Gündem

Bahri Belen: TİB kayıtlarından kamu görevlisi çıkabilir

Belen, “dava uzayacak endişesi ile maddi kayıtları toplamamak diye bir şey olamaz” dedi, TİB kayıtlarından kamu görevlileri çıkabileceğini öne sürdü.

20 Ocak 2012 02:00

T24 - Hrant Dink cinayeti davasının müdahil avukatlarından Bahri Belen, dava süresince aşamadıkları en önemli sorunun 4483 numaralı yasa olduğunu, kamu görevlilerinin hiçbir şey yapmadığını söyledi. Belen kamu görevlilerinin yargılanmalarını bir türlü sağlayamadıklarını belirtti. Mahkeme Başkanı’nın açıklamalarını, “kendi iç hesaplaşmasının dışavurumu” olarak değerlendiren Belen, “dava uzayacak endişesi ile maddi kayıtları toplamamak diye bir şey olamaz” dedi. Belen, TİB kayıtlarından kamu görevlileri çıkabileceğini öne sürdü.


17 Ocak’ta Beşiktaş Adliyesi’nden Hrant Dink cinayetine ilişkin karar tartışılmaya devam ediyor. Son olarak Mahkeme Başkanı Rüstem Eryılmaz’ın yaptığı açıklamalar kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Cinayetin ardından geçen 5 yılı, mahkemenin kararını ve Mahkeme Başkanı Eryılmaz’ın açıklamalarını Hrant Dink cinayeti davasının müdahil avukatlarından Bahri Belen, A HABER’de “Bi Sormak Lazım” programında Selin Ongun’a değerlendirdi. Belen, kararla ilgili kendisini en çok şaşırtan noktanın örgüt suçundan beraat kadar, pek fazla tartışılmayan Erhan Tuncel gibi bir figürün aklanması olduğunu söyledi. 



“Beni en çok hayrete düşüren asıl şey Erhan Tuncel'in Hrant Dink cinayetinden aklanmasıdır"


12 Eylül’den bu yana pek çok siyasi davaya girdim, deneyimim var ama karar beni çok şaşırttı. Ancak bu davadaki asıl problem burada "örgüt yok" hükmü değil, asıl problem Yasin Hayal’i siyasal bir militan haline getiren, Yasin Hayal’i dininde imanında, efendi munis bir insandan papaz döven, "Erdoğan’ın uçağında bomba var" diye ihbarda bulunup inişi engelleyen, 2004 Ekim’de Mc Donalds’ı bombalayan ve en sonunda Hrant Dink’in öldürülmesinde ön planda olasına neden olan ve Hrant Dink’in öldürülmesinde birinci sorumlu olmasına rağmen Erhan Tuncel’in bu davada aklanmasıdır. Buna kimse bir şey demiyor. Bu çok önemli. Bu niye görülmüyor ve konuşulmuyor ben anlamış değilim. Hem "örgüt yok" hükmü çıkmamasına hem de Erhan Tuncel’in Hrant Dink cinayetinden beraat etmesine çok şaşırdım.



“Mahkeme başkanı vicdani dlil sitemi ile yargılamasında takdir hakkı önemliydi, Tunce'in avukatı bile 'örgüt var' dedi"


Mahkeme yargıcı demiş ki "dosyadaki kanıtlar örgütle ilgili hüküm vermemize engeldir" demiş. Evet. İddianameler sanıkları belli suçlamalarla yargı önüne getirir ve bu yargılama sonucunda iddianameden bağımsız savunmadan bağımsız yargıçlar hüküm kururlar. Bu beraat olduğu gibi, iddianamede bazı eylemlerle ilgili farklı düşünülmesine rağmen mahkûmiyet kararı da verebilir. Yargının, mahkemenin, yargıcın hukuk mahkemelerinden farklı vicdani delil sistemi ile yaptığı yargılamada takdir hakkı önemlidir. Bu keyfi bir sistem değil, hükmünü kanıtlarla kuracak. Ama bu davada sanıkların 2002’den beri birbirleriyle bağlantılı eylemleri, emniyetin, jandarmanın belgeleriyle burada bir örgütün olduğu o kadar açık ki Erhan Tuncel’in avukatı bile bu cinayetin ancak örgüt marifetiyle işlenebileceğini kabul etmiştir. Erhan Tuncel’in avukatı dahi "burada bir örgüt var, hukuki bakımından benim müvekkillim burada yok" diyor. Dosyadaki kayıtlar, örgüt eylemiyle ilgili hüküm kurmaya yeterli. Sonunda Erhan Tuncel, püri pak bir insan olarak, Hrant Dink cinayetini örgütleyen biri olarak toplumda dolaşacak.



