Üst solunum yolu enfeksiyonuna bağlı yüksek ateş nedeniyle hastaneye kaldırılmasının ardından grup toplantısı düzenlemeyen ve kameralar karşısına mümkün olduğunca çıkmayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bugün Meclis'in açılmasıyla partisinin grup toplantısını gerçekleştirdi. Bahçeli milletvekillerine, "Son nefesimize kadar da burada sizlerle birlikte olacağız" diye seslendi.
Öte yandan Bahçeli rahatsız üzerinden yapılan haberlere de tepki göstererek, "Yarım asrı asan bir mille şaheseri üzerinde karalama yapılamaz. Sağlığım üzerinden spekülasyonlara yeltenenler bilmelidir ki biz şet ve şefaket kişilere erdemli gönüllere bakarız. Daha önce de söyledim dua edenler bela okuyanlardan fazla olduktan sonra ne fırtınadan korkarız ne de felaketlerden kaçarız" diye konuştu.
Bahçeli'nin açıklamaları şöyle:
Tedavi sürecim boyunca arayan, soran, dua eden, şifa dileyen, mesaj gönderen, halisane duygularla iyi niyetlerini paylaşan herkese en kalbi teşekkürlerimi iletiyorum. Ne mutlu bizlere ki, duanın gücüyle, doktorlarımızın güvenli dokunuş ve müdahaleleriyle buradayız, son nefesimize kadar da burada sizlerle birlikte olacağız. Derdi veren Allah Şafi sıfatıyla şifayı da vermiştir. İmanımız budur, inancımız budur, ihtiramla bekleyip itinayla gözlediğimiz de bu şekildedir. Hiç şüphesiz en iyisini bilen Allah’tır. İlk nefesimizle son nefesimiz arasında geçen hayat serüveninin her safhası onurla yazılmışsa, şerefle mühürlenmişse, dürüstlükle müjdelenmişse, ahlakla süslenmişse bizden daha bahtiyarı, daha bahadırı olmayacaktır.
"Vaad ile vaid arasında sıkışmış sessiz milyonların umut pırıltısıyız"
Gazali diyor ki; aklı bir kenara itip sırf eskileri taklitle yetinmeye çağıran kimse cahildir. Yalnızca akılla iktifa edip maneviyatı ve maşeri vicdanı dışlayan da yanılmıştır. Çok şükür ne cahiliz, ne de yanılanlar arasındayız. Nehri tersinden akıtmaya çalışanlarla akıntıya karşı kürek çekenlerden olmayacağız. İçtenlik ile nezaket birleşmedikçe zarafet, yetenek ile çaba birleşmedikçe de marifetin yeşermeyeceğini bileceğiz. Vaad ile vaid arasında sıkışmış sessiz milyonların umut pırıltısıyız, ufuk ışığıyız, bu mücadelemizi de kararlılıkla devam ettireceğiz.
"Düşmemizi bekleyenler kurumuş ağaca dönecekler"
Demir tavında dövülür, toprak tava gelince ekilir, zamanı okuyan, çağı yorumlayan, tohumu çatlatan, filiz filiz büyüyüp, dalga dalga yayılan bir fikrin önünde de hiçbir muzır ve muhalif güç duramaz. Düşmemizi bekleyenler Allah’ın izniyle kurumuş ağaca dönecekler, daha çok bekleyeceklerdir. Tuzak kuranlar bilmelidir ki, tuzakçılara tuzak kuran vardır, Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır. Kulisçilerin, komplocuların, kumpasçıların, kurnazların, kundakçıların, kuduzların, kuralsızların, kuklacıların, sahte kurtarıcıların hevesleri kursaklarında kalmaya mahkumdur. Bunlar ya bizi tanımıyorlar ya da tanıma ve tarif etme yanlışına kapılıyorlar.
