Eski Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan ve eski Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yardımcısı Yasemin Çongar ve Yıldıray Oğur, 'Balyoz darbe planı' haberleri için 52 yıl 6 aya kadar hapis istemiyle yargılandıkları davada bugün hâkim karşısına çıktı. 7 saat süren duruşma, 23 Kasım'a ertelenirken, Mehmet Baransu'nun duruşmaya hazırlanması için cezaevinde gerekli şartların temin edilmesi talebi kabul edildi. Mehmet Baransu, savunmasında "Tutuklu muyum, esir miyim belli değil. Silivri'de emanete konulmuş eşya mıyım belli değil. Mahkemenizin bu durumu kesinleştirmesini talep ediyorum" dedi. Ahmet Altan da savunmasında, "Balyoz' gerçek bir darbe planıdır. O haber bugün elime geçse yine yazarım. 15 Temmuz'da yaşananlara ve sıkıyönetimin nasıl ilan edildiğine bakın" diye konuştu. Çongar savunmasında "Bavul, Mehmet Baransu tarafından gazeteye getirildiği gün ben orada değildim, dolayısıyla belgelerin asıllarının içinde yer aldığı söylenen bavulu hiç görmedim, o bavulla aynı mekânda hiç bulunmadım. Bu davanın konusu olan Egemen Harekât Planı o bavuldaki belgeler arasında mıydı değil miydi bilmiyorum" dedi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Faruk Söker, belgelerin yayımlandığı dönemin Taraf gazetesi sorumlularının da aralarında bulunduğu 5 kişiyle ilgili 276 sayfalık iddianame hazırlamıştı. İddianamede Mehmet Baransu ile Tuncay Opçin için de 75 yıla kadar hapis isteniyor. Opçin yurt dışında bulunduğu için duruşmaya katılmadı.
Balyoz davasında yargılanıp beraat eden ve bu davanın şikayetçisi olan Emekli Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok, Emekli Albay Hakan Büyük, Emekli Orgeneral Çetin Doğan, Emekli Koramiral Kadir Sağdıç, Emekli Tümgeneral Ahmet Bertan Nogaylaroğlu ve Albay Nedim Ulusan’ı avukatları Hüseyin Ersöz temsil etti. Belçika, İtalya, İsviçre, İsveç, Danimarka, Almanya konsolosluklarından temsilciler, Avrupa Gazeteciler Federasyonu, Uluslararası PEN, Norveç Gazeteciler Birliği temsilciler ile CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, gazeteci Perihan Mağden de duruşmaya izleyici olarak katıldı. Duruşmada, 276 sayfalık iddianemenin özeti okundu.
"Bizim okuduğumuz iddianame ile
şu an okunan çok farklı"
Ahmet Altan:
Erdoğan gibi siz de şoke olacaksınız
Altan savunmasında da, "O belgelerin doğru olduğuna inandım ve o belgeleri bastım. Balyozsa konumuz gelin konuşalım, tapeleri dökelim. Orada bir hazırlık var mı yok mu görelim. Erdoğan gibi siz de şoke olacaksınız.
Mehmet Baransu: 15 Temmuz'un
Balyoz'la arasında fark yok
Davanın tutuklu sanığı Mehmet Baransu, savunmasında, "Balyoz, gerçek bir darbe planıdır. 15 Temmuz'da yaşananlara ve sıkıyönetimin nasıl ilan edildiğine bakın. Balyoz'la arasında en ufak farklılık varsa gelin yüzüme tükürün'' ifadelerini kullandı. Baransu, "kendisine resmi olarak gönderilen iddianame ile huzurda okunan iddianame arasında farklılıklar olduğunu" belirterek, "Hükümeti yıkmaya dönük hiçbir kısımı okumadım. Fakat huzurda okunan iddianamede bunları duydum" dedi. "İntikam için yargılanıyorum" diyen Baransu, "Askeri vesayeti bitirdik diyorlar. Ahmet Altan, Yasemin Çongar ve ben olmasaydım nah bitirirdiniz" ifadesini kullandı.
Konsolosluk temsilcileri duruşmayı takip etti
Suçlamalar neler?
