Akademi, medya, edebiyat ve sanat dünyasının temsilcilerinin oluşturduğu Türkiye Barış Meclisi, devlet ile İmralı arasında yapılan görüşmelere 'Barışa omuz veriyoruz' diyerek destek verdiler.
Taksim Hill Otel'de gerçekleştirilen panele Büşra Ersanlı, Gençay Gürsoy, Tarhan Erdem, Tarık Ziya Ekinci, Fuat Keyman, Tahsin Yeşildere, Hüseyin Demirdizen, Osman Kavala'nın da aralarında bulunduğu çok sayıda kişi katıldı.
Forumun açılış konuşmasını TBM Sözcüsü Hakan Tahmaz yapan "Oslo sürecinin ardından Türkiye Barış Meclisi defalarca insanların çeşitliliğine uygun bir biçimde diyalog sürecinin sağlanması için çaba göstermeye çalıştı. Onlarca kapalı toplantı yaptık. Şimdi kamuoyuna açık şekilde yapıyoruz. Çünkü inanıyoruz ki Diyarbakır'daki uğurlama töreninde 'savaşın kazananı olmaz, barışın kaybedeni olmaz' sloganı iz bıraktı diye düşünüyoruz" dedi.
Dicle Haber Ajansı'nın haberine göre, en kötü müzakerenin savaştan iyi olduğunu beliten Tahmaz, "Esas amacımız siyasi tarafların neyi nasıl yapacaklarından daha çok kalıcı bir çözüme doğru yönlendirmek. Kendi çabamızı bu çerçevede görüyoruz. Biz bir ilki gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Kürt sorunu konusunda son 2 yılda çok farklı yerlerde durmuş insanların ortak düşüncelerini birlikte hareket etmesini amaçlıyoruz" dedi.
Tahmaz, İstanbul'un Samatya Semti'nde son dönemde Ermeni yurttaşlara yönelik gerçekleştirilen saldırıları anımsatarak, "Kürt sorununun çözümü için atılacak adımların bu tür olayları azaltacağına inanıyorum. Türkiye çözümsüzlük prangasından kurtulduğunda bu vakalar gerçekleşmeyecektir" diye konuştu. "Habur süreci"ni anımsatan Tahmaz, "Bu yeni aralanmış kapıyı kaçırmamamız, kapının müzakereye doğru açıldığının bilincinde olmamız gerekli" diye konuştu.
'Öcalan ile yapılan görüşmeler barış kapısını aralamıştır'
Yazar Necmiye Alpay, altında 103 aydın, akademisyen, sanatçının imzasının bulunduğu ortak metni okudu. Alpay, "İmralı'da PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yürütülen görüşmeler, özlemini çektiğimiz barışın kapısını ciddi bir biçimde aralamıştır. Toplumun neredeyse bütün kesimlerinde farklı ölçülerde var olan güvensizliği, korkuyu, tedirginliği ve kaygıyı gidererek süreci ilerletmek, huzur ve güveni arttıracaktır" dedi.
Sürecin mümkün olduğu kadar şeffaf hale getirilmesinin büyük bir ihtiyaç olduğunu kaydeden Alpay, "TBMM'den başlayarak, çözüme katkı sunabilecek bütün taraf ve kesimleri sürecin parçası haline getirmek demokratik, adil ve kalıcı çözümü kolaylaştıracak ve hızlandıracaktır" diye konuştu.
Alpay, "Bizler bu doğrultuda atılacak demokratik adımları, adresine bakmadan sahipleneceğiz. Hiç kuşku yok ki, bu büyük sorunun çözümü, istisnasız herkese büyük sorumluluk ve görevler yüklemektedir. Bunun bilincinde olan ve yıllardır bu doğrultuda çaba gösteren insanlar olarak, geçmişten çıkarılan dersler ışığında herkesi bu zorlu büyük yürüyüşe katılmaya, destek olmaya, sorumlu davranmaya çağırıyoruz" dedi.