"Meydanı boş zannetmedilerse kesinlikle yiyecekleri kurt pençesiyle kendilerine gelecekler"
"Bunlar ya bizi tanımıyorlar ya da tanıma ve tarif etme yanlışına kapılıyorlar. Eğer yürek yemedilerse meydanı boş zannetmedilerse kesinlikle yiyecekleri kurt pençesiyle kendilerine gelecekler, arklarına bakmadan kuytu yerlere saklanmak mecburiyetinde kalacaklardır. Yarım asrı asan bir mille şaheseri üzerinde karalama yapılamaz. Sağlığım üzerinden spekülasyonlara yeltenenler bilmelidir ki biz şet ve şefaket kişilere erdemli gönüllere bakarız. Daha önce de söyledim dua edenler bela okuyanlardan fazla olduktan sonra ne fırtınadan korkarız ne de felaketlerden kaçarız. Ecel amel verdiği müddetçe alayı gelsin. Bu cepheyi yıkamazlar. Biz ülkücü doğduk ülkücü yaşadık vakti saati gelince ülkücü olarak öleceğiz. Alın yazımız budur, bu kader çizgisi ezelden ebede Türklüğün bekasına başını koyan her mümtaz ve muhterem insanın şaşmaz ve sapmaz istikametidir. Milliyetçi Hareket Partisi inanmış dava insanlarının elden ele, nesilden nesile kahramanlıkla taşıdığı muazzam yadigardır.
O kahramanlık ki, merhum Hüseyin Nihal Atsız’ın dizelerinde anlamını bulmuş, destan olup satır satır okunmuştur: Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir, Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir. Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir; Kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir. Haklı bir mücadeleden dönmeyi aklından geçirenlerin akıbeti uçurumdur.
"Bizim mumdan kanatlarımız yoktur ki güneşten korkalım"
Bizim mumdan kanatlarımız yoktur ki güneşten korkalım. Karanlık ilişkilerimiz yoktur ki başımızı öne eğelim. Yüzümüzü kızartacak bir açığımız yoktur ki minderden kaçalım. MHP bedelini kan ve canla ödemiş, Türk milliyetçilerini anıtıdır, ahdidir. Kötü sözler muhataplarına aittir. Hiç kimse bize bizi anlatmasın. Karanlığa gizlenip soysuzluk yapmasın. Biz birbirimizi biliriz. Kötü düşünceler köksüz hedefler sahiplerine aynen dönecek insan içine çıkamaz hale getirecektir. MHP'ye ölüm fermanı yazanlara unuttukları bir şey hatırlatayım, davamız dualıdır, hak davasıdır. Davamız hak davasıdır, hakikat davasıdır, İlay-ı Kelimetullah davasıdır. Cihan yıkılsa emin olun çatımız sarsılmayacaktır.
"Sosyal medyanın oyunları..."
Milliyetçi Hareket Partisi’ne yakışan bir vakarla demokrasi ve millet görevinizi yaptınız, buna da devam ediyorsunuz. Sağın solun menfi telkinlerine aldırış etmeden, sosyal medya oyunlarına kulak asmadan, sataşmalara ve saldırılara soğukkanlı kalarak karşılıklı hürmet ve dikkatle davamızı temsil ediyorsunuz.
"Bugün 49 kişiyiz, gün gelecek salonlardan taşacağız"
Bugün 49 kişiyiz. Ne gam ne tasa. Gün gelecek, hesap dönecek, kaldı ki millet tamam diyecek, inanıyorum ki salonlardan taşacağız, parmakla bile sayılmamız mümkün olmayacaktır. Yorulmadık ki yarıştan düşelim. Kaybetmedik ki mücadeleden vazgeçelim. Yapacağız, başaracağız, ülkülerimizin peşinden ayrılmadan zorluğa, zorbalara, zillete, hıyanete ve rezaletlere karşı harbilikle, hasbilikle mücadele edeceğiz. Bu yolda da hep birlikte ve kucaklaşma hasletiyle yürüyeceğiz.
