MHP de seçim çalışmaları nasıl gidiyor. Bugün aday adayları başvurularını yerinde gördünüz. Neler oluyor MHP’de?
Tabii çok geniş bir soru bu. Çünkü Türkiye’de bir Anayasa değişikliği ile başlayan, halkoylamasıyla devam eden ve bir yönetim sistemi değişikliğini öngören sürecin içerisinde MHP, çok yönlü bir faaliyet ortaya koymuştur. Bu faaliyetin içerisinde önümüzdeki üç önemli seçimin yanında her an bir erken seçim olabileceği düşüncesiyle hareket etmiştir. Fakat bu hareketi düzenlerken, kendisinin yaşadığı önemli sıkıntılar da olmuştur. Bunu en son başkanlık divanı üyesi, milletvekili, MYK üyesi ve il başkanlarımızla beraber düzenlediğimiz Kızılcahamam’daki ortak toplantıda da ayrıntılı bir şekilde anlatmaya çalıştık. Söylemek istediğim şey şu; bir tarafta uluslararası gelişmeler, bir tarafta yurtiçinde sosyal, ekonomik ve buna paralel olarak da terör faaliyetlerinin olduğu bir dönem… Ama aynı zamanda MHP ile aşırı derecede uğraşan odaklar… MHP olarak bütün bunların altından nasıl kalkacağımızı düşünerek, bazı faaliyetler öngörmek suretiyle çalışmalar sürdürüldü. Yani MHP’de görülmeyen, fark edilmeyen bir dinamizm kendi kendine oluşmuştur. Bir an şöyle düşünün: 793 gün, içerden ve dışardan MHP’yi itibarsızlaştırmak, MHP’yi bölmek, MHP üzerinden fitne fesat yaymak suretiyle ne gibi olayların yaşandığına herkes şahit olmuştur. Korsan toplantılar, korsan kurultaylar, tarlalarla buluşmalar, tellere çıkmalar… Bu durum karşısında MHP varlığını sürdürmek, hedefe erişmek açısından sürekli kendi iç dinamikleriyle proje üreten, faaliyetlerini yönlendiren, kongrelerini yapan ve 18 Mart’ta da büyük kurultayını gerçekleştiren bir siyasi parti olarak herhangi bir seçime ruhen hazır hale gelmiştir. Şimdi ise erken seçim sürecinde MHP teşkilatlarını tamamlamış, seçime hazır hale gelmiş seçimi gerektirecek ön çalışmalara, propaganda araçları, seçim beyannamesi de dahil olmak üzere hazırlıklarını yapmış vaziyettedir.
‘21 Mayıs’ta adaylarımızı açıklayacağız’
. Beklenen şey seçim ne zaman olacaktı; bu bir. Bu süreçte karşımızda üç siyasi olaydan biri olarak mahalli idareler seçimi, arkasından milletvekilliği seçimi ve eşzamanlı Cumhurbaşkanlığı seçimi bulunuyordu. Bu siyasi olaylarla ilgili hazırlıkları yaparken gelişmeler erken seçime bizi götürmüştür. 24 Haziran’da erken seçim olacak. Bu seçimle ilgili olarak da -öneren partilerden birisi olmamız sebebiyle- bir ön hazırlığımızın olması lazım. O hazırlıklar yeterli sayılamayabilir. Ama buna rağmen seçime girmeye cesaret verecek bir çalışma ortamıdır. Bu sebeple bugün herkesten evvel adaylarımızı tespit etmek için müracaatları başlattık. Ve 3 Mayıs akşamı saat 17.00’ye kadar müracaatları alacağız. Sonra seçim takvimindeki sürece paralel bir şekilde hazırlıklarımızı sürdürmek suretiyle Allah nasip ederse, 21 Mayıs’ta milletvekili adaylarımızı topluma taktim edeceğiz.
‘Ramazan ayını değerlendirmek lazım’
Tabii önümüzde Ramazan ayı ve Ramazan bayramı var. Ramazan ayını iyi değerlendirmek lazım. Böyle bir ortam içinde mitingler, kapalı salon toplantıları ne kadar yapılır? İftar yemeklerine ne kadar katılınır? Siyaset hangi esaslar dahilinde halkımızla paylaşılır, bu konuda da arkadaşlarımız çalışıyorlar.
