T24 Silivri
Aralarında Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Asrın Hukuk Bürosu üyelerinin de bulunduğu 21 avukatın yargılandığı davada, avukat Selçuk Kozağaçlı, "FETÖ’cülerin işleri kötüdür, biz kötü işten yargılanıyoruz, bizi tahliye edin, demiyorum. FETÖ’cülerin bizimle ilgili yaptığı işlerin ‘kumpas’ olduğunun delilleri var, ortada. Bizi bu yüzden tahliye etmelisiniz diyorum. Altı yıllık tutukluluğun tedbir değeri olmaz, ayıptır" dedi. Avukatların yargılandığı ÇHD davasında tutuklulukların devamına karar verildi, duruşma 1 Haziran'a ertelendi.
Silivri’de yapılan yaklaşık 8,5 yıllık davanın duruşması, İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Silivri Cezaevi Yerleşkesi'ndeki salonunda yapıldı.Yurt dışından gelen avukatlar, duruşma öncesinde mahkeme salonunda avukatlara ayrılan bölümden kaldırılarak, büyük salonun en arkasındaki izleyici sıralarına oturtuldular. Avukatlar bu yer değişikliğini yapan jandarma görevlilerine, “Mahkeme Başkanı’nın haberi var mı, kendi kararınızla mı yapıyorsunuz bu uygulamayı? Yurt dışından gelen bu avukatların bazılarında sanıkların vekâleti var, neden avukat sıralarından kaldırıyorsunuz” diyerek itiraz ettiler. Ancak itirazlara rağmen, yurt dışından gelen baro temsilcileri salonda avukatlara ayrılan yere alınmadılar. İtirazların sürmesi üzerine, Türkiye dışından gelen bu grup, salonun avukatlar için ayrılan bölümünün karşısında kalan sıralara alındılar.
Hollanda ve Belçika baroları temsilcileri ile CHP İstanbul Milletvekili avukat Sezgin Tanrıkulu’nun da izlediği duruşmaya tutuklu sanıklar Selçuk Kozağaçlı ve Barkın Timtik, Oya Aslan ve Özgür Yılmaz da katıldı. Duruşma saat 11.15’te başladı. Mahkeme Başkanı, Adli Tıp’tan beklenen raporun gelmediğini belirterek, savcıya mütalaasını sordu. Savcı, yazılı mütalaasını aynen tekrar ettiğini, delil durumu ve istenen ceza dikkate alarak tutuklulukların devamını talep etti.
Daha sonra söz alan Selçuk Kozağaçlı’nın müdafii Derviş Aydın; davanın, sahte delil üretmekle yargılanan eski kamu personeliyle üretilen delillerle sürdürüldüğünü anlattı, bu isimlerden firari Adem Özcan’ın soruşturmayı yürüten ve iddianameyi hazırlayan savcı olduğuna işaret etti.Dönemin İstanbul TEM Müdür Yardımcısı Serdar Bayraktutan ve eski İstanbul TEM Şube’de görevli komiser Ferdi Taşkaya’nın durumunu da örnek gösterdi.
Bu isimlerin İstanbul 14. ACM’de görülen “Selam Tevhid kumpas davası”nda yargılandığını anlatan Aydın; sahte delil, ajan-provokatör kullanma, illegal yöntemlerle temin edilen dijital verilerle oynamakla suçlandıklarını vurguladı.
Yargılanan avukatlar aleyhindeki tanıklıklara ilişkin dayanaksızlıklar ve reddedilen tutarsız ifadelerden, iddianameden alıntılar yaparak örnekler veren Derviş Aydın, “FETÖ yapılanması içindeki polislerin her türlü kumpası kullandıklarını biliyorduk. İsmet Özdemir ifadeleri de bunlar arasında. Önceki dönemde başlayan itirafçı üretme ve delil üretme taktiğinin devam ettiği ve avukatlar aleyhinde kullanıldığını görüyoruz” dedi.
“Kolluk neden silahlı?”
Selçuk Kozağaçlı ve arkadaşlarının müdafii Avukat Hasan Fehmi Demir de, “mahkemenin dijital verilerin sıhhati konusunda şüphesi bulunmadığı” yolundaki kararını eleştirdi. “Bu tarafsız bir mahkeme tavrı değil” diyen Demir, “Ferdi Taşkaya, Adem Özcan ve Serdar Bayraktutan’ın ifadelerinden dijital delillerin üretildiğini biliyoruz. Bu ifadeler sizde tereddüt yaratmadı mı? Bir de ‘Bunu kabul edersek Hollanda’ya sorulacak ve dava uzayacak’ diyorsunuz. Dava başlayalı dokuz yıl oldu, bu hâlâ neden yapılmadı” görüşünü dile getirdi.
Mahkeme heyetine “1 Şuıbat 2022 tarihli kararınızdan dönmenizi ve dilekçemizi Adli Tıp’a göndermenizi talep ediyoruz” diyen Hasan Fehmi Demir, “Duruşmalarda kolluk güçleri silahlı olarak bulunuyor. Türkiye Cumhuriyeti’nde ’nde kural mı değişti. Ne zamandır duruşmalara silahlı giriliyor? Bu konuda cumhuriyet savcılığını uyarmanızı istiyoruz. Eğer böyle olacaksa biz de silahlarımızı alıp gelelim. Bizim de ruhsatlı silahlarımız var” diye konuştu.