“Coşkun İğci'nin beraati yerinde bir karar"


Coşkun İğci’nin beraat kararına kişisel değerlendirmem şu:


Coşkun İğci beraat etmesi gereken bir kişi. Tüm katılan vekiller adına konuşmuyorum, bu benim kişisel kanaatim. İğci ile ilgili elimize verilen tutanakta adının unutulması bana göre önemli değil. Ceza yargılaması sözlü yargılamadır. Karar sözlü olarak verildiği zaman temyiz süreci işler, duruşma salonunda söylenmiştir. Başkan tarafından tutanağa geçmiş olması önemlidir. Duruşma zaten sesli ve görüntülü kaydediliyor. Kaydedilmemiş olsa bile Coşkun İğci'nin beraatını sözlü olarak açıklaması bana göre yeterlidir. Coşkun İğci, Yasin Hayal’in halasının kocası, jandarmanın haber elamanı, yardımcı istihbarat elemanı. Jandarmanın içindeki her şeyi ortaya çıkartan onun ifadeleri. Hrant’ın öldürülmesinden sonra ifadesi alınmak için çağrılmıştır. Jandarma ile "senin bağlantın var, bak resmin var", zaten Yasin’den aldığı bilgileri, Hrant’ı öldüreceğine dair açıklamaları jandarmaya iki astsubaya ilettiğini söylüyor. Onlar da diyor ki biz bunu komutanımıza, Ali Öz’e ilettik diyorlar. Coşkun İğci her aşamada bunu anlatıyor, iki astsubay önce bu olayı inkâr etti. Coşkun İğci’nin bu ifadesi nedeniyle Trabzon’daki jandarmalar için soruşturma izni verildi. Görevi ihmalden dava açıldı. Jandarmanın tuttuğu raporlar, sonradan tutulmuş gibi gösterilmiş, evrakta tahrir var. Oradaki kişilerin eylemleri ihmal suretiyle icrai davranışla adam öldürme eylemine katılmaktır. Coşkun İğci’nin Jandarmayla fotoğrafı önemlidir ama daha sonra Jandarma ve İğci’nin ifadeleri nedeniyle o fotoğraf önemini yitirmiştir.



“TİB kayıtlarından kamu görevlisi çıkabilir"


TİB Başkanı ile savaştık resmen. "TİB’in kayıt vermeme itirazını reddedin, bir sonraki mahkemeye gönderin o mahkeme karar versin", ondan sonra zaten TİB kayıtları göndermeye karar verdi. TİB kayıtlarında öldürülmeden önce ve öldürüldükten sonra orada bulunan AK Bank’ın görüntülerinde sokak içinde bulunan Saray Halıcılık’ın mobesse görüntülerinde cinayet öncesi ve sonrasında telefon görüşmeleriyle bu işin yakınında dolaşan insanlar vardı. Biz şunu dedik, "cep telefonu şebeke şirketlerinden, şu kişilerin yer tespiti ile bu telefon konuşmalarını bize bildirin, bu görüntülerde konuşan adeta tetikçi olan tetikçinin yanında olduğu kanıtlanan kişilerin kimliklerine ulaşalım", bunları ısrarla vermedi TİB. Ortada açık cinayet var. Özel hayatın dokunulmazlığı da değil, telefon görüşmelerinin içeriğini değil. Bilgileri istiyoruz, itiraz ettik, itiraz ettik, üst mahkemeye gönderilmesini talep ettik ve kayıtlar geldi. Bu kayıtlar içinde bu davada sanık olan kişiler hem de bu davada sanık olan kişilerle bağlantılı olan kişilerin telefon görüşmelerini saptadık. Bu kayıtlardan kamu görevlisi bağlantısı çıkabilir. Trabzon Emniyeti İstihbarat Dairesi, Celalettin Cerrah’ın vali olmasında, İstanbul valisinin daha sonra milletvekili olmasında görüyoruz, Hrant’ın öldürülmesinde ihmal ile katkıda bulunan kişiler ödüllendirildi. Sayın Vali’nin o zaman yazısı var, koruma istemediği için koruma vermedik ama il asayiş güvenlik mevzuatı, terörle mücadele yasası, koruma yönetmelikleri çerçevesi içinde Hrant’ın yargılandığı dava nedeniyle güvenlik eşliğinde çıkan, binlerce tehdit mailleri gelen, Sabiha Gökçen olayı nedeniyle valilik makamına çağrılan tehdit edilen diyen mercii yine Trabzon’un 17 Şubat tarihinde Hrant Dink öldürülecek diye İstanbul Emniyeti ve Vali’nin haberi varken Hrant’a güvenlik verilmemesi gereken kişi İstanbul valisidir.