'Hep beraber barış inşa etmeye ihtiyacımız var'
Foruma geçilmeden önce bir sunum yapan yazar Bekir Ağırdır ise, "Bu mesele iki siyasetçinin el sıkışarak çözebileceği bir şey değil. Hep beraber barış inşa etmeye ihtiyacımız var. Bu da uzun bir süreç demek. Galiba çok yol geldik, yorulduk ve acı çektik. Ne geri dönme hakkımız var ne de yaşanmamış gibi var saymamız mümkün" diye konuştu.
Ağırdır, "Bu meseleyi yaşıyoruz ama toplum barış yapmayı bilmediği için değil. Barış yapmayı bilmeyenler siyasetçilerdir. Bu sürecin sonunda masadan hepimiz değişerek kalkacağız. Otururken daha baştan değişmeye, karşımızdakinden bir şey öğrenmeye razı olarak masaya oturmamız lazım diye düşünüyorum" dedi.
Süreç içerisinde, kategorik değerlendirmelerden kaçınmak gerektiğini belirten Ağırdır, "Her örgütün içinde barıştan yana düşünenler var, tutucu düşünenler var. Her aktörün içinde barıştan yana olanlarla iş tutmak önemli. CHP şöyle, asker böyle gibi tanımlamalardan kaçınmalıyız" dedi. "Dünü konuşarak bu işi çözemeyeceğimiz kanaatindeyiz. Herkes çok acı çekti, bunu biliyoruz ama sadece dünü konuşarak bu işi çözemeyiz" diyen Ağırdır, yeni bir dilin inşa edilmesi gerektiğinin önemine vurgu yaptı.
Ağırdır, yeni dilin ise ancak evrensellikten beslenirse, şovenizmden uzak olursa oluşabileceğine vurgu yaparak, "Kısıtlayıcı her söz barışın eksilmesine yol açar. Nefret dilinden uzak durmak gerekir" diye konuştu.
İrlanda ve Güney Afrika modellerinden örnekler verdi
Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Turgut Tarhanlı, "Barış istemediğimiz bir ilişki biçiminin sona ermesi diye tanımlanabilecek bir hali değil; bir çabayı ifade ediyor. Son çeyrek yüzyıldır barışın inşası kavramı özel bir çaba gerektirdi" diyerek, İrlanda ve Güney Afrika modellerinden örnekler verdi.
Tarhanlı, pozisyonlara odaklanma yerine kazanımlara odaklanmanın önemine vurgu yaparak, "Pozisyonların sağladığı avantajlardan çok barış olarak tanımlanabilecek neyse ona odaklanmak gerekir Bugün Türkiye Cumhuriyeti yeni bir kamusal fayda meselesini tartışmak durumundadır" diye konuştu.
'Barış ya şimdi ya da şimdiden sonra çok zor'
Gazeteci-yazar Cemal Uşak, müzakere ve barış arzusunun geçmişten beri var olduğunu ama siyaset ve devlet katında karşılık bulmadığını ifade ederek, "Umarız ki bu süreç sahicidir, kalıcıdır, sonuç verir. Eğer sonuç vermezse benim endişem daha büyük. Çünkü barış ya şimdi ya da şimdiden sonra çok zor" dedi. Uşak, süreç içerisinde toplumlar arasına gerginlik, tedirginlik ve güvensizlik girdiğini ifade ederek, "Bunu aşmak için de çabalamak gerekli. Bu süreç olumsuz sonuçlanırsa sorununun çözümünü çok daha zorlaştırabilir o nedenle biraz vicdanı olan herkesin sürece katkıda bulunması gerektiğini düşünüyorum" diye belirtti.
Temas ve Diyalog Grubu üyelerinden Osman Kavala ise, "Şu anki siyasi şartlar barışa uygun ve barışı zorluyor. Bu konuyla ilgili toplum daha bilgili. Burada benim gördüğüm sorun bu sürecin kutuplaşmaya gidilmeden yürütülmesi. Bu süreci yıpratacak bir şey olur. Burada görev siyasilere düşüyor. Barış zor bir şeydir ama imkansız değildir" dedi.