"Bildiğiniz gibi 11-12-13 Ocak tarihlerinde merkez yönetim kurulu ve il başkanları ortak toplantımızı Ankara'da gerçekleştirdik. Var olan tüm sorunlara karşı ilkesel bir duruşumuz söz konusudur. Faziletle fikriyatın eşlik etmediği her mücadele şekli maceradır, şiddet yüklüdür. 2019'da Türkiye yüksek bir beka mücadelesi vermiş, zalim kuşatmayı yarmak için azim sergilemiştir. İnsan haysiyeti insan hakları ,insani emanetler ucuzlamıştır. İstanbul'da katledilen Cemal Kaşıkçı davası, Kasım Süleymani, 176 insanı taşıyan bir yolcu uçağının kazaen vurulması, azgınlaşan teröristler kaygılandırmıştır. Bombayı eline alan silahı beline kuşanan ya cinayet nöbetine girmektedir. Suriye'de yaşananlar, Irak ve İran'a ambargo koyan ilkellikle başka bir şey düşünmemize engeldir. Hafter ikna edilmiştir. İdlib'de tesis edilmiş ateşkes sevindirici olmakla birlikte henüz tam olgunlaşmış değildir. Türkiye atak bir dış politikayla sabırla her konuda konuşmuş sabrının meyvelerini toplamıştır. "
Libya ile yapılan anlaşma
Çevremizde dünya yeniden kurulurken, haritalar yeni baştan çizilmektedir. Libya’yla yapılan anlaşma ile Akdeniz’deki ezberler bozulmuş, tabular yıkılmış, güç kaymaları yaşanmıştır. Bu anlaşmanın özeti şudur: İki ülke arasında petrol ve doğal gaz çalışmalarında deniz yetki alanı şeridi çekilmiş, bu şerit Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin alanını daraltmıştır. Türkiye olarak, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgelerin tespitinde ana karaların belirleyici olduğu tezini savunduk, bu tezin ardında durduk. Bu nedenle Dışişleri Bakanlığı “Hakça Paylaşım İlkesi” temelli Doğu Akdeniz yetki alanlarını içeren haritayı 13 Kasım 2019’da BM’ye bildirmiş, çok geçmeden Yunanistan ve AB bu haritaya pervasızca itiraz etmişlerdir.
Türkiye ile Libya’nın denizden birleşmesi, Doğu Akdeniz’in iki yakasının bir araya gelmesi bölgesel dengelerin yeniden kurulmasını sağlamış, Fransa’dan Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’a kadar bildik ülkeleri telaşlandırmıştır. Doğu Akdeniz’de enerji kaynakları üzerine anlaşma üstüne anlaşma yapılırken, ittifaklar derinleşip genişlerken Türkiye ne yapacaktı, aleyhine olan gelişmelere sessiz ve seyirci mi kalacaktı?
"Doğu Akdeniz’de ülkemizi sıkıştırma ve çevreleme planı Libya Mutabakatıyla çöpe atılmıştır"
Libya konusu bizim için siyasi ve dış politika konusunun yanında tarih, coğrafya ve gelecek konusudur. Doğu Akdeniz’de ülkemizi sıkıştırma ve çevreleme planı Libya Mutabakatıyla çöpe atılmış, yeni bir jeostratejik denge ortaya çıkmıştır. Bu nedenle Tobruk merkezli Hafter’i destekleyen ülkeler meşru ve tanınmış Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni yıkmak için kuyruğa girmişlerdir.
Libya Tezkeresine hayır oyu veren muhalefete tepki
Libya’ya asker gönderilmesini esas alan Tezkere’nin 2 Ocak 2020’de TBMM’de kabulü düşmanları çatlatırken, CHP’yi, HDP’yi, İP’i, SP’yi aynı anda zıvanadan çıkarmıştır. Türkiye’nin menfaatlerini, tarihi haklarını, egemenlik çıkarlarını savunmaktan aciz düşenler bize ne söylemeye, neyi anlatmaya çalışıyorlar? Buzlu camın ardından, dikiz aynasına bakarak neyi görmeye ve göstermeye çabalıyorlar? Türkiye’nin deniz yetki alanının Batı Akdeniz’e kadar uzanmasına, dayatmalar ve zorlamalara boyun eğmeyen bir siyasi iradenin varlığına tepki ve karşı çıkış zillet değil midir? Rezalet değil midir? Böylesi bir tutum vatanseverlikle nasıl bağdaşacaktır?
"CHP kimin tarafındadır?"
