Bağımsız Gazetecilik Platformu P24, Twitter’ın Anayasa ve yasalara aykırı olarak erişime kapatıldığı gerekçesiyle Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı Tayfun Acarer ile Telekomünikasyon İletişim Başkanı Ahmet Cemalettin Çelik ve sorumlu diğer kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Twitter'ın tamamen erişime kapatılması yönünde bir yargı kararı bulunmadığına dikkat çeken P24; Acarer, Çelik ve diğer sorumlu personel hakkında, Türk Ceza Kanunu'nun "görevi kötüye kullanma", "bilişim sistemlerinin işleyişini engelleme" ve "haberleşmenin hukuka aykırı yollarla engellenmesi" suçlarını düzenleyen hükümleri uyarınca cezalandırılmalarını talep etti.
Başkanlığını Hasan Cemal'in yaptığı P24'ün şikâyet dilekçesinde twitter.com internet sitesine erişimin; Anayasa’nın 26, 27, 28, 13 ve 22 maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesine ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlarda İşlel Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun hükümlerine aykırı olarak BTK tarafından 20 Mart 2014 tarihinde engellendiği belirtildi.
‘Uygulama sansürdür’
Ceza Hukuku Derneği Başkanı Fikret İlkiz tarafından hazırlanan P24’ün şikâyet dilekçesinde şu bilgilere yer verildi:
“Erişimin engellenmesine gerekçe olarak; İstanbul Anadolu 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 03.02.2014 tarih ve 2011/795 Sayılı, İstanbul Anadolu 5. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 18.03.2014 tarih ve 2014/181 sayılı ve Samsun 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 04.03.2014 tarih ve 2014/223 sayılı kararlarına istinaden TİB tarafından uygulanan Koruma Tedbiri twitter. com sayfasında gösterilmiştir.
Bu kararlardan başka İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın (TMK 10. Maddesi İle Görevli) 20.03.2014 tarihli kararı da sayfada yer almış ve Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından KORUMA TEDBİRİ uygulandığı belirtilmiştir."
"Bu kararların tümü talepte bulun özel kişilerin aldığı kararlardır. Hiçbir kararda twitter hesabına ulaşımın tamamının engellenmesi yoktur. Bu kararlara göre erişimin engellenmesi kararı alınması halinde twitter.com adresinin tamamına değil, sadece kararda taraf olan twitter kullanıcıların ve bazı linklere erişimin engellenmesi hukuka ve kanuna uygun olabilir. Aksi takdirde, şüpheliler tarafından gerçekleştirildiği anlaşılan erişimin tamamının engellenerek twitter hesabının kapatılması hakkındaki bu uygulama açıkça sansürdür, hukuka ve kanuna aykırıdır."
‘Hatalarını örtmeye çalıştılar’
"Bilinmektedir ki 21.02.2014 kabul tarihli 6526 sayılı Kanunla Terörle Mücadele Kanunun 10. Maddesi yürürlükten kaldırılmış ve özel yetkili savcılıklar ve mahkemelerin görevleri de bu kanunun Resmi Gazetede yayımlandığı 6 Mart 2014 tarihinde sona ermiştir. Buna rağmen twittter. com sayfasında ‘İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın (TMK 10. maddesi ile görevli) 20.03.2014 tarih ve sayılı kararına istinaden TİB tarafından koruma tedbirinin uygulandığı’açıklamasına yer verilmiştir. Bu tarihte özel yetkili savcılık yoktur.
Daha sonra İstanbul Başsavcı vekilliğinin 20 Mart’taki kararına istinaden Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) tarafından erişimin engellendiği ifadesindeki tarih bu kez 7 Mart 2014 olarak değiştirilmiştir. Böylece kamu görevlileri hatalarını tarih değiştirmek suretiyle gidermeye çalışmışlar ama kanuna aykırı olarak twitter’ın sayfasına müdahale ederek bilişim sisteminin işleyişini engellemeyi de sürdürmüşlerdir.
Buna karşılık twitter’ın erişime kapatılmasından hemen sonra Türkiye Barolar Birliği tarafından yapılan itiraz üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 21.03.2014 tarihinde
‘…Anılan engelleme ile ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından talep olunmuş ve/veya alınmış herhangi bir karar mevcut değildir.’ şeklinde açıklama yapmıştır.”