İddianamede, soruşturma konusunun, İstanbul 1. Ordu Karargahı'nda "çok gizli, gizli" ibareleri ile yüksek güvenlikli kozmik odalarda korunması gereken, "devletin güvenliğine iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belge veya vesikaların kısmen veya tamamen yok edilmesi, imha edilmesi, çalınması, bulundukları yerden gizlice alınması, temin edilmesi, açıklanması" suçlamalarının olduğu belirtilerek, Tuncay Opçin'in 'Paralel Yapı' yöneticisi, Mehmet Baransu'nun ise örgütün üyesi olduğu yönünde kamu davasının açılmasını gerektirecek nitelikte ciddi deliller bulunduğu öne sürülüyor.
Opçin ve Baransu'nun, temin ettikleri belge ve vesikaların, Ahmet Altan, Yasemin Çongar, ve Yıldıray Oğur aracılığıyla Taraf gazetesinde yayımlanmasını sağladıkları ve 'Paralel Yapı'da yapılandıkları ileri sürülen iddianamede, Altan, Çongar ve Oğur'un, bu yapıyla bağlantılı olmadıkları vurgulanıyor.
Duruşmadan notlar...
- Duruşmaya, 276 sayfalık iddianamenin okunması ile başlandı.
- İddianamede Yasemin Çongar'ın Tuncay Opçin ile gizli belgeler için 5-6 kez görüştüğü iddia ediliyor.
- Avukat Veysel Ok: Bize verilen iddianame ile burada okunan iddianame farklı. Yasemin Çongar'ın Tuncay Opçin ile görüştüğü yönünde hiçbir ifade veya savcılık beyanı yok. Müvekkilim Çongar'ın hayatı boyunca Tuncay Opçin'le karşılaşma ihtimali yok.
- İtirazlar doğrultusunda duruşmanın sesli ve görüntülü olarak kaydedilmesine karar verildi.
- Mehmet Baransu: Ben bu iddianamenin hiçbir yerinde hükümeti yıkmaya yönelik bir faaliyet içerisinde olduğumu okumadım ama burada okunan özette hükümeti yıkmaya yönelik faaliyet içerisinde bulunduğum söylendi. Bu iddianamede 1000'e yakın yanlış bilgi var. İddianamenin hiçbir ekini göndermediniz. Haftada bir gün 20 dakika avukatla görüşme süresi verdiniz. Hakkımda 70 dava var. Bir saniyede bir davayı görüşmem lazım.
- Balyoz davası sanıkları Hakan Büyük, Kadir Sağdıç ve Ahmet Zeki Üçok davaya müdahil olmayı talep etti.
- Baransu: 15 Temmuz'da olanlar benim yayınladığım 'Balyoz Darbe Planı' ses kayıtlarında var. Açın dinleyin. Çetin Doğan'ın ses kayıtlarını dinleyin. Balyoz darbe planı benim bugün yine elime geçse yine yayınlarım. Egemen harekatından siz konuşmuyorsunuz darbeyi konuşuyorsunuz.
- Avukat Veysel Ok: İddianamenin bir yerinde "Sanık Can Dündar" diye başlıyor.
- Saat 14.00'e kadar duruşmaya ara verildi.
- Yasemin Çongar'ın savunmasının tam metni:
"Sayın Yargıç,
Ben kırk dokuz yaşındayım. Kitap çevirmeye, yazı yazmaya, haber yapmaya on yedi yaşında başladım. On dokuz yaşından itibaren de çeviri, haber ve yazılarım nedeniyle çeşitli defalar farklı mahkemelerce yargılandım. Bu davaların hepsinde beraat ettim. Bu davaların hepsinde, suçlanan kitabı, haberi ya da yazıyı ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü kapsamında savundum; dava konusu metinlerde iddia edilen suçun işlenmediğini, metinlerin kendisini, yani yaptığım gazeteciliği, yazarlığı, çevirmenliği savunarak mahkemeye kanıtladım.
Otuz yıldır ilk kez bugün yazdığım, yayınladığım bir metinden dolayı değil, hiçbir şekilde yapmadığım işleriyaptığım iddiasıyla yargılanıyorum. Adını ilk kez bir buçuk yıl önce, bu dava öncesindeki soruşturmada ifade verirken savcıdan duyduğum bir metinle, bir belgeyle ilgili olarak beni yargılıyorsunuz. Değil iddianamenin savladığı gibi ‘’temin etmek, açıklamak, yok etmek’’hiçbir zaman görmediğim, yani gözümün üzerine hiç değmediği; hiçbir zaman dokunmadığım yani elimin üzerine hiç değmediği bir belgeyle ilgili yargılanıyorum. İçeriğini, iddia olunan suçların işlendiği tarihte asla bilmediğim, bugün de toplam bir cümleye sığdırabileceğim kadar az bildiğim bir belgeyle ilgili olarak yargılıyorsunuz beni.
