T24 - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu arasında başlayan 'Dersim' tartışması hakkında ilk kez konuştu. Her iki lideri de siyasi çıkar peşinde olmakla eleştiren Devlet Bahçeli, Dersim olayları ile PKK ve KCK kıyaslaması yaparak, "Bugünün PKK’sı ne ise Dersim kalkışmasına tevessül edenler de aynıdır" dedi.
Ülkemiz, AKP iktidarının yol açtığı ve neden olduğu yıkım ve tahribatları ileri düzeyde yaşamaktadır.
Onuncu yılına giren bu zihniyet, istismar etmedik değer, aşındırmadık tarihi mesele, bükmedik milli konu, kavga etmedik toplum kesimi bırakmamıştır.
Ecdadımız Ermenilere sorgulatılmış, geçmişimiz Avrupalıların insafına bırakılmış, milli davamız Rumların küstahlıklarına havale edilmiştir.
Vatanımız bölücülere, dağlarımız teröristlere, demokrasimiz mandacılara, özgürlüklerimiz ise haysiyet fukarası batı yanaşmalarına peşkeş çekilmiştir.
Bir zamanlar kırmızı pasaport verdiğimiz peşmerge reisleri, bir yanda terörün mesajlarını iletir olmuşlar, diğer yanda ise tetik çeken elleri himaye etmekten çekinmemişlerdir.
Kanlı örgütün cinayetleri için yardım ve yataklık yapmaktan herhangi bir rahatsızlık duymamışlardır.
Türk milletine düşmanlıkta buluşan namertler bekledikleri tüm imkân ve kolaylıkları AKP’yle bulmuşlardır.
Aradıkları fırsatları AKP’de görmüşlerdir. İstedikleri tavizleri bu iktidardan almışlardır.
Başbakan Erdoğan; “nice dokunulmaz konu vardı, biz hepsine dokunduk” derken haklıdır.
“Konuşulmayanların konuşulmasını sağladık” sözleriyle doğru tespitte bulunmaktadır.
“Yazılmayanların yazılmasını, sorgulanmayanların sorgulanmasını sağladık” sözleriyle de kendi açısından mantıklı ve yerinde tavır sergilemektedir.
‘88 yıllık birikimle kavga’
Ancak nedense dokunulmaz, konuşulmaz, yazılmaz, sorgulanmaz diye takdim edilen her meselenin açıldığı kapı Cumhuriyettir, Türk milletinin şerefi ve milli nitelikleridir.
Zira asıl kavga 88 yıllık birikimledir ve Türk milletinin çağları aşan milli kimliğiyledir.
Gerçek tahammülsüzlük Türkiye’nin üniter yapısına, toprak bütünlüğüne ve bin yıllık kardeşlik hukukuna yöneliktir.
Büyümenin, güçlenmenin önündeki en büyük engellerden birisinin; geçmişle, tarihle, tabularla ve korkularla yüzleşememek olduğunu iddia eden Başbakan, karanlık emellerini birer birer ifşa etmektedir.
Başbakan Erdoğan’a tavsiyemiz yüzleşmeye madem bu denli niyetli ve isteklidir; o halde, önce kendi karanlık mazisine, kurduğu çarpık ilişkilere, içine girdiği hıyanet patikasına odaklanması şahsiyetiyle insicamlı olacaktır.
Allah’a çok şükür, Türk milletinin geçmişinde utanacağı, sıkılacağı ve anlatamayacağı herhangi bir taraf yoktur.
İmparatorluk yıllarımız da dâhil, sümen altı yapacağımız, görmezden geleceğimiz, izahta zorlanacağımız bir konu da bulunmamaktadır.
Bu halde ikide bir, gerek ana muhalefet partisi CHP’nin, gerekse de AKP’nin çok nazik milli meseleleri kaşımaları ve eski defterleri tekrar açmaları hiç kimseye bir yarar sağlamayacaktır.
Özellikle AKP ile CHP arasında tarihi bir mesele üzerinden yapılan kayıkçı kavgası, iki partinin bu hassas konuda çelik çomak oynar gibi hareket etmeleri sancılı bir evreye dayanmıştır.
Bu konu, Türkiye’yi yüksek gerilim hattına sokmuş, enerjisini ve dermanını zafiyete uğratmıştır.
‘İki partinin tutumu sabırları zorluyor’
Kabuk bağlamış yaralarla, kapanmış hadiselerle haddi aşan bir biçimde oynayan hükümet ve ana muhalefet anlayışının, sınırları ve sabırları zorladığı açık ve nettir.
Takdir edersiniz ki bizim, AKP ile CHP arasındaki çıkar ve günü kurtarmaya dönük atışmalara müdahil olmamız söz konusu değildir.