İlk slogan: Cumhur İttifakı, milletin aklı
Sloganınız belli oldu mu?
Daha önce de söylediğimiz gibi- seçimin güncelleriyle ilgili sloganları arkadaşlarımız hazırlayacak. Ama partimizin önünde bir 300 küsur metrekarelik bir alanımız var. Orada “Cumhur ittifakı, millet aklı” yazıyor. Bununla başladık. Cumhur İttifakı, onun bunun değil milletin aklıyla ortaya çıkmış bir yapıdır diye düşünerek bunu seçtik. Önümüzdeki günlerde sloganların bazıları da kamuoyu ile paylaşılabilir.
Koçdemir’in istifası: Beklenen bir durum
MHP Bursa Milletvekili Kadir Koçdemir’in istifası yönünde bir haber var. Size bir dilekçe ulaştı mı?
Bize ulaşan bir istifa olmadı. Ama beklenilen, tahmin edilen bir durum. Milletvekili olmakla birlikte uzun zamandır MHP ile ilgisini soğutmuş, askıya almış bir arkadaşımızdı. Bugünlerde bir başka partiye mi gitti acaba?
İYİ Partiye gitmiş…
Oraya gittiyse, MHP’de milletvekili olma şansını kaybetmiş, orada mı arıyor acaba diye aklıma geliyor.
‘Boynu bükükler oyununa son versinler’
CHP’nin ve diğer partilerin aday arayışı sürüyor. Henüz bir netlik yok. Kılıçdaroğlu sizce aday olabilecek mi?
Öncelikle bir siyasi proje. İç ve dış odaklar tarafından Türkiye’de uzun zamandır uygulanmaktadır. Bir an düşünelim- bunu bir siyasi parti mensubu olarak değil, bu ülkenin bir evladı olarak- ifade etmek istiyorum. Bir seçime girebilme imkanına dayalı kongre sürecini tamamlamış olan bir partinin bir iki gün içinde bir başka partiden 15 milletvekili alması hali çok yönlü düşünülecek, arkası önü iyi araştırılabilecek bir uygulamadır. Yani seçime girmeyle alakalı herhangi bir kaygınızın olmadığını bilmenize rağmen, 15 milletvekilini gönderen ve 15 milletvekilini kabul edenlerin, hangi gerekçe ile bu eylemi gerçekleştirdiklerini düşündüğünüzde, bir proje olduğu anlaşılıyor. Ama arkası nedir önü nedir onu ancak proje kurgulayanlar bilir. Biz de zaman içerisinde öğrenebiliriz. Çünkü her zaman ifade ettim, tekrar ediyorum: “Türkiye de mutlaka 15 Temmuz da erken seçim olması lazımdır” diyorsunuz. Partileşme sürecine giriyorsunuz, kurucular kurulunun olağan kongresini yapıyorsunuz, Türkiye genelinde teşkilatlanmalara gayret gösteriyorsunuz. Ve arkasından “Ben cumhurbaşkanı olacağım” diyorsunuz ve 15 Temmuz için erken seçim talebinde bulunuyorsunuz. 15 Temmuz’da erken seçim talebinde bulunmak, erken seçime hazır hale gelmek anlamı taşır. Demek ki hazırlık yok ortada. O zaman bunu niye tekrar edip duruyorsunuz sorusuyla insan karşı karşıya kalır. Şimdi teşkilatlanmalar YSK tarafından kabul edilmiş, ilave partiler olmuş; HÜDA PAR. O da on birinci parti olarak seçime giriyor. Bu durumda seçime girme yeterliliği YSK tarafından kabullenilmiş bir siyasi partinin, kendisini ve Türkiye yi siyasi etik yönüyle zedeleyecek bir davranışta bulunmaması gerekir. Kalkıp “Demokrasi için teşekkür ediyorum” diyeceği yerde, “Biz sorunumuzu çözdük, seçime giriyoruz. Nazik davranışınızdan, bizi kurtaracak yaklaşımınızdan dolayı CHP’ye demokrasi adına teşekkür ediyorum” diyerek 15 CHP’li milletvekilini geldiği yere gönderip, boynu bükükler oyununa son vermek lazım.
