans akışına küresel çapta yön veren büyük bankalar bu yılki Dünya Ekonomik Forumu'na her zamankinden fazla ilgi gösteriyor. Kriz yıllarının geride bırakılmasından sonra finans piyasalarının istikrara kavuşup kavuşamadığı Davos'ta enine boyuna tartışılıyor.

Denetleme ve düzenleme aşırı mı?

Dünyanın en büyük bankalarından HSBC'nin yönetim kurulu başkanı Douglas Flint, sermaye ve likidite artışına ilave olarak düzenleme kurallarıyla stres testlerinin sertleştirilmesinin piyasaya istikrar kazandırdığını söylüyor. Flint'e göre, ‘Nükleer endüstri dışında, bütün piyasayı çökertebilecek üzücü bir hadiseye karşı bu kadar ayrıntılı plan hazırlaması istenen başka bir branş bulunmuyor.'

Stanford Üniversitesi öğretim üyesi Anat Admati Flint ve diğer bankerlerin finans krizini doğal felakete benzetmelerini neden doğru bulmadığını “Bu benzetmeyi hiç uygun bulmuyorum. Başımıza gelen afet değildi. Finans krizlerine insanlar yol açar ve krizlerin sorumlusu da çoktur” sözleriyle açıklıyor.

Admati finans krizini, sisli havada aşırı yükle yol alan bir kamyonun evlerin bulunduğu bir sokakta ağır kaza yapıp patlamalara yol açmasına benzetiyor. Bayan Profesör, ‘kazadan sonra azami sürat saatte on kilometre kadar azaltıldı, o kadar' diyor.

‘Tercih toplumun'

Barclays bankasının yönetim kurulu başkanı Antony Jenkins'in bu görüşe katılmaması normal.

Finans sisteminin artık 2008'dekinden çok daha güvenli olduğunu belirten Jenkins, sistemin daha da güvenli kılınması gerektiğini ve topluma da, demokratik bir süreçle güvenlik ile verimlilik arasındaki dengeyi bulma görevinin düştüğünü, söylüyor.

İngiliz banker, randıman ya da verimlilikten söz ederken, güvenlik şartları ağırlaştırıldığı ölçüde bankaların daha az kredi kullandıracağını, dolayısıyla da ekonominin olumsuz etkileneceğini kastediyor. Anat Admati ise eski FED Başkanı Paul Volcker'in bu tezi saçma bulduğunu hatırlatıyor. Ama bankalar taleplerini hükümetlere kabul ettirmekte zorlanmıyor. Nitekim Avrupa bankalarının Amerikalı rakipleri karşısında dezavantajlı duruma düşmemesi için ay ortalarında borçlanma üst sınırı yeniden yükseltilmişti. Profesör Admati asıl problemin bankaların ödenmiş sermaye eksiği olduğunu söylüyor.

Profesör Admati başka hiçbir branşın ucuz paraya bankalar kadar kolay ulaşamadığını, öz sermayenin toplam işlem hacminin tek haneli yüzdesinde bırakılmasının sağlıklı olmayacağını ve aksi takdirde sadece o bankanın değil, herkesin risk altına gireceğini anlatıyor.

Banker uslanmaya niyetli değil

Öz sermaye payı düşük olduğunda sistemdeki en küçük arıza bile bankaların temerrüde düşmesine yetiyor. Finans krizlerinde fatura vergi mükellefine ödetiliyor. Anat Admati özel gayrı menkul satışında olduğu gibi bankaların da en az yüzde 20 ila yüzde 30 oranında ‘peşinat' tutması gerektiğini belirtiyor. Ama bu orana ulaşılması hayal. Önümüzdeki yıllarda öz sermaye payının yüzde 2'den yüzde 7'ye çıkarılması planlanıyor.

Bankaların riskli işlemlerle girdiği zararın o bankayla hiçbir işi olmayan vergi mükellefine değil de hissedarlarına ödetilmesine HSBC yönetim kurulu başkanı Douglas Flint'in karşı çıkması da kimseyi şaşırtmıyor. Flint'in tehdit kokan sözleri şöyle: “Siyasi otorite, ‘bundan böyle vergi mükellefi bankalara kefil olmayacak' derse bu baştan çıkartıcı bir açıklama olur. Ama cümleyi şöyle tamamlamak gerekir: Vergi mükellefi kefil olmayacak, çünkü bedel onun emekliliğinden ve tasarruf hesabından kesilecek.”