Ekinci: Başbakan tavır değişiklikleri ile umut yıkıyor
Eski Milletvekili Tarık Ziya Ekinci, "Barış Meclisi'nin yıllardır sürdürdüğü gerçek amacın eşit vatandaşlık kavramının yerleşmesi ve bu ortamın kurulmasıdır. Barış Meclisi bu aşamada bir adım ileri gitme konusunda cesaretlenmiş ve bize de cesaret vermektedir; ancak toplumda çoğunlukçu demokrasi yok, çoklukçu bir yapı var" dedi. Ekinci, Başbakan'ın zaman zaman barıştan yana tavır aldığını; ancak hemen tavır değiştirebildiğini belirterek umutları yıktığını söyledi.
Ekinci, "Toplumda gerçekten barışın sağlaması için demokrasinin sağlanması gerekiyor. Toplumun çıkarlarını devletin çıkarları önüne koyacak bir anlayışa ihtiyacımız var. Demokrasi aynı zamanda sağlanacak olan barışın da bir güvencesidir. Demokrasi olmadan, 3-5 kişinin kararıyla barış sağlanırsa ilerde yeniden savaşın patlak vermesi, şiddet ortamı ortaya çıkmasının tarihte örnekleri vardır" diye konuştu.
'Hesap sormanın adabını geliştirmeliyiz'
Prof. Dr. Büşra Ersanlı da, "İnsan haksızlığa uğradığı zaman öfkelenir ve hesap sormak ister. Biz bu hesap sormayı yüzleşme olarak düşündüğümüz zaman o yüzleşmenin koşullarını oluşturduğumuz zaman barışa hizmet etmiş oluyoruz. İntikam duygusunun hiçbir şeye çare olmadığını hepimiz hayatımızda binlerce defa görüyoruz" dedi. Ersanlı, doğal olanın savaş hali değil barış hali olduğunu ifade ederek, "Doğalı savaş olarak düşünmemiz üzücü. Hesap sormanın adabını geliştirmek zorundayız" dedi.
Ersanlı, Samatya'da Ermenilere yönelik şiddetin ana akımda medyada haberlere "yaşlılara nefret" olarak verildiğine dikkat çekerek, "Biz nefretin ne olduğunu bilmezsek bu nefreti nasıl geriletebiliriz. Mecburuz yüzleşmeye, bu yüzleşme durumu hayatımızın her dakikasının ayrımcılığa, nefrete karşı mücadeleyle geçmesi gerektiren bir şey. Evet hepimiz Türküz, Ermeniyiz, Kürdüz ama hiç birimiz terörist değiliz. Bunu çok dikkatli bir şekilde anlatmamız lazım. Hiç birimiz ortada dolaşan bu laflara olta takmamalıyız. Bence en çok dikkat etmemiz gereken nokta budur" diye konuştu.
'Ön yargılar yok edilmeli'
Toplum Gönüllüleri Vakfı kurucularından İbrahim Betil özetle, "Terörist dediğimiz, örgüt mensubu dediğimiz insanların ana babalarının ne hissettiğini düşünmemiz lazım. Kalıplara yerleştirmek yerine o ön yargıları yok edip geleceğe odaklanmamızın önemli olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.
Prof. Dr. Fuat Keyman ise, "Silahlar bırakılabilir, barış kapısı aralanabilir. O kapıda bizi bekleyen 3 sorun var şiddet, eşitsizlik ve yargı alanında bizi bekleyen sorunlar. Artık şiddete nerden gelirse gelsin karşı çıkmamız gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu. Keyman, halklar arasında kardeşlik değil eşitlik ilişkisi kurulması gerektiğini belirterek, "Eğer eşit olamazsak silahlar sussa bile var olan statüko devam edecektir. Esas çalışkan olmamız gereken eşit olma konusudur. Eğer Türkiye yargı alanında demokratikleşmeye gidecek bir yol hattına girmez isek barış mümkün olmayacaktır. Eşitlik ve adaleti bu bağlamda birleştirmemiz gerekiyor" dedi.