‘Biz kimseyle pazarlık içinde olmayız’
Erken seçim kararı alındı ama çeşitli söylentiler ortaya çıktı. Danışıklı dövüş denildi… Cumhurbaşkanı ile görüştünüz öne sürüldü. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunun değerlendirilecek bir boyutu yok. Bunu söyleyenler bizi tanımıyor. Eğer gerçekten tanıyorlarsa iftira ediyorlar. Biz kimseyle pazarlık içinde olamayız, danışıklı dövüş hareketi yapacak karakterde biri değiliz. İnandıklarımızı söyler, ona göre de hareket ederiz. Bazı televizyonlarda konuşuyorlar, siyasilerden de söyleyenler var. Ama gelecekte tarih gerçeği yazdığı zaman, acaba utanma erdemini ortaya koyabilecekler mi? Ondan da şüphem var.
‘Gül-Davutoğlu görüşmesi iflas etmiştir’
Abdullah Gül’ün adaylığı tartışma konusu. Geçtiğimiz günlerde Gül ve Davutoğlu bir görüşme yaptı. Davutoğlu, “Erdoğan hepimizin adayı” dedi. Nasıl yorumlamak gerekiyor?
Sayın Gül ile Ahmet Davutoğlu arasındaki bahse konu görüşme iflas etmiş demektir. Çünkü Davutoğlu, “Ben cumhurbaşkanı adayı olarak Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı destekliyorum” demiştir. Bu ifadeyi kullandıktan sonra görüşmelerinin muhtevası ne olursa olsun, kamuoyunda yapılan yorumların hepsi geçerliliğini kaybetmiş demektir. Demek ki Ahmet Davutoğlu Bey ile Sayın Abdullah Gül arasındaki görüşmelerde, “Biz cumhurbaşkanı adayı olalım mı, olmayalım mı” konusundaki tartışmaların yeterli bir seviyede olmadığı anlaşılmış, Ahmet Davutoğlu sonucu bağlamıştır. Bu sonuca Abdullah Gül Bey’in bir cevap vermesi lazım. “Biz şu kadar saat görüştük ama Ahmet Davutoğlu’nun ortaya koyduğu görüş, görüşmelerimizin özünü teşkil etmektedir. Benim de aday olma niyetim yoktur” demeleri lazım. Şu ana kadar demediklerine göre tek yanlı bir görüşme olarak kalmıştır. Davutoğlu kendisini çekmiş, gerçeği görmüş Gül’e de böyle bir gerçeği görmesi için davet çıkarmıştır. Sayın Gül görecek mi görmeyecek mi, onu bilemiyoruz artık.
‘Gül, siyasi geçmişini sıfırlar’
Gül’ün ısrarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok yanlış bir tutum. Twitter’da da bunu çok yönüyle ele aldık, ağır ifadeler de kullandık. (Yusuf Has Hacip’ten örnekler de verdik. Bizim siyasetteki el kitabımız odur) Sayın Abdullah Gül Bey hangi süreçten gelmiştir? AKP’nin 5 kurucusundan biridir. İkincisi Recep Tayyip Erdoğan’ın milletvekili olmaması nedeniyle Meclis’te temsil edilememesinden dolayı -parti genel başkanlığı devam etmesine rağmen- başbakanlık görevini üstlenmiş olan birisidir. Recep Tayyip Erdoğan, başbakan olduğunda, Dışişleri Bakanı olmuş bir şahsiyettir. Böyle bir süreçte Cumhurbaşkanlığı seçiminde AKP’nin adayı olarak taktim edilmiştir. Düşünün bir partinin kurucususunuz, partinin başbakanı olmuşsunuz, dışişleri bakanı olmuşsunuz ve bir Meclis grup toplantısında Recep Tayyip Erdoğan sizi, “Cumhurbaşkanı adayımız kardeşimiz Abdullah Gül” diye taktim ediyor. “Kardeşim Abdullah Gül” ifadesiyle taktimin anlamı vardır. Kardeş arasında vefa vardır, sevgi vardır, saygı vardır, sadakat vardır. Bunu dikkate almak lazım. Bu sebepten dolayı Recep Tayyip Erdoğan Bey’in şu an cumhurbaşkanı olarak görevini üstlenirken, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sürecin içerisinde, bu süreci tamamlayabilecek bir seçimi düşündüğü sırada, sizin isminizi dolandırıp, kendinizi göstermeyen bir yaklaşımdan vazgeçmeniz gerekir. Ve Recep Tayyip Erdoğan’ın yanına gidip, “Sen benim kardeşimsin. Dün sen beni kardeş ilan etmiştin. Bugün ben seni kardeş ilan ediyorum. Kardeşin olarak cumhurbaşkanı olmuştum, kardeşin olarak Cumhurbaşkanı olmanı istiyorum” demesi lazım. Bunu demediği müddetçe Gül siyasi birikiminin hepsini -Şimdi yeni tabir var ya sıfır baraj- sıfırlamış olur.
