T24 Haber Merkezi
Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 78 kişinin hayatını kaybettiği Grand Kartal Otel yangınıyla ilgili siyasette başlayan sorumluluk tartışmasına sert bir dille tepki gösterdi. Birbiri ardına yapılan açıklamalar ve siyasilerden gelen değerlendirmeleri "İnsanlığımızı utandıracak boyutta" diyerek eleştiren MHP lideri, Devlete Denetleme Kurulu'nun acilen devreye girmeye çağırdı.Bahçeli, "Otel sahibinden il özel idaresine, valilikten belediyeye ve ilgili bakanlığa kadar 78 vatandaşımızın vebalini ya kurumsal veya kişisel olarak ukdesinde taşıyanlar millet, hukuk ve tarih önünde tek tek hesabını versinler" dedi.
Bahçeli sözlerinin devamında da, "Eksikliklerin tespitinden 17 gün sonra oteldeki restorana uygunluk belgesi veren, eksikliklerle ilgili hukuki ihbar görevinden kaçınan Bolu Belediyesi’nin yangını siyasi karambol arayışını; bahse konu belediyenin siyasi sorumlusu olan şahsın polemik çarkı döndürüp orayı burayı hedef alarak çamur atmasını; ilgili bakanlığın hiçbir şey olmamış gibi hareket ederek öz eleştiriden imtina etmesini; valiliğin ve il özel idaresinin sorumluluk alanında ısrarla uzak duruşunu isabetli ve doğru bulmadığımızı açıklamak mecburiyetindeyim" eleştirisi getirdi.
MHP liderinin gündeminde ayrıca terör ve ana muhalefet partisi CHP vardı. "Ülkemizi ayrıştırmanın ve ayrımcılığı tırmandırmanın arzusunda olan sahte demokratları takip ediyoruz" diyen Bahçeli, "Boykot moykot ezberlerinden sonra, sokağa çıkma çağrılarının, sivil direniş kışkırtmalarının ya darbeye ya da isyana davet olduğunun farkındayız. 15 Temmuz’dan ders almayanlara sesleniyorum, haydi yüreğiniz yetiyorsa çıkın sokağa da görelim? Ateşle oynama merakınız nüksettiyse deneyin de boyunuzun ölçüsünü alalım" diye çıkıştı.
Teröristlere “Geliniz, silahlarınızı öldürülmeden önce siz kendi iradenizle bırakınız” diye seslenen MHP lideri, DEM Parti heyeti aracılığıyla başlatılan İmralı görüşmeleri için de, "Terörsüz Türkiye’ye önşartsız destek olunması ve beklenen çağrının bir an evvel açıklanması" mesajını verdi.
Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Türkiye 21 Ocak tarihinde kahredici bir felaketle sarsıldı. Bolu Kartalkaya’da bulunan ahşap yapılı bir otelde 78 masum insanımızı hem yakarak hem de zehirli dumanla boğarak hayattan kopardı. Tekraren başımız sağ olsun. Bu faciadan yaralı kurtulanlara ve halen tedavi altında tutulanlara şifalar diliyorum. Şu yalın gerçeğin farkındayım, boğaz9 boğumdur 8iyutkunmak biri de konuşmak içindir. Yanlış kelamın insani ve vicdani erozyonuna bugünkü hassas ve kırılgan dönemde tahammül etek mümkün değildir. Ortada dehşet uyandıran bir enkaz varken hiç olmaması gereken siyasi dalaşmaların suç ve sorumlu izi sürmek için yapılan karşılıklı sataşmaların bir ur gibi etrafı sarması ne yazık ki insanlığımızı utandıracak boyuttadır. Yangında 8 aile yok olmuş kimin umurunda!
Hangi ara siyasi ve ideolojik ihtirasların bu kadar eline düştük! Yerin üstündekiler tepinirken mahşer günü yerin altındakilere ne diyecekler? Yakayı kaptırmamak için işimize geldiği gibi konuşuyorduk mu diyecekler!
Kimin sorumluluğu bulunuyorsa hesabını vermesi kaçınılmaz bir adalet gereğidir. Sönmüş kutuplar üzerine kutuplaşma sahnesi kurmak namertliktir. Henüz hayatını kaybeden masumlar otelden çıkarılmamışken onu bunu suçlayıp işin içinden sıyrılma telaşı narsistliktir. Kalem oynatıp söz düellosuna heveslenenler kendi mahallelerinin megafonu olmaktan öte hiçbir değerlerinden söz edilmeyeni ahlaken de namevcut olan çürüklerdir. Ahlaklı olmanın ilk şartı sorumlu olmaktır.