Suç duyurusunda erişimin tamamen engellenmesine ilişkin olarak her hangi bir yargı kararı bulunmadığına dikkat çekilerek yapılan işlem tamamen hukuki dayanaktan yoksun, kanuna ve hukuka aykırı olduğu vurgulandı. Anayasa’nın 13, 22, 25, 26, 27 maddeleriyle kişilerin düşünce ve ifade özgürlükleri ile, bilim ve sanatın serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama ve yayma hakkının korunduğu Anayasa’nın 28. Maddesinde de “Basın hürdür sansür edilemez” denildiği belirtildi.
Twitter’ın erişime kapatılmasıyla ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiği savunulan su duyurusunda şöyle denildi:
Mahkeme kararı olmadan Twitter’ın tamamen kapatılması AİHS ‘nin 10.maddesinde yer alan ifade özgürlüğünün ihlalidir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10.maddesinde yer alan düzenleme esas alınması gerekirken şüpheliler aksine hareket etmiştir. AİHS’nin 10. maddesine göre herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak fikir sahibi olma ve hiçbir sınırlama olmaksızın bilgi ve fikirlerin alınması ve paylaşılması haklarını da içerir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne göre; ifade özgürlüğü demokratik toplumun temelidir. Mahkeme düşünceyi açıklama özgürlüğünü, demokratik toplumların ilerlemesi ve her bireyin gelişimi için temel koşullardan birisi olarak görmektedir.
Demokratik sistemlerde siyasal katılım, çoğulculuk esasına bağlıdır. Çağımızda kişilerin bilgi edinmeleri, elde ettikleri bilgiyi yorumlamaları çok önemlidir. Özgür ve doğru haber dolaşımı siyasal katılımın sağlanması için önemli bir öncelik kazanmıştır. “Bilgi edinme” ve “özgür ve doğru haber dolaşımı” insanlar için hak olarak kabul edilmiştir.
Dolayısıyla kitle iletişim araçları özgür haber dolaşımının gerçekleştirilmesini sağlamakla görevlidir. “Bilgi edinme hakkı” evrensel bir haktır. Kavram olarak kitle iletişim araçlarının sağladığı haber akışının bir sonucudur. “Haberleşme / İletişim Özgürlüğü” ise bilgi edinme hakkı ile elde edilen bilginin bir başkasına iletilmesini sağlar. Aslında basın özgürlüğü, bilgi edinme ve yayma özgürlüğüdür. Bu nedenle ifade özgürlüğü tüm hak ve özgürlüklerin “omurgası"dır.
9 Haziran 2004 kabul tarihli 5187 sayılı Basın Kanunun amacı basın özgürlüğünü ve bu özgürlüğün kullanımını düzenlemektir. (Madde 1) 3. maddesi ise “Basın özgürlüğü” başlığını taşımaktadır. “Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir. Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlakının, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir.”
Anayasa’da güvence altına alınmış olan basın özgürlüğü kavramı tekrarlanmıştır. Basın özgürlüğü kavramı ve bu özgürlüğün sınırlarının ne olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesi ve Anayasamızın 26 ıncı ve 27. inci maddeleri dikkate alınarak belirlenmiştir.
AİHM, Ahmet Yıldırım v. Türkiye (Başvuru no. 3110/10) kararında Türkiye’den erişimin engellenmesinin, bir bilgi kaynağına ulaşmaya sınırlandırma getirilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi ile korunan ifade özgürlüğüne müdahale niteliğinde olduğuna karar vermiştir. Ayrıca erişimin engellenmesi yoluyla getirilen sınırlandırmaların özellikle katı olan bir yasal çerçevede uygulanmasına karşılık hukuki denetimin etkili olmadığı sonucuna varmıştır. AİHM’ sine göre 5651 sayılı Yasa’nın uygulanmasından kaynaklanan müdahaleler, AİHS’nin “öngörülebilirlik” şartını karşılamamaktadır. Demokratik bir toplumda hukuk devletinin sahip olduğu korumanın 5651 sayılı Kanunla sağlanamadığına değinmiştir. Sonuç olarak AİHM’si bu kararında 5651 sayılı Kanunda yer alan “sınırlandırmaların” gözden geçirilmesini ve ifade özgürlüğüne ilişkin kısıtlamaların uygulanması konusunda özel ve kesin kuralları olan bir çerçevenin düzenlenmesi gerektiğini açıkça belirtmiştir.