‘Aday olacağına ihtimal vermiyorum’
İsmini fazla dolandırmamasında, kendisini istismara yönelik kişilerle olan temaslarını mesafeli bırakmasında yarar vardır diye düşünürüm. Çünkü bir siyasetçi ülkede zor yetişiyor. Önemli görevlerde her insana nasip olmuyor. Yani parti kuruyorsun, başbakan oluyorsun, dışişleri bakanı oluyorsun, cumhurbaşkanı oluyorsun… Bunlar önemli makamlar hepimize nasip olmuyor. Bunu hazmetmek lazım. Siyaseti yozlaştırmadan, siyaset irtibatlarını bazı kırgınlıklara sebebiyet vermeyecek boyutta sürdürmekte yarar vardır. Türkiye’nin de buna ihtiyacı vardır. Genel tabloyu hepimizden fazla onların görmesinde yarar var. Cumhurbaşkanlığı makamında bulunan bir kişi kafasında oluşabilecek her türlü soruyu açıklığa kavuşturabilmek için devletin tüm kademelerine müracaat ederek bilgi sahibi olabilir. Bunları yaparak hala çatıydı, şuydu diyerek bir takım şeylere giriyorsa o zaman söyleyecek bir şey kalmıyor. Ben aday olacağına ihtimal vermiyorum. Vermiyorum çünkü yanlış olur. Ama ille de aday olmayı düşünüyorum diyorsa Allah yolunu açık etsin. Kim aday yapacaksa yapsın.
İstismar dediniz. Yani “FETÖ Gül’ün adaylığını istiyor mudur?”
FETÖ ile benim bir irtibatım yok. Fetullah Gülen’in ne düşündüğünü de anlamakta güçlük çeken bir insanım. Ama istismar edildiği kanaatindeyim. “CHP adayımız olabilir mi”,”SP’den olabilir mi?”, “Gül olursa desteklerim”, 24 saat sonra “Hayır ben yüz bin imza toplayacağım, şöyle yapacağım” konuşmalarının olduğu yerde bir isim konuşuluyor o isim sessiz kalıyor, hiçbir yerde görünmüyorsa, her zaman yaptığı geleneksel cuma namazından sonraki sohbetini yapamayacak bir durumda kalmışsa ne yapacaksınız? İstismar edildiğinizi fark edeceksiniz.
‘Önemli aktörlerin çabası olabilir’
Kardeşlik ilkesiyle açıkladınız. Kardeşlik ilkesine ihanet edilmemesi gerektiğini söylediniz. Sayın Gül’ü ‘ihanete’ götüren nedir sizce?
Bir projeyi oluşturmaya çalışanlar önemli aktörler ise bunların çabası olabilir. İkinci olarak nefsi kontrol altına alamazsanız her şeyi yapabilirsiniz.
Cumhurbaşkanı yerel seçimlere ilişkin bir açıklama yaptı. Fiili ittifak olarak gönül ittifak olabilir demişti. Bu cumhur ittifakından sonra yerel seçimlerde AK Parti ile bir çalışma yürütülebilir mi?
Seçimlerden sonra 7 ay var. Ne gibi siyasi olaylar olur onu bilemiyoruz. Ama cumhurbaşkanlığı seçimi ve milletvekilliği seçimi tamamlandıktan sonra mahalli idareler seçimi kendi özel yapısı içinde, geleneksel değerler içerisinde sürdürülen bir faaliyettir. Belki de o aşamaya gelmemiş olabilir. Cumhurbaşkanının bugün söylemiş olduğu söz, kendisi cumhurbaşkanlığı seçim sistemini kurduktan sonra da aynı olursa o zaman Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin başı olarak böyle düşünüyor demektir. Onu da herhalde diğer siyasi kurumlar, belediyeler dikkate almak durumunda kalırlar.
