Aydın Engin*
Ortak gözlem: AKP Reisi panikledi ve bir umutla “Atatürkçülük’e” bel bağladı.
Ortak kanı: “Atatürkçü” diye nitelenen seçmen kitlelerinden de oy alarak başkanlığa giden yolda artık ayan beyan olan oy eksiğini tamamlamak hesabında.
Tırmık’ın değerlendirmesi: Avucunu yalar...
***
AKP Reisi’nin paniğini anlamak zor değil. “Metal yorgunluğu” diye siyasal bağlamda anlamsız bir “teşhis” koydu ve 15 yıllık iktidar yıpranmışlığını, referandumda umduğunu bulamadığı büyük kentlerin belediye başkanlarının omuzuna yıkıp kendi ellerini yıkamaya çabaladı, çabalıyor.
Bırakınız genel kamuoyunu, kendi seçmenini bile ikna edemedi. AKP seçmenleri istifa eden belediye başkanlarının hangi kusurlarından, hatalarından, eksiklerinden dolayı istifaya zorlandığını sorguladı ve kendini ikna edecek bir yanıt bulamadı.
AKP Reisi, kendini takıntılı düşlerine yani devletin yasama, yürütme, yargı erklerinin tümünü kendi elinde topladığı “başkanlık” koltuğuna oturabilmek için ihtiyacı olan oyu toplayamayacağını gördü, görüyor. Üstelik her geçen günün yeni kayıplar getirdiğini de görüyor.
Dış politikada tartışmasız çuvallama; içeride eğitim sisteminde iyiden iyiye somutlanan beceriksizlik, cehalet ve çözüm üretme yetersizliği; ekonomi de işsizlik ve pahalılığa çare bulamayan bir ufuksuzluk; hukuk devletinin kâğıt üstünde bile yaşamadığı koşullarda, bir zamanlar AKP’nin yelkenlerini şişiren rüzgâr tersten esmeye başladı. Bu, artık sıradan seçmenin bile farkında olduğu bir gerçek.
***
“Akşam yattı Osmanlıcı, sabah kalktı
Atatürkçü” bir AKP Reisi var karşımızda.
Dış politikada yanlış hesap Bağdat’tan, Şam’dan, Berlin’den, Brüksel’den, Washington’dan döndü, dönüyor.
İçerideki yanlış hesap ise o çok güvendiği “sandık”tan dönecek.
10 Kasım’da toparlayabildiği birkaç bin AKP’liyi Anıtkabir’e götürdü, yıllardır diline almaktan özenle kaçındığı “Atatürk” adını ekranlarda, muhtarlarda, boy gösterdiği, mikrofon tuttuğu her yerde durmadan tekrarlar oldu diye, kendini Atatürkçü olarak tanımlayan seçmen kitlelerinden oy alabileceğini ummak için o seçmenlerin salak olduğunu kabul etmek gerekir. Onların kimileri “solak”, kimileri “sağlak”tır ama “salak” olmadıkları da kesindir.
Yani o kesimlerden oy bekleyen Reis avucunu yalar.
Avuç yalamakla kalsa dua etsin, kanımca kendi seçmen kitlesinden de oy kaybı kaçınılmaz.
Unutmayalım ki Cumhuriyet’in ilanından bugüne başta Nakşibendiler olmak üzere siyasal İslamı yaşatan ve besleyen tarikatlar, etkileyebildikleri kesimlere Atatürkçülüğü, dinin iktidarını kısıtlayan, laiklik ilkesiyle dini devletten dışlayan, yaşam tarzı ile İslama uymayan değerler benimseyen bir ideoloji olarak tanıttı, değerlendirdi.
1970’in ilk ayında resmen kurulan N. Erbakan’ın Milli Nizam Partisi ve onun ardılı olan siyasal İslamcı partiler, kendi saflarına çekebildikleri seçmen kitlelerini her zaman Atatürkçülüğe karşı yargılarla donattı, besledi. Bu kesimler şimdi birdenbire Atatürkçü kesiliveren Reis ve partisinin yeni ideolojik tercihine sorgusuz itaat edecek değiller.
Reis yalakalığını meslek edinmiş medya bir gecede değişebilir. Ancak çok uzun yıllar boyunca sapkın bir ideolojik beslenmeyle bilinçleri bulandırılmış kesimler daha şimdiden “Ne oluyor yahu” diye sormaya başladılar.
Yani Reis “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olacak” gibi...
*Bu yazı ilk kez Cumhuriyet'te yayımlanmıştır.