Bu nedenlerle internet ortamındaki yayınlar, internet ve twitter korunmalıdır, sansürlenmemelidir. Asıl olan özgürlüktür ve sınırlandırmalar istisnadır.
AİHM kararından hareketle 5651 sayılı Kanunda lehe düzenleme beklenirken, 5651 sayılı Kanunu değiştiren 6.2.2014 kabul tarihli 6518 sayılı ve 26.02.2014 kabul tarihli 6527 sayılı Kanun değişiklikleri Mart ayında yürürlüğe girmiştir. Bu kanun değişikliklerinin ifade özgürlüğünün ihlaline neden olacak bir yapıda olduğu konusundaki tartışmalar sürmektedir. Nitekim şüpheliler ve TİB tarafından gerçekleştirilmiş olan sansürle twitter hesabının erişime kapatılması da bunun ilk tipik örneğidir. Şüpheliler, kanuni gereklere uymak yerine, kanuna ve Anayasaya aykırı olarak mahkeme kararına bile dayanmadan sansür uygulamaktan hiç çekinmemişlerdir.
AİHS’nin 10. maddesine göre herkes anlatım ve görüşlerini açıklama hakkına sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın, haber veya fikirleri alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Kullanılması görev sorumluluk yükleyen bu özgürlükler demokratik bir toplumda zorunlu tedbirler niteliğinde yasayla öngörülen koşullara göre sınırlandırılabilir.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından kabul edilen “İnternet Üzerinde İletişim Özgürlüğü” Deklarasyonuna göre (28.05.2003) Avrupa Konseyi üye devletlerine İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesinin (AİHS) 10. maddesinde garanti edilmiş olan “ifade ve bilgi özgürlüğünün” temel hak olarak kabul edildiği ve korunması gerektiği yeniden hatırlatılmıştır.
Devletler, İnternet üzerinde bilginin özgür dolaşımını ve ifade özgürlüğünü sağlamalıdırlar. Demokratik ilkelere aykırı olarak, politik sebepler veya diğer nedenlerle, internet üzerinde iletişime kamunun erişimini sınırlayan girişimlerden uzak durulmalıdır.
İnternet ortamındaki yayınlar bakımından “Öncelikli devlet kontrolünün yokluğu” olarak belirlenen Deklarasyonunun 3. Prensibine göre;
“Kamu otoriteleri, sınırlar dikkate alınmaksızın genel bloklama veya filtreleme önlemleri yoluyla kamunun internet üzerindeki bilgiye veya diğer iletişimlere erişimine engel olmamalıdırlar. Bu durum, okullar ve kütüphaneler gibi özellikle küçüklerin erişimine açık yerlerde küçüklerin korunması için filtrelerin kurulumunu engellemez.
İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunması Konvansiyonu’nun 10. maddesinin 2. paragrafındaki koruyucu hükümlere riayet edilmesi şartıyla, yetkili ulusal otoritelerin internet içeriğinin yasa dışılığı hakkında geçici veya nihai bir karar almış olmaları halinde, bu açıkça belirlenebilir internet içeriğinin kaldırılmasını veya alternatif olarak bu içeriğe erişimin önlenmesini zorlayıcı önlemler alınabilir.”
Sonuç olarak öncelikle devletler erişime engel olmamalıdır. AİHS’nin 10. maddesinin 2. paragrafında yer alan ifade özgürlüğünün sınırlandırılması ile ilgili sınırlandırmalar bakımından ise “içeriğin kaldırılması” veya “bu içeriğe erişimin engellenmesi” esastır.
Dolayısıyla aksine her sınırlandırma, örneğin twitter’ın kapatılması ifade özgürlüğünün ihlali ve sansürdür. Türkiye’deki bu uygulama bakımından ise şüpheliler twitter hesabını kapatmış olmakla internet erişiminin tümünü yasaklamış ve sansür uygulamışlardır.