‘Bizim pazarlığımız yok’
Seçimden sonra hükümetin içinde yer almayacağını söylediniz. Sizi başkan yardımcısı olarak görmek veya kabinede partinizin girmesi söz konusu olacak mı?
Eğer böyle bir niyette olursak, bu niyet doğrultusunda da seçim sonrası bir uygulamada bulunursak o zaman söylediklerimizin hepsini yalamış oluruz. Milliyetçi Hareket böyle bir duruma düşemez. Böyle bir arzumuz da, pazarlığımız da yok, niyetimiz de yok. Demek ki arzu olmazsa niyet olmazsa pazarlama da yoksa o zaman biz parti olarak yolumuza devam edeceğiz demektir.
‘Gül’ü benimseyecek halde olmamalılar’
Gül’ün adaylığı konusuna CHP tabanından tepki var. CHP ile olan münasebeti tabanı açısından zarar verir mi?
O konuda bir şey söylemek çok zor. Çünkü daha evvelden yapılmış olan bir Cumhurbaşkanlığı seçimindeki birliktelikten haberleri olmadığını, bunu da şimdi kamuoyuna Ekmeleddin formülü olarak taktim ettiklerini söylüyorlar. O çerçevede düşündüğünüz taktirde bir hata olmuşsa kendileri açısından ikinci kez aynı hatayı işlememeleri lazım. Yani “Ekmeleddin formülünü” benimsemekte zorlananların şimdi Abdullah Gül formülünü benimseyecek halde olmamaları lazım. Ekmeleddin Bey projesi doğru bir projeydi. Orada samimi bir kucaklayış olsaydı belki farklı olabilirdi. Ama şimdi onların hepsini yaşadıktan sonra aradan yıllar geçtikten sonra kalkıp bunlar söyleniyor…
‘İnce ağzından çıkanı duyacak’
Ekmeleddin Bey -ki MHP’nin milletvekilidir - Muharrem İnce ağzından çıkanı duyacak ve ona göre konuşacak. Benim milletvekili olarak kabul ettiğim, partimde bulunan bir şahsa dil uzatamaz. Biz herhangi bir şekilde kendisine dil uzatıyor muyuz? Gitsin Yalova’da tatil yapsın biraz.
Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda tablo artık her parti kendi adayını çıkaracağı yönünde ilerliyor. Bu Cumhur İttifakı’nı nasıl etkiler? Olumlu mu, olumsuz mu?
Cumhur İttifakı’nın kuruluş aşamasından bugüne kadarki geçen sürede anlaşılmayan yönler de anlaşılır hale gelmiş, insanlarımız da cumhur ittifakının doğru bir ittifak olduğunu yasal ve meşru bir ittifak olduğunu kabullenmiştir. Bu nedenle partilerin değişik aday çıkarması onların hakkıdır. Taraftarlarından alacağı oy bellidir. Ama bu oy bazı televizyonlarda kamuoyu araştırmacılarının iddia ettiği gibi MHP’den yüzde 6, AKP’den alıp bir başka yere gidecek halde değildir. Yani televizyonlarda bu tür değerlendirmeleri yapanlara bakmak lazım. Yarın seçim sonrasında bunları gösterip “Görüyorsunuz” demek lazım. Başka programa gerek yok! Her konuşmayı bant halinde vereceksin ne söylediler ne oldu... Bundan sonra televizyonlarda konuşacaklar mı, biraz da evde dinlenecekler mi diye sormak lazım. Ben kamuoyu araştırmasını tartışan basın mensuplarını -çok ağırlarına gitmesin ama- inandırıcı bulmadığım için o bölüm gelince diğer haberlere bakıyorum. Orada da bir şey yoksa bir dizi filme geçiyorum.
Birinci turda cumhurbaşkanı seçilir mi ikinci tura kalır mı? Kalırsa ne olur?