Uzun bir savunma yapmak isterdim ama hakikaten bu laf kalabalığı olur, mahkemenin değerli zamanını çalmak olur. Savunmamın esası, üzerime atılı suçlarla ilgili söyleyebileceğim şeyler kısa ve net.
Sayın Yargıç,
Yunanistan’a karşı bir harekât planı olduğu iddia edilenve yenisi yapıldığından 18 Aralık 2008 tarihinde imha edildiği Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’nca ifade edilen Egemen Harekât Planı adlı belgeyi, 2010 yılındatemin etmedim, temin edilmesine aracı olmadım, temin edilmesini teşvik etmedim, bu belgeyi açıklamadım, saklamadım, tahrip ya da yok etmedim. Ben Egemen Harekât Planı’nı hiçbir zaman görmedim, dokunmadım, incelemedim. Adını ve içeriğini bu dava öncesinde savcılığa ifade verdiğim güne kadar bilmiyordum.
Sayın Yargıç,
Kabul ettiğiniz iddianame uzun ve ayrıntılı ancak Can Dündar’dan bu davanın sanığı olarak söz edecek kadar, yani başka bir iddianameden kopyalandığını ele verecek kadar da özensiz hazırlanmış. İddianameyi yazan savcı,2010’da Taraf gazetesinin yönetiminde olan bizleri, içeriği itibariyle bu davayla hiç ilgisi olmayan başka bir davanın iddianamesini kopyalayarak suçlamaya çalışıyor. Bizleri ‘’devletin gizli kalması gereken bir belgesini’’ temin etmekle, açıklamakla, imha etmekle özensizce suçlayıp, bu suçlara ilişkin delil yokluğuna aldırmaksızınelli yıldan fazla hapsetmek istiyor.
2010’da Taraf gazetesi Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki bir grubun 2003 yılında bir darbe hazırlığı içinde olduğunu düşündüren belgelere dayalı haberler yaptı. O haberlerin esas aldığı belgeler, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde yapılmaması gereken bir faaliyete, seçimle işbaşına gelmiş olan AK Parti hükümetinin devrilmesi için zemin oluşturarak yerine atanmış bir mutabakat hükümetinin kurulmasına dönük hazırlıklara işaret ediyordu. Biz, bir askerî darbe planı yapıldığını düşündüren bu metinlerindevlet sırrı niteliği taşıyamayacağı bilinciyle, kamuoyunun bilgilenme hakkı ve gazetecilik faaliyeti kapsamında yayımlanmasına karar verdik. Ancak o yayınların bu davayla bir ilgisi yok.
Aynı şekilde, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ülke savunmasına dönük bir harekât planının, yani bugün bu davada söz konusu edilen, 2008’de Genelkurmay’ca imha edildiği de yine iddianamede yer alan Egemen Harekât Planı’nın da Taraf gazetesinin bundan altı yıl sekiz ay önce yaptığı yayınlarla hiçbir ilgisi yok.
Sayın Yargıç,
Gazeteci Mehmet Baransu Ocak 2010’da Türk Silahlı Kuvvetleri içinde bir grubun yedi yıl önce darbe hazırlığı yaptığını düşündüren belgelere ulaştığını benim de o dönem mensubu olduğum gazete yönetimine haber verdi. Gazetenin o dönemki yayın yönetmeni Ahmet Altan ‘’Belgeleri getir, bakalım’’ dedi.
Mehmet Baransu bize gördüğü belgelerden söz ederken, Egemen Harekât Planı’ndan, Yunanistan’a ya da herhangi bir ülkeye karşı herhangi bir savaş ya da savunma planından bahsetmedi. Muhabir olarak kendisinin, gazete yönetimi olarak da bizlerin ilgisi askerî darbe planıyla sınırlıydı; savaş planlarını almak ya da yayımlamak hiçbir zaman Baransu tarafından gündeme getirilmedi, biz de böyle bir ihtimalin üzerinde bile durmadık.
Ben Baransu’nun gazeteye getirdiği CD ve DVD formatındaki belgeleri, o belgeler arasında yer alan darbe planı hazırlığına ilişkin metinler elektronik ortamdan kâğıt üzerine aktarıldıktan sonra gördüm. CD ve DVD’ler üzerinde bizzat inceleme yapmadım. Darbe hazırlığını düşündüren planları kâğıt çıktılar üzerinden okudum. O çıktılarda Egemen Harekât Planı olarak adlandırılan savaş planına ilişkin hiçbir şey yoktu.