Aynı kapının iki yüzünü temsil eden AKP ve CHP’nin rol paylaşımıyla, içine girdikleri söz düellosunun bizim açımızdan ehemmiyeti ve manası zaten yoktur.
Birbirlerine ne söylediklerini, siyaseti nasıl kirlettiklerini Türk milleti kesinlikle görmekte ve gerekli notlarını almaktadır.
Aziz milletimiz aynı gövdenin bu iki başını samimi olarak değerlendirecek ve şu içinde bulunduğumuz puslu ortamın faturasını önlerine mutlaka koyacaktır.
Dersim isyanı hakkında yapılan yorumların, gündeme taşınan belgelerin ve şuursuz suçlamaların Türkiye’de ana gündem maddelerinden birisi haline geldiği ortadadır.
Başbakan Erdoğan bilmelidir ki; belge diye açıkladığı ve yaşanmış diyerek anlattığı hadiseler kardeşliğimize değil, ayrımcılığa prim verecektir.
Murat suyunun rengine kadar izahlarda bulunan bu şahsiyetin, çok tehlikeli bir oyun oynadığı tartışmasızdır.
AKP ile CHP işte bu konu etrafında bilek güreşi yapmakta, bir dönemin kapaklarını kaldırarak aslı astarı olmayan yaklaşımlarla, tarihimizi utanmadan hedef tahtasına haline getirmektedirler.
Dersim isyanının, ayaklanmasının savunulması adına AKP ile CHP tepişircesine birbirine sataşmakta ve sanal bir gündemle ülkemizin gerçek meselelerini kapatmaya uğraşmaktadırlar.
Oysaki gündem ağır ve vatandaşlarımızın sorunları fazladır.
Ekonomi alarm vermekte, toplumun her kesimi çığlıklarına kulak verilmesini istemektedir.
Nihayetinde bu iki parti de, aynı mantık ve eğilimle benzer görüşler sarfetmekte, yalnızca nüanslarda ayrışmakta ve ters düşmektedir.
Bizim için bu iki siyasi zihniyetin Türkiye’yi harap etmeleri, tarihten husumet çıkarmaları talihsiz olduğu kadar kabul edilemez bir sorumsuzluk ve vicdansızlık örneğidir.
Dersim’de cereyan eden hadiselerin her şeyden evvel tanımını ve ismini koymak lazımdır.
Milletimizin bu konuda daha iyi aydınlatılması için siyasiler değil, tarihçiler, milli vicdanlarını ipotek ettirmemiş aydınlar konuşmalıdır.
Londra’daki, Moskova’daki, Vashington’daki, Paris’teki arşivlere de girilmeli, kimin kiminle sarmaş dolaş olduğu, ne gibi senaryolara destek verildiği netlik kazanmalıdır.
Fakat üzeri örtülemeyecek kadar bariz bir gerçek vardır ki, o da Dersim olaylarının Başbakan’ın sunduğu gibi katliam değil; apaçık bir ayaklanma olduğu hususudur.
Düşünebiliyor musunuz; Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, kendi tarihimizdeki bir isyana katliam diyebilmektedir.
Sayın Başbakan eğer biraz onurun, merhametin ve şerefin varsa bu iftirandan dolayı özür dilersin ve sözünü geri alırsın.
Hele hele huzurlarında bu yalanı ve temelsiz suçlamayı dile getirdiğin kendi partinin il başkanlarından helallik alırsın.
Şundan emin ol ki, şu an hayatta olmayanların haklarını çiğnemen, pervasızca haklarını yemen karşılıksız kalmayacak ve bunun vebali iki cihanda da yakanı bırakmayacaktır.
Başbakan ve kol kola girdiği teslimiyet korosu ne söylerse söylesin; Dersim vakası bir isyan girişimidir ve Türk devletinin egemenlik haklarına küstahça meydan okumadır.
Bugünün PKK’sı, KCK’sı neyse, Dersim kalkışmasına tevessül edenler de aynısıdır.
Bu aşamada sormak isterim ki; bu zaman diliminde bölücü teröre karşı alınan tedbirlerin, yapılan operasyonların özrünü gün gelecek birileri de dileyecek midir?
Hükümetin talimatlarıyla görev yapan kamu görevlilerinden, gün gelecek tıpkı bugünkü gibi hesap sorulacak, isimleri kirletilerek verildikleri yerlerden sökülüp atılacak mıdır?
Ve özür furyası basiretsiz, kötü niyetli ama siyasi yetki almış ellerce sürdürüldüğü müddetçe bu devlet, bu coğrafyada nasıl yaşatılacak ve nasıl ayakta tutulacaktır?