Aydın Engin*
AKP Reisi Tayyip Erdoğan Beyefendi.
Fark ediyorsunuzdur, son günlerde size seslenen Tırmıklar yazıyorum. Yararlandığınızı umuyorum.
Bugün de yine size seslenen, size yardımcı olmaktan başka bir amaç gütmeyen bir Tırmık yazıyorum. Size yazıyorum, çünkü şu Sarraf davası nedeniyle sizin başkanı olduğunuz partinin tepelerinde (ve eteklerinde) tam bir kafa karışıklığı yaşanıyor. Her kafadan ayrı bir ses çıkıyor, her biri ayrı telden çalıyor. Hepsine tek tek yazamam. Siz artık onlara da anlatırsınız. O yüzden bu Tırmık’ı iyi okuyun, yararlanın e mi?
***
Biliyorsunuz, daha 17/25 Aralık sürecinde Sarraf’la şu ya da bu ölçüde (ölçü dediğim milyon dolarlar, Avrolar düzeyinde tabii) iş tutan bakanlarınızın tümünü yargıç karşısına dikmeden akladınız; “AK Parti’nin ak bakanları” ilan ettiniz. Arada tutuklanan Sarraf kardeşinizi de sessiz sedasız tahliye ettiniz; yetmedi itibarını da iade ettiniz, en çok ihracat yapan işadamı olarak ödüllendirdiniz. Gerçi yaptığı ihracat bu ülkede üretilmiş mallar değil altın külçeleriydi. Dahası hilafsız hayali ihracat idi. Ama olsun. Ödül ödüldür. İtibar getirir, ününe ün katar...
Nezdinizdeki itibarı o kadar yüksekti ki Sarraf’ın, Amerika macerası başlayınca, onunla ilgili ABD yönetimine iki nota bile verdiniz; sağlığı ile yakından ilgilendiğinizi ilan edip nerede olduğunu sorguladınız, falan filan.
Sonra Sarraf yargıç önüne çıktı ve sanıklıktan tanıklığa terfi ettiği belli oldu. Sizin de Sarraf’a karşı tavrınız çok kökten bir değişikliğe uğradı.
Buraya kadarı hepimizin gözü önünde olup bitti ve bizi hiç şaşırtmadı.
***
Ancaaaaak...
Ancak, bakın, şimdi sizin ve sizin tayfanın ve sizin medyanın Sarraf davası ile ilgili son günlerde kimi fısıltı, kimi nara tonunda söylediklerinden kısa bir derleme sunacağım:
Sizin medya ağız birliği ile Rıza Sarraf’ı hain ve casus ilan etti.
Yetmedi, sizin yargı (Durun durun. “Sizin parti, sizin tayfa, sizin medya”diye kaptırdım gittim ve yargı için de “sizin” deyiverdim. Oysa yargı bağımsızdır. Düzeltiyor ve cümleyi baştan alıyorum)...
Yetmedi yargı da işe karıştı. Sarraf’ın mallarına el konulmasına karar verdi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın karar gerekçesini aynen aktarıyorum:
“... ABD’deki davada tanık olarak yer alan Reza Zarrab (Rıza Sarraf) ve yakınlarının ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri yabancı devlet lehine siyasal ve askeri casusluk maksadıyla temin etme’ gerekçesiyle mal varlıklarına el konulması kararı verildi...”
Demek ki neymiş?
Rıza Sarraf casusluk yapmış. Gizli bilgileri bir şekilde elde etmiş ve bir yabancı devlete vermiş.
Bundan ne anlaşılır?
Bilgiler doğru, söyledikleri yalan değil, ama o bilgilerin gizli kalması gerekir.
İyi de sizin takımdan gelen açıklamaların bazıları bunun tersini söylüyor.
Sesi sesiniz, sözü sözünüz olan Bekir Bozdağ 30 Kasım’da şöyle buyurdu:
“Rıza Sarraf baskı ile itirafçı oldu. ... Kişi konuştuğu zaman doğru söylemesi lazım. Yalan söylememesi lazım. Ama tarihte çok iftiralar var. Hz. İsa’nın temiz ve pak annesi Meryem Hanımefendi’ye iftira etti o dönemin müfterileri. Peygamber efendimizin mübarek ve pak eşine de iftira edenler oldu. Bu iftiralara inanan maalesef insanlar da oldu...”
Başka bir sürü “iftira” iddiası, Sarraf’ı “müfteri” olarak niteleyen açıklama örneği veririm ama yerim sınırlı. Hem zaten bunları siz de biliyorsunuz...
***
Şimdi sayın AKP Reisi...
Siz ve sizin tayfa artık bir karar vermeli.
Sizce Sarraf bir casus mu, bir müfteri mi?
Casus ise söyledikleri doğru, ama söylemesi suç olur.
Müfteri ise, söyledikleri yalan olur.
Hangisi?
*Bu yazı ilk kez Cumhuriyet'te yayımlanmıştır.