Gündem

'Ayrımcılık yaşamın her alanında'

ABD’deki ırkçılık tartışmaları, Almanya’da sığınmacılara yönelik siyasilerin tutumu ve Batı’nın Rusya politikaları, bugünün Alman basınında yer alan yorum konuları arasında.

10 Ağustos 2015 13:36


ABD'nin Ferguson kentinde 18 yaşındaki siyahi bir gencin polis tarafından öldürülmesi birinci yıldönümünde protestolar eşliğinde anıldı. Ancak Brown'ın ölümünün yıldönümünde bir siyahi genç daha polis kurşunuyla yaşamını yitirdi. Alman basınındaki yorumlarda, ırkçılık ve önyargıların üzerine daha bilinçli bir şekilde gidilmesi gerektiği görüşü ağırlık kazanıyor.

Neue Osnabrücker Zeitung'un yorumunda şu satırları okuyoruz:

“ABD'de ırk ayrımının resmen sona erdirilmesinden yarım yüzyıl sonra ülke hala geçmişin yükünü taşıyor. Bu çok feci. Ayrımcılık yaşamın her alanında boy gösteriyor ve hiç olmadığı kadar güçlü. İstatistikler şoke edici rakamlar ortaya koyuyor. Siyahi erkeklerin gözaltına alınma riski beyaz erkeklerden altı kat fazla. Bu anlamsız ve keyfi öldürmelerin nihayet sona ermesi için sadece Amerikalıların kafa yapısını değiştirmek yetmez. Polis memurlarının da ülkenin her yerinde geçerli farklı bir eğitime tabi tutulması gerekiyor.“

Frankfurter Rundschau gazetesi ise Ferguson'un yıldönümünde işlenen diğer cinayete dikkat çekiyor:

"Ferguson'daki protestoların birinci yıldönümünde Texas'taki Arlington'da yaşananlar dünyanın en eski modern demokrasisinde maalesef artık alışılmadık bir durum değil. Acı verici de olsa artık gündelik bir olay haline geldi. Bunun nedenlerinden biri toplumda yerleşmiş ırkçılık. Bir başka sorun, ABD'deki her küçük kentin kendi polis birlikleriyle ün kazanma sevdası. Bu, profesyonel olmayan davranışları teşvik eden yanlış bir federalizm.”

Avrupa'ya son aylarda yoğunlaşan sığınmacı akını Almanya'da da hararetle tartışılıyor. Berlin'de yayımlanan Tagesspiegel gazetesi, eyaletteki sağlık ve sosyal hizmetler dairesi Lageso önünde günlerdir bekleyen mültecilere dikkat çekiyor ve kent yetkililerini eleştiriyor:

“Pek çok vatandaş mahalle derneklerinde örgütlenerek mültecilere yardım etmeye çalışıyor. Bazıları yardıma muhtaç kişileri evine alıyor, bazıları onlar için giyecek topluyor. Siyaset bu potansiyeli dikkate almadı ya da görmek istemiyor. Muhtemelen herhangi bir mülteciyle karşılaşma endişesi taşıyan birkaç ‘endişeli‘ vatandaştan duyulan korkudan olsa gerek, Berlin Senatosu, mülteciler sorununu tüm kenti ilgilendiren bir görev olarak tanımlamaya yanaşmıyor. Berlin eyaletine hükümet eden belediye başkanı Michael Müller şimdiye kadar sadece bir mülteci yurdunun dışında görüntülenebildi. Niye Lageso'ya gitmedi? İçişleri Senatörü Frank Henkel mültecilere yardım eden vatandaşlara hiç teşekkür etti mi? Lageso'nun biçare çalışanlarına ne zaman yardım edilecek? Orada bekleyen sığınmacılar ne zaman düzgün bir tuvalete kavuşacak? Çok şey mi isteniyor?“

Die Welt gazetesi ise Batı'nın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e yönelik stratejisini eleştiriyor:

"Batı'da Kremlin'in efendisinin birkaç ekonomik yaptırım önlemi ve biraz ikna çabasıyla iyi bir partnere dönüştürülebileceği düşüncesi yayılıyor. Minsk Anlaşması'nın (Ukrayna'da ateşkes öngören) başarısızlığının asıl sorumlularının yanına yaklaşılmaya ise cesaret edilemiyor bile. Savaşa neden olan ve savaşı yürüten Rusya'dır. Putin'e daha sert, daha hedefe yönelik yaptırımlar uygulamanın ve çöküşte olduğunu düşündüğü Avrupa'nın ciddi olduğunu göstermenin zamanı gelmiştir. Putinizm ile başa çıkmada acilen gerekli doktrine ulaşabilmek için hangi siyasi ve askeri caydırma yöntemlerinin hangi dozda kullanılmasının etki yapacağı üzerinde kafa yorulmalıdır. Bu tür bir plan var olmadığı sürece Putin bizimle kedi-fare oyunu oynamaya devam edecektir.“