Tekrar söylemekte yarar var; söz konusu plan, Taraf gazetesinde hiçbir zaman yayımlanmadı. Bu konuda, iddianamede yer alan bilirkişi raporu ve Anayasa Mahkemesi’nin 17 Mayıs 2016 tarihli kararı delildir: Devlet sırrı ve gizlilik kapsamına giren belgeler Taraf gazetesinde yayımlanmamıştır.
Taraf’taki darbe planı haberleri sonrasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın olaya el koyması üzerine, Mehmet Baransu habere kaynaklık eden metinleri ve diğer bazı belgeleri haber kaynağından aldığı bavul içinde tutanakla savcılığa teslim etti. Gazete yönetiminin bavulun içeriğine dokunulmaması konusunda kesin bir kararı vardı; bunu biliyorum. Ancak bavul, Mehmet Baransu tarafından gazeteye getirildiği gün ben orada değildim, dolayısıyla belgelerin asıllarının içinde yer aldığı söylenen bavulu hiç görmedim, o bavulla aynı mekânda hiç bulunmadım. Bu davanın konusu olan Egemen Harekât Planı o bavuldaki belgeler arasında mıydı değil miydi bilmiyorum.
Sayın Yargıç,
Takdir edersiniz ki, görmediğim, dokunmadığım belgeleri imha etmiş olamam. Kaldı ki o dönem Taraf gazetesinin darbe konulu haberlerine kaynaklık edenhiçbir belgeyi yırtmak, yakmak ya da kâğıt öğütücüden geçirmek gibi bir eyleme katılmadım. Taraf gazetesinde herhangi birinin böyle bir iş yaptığını duymadım, tanık olmadım.
Türk Ceza Yasası’nın 326’ncı, 327’inci ve 329’uncu maddelerinde tanımlanan suçların maddi ögeleri benim açımdan, ve inanıyorum ki diğer sanıklar açısından da,oluşmamıştır. Devlet sırrı niteliği taşıyan belgelerin kısmen ya da tamamen yok edilmesi, tahrip edilmesi, hileyle alınması, çalınması, bu belgelerin yayınlanması, içeriğinin açıklanması söz konusu değildir.
Balyoz haberlerinden mağdur olmuşlar varsa özür dilerim; haklarını helal etsinler. Kötü gazetecilik 52 yılla yargılanmamalı.
Hakkımdaki suçlamaların hiçbirini kabul etmiyor, davanın düşürülmesini talep ediyorum."
- Ahmet Altan savunması öncesi şunları söyledi:
"Ne yazık ki bu dava hukukun hak ettiği özenle başlamadı. İki iddianameli dava olmaz. Başka bir dosyadan alınmış, alındığı gizlenmemiş, öyle gizlenmemiş ki söz konusu davanın sanığının adı kalmış. İşlendiği söylenen suçlar fazla, özensizlik fazla. Başka iddianameden alınmış parçalarla yargılanıyoruz. Özellikle özete değinmek istiyorum. Üçüncü bir iddianame gibiydi. FETÖ ile altı yıl öncesinin haberlerinin ne alakası var?"
- Ahmet Altan'ın savunması:
Müşteki avukatı Hüseyin Ersöz: Genel yayın yönetmeni olarak 20 Ocak 2016'da belgeleri yayınladınız. 22 Ocak 2016'da Youtube'a yüklenmiş. Bunların kimin tarafından yüklendiğini biliyor musunuz?
Ahmet Altan: Heyete sormak istiyorum Balyoz'dan mı yargılanıyorum? Sayın avukat herhangi bir soru sorabilir mi yoksa soruları dava kapsamında mı sorulabilir?
Hâkim: Ahmet Bey cevap vermek zorunda değilsiniz
Ahmet Altan: Bilmeme olanak var mı bunu?