Benim inancım odur ki Cumhur İttifakı birinci turda cumhurbaşkanını seçecektir. Şu ana kadar hiçbir siyasi parti MHP dahil, 59 miting 59 kongre yapmamıştır. Başka yerden bir oy gelecekse bilemiyorum ama başka partiler tartışma zeminindeyken diğerleri yol alıyor. Yani Cumhur ittifakı gelişen bir ittifak olmuştur. Bir yandan cumhurbaşkanı bir yandan da milletvekili seçimlerini organize eden bir anlayışla hareket ediyor. Bir haftaları kaldı. Bir hafta sonra aday bulamıyoruz derlerse ne olacak?
‘Denge ve denetim önemli’
Beklediğiniz bir oy oranı var mı?
Yanıtlarsam o zaman kamuoyu araştırmalarıyla paralel düşer (gülüyor)
Muhalefet “büyük uzlaşma” diyor. İlk etapta 300 ün üzerinde çoğunluk elde etmek, ikinci tura bırakmak seçimleri planları var.
Bir defa uzlaşma konusu üzerinde bir cümle durmak lazım: Bulunduğu partiden her türlü imkana kavuşarak milletvekili, bakan olarak siyasi hayatta yer alanlar 16 Ocak’tan sonra, bu imkanı bulduğu partisiyle uzlaşamadıktan sonra CHP ile nasıl uzlaşacak? HDP ile nasıl uzlaşacak? O bakımdan uzlaşma, demokrasi bunlar artık cümlenin başında kullanılan ama hayata geçirilmeyen projelerin giriş güzergahı oluyor başka bir şey olmuyor. O nedenle milletvekilliği seçimleri önemlidir. Çünkü denge ve denetim amaçlı yasama bu Anayasa değişikliği ile ortaya çıkmıştır. Birde cumhurbaşkanı ve hükümeti vardır. Cumhurbaşkanı ve hükümetiyle alakalı bir sonucu elde etmek istiyorsanız o zaman Meclis’teki gücü ona uygun bir hale getirmek lazım. 600 milletvekili var. Demek ki güçlü bir iktidarın cumhurbaşkanı ve onun hükümetinin faaliyetlerinin başarılı kılınabilmesi Meclis’teki 301’i de bulmayı gerektirir. Bu da önemli bir rakamdır.
Resmi takvim yayınlandı. Protokol için AKP ile temasınız oldu mu?
Bugün (dün) Resmi Gazete’de yayınlandı. İki partinin, bugüne kadar bu konuları yetkili olarak sürdüren arkadaşlar bu protokolleri ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin esasları üzerindeki çalışmaları planlamış olurlar.
Ortak beyanname?
Beyanname değil protokol olacak. Bizim kendi açıklamalarımız olacak. Cumhur ittifakı çerçevesinde topluma vereceğimiz mesajlar olacak. Neden cumhur ittifakı neden cumhurbaşkanlığı sistemi. MHP neden böyle bir çalışmanın içinde bulundu bunları izah edeceğiz. MHP beyannameden ziyade işin ruhu, felsefesi ve bir sistemin yerinde, kalıcı bir şekilde, istikrarlı şekilde uygulanacağına dair görüşlerini halkla paylaşacak. Kalkıp da soğan fiyatlarıyla ilgili bir açıklamamız olmayacak. (gülüyor)
‘Beşiktaş hata yapmaz’
FB -Beşiktaş maçından sonra yaşananların ardından Beşiktaş saha çıkmayacağını açıkladı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sayın Cumhurbaşkanı Fenerbahçeli. Siyaseten en güçlü Beşiktaşlı konumunda siz varsınız. Biraz kırgınlık oldu size karşı maçın tekrarı konusundaki açıklamalar nedeniyle…
Beşiktaş hata yapmaz. Yapmamalıdır. Türkiye’nin bu karmaşasında siyasetin, partiler arasında kutuplaşmaların olduğu böyle bir noktada siz bunu bir de kulüpler arasında bir kutuplaşmaya çevirirseniz o taraftarların ilerde ne yapacağı belli olmaz. Bunu ne Fenerbahçe’nin ne Beşiktaş’ın başkanı taşıyamaz. Beşiktaş o nedenle kararını değiştirmelidir. Bunu bir Beşiktaşlı olarak söylüyorum.