Kılıçdaroğlu biliyorsa söylesin, Ortadoğu’da olmadan, Libya’daki kanamayı dindirmeden, Misak-ı Milli emniyet ve esenliğe kavuşturulmadan Anadolu’da nasıl tutunacağız? Barbaros Hayrettin Paşa’nın 482 yıl sonra tekrar dönüşü bu CHP’yi niye ürkütüyor? Niye gocunduruyor? Neden sızlandırıyor? Akdeniz’de sahne alan güç oyunlarının içine Türkiye’nin girmesi zilleti niye kızdırıp kahrediyor? Emri kimden alıyorlar? Kimin nam ve hesabına huşunet ve husumet akını düzenliyorlar? CHP kimin tarafındadır?
Doğu Akdeniz’deki varlığımızdan Yunanistan rahatsız. Rum Yönetimi rahatsız. Hafter rahatsız. Sisi rahatsız. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri Veliahtları rahatsız. Şu tuhaf işe bakınız ki, Kılıçdaroğlu da rahatsız. İP desen CHP’ye dolanmış, HDP’ye ulanmış, çıkar lobilerine dayanmış. Libya’da ilan edilen ve taraflarca kabul edilen ateşkes bölgesel huzur ve istikrar açısından mühim bir kazanımdır. Ancak CHP bundan bile rahatsızdır. Merhum Menderes yol yapmış, bu CHP uçak mı indireceksiniz diyerek takoz koymaya çalışmıştı. Merhum Demirel İstanbul’a ilk köprüyü dikmiş, bu CHP köprüden mutlu azınlığın ve zenginlerin geçeceğini ileri sürmüştü. Keban Barajı için kazma vurulmuş, inşaat başlamış, bu CHP ne yapacaksınız barajı, kurbağa mı yüzdüreceksiniz demiştir.
"Pinokyo adeta bunların yanında masum kalır"
Gündüz elinize bir fener alsanız bile bu CHP’nin hiçbir yöneticisini bulamazsınız, göremezseniz. Pinokyo adeta bunların yanında masum kalır. Esad, Hafter ve Sisi için neredeyse fan kulübü açacak, taraftar grubu oluşturacak, hayran kitlesi kuracak kadar ahlaki eşikleri yıkmışlar, akıl tutulması yaşamışlardır. Kılıçdaroğlu’na ve CHP’li yöneticilere diyorum ki; Türkiye’nin hak ve çıkarlarını savunmak, bekasına destek olmak korkmayın sizi MHP’li veya AK Partili yapmaz, sadece adam yapar, sadece yerli ve milli insan yapar. Vatan ve bayrak sevgisi sizi yoldan çıkarmaz, aksine yola getirir.
"Kılıçdaroğlu'na ve CHP yöneticilerine diyorum ki Türkiye'nin bekasına destek olmak sizi MHP'li veya AK Partili yazmak korkmayız. Sizi adam yapar. "
Demirtaş'ın Devran kitabının tiyatro yapılmasına tepki
"İnsanın bedeninde ameliyat yapmak için bayıltmak, CHP’nin ruhunda yapmak için de ayıltmak lazımdır. Hani korku siyaseti diye konuşup duruyorlar ya, alayı kuyruklu yalandır, sahtekarlıktır, müfteriliktir. Kabuktan öze inemeyenler, zarftan mazrufa ulaşamayanlar, karakterlerinde özgüven, kişiliklerinde öz değer eksiği olanlardır. Siyaset akıl işidir, mantık işidir, ahlak işidir, fedakarlık gerektirir. Bunların hepsi CHP’de tükenip kaybolmuştur. Terörist Demirtaş’ın Devran isimli sözde kitabından tiyatro oyunu çıkarıp buna övgü düzenler bu milletin ruh köküne yabancı olanlardır. CHP’ye diyorum ki, çadır tiyatronuzu ya gidin Kandil’de kurun, ya da Pensilvanya’ya açın. Emin olun kapalı gişe oynatırsınız, hasılat rekorları kırarsınız. Fakat Müslüman mahallesinde salyangoz satmayın, satmaya kalkışmayın, zira sattırmayız, müsaade etmeyiz. Diyeceklerim Kılıçdaroğlu’nun kulağını küpe olsun, aksi halde Türk milleti bu siyaset ucubesini affetmeyecek, bulduğu ilk sandıkta da bedelini ödetecektir."
"Günümüzde dünyadaki refahın yüzde 82'si dünyanın en zengin yüzde 1'in elindedir. 26 kişinin mal varlığı 3.28 milyar insanın gelirine eşittir."