“4483 sayılı yasayı bir türlü aşamadık, mahkemeye sanık olarak çıkması gereken kişileri mahkemeye gitirtmedik"


Bu davanın Beşiktaş’ta görülen ayın 17’sinde hükmü açıklanan bu davanın dışında Hrant’ın avukatları olarak betimlenen mücadele sadece Beşiktaş’taki duruşma salonu değil, sanık olarak yargı önüne başka kişilerin de getirilmesi için defalarca dilekçeler verdik, bir sonuç çıkmadı. Trabzon’daki görevli jandarma ve görevli polislerin yargılanabilmesi için çok mücadele verdik. İstanbul’daki sorumlu polislerin yargılanması için çok mücadele verdik. Mahkemelerin dışında bizim ve cumhuriyet savcılarının yapması gerekiyor. 4483 sayılı yasa, memurların görevlerini ihmal, görevlerini kötüye kullanma nedeniyle işledikleri suçlarla ilgili. Trabzon’un istihbarat güçleri, sivil istihbarat güçleri, Trabzon Emniyeti, askeri, güvenlik güçleri, askeri istihbarat güçleri ve İstanbul Emniyeti bu eylem öncesi görevi ihmal ve kötüye kullanmada bulunmadı. Mevzuattaki açık düzenlemelere rağmen, Yasin Hayal’in bağıra bağıra Hrant Dink’in öldüreceğim demesine rağmen, doğrudan ihmal suretiyle aktif olarak adam öldürme suçuna katılmışlardır. 83. maddeye göre bu görevliler görevlerini ihmal ederek icra, aktif eylemde bulunmuşlardır. Biz 4483 sayılı yasayı aşamadık. Bu yasayı aşamadığımız için Erhan Tuncel ve onun örgütüne kolaylık sağlayan güvenlik güçlerinin yargı önüne getirilmesini sağlayamadık. İlk defa bu hükümet nedeniyle, hükümetin, "bunu ortaya çıkartacağız" sözüyle umuda kapılmıştım. Siyasi cinayetlerin aydınlatılamadığı ülkelerde kişi güvenliği olamaz. Hukuk devletinden ve demokratik toplumdan söz edilemez. Devlet kendisiyle hesaplaşacak diye umutlanmıştım hükümetin sözleri nedeniyle. Yargı önüne geldikten sonra sorumlular hükümet, yargıya müdahale etmesin ama yargı önüne gelmesi için yürütme rol almalıydı.
 


“Temyiz, mahkeme önüne gelmeyen sanıklarla ilgili olmayacak ama hala umut var"


Temyiz mahkemesi inceleme yapacak. Temyiz ancak yargıç önüne getirilen sanıklarla ilgili karar konusunda denetim yapabilir. 250. madde ile kurulmuş özel yetkili cumhuriyet savcıları 4483 sayılı yasayı görmeden doğrudan bu görevlilerle ilgili soruşturma yapma olanağına sahip. Bu şans var hala. Bu şans bitmiş değil ama bugüne kadar bunun önü tıkandı.



“Mahkeme Başkanı'nın açıklamaları iç hesaplaşmanın dışa vurumu"


Dava uzayabilir. Davanın uzaması bir endişeden kaynaklanabilir. Ama davanın uzaması gerçekten bir takım kanıtların toplanması ve maddi gerçeğin ortaya çıkması için gerekliyse bundan gecikmemek gerekir. Niye korkar mahkeme hakemi? "Gecikirse 102. madde nedeniyle bunları burada tahliye edersek, Hizbullah olayındaki gibi herkes isyan eder, bizim elimizden dosya gitsin, bu anlayışla ile maddi gerçek aranmaz." Maddi gerçeği bulmak için elinde olanaklar varsa, kovuşturmanın genişletilmesi istenmesini araştırması gerekirdi. Dava uzadı diyerek bunlardan vazgeçmek, bu gerekliliklere uymamak zaten baştan hatalı.


Mahkeme Başkanı Eryılmaz’ın sözleri sanıyorum, bir iç hesaplaşmanın, vicdani hesaplaşmanın dışavurumu. Ben bunun arkasında "örgüt yok" diyemem diyor, örgütün olduğunu herkes biliyor. Hüküm kuracak kanıt yoksa vermemeli, kim öldürülürse öldürülsün eğer o eylemle ilgili kanıt yoksa mahkeme hüküm vermesin, bir tane suçsuz mahkûm olacağına 100 suçlu dolaşsın, ancak kanıt var.


Türkiye’de barıştan yana olanların her zaman bir güvercin gibi korku içinde, güvercin tedirginliğinde yaşamaları gerekecek bundan sonra. Gerçek sorumlular, kamu görevlileri mahkeme önüne getirilebilseydi, umutlanırdım. Bu ülkede siyasi cinayetlerin arkası artık getirilemez. Türkiye’de demokrasi için, özgür ve yaşanası ülke için önemli bir umut kaynağı olacaktır. Devlet  derin yapılanmaları koruma geleneğini sürdürüyor. "Bu kalabalık niye toplandı" diyenler için şunu söylemek gerek, bu kalabalık onların geleceğinin teminatıdır.