25 Haziran sabahı Türkiye’nin gündeminde halletmesi gereken ilk konu ne olmalı?
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini bütün kurum ve kurallarıyla işler hale getirmek olmalıdır. Ondan sonra da Türkiye’nin gündemini meşgul eden konuları yeni cumhurbaşkanı ve onun hükümeti teker teker ele almalı, TBMM ile diyalog içinde çalışmalıdır. Bugüne kadar gündemin ne olduğu bellidir. O gün yeni bir gündem yaratmaya da gerek yoktur. Terör, uluslararası ilişkiler, göç, kadına şiddet, ekonomik sorunlar…Sokaklarda kavga vardır, asayişsizlik vardır. Bunların ele alınması lazım.
Cumhur ittifakına BBP de destek veriyor. Yorumunuz nedir?
BBP yöneticileriyle AKP yöneticileri birkaç günden bu yana bir araya geliyorlar. Zannediyorum iki partinin genel başkanı yani Cumhurbaşkanı ile BBP genel başkanı önümüzdeki günlerde bir araya gelip bir değerlendirme yapacaklarını söylediler. Bunu yetkili kişiler söyledi. Onlar bunu söylerken bizim Cumhur ittifakının bir elemanı olarak araya girip konuşmamız yakışık almaz.
AKP-AK Parti sorusuna esprili yanıt: ‘MHP’ye ne diyecekler?’
AKP dediniz ama Cumhurbaşkanı bu sözü sevmiyor?
Bize ne diyecekler? MHP yerine (gülüyor). Dilimize öyle geliyor öyle söylüyoruz. Buradan da gazeteci kurnazlığı ile bizi çatıştırma (gülüyor). Şaka yapıyorum.
‘Demirtaş’ın adaylığı proje’
HDP’nin adayı Demirtaş. Ama tutukluluk hali devam ediyor. Bunu nasıl yorulmuyorsunuz?
Bir projenin sonucudur. Yani tutuklu olan bir şahsın aday olarak gösteriyorsanız onu seçtirmiş dahi olsanız cezaevinden çıkarmak yargının konusudur. Böyle biri aday oluyorsa iki amaç güdersiniz: Bir tanesi; dersiniz ki “Biz varız devam ediyoruz”. İkincisi ise, “Acaba bizim toplumsal karşılığımız ne kadar olmuştur”, onu ölçmek içindir. Yoksa seçim kazanma mantığıyla yapılmıyor. Tutarlı mıdır, onu da onlar düşünsün.
Erken seçim kararı alınmadan önce üç kritik görüşme gerçekleşti. Cumhurbaşkanı ve başbakan ile görüştünüz. Ardından da Adalet Bakanı ile bir araya geldiniz. Bu görüşmede ülkücü akademisyenlere yönelik bir takım konuların gündeme geldiği söylendi…
Meclis grup toplantımızdan sonra milletvekillerimizle yemekli bir toplantımız daha olur. Adalet Bakanımız saat 13 de grup odamıza teşrif ettiler kendileriyle çok kısa bir görüşmemiz oldu. O görüşmenin hemen arkasından da MGK ve MYK toplantısı vardı oraya geçtiler. Sayın Bakan 16 nisan münasebetiyle geçmişten gelen olayların tartışılabileceği bir sempozyum için kanaatimi sordular. Ben de bu konuları artık siyasilerden ziyade bilim insanlarının değerlendirmesi gerektiğini, siyasette bulanan uzmanların da bu toplantılara katılmalarında yarar olduğunu söyledim. Hepsi budur.
Genel merkezde de sizi ziyaret etti…
Evet benzeri şeyler. Ayrı konular ama erken seçimle falan alakalı konular değildi. O da çok kısa sürdü.
Yüksek faiz döviz konusunda ne düşünüyorsunuz?
Siz bizi sabaha kadar burada tutmaya çalışıyorsunuz (gülüyor). Bu tür sosyal ve siyasi olayların gelişimi sırasında ekonomi etkilenir. Biz bunu 2001 yılındaki krizde yaşadık. O zamanın en öne çıkan sözü “efendim bu uygulamaları piyasa satın almıyor”du. (gülüyor). Kemal Derviş de dahil onun bir iki gazetecisi vardı, MHP hükümet ortağı olarak ne söylemişse, “Efendim piyasa bunu satın almıyor” derlerdi. Piyasa dedikleri de 150 kişiyi geçmeyen menkul kıymetler borsasının elemanı. Türkiye de üç bin tane büyük firma varken 150 kişi... Bu nedenle bu tartışmalar lüzumsuz tartışmalardır. Türkiye’de ekonomi mekanizması, ekonomi yönetimi Merkez Bankası görevinin başındadır.