Sorumluları adaletin önüne çıkaramazsak gerçek anlamıyla hiçbir sorunu çözemeyiz. Grand Kartal Otel yangınıyla ilgili bırakalım yargı görevini yapsın. Hatta Devlete Denetleme Kurulu acilen devreye girerek çok yönlü soruşturmayı bir an evvel ikmal etsin. Otel sahibinden il özel idaresine, valilikten belediyeye ve ilgili bakanlığa kadar 78 vatandaşımızın vebalini ya kurumsal veya kişisel olarak ukdesinde taşıyanlar millet, hukuk ve tarih önünde tek tek hesabını versinler. Benim yetki alanımda değil demek en başta ülkemizin demokratik hukuk imajını, ahlaki sorumluluk ihalesini gasp etmektir.
Sosyal medyada servis edilen resmi rapor ve yazışmaları nereye koyacağız? İlgili yönetim tarafından 12 aralık 2024 tarihinde bolu belediyesi itfaiye müdürlüğüne yapılan başvurunun 16 aralıkta bir raporla tespit edilen 8 başlıktaki eksikliği ve aynı başvurunun ne hikmetse 24 aralıkta geri çekilmesinin peşine düşmeyecek miyiz?
Eksikliklerin tespitinden 17 gün sonra oteldeki restorana uygunluk belgesi veren, eksikliklerle ilgili hukuki ihbar görevinden kaçınan Bolu Belediyesi’nin yangını siyasi karambol arayışını; bahse konu belediyenin siyasi sorumlusu olan şahsın polemik çarkı döndürüp orayı burayı hedef alarak çamur atmasını; ilgili bakanlığın hiçbir şey olmamış gibi hareket ederek öz eleştiriden imtina etmesini; valiliğin ve il özel idaresinin sorumluluk alanında ısrarla uzak duruşunu isabetli ve doğru bulmadığınızı açıklamak mecburiyetindeyim."
“Sivil direniş kışkırtmalarının darbeye davet olduğunun farkındayız, yüreğiniz yetiyorsa çıkın sokağa da görelim?”
“Bize saldırıp en galiz ifadeleri kullanan meczupları Allah’a havale edip günü geldiğinde kalplerinde yuvalanan yılanların pişmanlık zehri akıtmasına da elhak şahit olacağız. Yüksek ülkülere susamış bir neslin susuzluğunu nabzımızda duyuyoruz. Ülkemizi ayrıştırmanın ve ayrımcılığı tırmandırmanın arzusunda olan sahte demokratları takip ediyoruz. Boykot moykot ezberlerinden sonra, sokağa çıkma çağrılarının, sivil direniş kışkırtmalarının ya darbeye ya da isyana davet olduğunun farkındayız. 15 Temmuz’dan ders almayanlara sesleniyorum, haydi yüreğiniz yetiyorsa çıkın sokağa da görelim? Ateşle oynama merakınız nüksettiyse deneyin de boyunuzun ölçüsünü alalım.
“Seçim beklentisi hayali bir beklentidir ve boşa kürek çekmektir”
Kuyruk acısının ve kulis sancılarının pençesinde ne yapacağını ne isteyeceğini bilemez bir halde bir uçtan diğerine sürüklenen CHP’nin 12 Eylül’de yarım kalan hesaplaşmaya dönük bir özlemi varsa, kınında beklemekten yorulmuş kılıç gibi burada olduğumuzu hatırlatıyor ve haykırıyoruz. Seçim beklentisi hayali bir beklentidir ve boşa kürek çekmektir. Çağdaş demokrasinin hiçbir kural ve ilkesiyle yolu kesişmeyen CHP ve yedeklerinin Türkiye’nin siyasi istikrarını bozma teşebbüsü ters tepmeye mahkumdur.