‘Devlet yayın hakkını engellememelidir’
Anayasanın 29 uncu maddesindeki düzenlemeye göre herkese tanınan yayın hakkı, örneğin web haber siteleri yayını bakımından; “yayın şartları, mali kaynakları ve gazetecilik mesleği ile ilgili esaslar kanunla düzenlenir”. Aynı maddenin devamında ise kanunun nasıl bir kanun olacağı şöyle gösterilmiştir: “ Kanun, haber, düşünce ve kanaatlerin serbestçe yayımlanmasını engelleyici veya zorlaştırıcı siyasal, ekonomik, mali ve teknik şartlar koyamaz”
Oysa Devlet internet ortamında yayınlar bakımından yayın hakkı ile ilgili olarak Anayasaya aykırı olan sınırlandırıcı kanunlar çıkarmaya devam ediyor. Buna karşılık hukuku ve kanunları uygulamakla görevli olan kamu görevlileri şüpheliler ise Anayasa kanun hükümlerini hiçe sayarak hukuka ve kanuna aykırı biçimde twitter hesabını tümüyle kapatarak sansür uygulamaktan çekinmiyorlar ve eylemlerini sürdürüyorlar.
Bu eylemleri basın özgürlüğünün ihlali niteliğindedir. Gazetecilerin kitle iletişim araçlarından yararlanmak suretiyle sürdürdükleri yayın, bilgi ve habere ulaşma ve haberleşme haklarının ihlalidir. Özgür haber dolaşımının önlenmesi niteliğindeki bu eylem ayrıca halkın gerçekleri öğrenme, habere ulaşma ve yorumla hakkının engellenmesidir. Kamu görevlilerinin görevi; haber ve bilgiye ulaşma, gerçekleri öğrenme hakkını engellemek değil, tam aksine Devletin pozitif yükümlülüğü gereği basın ve ifade özgürlüğünü korumak ve sınırlandırmaları kaldırmaktır. Buna rağmen kamu görevlileri yani Devletin bizzat kendisi ifade ve basın özgürlüğünü ihlal etmiştir.
“Twitter’ın kapatılması suçtur”
Twitterin kapatılması eylemi suçtur. Şüpheliler, Türk Ceza Kanununda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle kişilerin mağduriyetine ve kamunun zararına neden olmuşlardır. TCK’nun 257 inci maddesine göre görevi kötüye kullanmışlardır.
Twitter’ı kapatmış olmakla, işleyişini durdurmakla bir bilişim sisteminin bütününe hukuka aykırı olarak girmişler ve işleyişini bozmuşlar, gazetecilerin, kurumların, yayın organlarının ve kişilerin kendi twitter hesaplarına erişimini engellemişlerdir. Dolayısıyla Türk Ceza Kanunun 244 üncü maddesinde yazılı suçu işlemişlerdir.
İfade özgürlüğünün bir sonucu olarak değişen kitle iletişim araçlarının sağladığı olanaklarla sosyal medya ve bu ortamda yapılan “yayın” faaliyeti açısından twitter en yaygın olarak kullanılan haber alınan ve verilen, yorum ve eleştiriler yapılan ve olan bitenlerin takip edildiği, kişilerin haberleştiği ve kısacası “yayın” yapılan bir ortamdır.
Şüpheliler, eylemleriyle sosyal medya alanında twitter yoluyla yapılan kişiler arasındaki haberleşmeyi, yorumları, bilgi edinmeyi, eleştiri hakkını hukuka aykırı olarak engellemişler, kamu kurumları arasındaki haberleşmenin engellenmesine neden olmuşlardır. Aynı şekilde her türlü basın ve yayın organının yayınını hukuka aykırı bir şekilde engellemişlerdir. Bu engelleme TCK’nın 124 üncü maddesine aykırıdır.
P24’ün şuç duyurusunun sonuç bölümünde de twitter’a erişimin fiilen, herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın ve tamamına erişimin engellenmesi nedeniyle; şüpheliler hakkında TCK 244. 257 ve 124 üncü maddelerine ve doğrudan saptanacak diğer nedenlerle soruşturma açılmasını, iddianame düzenlenerek ceza davası açılmasını ve eylemlerine uyan suçlardan dolayı cezalandırılmaları istendi.