'Başbakan kendini kandırıyor'
Bir dönem Çalışma Bakanlığı görevi yapan Ziya Halis ise, "Empati yapmak son derece önemli. Çok sayıda asker ve gerilla kaybettik. Birkaç gün önce mecliste Sayın Başbakan'ın Ahmet Türk'ün 'operasyonların durması gerekmez mi' sözlerine yanıtı 'biz teröristlere saldırıyoruz' sözü üzerine çok düşündüm. Hakikaten insanları ikna ediyor mu? Başbakan ya kendisini kandırıyor ya da bile bile böyle söylüyor" diye konuştu.
Yazar Tarhan Erdem de, "Öcalan'ın söylediği şu: 'Hedef Kürt meselesini çözmek için silahsız bir ortam yaratmaktır.' Bunu sağladıktan sonra Kürt meselesini çözmek için yapılacaklar vardır. Henüz o yapılacaklara sıra gelmedi. Bundan sonra biz ne yapacağız onu konuşmalıyız" değerlendirmesinde bulundu.
'Dağlar bombalanırken size güvenemiyoruz'
Barış Anneleri İnisiyatifi'nden Döndü Ergin ise, "Bu işi bitirecek tek şey barış. Erdoğan barış diyerek hepimizi umutlandırıyor. Dağlar bombalanırken, Paris'in göbeğinde kadınlar katledilirken güvenemiyoruz. Biz güvenmek istiyoruz" dedi. "Barış deyince sanıyorlar ki sadece Kürtler için. Hayır hem Türkler hem Kürtler için. Terörist dedikleri uzaydan mı geldi? Onlar bizim çocuklarımız. Haksızlığın devam ettiği her yerde insanlar mücadele etmiştir. Bu insanların da yaptığı budur" diyen Ergin, susmanın suça ortak olmak anlamına geldiğini söyledi.
Ergin, "Barış güneş gibidir her şeyi yeşillendirir savaş ise kış gibidir her şeyi kurutur. Herkesin barış için taşın altına elini koyması gerektiğini düşünüyoruz" diyerek sözlerini bitirdi. Yazar Oya Baydar da, "Barış siyasilere bırakılamayacak kadar önemli bir şeydir. Çünkü siyasi aktörler barışı araçsallaştırır. Oy almanın ya da oy kaybetmemenin aracıdır. Siyasi aktörler için barış sorunu amalı bir sorundur. Ancak kitleler bunu amasız olarak, barış onların ihtiyacı olduğu için isterler" dedi.
Hadisli açıklama
Din Alimleri Derneği üyelerinden Mehmet Şimşir, Kürtçe yaptığı konuşmasına, Hz. Muhammed'in "Kendisi için istediğini başkası için istemeyenler benim ümmetimden değildir" hadisi ile başladı. Şimşir, "Barış için bir şeyler yapan insanlar iyi insanlardır. Tanrı bağışlamayı, insanların birbirini affetmesini buyuruyor. Bizim savaşımızın sebebi cehalet ve bilmemektir, bu nedenle kendinizi bundan uzak tutun. Bilin ve öğrenin" diye konuştu.
'Şehit annesi barış annesini anlayacaktır'
Yönetmen Özcan Alper, "Kürt meselesi demek aslında Türkiye'nin demokratikleşmesi demek. Biz bu ülkede kişiliksizleştirerek yetiştirildik. Aslında biz Türkiye'deki diğer halklar Kürtlere teşekkür borçluyuz. Bu sorunun çözümü Türkiye'nin demokratikleşmesi için bir sebep olacak belki de. Bir Barış Annesi ana akım medyada çıkıp 10 dakika konuştuğunda bir şehit annesinin onu anlayabileceğini düşünüyorum" dedi.
Forumda ayrıca, akademisyen Tahsin Yeşildere, Küresel BAK aktivisti Bülent Aydın, Yazar Masis Kürkçügil, Vicdani Retçi Ercan Aktaş, MAZLUM-DER Yöneticisi Mehmet Ali Devecioğlu, TUSES Yönetim Kurulu üyesi Celal Korkut Yıldırım, Ayşen Candaş, SODEP adına Erol Kızılelma, Hak-İş Sendikası Genel Sekreter Yardımcısı Mustafa Paçalı, Hacı Bektaşi Veli Kültür Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Vedat Kara, İstanbul Tabip Odası yöneticisi Hüseyin Demirdizen de birer konuşma yaptı.