“Terörsüz Türkiye’nin gerçeğe döneceği günlere az kalmıştır”
Terörsüz Türkiye’nin huzur ve güven dolu mesajının maşeri vicdanda karşılığını bularak gerçeğe döneceği günlere az kalmıştır. Kahraman şehitlerimizin ve bir avuç gafilin ardına saklanıp hilalimize ve dava şerefimize taş atan alçakların, kullanışlı aparatlarının ve Türk milletinin içine sızmış ajanlarının rezil rüsva hallerini de göreceğimizi biliyoruz. Ve bunların ne insan içine çıkacak yüzlerinin ne de birbirini yüzüne bakacak hallerinin olmadığını şimdiden fark ediyor, bunun da canlı tanıkları olacağımızdan asla kuşku duymuyoruz. Ne demiş Merhum Ziya Paşa: “Ne günlere kaldık ey Gazi Hünkar; katır mühürdar oldu eşek defterdar.” Ruhlarında fiyat etiketleri asılı duran menfaatperestlerin bize saldırmaları beyhudedir, çünkü onları satın alacak servet ve şöhret çeki efendilerinden başka hiç kimsede yoktur. Hadim siyasetimizle, haysiyetli duruşumuzla, ilkeli ve ülkücü irademizle insanımızın içindeyiz, Türk milletinin varlığındayız, Türkiye’nin yanındayız, milli birlik ve kardeşliğin de yılmaz müdafileriyiz. Bunun dışındakileri veteriner hekimlere havale etmekten başka düşüncemiz de yoktur. Terörizmin devlet karşındaki asimetrik etkisi, günümüzde bir bölge üzerinde emelleri olan ülkeler tarafından kullanılan stratejik yıkma, yıldırma ve oyalama araçları haline gelmiştir. Bunların mevcudiyetini ve kadrolarını besleyen ana kavram terörizmin sözde hak arama yolu olması; eline silah almanın haklılığı; sömürüye karşı halk iktidarına ulaşma; kendi devletine sahip olma; dinsizliğe karşı savaş; kafirlerden intikam alma gibi hamasi ve ideolojik ütopyalardır. Yoksulluğun, cahilliğin ve çaresizliğin içinde çırpınan insanları tepkilerini örgütleyerek küresel çıkarları için sınır aşan vekalet savaşları ve sınırlardan taşan orduları üreten güçler için DEAŞ, Taliban, PKK, PYD, YPG gibi yapılar büyük küresel paylaşım savaşının maşaları haline gelmişlerdir. Bugün terörizmi kullanan bütün örgütler, küresel güçlerin dönemsel çıkarlarına hizmet eden, küresel efendilerine yol açan silahlı köle topluluklarından başka bir anlam ifade etmemektedirler.
“Çok şükür bugün özellikle diplomatlarımızı hedef alan ASALA terörü yoktur, PKK terörü yok denecek kadar azalmıştır”
Çok şükür bugün özellikle diplomatlarımızı hedef alan ASALA terörü yoktur. Yıllar önce küresel güç çatışmalarının boşluğundan doğan ve binlerce insanımızın hayatına kasteden PKK terörü yok denecek kadar azalmıştır. Sığındığı komşu coğrafyalarda her geçen gün yeni bir darbe ile hareket edemez hale gelmiştir. Kısaca, bölücü terör örgütünün geride kalan yıllar içinde verilen kahramanca mücadele sonucunda sönüşe geçtiği bir dönemdeyiz. Küresel güçlerin bölgedeki emellerine hizmet etmekten başka bir misyonunun kalmadığı ortadadır. Geçmişte yaşanan örneklerde olduğu gibi vekalet hizmeti bitince ortada bırakılmaları veya bir bahane ile toptan imha edilmeleri de bunların kaçınılmaz akıbeti olacaktır. Adına DEAŞ denilen yapıyı kimin doğurduğu, kimlerin kucağında büyüdüğü, hangi hizmeti yaptığı ve sonunda efendileri tarafından aylarca nasıl bombardımana ve kimyasal saldırıya tabi tutulup yok edildikleri birkaç yıl öncenin gerçekleridir.
“Geliniz, silahlarınızı öldürülmeden önce siz kendi iradenizle bırakınız”
Bu açıdan şanı, şerefi, tarihi ve vicdanı çok büyük olan Türk milleti kaçınılmaz son vuku bulmadan ülkemize her türlü kötülüğü yapmış ve yapmak amacıyla pusuda bekleyen terör örgütüne ve bütün teröristlere bir kapı açmış bulunmaktadır. Geliniz, silahlarınızı öldürülmeden önce siz kendi iradenizle bırakınız. Pişman olduğunuzu, bu mücadelenin asla sonuç vermeyeceğini açıklayınız. Binlerce insanımıza yaşattığınız acılardan duyduğunuz pişmanlığı duyurunuz. Küresel güçlerin hizmetinde bölgesel aktörler olmaya bir son veriniz. Aziz milletimizin sizler için reva göreceği akıbete teslim olunuz.
İmralı çağrısı: Beklenen çağrının bir an evvel açıklanması samimi dileğimdir
Son olarak diyeceğim odur ki, DEM heyeti ile İmralı arasındaki görüşmelerin terörsüz Türkiye’ye önşartsız destek olması ve beklenen çağrının bir an evvel açıklanması samimi dileğimdir. Ne Mutlu Türk’üm Diyene. Ne mutlu terörsüz Türkiye’nin gün doğumuna. Sözlerime son verirken hepinizi saygılarımla selamlıyor, başarılarla dolu bir hafta geçirmenizi temenni ediyorum.