Sayın Cumhurbaşkanı milli ve yerli para ifadesini kullanıyor…
İkisi de güzel tabir. Milli ve yerli çok açık bir şey. Cebinin bir tarafında lira bir tarafında dolar varsa lira olan kısmını tercih edeceksin demektir. Isparta’nın bir kazasına gitmiştim. İlçe başkanı bir köyde dediler. 15-20 Km mesafede ben de oraya gittim. Kahvede vatandaşlar sohbet ediyor. Ben partinin genel sekreteriyim. Biraz muhabbet oldu. Biz ANAP iktidarda biraz politikaları üzerinde laf söyledik. Köylünün biri, “benim cebimde lira yokken şimdi mark var. Çok yanlış düşünüyonsun sayın genel sekreter” dedi. Döviz serbestliği olmuştu. Bu iktisat hocası olarak olmama rağmen bunu izahta zorlanıyorum (gülüyor).
İlk miting belli mi acaba?
Henüz karar veremedik. Ama miting, kapalı salon toplantısı ve ramazan ayı olduğu için adaylarımız, vekillerimiz iftar yemeklerinde vatandaşlarımıza hitap edecekler. Diğer partilerin çalışmalarını gördükten sonra biz bir alan belirlemek zorundayız mitingler için. Yoksa çakışır seçim döneminde. Valilik müsaade eder, etmez. Araya yarım saat süre konur. Geçmiş dönemlerde yaşadığımız için mitinglerin karmaşası ayrı bir derttir, bakacağız. Topluma sesimizi duyurabileceğimiz yerlerde mitingler yapacağız. Büyükşehirler var, güçlü olduğumuz alanlar var, programımızı geliştireceğiz. Şu an bir şey söylersem erken olur.
‘Kim aday olmazsa o’
Siz 9 Nisan’da 5 milletvekili demiştiniz. Koçdemir istifa etti ama geri kalan 4 vekille ilgili bizimle paylaşabileceğiniz bilgiler var mı?
İsim olarak bir şey söyleyemeyiz. Ama milletvekilliği listeleri açıkladığım zaman olmayanları görürseniz onlardır.
Beşten fazla mı olur?
Bizi hepten bitireceksiniz (gülüyor). Hepsi zaten 33 kişi.
Meral Hanım önce ortaya çıktı ardından Gül meselesi neredeyse son anda ortaya çıktı. Hedefi nedir?
Erken seçim kararı alındığı için seslendirilir hale geldi. Yoksa Gül meselesi çok eskiden beri var. İşte İstanbul’da biraya geliyorlar bir takım çevreler konuşuyor. İşin mahiyetini bilmiyoruz çünkü ilgilenmiyoruz. Bunlar ne konuşuyor diye merak da etmiyoruz. Nasıl olsa gazeteler bir gün yazar. İki asistanımız vardı sonradan profesör oldular. Bir gece 2.30 sularında beraber kaldıkları eve doğru yürürken Kızılay tarafında tanklar hareketleniyor. Biri, “Kemal bu tanklar bu saatte ne dolaşıyor” diye soruyor, Kemal Bey de, “Kafanı yorma Naci, yarın gazeteler yazar” diye yanıt veriyor. (Gülüyor). Oysa 27 Mayıs gecesi… Sonra ikisi de profesör oldu. Kemal Dal ile Naci Kınacıoğlu. İşte siz de yazarsanız biz de öğreniriz. (gülüyor)
Dizilerinize devam ediyor musunuz?
Eşkıya Dünyaya Hükümdar olmaz, klasik dizi. Öldürmedikleri adam kalmadı ( Gülüyor). Adana’yla da ilişkili olması sebebiyle İnsanlık Suçu diye bir aile dramını ifade eden dizi var. Zaman zaman ona bakıyorum.