Bakın ben o gazetenin genel yayın yönetmeniyim. Bir belge gelirse bilgi işlemciler çıkartır. Yayın yönetmeni, yayın yönetmeni yardımcısı, yazı işleri müdürü bununla uğraşmaz. Biz o belgeler doğruysa inceleriz. Neyden yargılandığımızı bilmiyorum ama sorduğunuz her şeyi anlatacağım
Belgeler varsa getir dedim. Baransu zannediyorum 4 CD getirdi onları bilgi işleme gönderdik. Geldi, okuduk. Korkunç şeyler. Bir kere şunu söyleyeyim bu seminer yapılırken bu senaryonun oynanması Genelkurmay tarafından yasaklanmıştı. Çetin Doğan ve ekibi emirlere itaatsizlik ederek bu Balyoz planını oynadılar. Eğer mahkemede bunların gerçek olduğunun konuşmalarını dinlerseniz, Erdoğan, "Konuşmaları dinledim, şoke oldum" demişti. Konuşmaları dinledim ve onlar da mahkemede kabul edildiler. Balyozsa konumuz gelin konuşalım, tapeleri dökelim. O generallerin neler söylediklerini duyalım.
Hâkim: Kaynağını sordunuz mu?
GYY döneminde hiçbir muhabirime kaynağını sormadım. Baransu'ya da sormadım. Benim için mühim olan belgedir. O belgelerin doğru olduğuna inandım ve o belgeleri bastım. Yargılanacak olan buysa konuşmaları dinleyin. Orada bir hazırlık var mı yok mu görelim. Erdoğan gibi siz de şoke olacaksınız. İstanbul'a nasıl ineceklerini anlatıyorlar, konumuz Balyoz değilse bunları konuşmanın anlamı yok. Hiç görmediğim egemen planından mı yargılanıyorum, darbe planlarını bastığım için mi yargılanıyorum. Neden yargılanıyorum? Bunun cevabını da öğrenmek isterim açıkçası.
Müşteki avukatı: Ahmet Altan'ın "Neden yargılanıyorum" demesi bana Tuncay Özkan'ın haykırışlarını hatırlattı. Konumuz dışı ama kendisi bu konuda kalemini oynatmadı.
- Savcı, Mehmet Baransu'nun tutukluluk halinin devamını istedi.
- Mehmet Baransu:
"Benimle ilgili açılan davalarda avukatlarımın bir kısmı tutuklandı, bir kısmı davadan çekildi. Haftada bir gün, o da 25 dakika avukatımla görüşüyorum. Burada adil yargılama yapıyoruz. 70 davanın her birini herhalde 15 saniyede avukatıma anlatmam gerekiyor. Kendimi savunabilmem için iddianamelere çalışmam gerekiyor. Delil deniliyor ama bu delilleri göremiyorum. Tutuklu muyum, esir miyim belli değil. Silivri'de emanete konulmuş eşya mıyım belli değil. Mahkemenizin bu durumu kesinleştirmesini talep ediyorum."
Gölcük Donanma Komutanlığındaki belgeleri kim dışarıya sızdırdıysa gidip ona sorun bu belgeleri. Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesinin bu konuyla ilgili verdiği karar var. Bakın 15 Temmuz'daki hain darbe girişimine. 15 Temmuz'da AKOM'a, Türk Telekom'a, TRT'ye, İstanbul Büyükşehir Belediyesine, CNN Türk'e gidildi mi Bir de 'Balyoz Darbe Planı'na bakın. Aynısı. Orada hepsi yazılıyor. Çetin Doğan'ın ses kayıtlarında bütün bunlar var. 'Balyoz' gerçek bir darbe planıdır. O haber bugün elime geçse yine yazarım. 15 Temmuz'da yaşananlara ve sıkıyönetimin nasıl ilan edildiğine bakın. Balyoz'la arasında en ufak farklılık varsa gelin yüzüme tükürün. Gölcük Donanma Komutanlığındaki belgeleri kimin sızdırdığını soruyorlar. Gidin, komutanlığa sorun. Ses kayıtlarından haberi olduğu yönünde demeçler verenlere sorun."
"İntikam için yargılanıyorum. MİT TIR'larını durduran generalin haberini yaptım ben, hükümet adam akıllı iş yapsaydı albaydı o zaman, yakalanırdı. Bu nasıl terör örgütü üyeliği? Terör örgütü üyesiysem neden terör örgütünü ele vereyim? Eşim arıyor muta nikâhı yapmışsın diyor. Ne muta nikâhı ya kiminle yapmışım? Kim yazıyor bunları? Askeri vesayeti bitirdik diyorlar. Ahmet Altan, Yasemin Çongar ve ben olmasaydım nah bitirirdiniz.”
