Cumhuriyet gazetesi yazarı Bağış Erten, Milli Takım ve Türk futbolunun içinde bulunduğu duruma sitem etti. Türk futbolunun gündemdeki isimlerini eleştiren Erten, "Arda da dönsün, Fatih Terim’in gönlü alınsın, Göksel Gümüşdağ ve Yıldırım Demirören eşbaşkan olsun, Rıdvan Dilmen’e yetki verilsin, Rüştü Reçber ve arkadaşları için bir ihtiyar heyeti yaratılsın, Acun Ilıcalı tek yayıncı olsun, Aziz Yıldırım’a peşinen kupa gönderilsin, Galatasaray banka kursun, Fikret Orman Saray’da her gün iftar açsın, İbrahim Hacıosmanoğlu onursal başkan olsun, batan kulüpler Varlık Fonu’na devredilip kurtarılsın" ifadesini kullandı.
Bağış Erten'in 14 Haziran 2017'de Cumhuriyet'te yayımlanan "Yeniden başlasın, burada kalmasın" başlıklı yazısı şöyle:
"Bakmayın siz, iyi oldu. Milli Takım üzerinden yürütülen bütün bu kavga-gürültü bulunmaz bir şans yarattı bize. Çünkü gördük ki, griler, siyahlar, beyazlar derken bütün bu ‘tatavanın’ ardında incir çekirdeğini doldurmayan bir ego savaşı çıktı. İçinde iktidar mücadelesi yok muydu? Hükümetin futbol üzerindeki tahakkümünün izleri?.. Onlar arasında iç çatışma?.. Eski-yeni kavgası?.. Birikmiş nefretler/hınçlar?...
Evet, hepsi vardı ama hiçbiri İslam Çupi’nin o meşhur lahana dolmasının içini doldurmaya yetecek kadar değil. Malum, Çupi’nin seçme yazılarından oluşan üçlemenin ilk kitabının başlığıydı “Olaylar Sağbekin Lahana Dolması Yemesiyle Başladı.” Ve ‘dalgacı mahmut’ kıvamındaki o yazı şöyle bitiyordu: “O ülkede futbol olağanüstü hali devam ede dursun, uygar Türkiye’de hiçbir teknik direktör lahana dolmasından forvet yapmayayeltenmediğinden, rakip sağbek de karşısında lahana dolmasından yapılmış forvet bulamadığından kimse kimseyi yemeğe kalkmıyor ve çok şükür ligimiz, el bebe gül bebe devam edip gidiyor...”
Eğer el bebek gül bebek gitmesin istemiyorsak, hazır pandoranın kutusu da böyle açılmışken bunu fırsat bilmeliyiz. Artık ne oldu, ne bitti’yle uğraşmanın âlemi yok. Ne olmalı? Onu bulmalıyız. Çare basit aslında; çünkü sorunlar o kadar büyük ki hiçbir çuvala sığmıyor. Ülke sporu, tarihinde hiç bu kadar kötü yönetilmemişti. Saklanacak hiçbir şey yok. Failler, sorumlular belli. Ama biz vakit kaybediyoruz hâlâ. O kısır tartışmanın içindeki saçma sapan magazinin peşinden koşuyoruz. Ve bu tüm bunlar, kaosu yaratanların işine çok yarıyor.
O yüzden daha fazla bizi oyalamasınlar.
Eğer, bu olay bir musibet sayılıp Milli Takım da buna göre tepeden tırnağa yeniden yapılandırılmayacaksa,
Eğer, başta son kavganın aktörleri olmak üzere, Gökhan Töre, Volkan Babacan gibi figürlere ve tüm benzer sabıka kaydı olanlara Milli Takım forması yasaklanmayacaksa,
Eğer altyapılar dahil olmak üzere, birkaç istisnai başarı dışında tüm milli takımlardaki ufuksuzluk bu kadar ayan beyan ortadayken, bunun sorumluluğunu kimse üstlenmeyecekse,
Eğer, yorumcu koltuğunda ahkâm kesen, bazıları konuşabilmekten aciz futbolcu eskileri birtakım mevki ve karakter hesapları üzerinden ülke gündemini meşgul etmeye devam edecekse,
Eğer yalan haber, sansasyonel haber, asparagas haberler karşısında basın örgütleri, TSYD gibi yapılar önleyici/cezalandırıcı bir yapı kuramayacaksa,
Eğer futbolu yönetenler sadece ‘yöneticiler’ olmaya devam edecekse,
Eğer finansal fair play kararları karşısında fakr-u zarurete düşen kulüplerin yöneticileri bunun hesabını vermeyecekse,
Eğer gençlerin önünü açacak bir futbol kültürü yaratılamayacaksa,
Eğer bu ülkenin paraları birtakım menajerler, yöneticiler üzerinden hortumlanacaksa,
Eğer tribünler her geçen gün daha da tenhalaşacak ve bu sadece bir yandaş bankayı zengin edecek ama yetkililer tüm bunları bir sorun olarak görmeyecekse,
Eğer Futbol Federasyonu, Kulüpler Birliği gibi yapılar siyasete alet olmaya devam edecekse,
Eğer siyasi iktidar tüm spor organizasyonları üzerinde her geçen gün artan idari ve mali vesayetini güçlendirecekse,
Biz boşa kürek çekmeye devam edeceğiz demektir. Ülkenin en başarılı futbolcusu, en karizmatik teknik direktörüyle birbirine girdiyse ve bu cepheleşme içinde federasyon başkanları, hükümete yakın isimler, efsane futbolcular varsa ve biz bunu bir fırsat gibi görüp bir şeyleri değiştirmeyeceksek Arda’ya da yazık, Fatih Terim’e de… Bu iki ismi harcamaya değecek tek şey ancak ve ancak bir futbol devrimidir. Görüyoruz; bozuğu düzeltmek, yeniden yapmaktan daha zor. Ve bu oyun herkesin gözü önünde oynanıyor ve yönetiliyor. Baştan aşağıya yenilenecek yeni bir futbol düzeni aslında hiç de zor değil. Yeter ki bunun için bir kamuoyu oluşturulsun. Futbolun paydaşlarından oluşan bir Kurucu Meclis kurulsun. Özerk bir yapıda, kamuoyunu da arkasına almış bir girişimin başarısız olması için hiçbir neden yok. Ya da tersten söyleyelim. Başarısız olacaksa da bir nedeni, bir ilkesi, bir duruşu olsun.
Yok eğer, böyle devam edeceksek, bence Arda da dönsün, Fatih Terim’in gönlü alınsın, Göksel Gümüşdağ ve Yıldırım Demirören eşbaşkan olsun, Rıdvan Dilmen’e yetki verilsin, Rüştü Reçber ve arkadaşları için bir ihtiyar heyeti yaratılsın, Acun Ilıcalı tek yayıncı olsun, Aziz Yıldırım’a peşinen kupa gönderilsin, Galatasaray banka kursun, Fikret Orman Saray’da her gün iftar açsın, İbrahim Hacıosmanoğlu onursal başkan olsun, batan kulüpler Varlık Fonu’na devredilip kurtarılsın.
Saygılarımla arz ederim."