Esra Konur ‘FETÖ'den aldığı parayla kendine ev aldı, araba aldı’ demiş. Baban gönderdi baban! Türkiye'nin en çok okunan yazarlarından biriydim, babasına para gönderdim, iş kurdu. Daha sonra paranın üçte birini bana verdi. 210 bin lira, kayıtları çıkarılsın. 18 aydır tutukluyum, konuşamıyorum.
Tahliyemi talep ediyorum ve makul bir süre istiyorum. Bir sürü davam var, avukatımla görüşme sürem belli. Avukatıma not veremiyorum, not alamıyorum. İkinci duruşma için makul süre talep ediyorum. Bir sürü davam var. Ekim'de Mersin'de var. Bir gidiyorsunuz 15 gün sürüyor. Bir de not yazarsanız ekleri inceleyebilmem için, bilgisayar odası kurdular, sizin not yazmazsanız olmuyor.
Ayrıca 12. Aile Mahkemesi'nden boşanma protokolümüzü ve Esra Konur'un babasının Garanti hesabının incelenmesini istiyorum.
- Yıldıray Oğur'un savunması:
"İki yıl gazetede politika servisinde editörlük yaptıktan sonra yazı işleri toplantılarına günlük olarak katıldım. Muhabir mehmet baransu bir bavulla değil 3 CD ve bir DVD ile geldi. Bir özet de mevcuttu. Seminerde balyoz darbe planı konuşuluyordu. Bu iddiayı yani balyoz darbe planı olduğunu tamamladığını düşündük.
Seminerdeki senaryoya göre Çetin Doğan'ın sesinden sıkı yönetim ilan edileceği, hükümet programı milli mutabakat olarak adlandırılıyordu. Bunun bir savaş oyunu olduğunu düşünmemiz mümkün değildi. Ses kayıtlarında Türkiye'nin siyasi ortamı ve gerçek kişilerden bahsediliyordu.
Artniyetli olmamıza gerek yoktu, Türkiye'de 9 darbe girişimi olmuştu. 3 saatlik inceleme sonucunda baskı saatlerine yakın yetiştirdik. Muhabir arkadaşın bu kadar kritik bir habere tek başına imza atmak istemediğini öğrendik. Bunun üzerine yasemin hanımla imzamıza attık. Haberin kime ait olduğunu tüm Türkiye biliyor. Ortak olmaktan çok dayanışma amaçlıydı.
Kafamı karıştıran ilk yalanlama TGB'den geldi. Muhabir arkadaşımızı aradık, hastanedeydi. Tuncay Opçin'i aradık, kahve dünyasına geldi. Türk Gençlik Birliği birliği değildi bahsedilen örgüt. Bu yalanlamaya küçük bir yer verdik. Ertesi gün zaten tüm gazetelerin manşetindeydi. Belgelerin otantik yüzlerine kriminal labaratuvar, emniyet mensupları ve ar
Zaten haberin çıkmasından iki gün sonra "Siz zannediyor musunuz ki biz bunları bilmiyorduk" diyen başbakan zaten haberimizi teyit etmiş oldu.
Bu olaylardan sonra Mehmet Baransu'nun bavulu getirdiğini biliyoruz. Ben her gün yaptığımı yapıp bir haberin yazılmasına yardım ettim, yöneticilerimin isteği üzerine haberin altına imzamı attım. Taraf, Baransu'nun haberleriyle adını duyurdu. Baransu, 2009 yılında askere gitmesiyle onun haber kaynağıyla (Tuncay Opçin) birkaç kez buluştum. Ancak bu buluşmalar Balyoz haberlerinden önceydi. Onunla buluştuğumuzu tüm yöneticiler biliyordu. Hakkımdaki suçlamaları reddediyorum. Benzer birçok haber kaynağından kurulan ilişkilerden farksızdır. Tuncay Opçin ile Mehmet Baransu'nun ifadesiyle, yöneticilerimin yönlendirilmesi ile buluştum. 2 yıl önce ben bunları anlattım, benim aleyhime kullanılması için değil, aldatılanlar arasında olduğum bu kumpası kuran kişilerin yargılanması için bu ifadeyi verdim. İfadesi bile alınmadan göstere göstere Türkiye'den ayrıldı. Ben Tuncay Opçin'in ayrılması konusunda savcı beyin deniz kuvvetlerine talimat bile vermediğini anlıyorum. Ki gerekenler yapılsaydı darbe girişiminden önce yakalanabilirdi."