“Gerçek kaçak biz değiliz onlar”
Yargılanan avukatların müdafilerinden avukat Ozan Karakaya da, özetle şunları söyledi:
“Bu dosyanın savcısının kaçma şüphesi yok, zaten kaçak. Bu dosyadaki savcıların hepsinin mesai arkadaşıydı. Bizim dostumuz değil, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın dostuydu. Selçuk Bayraktutan da kaçak. Gerçek kaçak onlardır. Bu kaçaklar bizden değildir. Biz onlarla ya işkenceye maruz kalırken görüşürüz veya savunma yaparken görüşürüz. Bu kaçakların, sahte delil üreticilerinin yaptıklarıyla altı yılı bulan müvekkillerimizin tutukluluklarını sürdürmeyin. Bu acıya son veren. Biz sizden tutukluluk gerekçesi değil, tahilye kararı bekliyoruz bugün.”
Duruşmaya katılan Muş Barosu Başkanı Kadir Karaçelik de; soruşturma başladığında yurt dışından kendi kararıyla gelen Selçuk Kozağaçlı’nın tavrını hatırlatarak, “tutukluluk ayıbına son verilmesini” istedi.
Kozağaçlı: Biz hapisle terbiye olmayız, altı yıllık tedbir olmaz ayıptır
Daha sonra söz alan ve yaklaşık altı yıldır tutuklu yargılanan eski ÇHD Başkanı avukat Selçuk Kozağaçlı, dijital verilerin gerçekliği ve incelenmesi üzerinde durdu:
“Avukatken ben de kelimelerimi seçerek mahkemeye hitap etmeye çalışırdım, bu daha profesyonel bir ilişki. Ama ben burada sanığım, benim sizinle olan ilişkim özel bir ilişki, profesyonel değil. O yüzden ben daha açık kalpli konuşacağım.
‘Buldum’ dediğiniz dijitalleri incelemeye gönderdiniz ancak bizim taleplerimizi dikkate almadınız. ‘İlk rapor bir gelsin bakalım’ dediniz diye okudum ben durumu. Şimdi söylüyorum tekrar; ‘Buldum’ dedikleriniz dosyadaki evrakları barındırmıyor. Ben bundan çok eminim.
Buldum dediğiniz şeyler orijinal değil. Dijital veriler için, ‘orijinaller’ için siz yazmasanız Hollanda’ya ben ben yazarım ve getirtirim, bundan kaçış yok. Bu dijital belge bu dosyadaki delilleri barındırmıyor, ben bunu biliyorum.”
FETÖ davaları kapsamında tutuklanarak 45 yıl hapis cezasına mahkûm edilen eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek’in ürettiği delillerle yargılandıklarını vurgulayan Kozağaçlı, “Cumhuriyet savcısının sevdiği işlerde Ramazan’a devam ediliyor” dedi. Kozağaçlı “Ramazan Akyürek hakkında konuşalım biraz. Şimdi kendisiyle aynı cezaevindeyiz. Ramazan'ın 20 yıl boyunca el atıp mahvettiği bütün dosyaları kaldıracak olsak Türkiye adalet sistemindeki dosyaların dörtte birini ortadan kaldırmak zorundayız” dedi.
Kozağaçlı şunları söyledi:
“FETÖ’cülerin işleri kötüdür, biz kötü işten yargılanıyoruz, bizi tahliye edin, demiyorum. FETÖ’cülerin bizimle ilgili yaptığı işlerin ‘kumpas’ olduğunun delilleri var, ortada. Bizi bu yüzden tahliye etmelisiniz diyorum.
İtirafçı olan ve TEM'in kadrolu avukatı olan Süleyman, TEM'de kişilerin ifadesine girip para aldığını açıkça beyan etti. Süleyman hükümlü ve avukatlıktan atıldı. (Savcı) Adem Özcan zaten bildiğiniz gibi. Tüm tanıklar birçok dosyada eğitilip tanık oldular…”
Kozağaçlı şöyle devam etti:
Ben babamla çok yakındım, birbirinizle yakındık. Hapishanedeyken kaybettim, çok acı çektim.
Fark ettiyseniz eşim salonda yok. Annem kadar sevdiğim kayınvalidem beyin kanaması geçirdi.
Kuyruğu dik tutuyoruz diye acı çekmiyoruz sanmayın.
Bizi terbiye etmek için tutuyorsanız biz hapisle terbiye olmayız, biz jandarma-polis dayağıyla terbiye olmayız, açlıkla terbiye olmayız.
Bu işler bizi terbiye etmek içinse terbiye olmayız. Tutuklama tedbirse, altı yıllık tutukluluğun tedbir değeri olmaz, ayıptır. Diyorsanız ki, ‘Ben seni bırakırsam bu yargılamayı bana yaptırtmazlar’ o başka. Beni daha önce bırakan yargıçlara devam ettirmediler. Herkesin çoluğu çocuğu var.
Yıllardır tutuklu tutulan insanlar hakkında açılan soruşturmanın usulsüzlüğü var, soruşturma ve yargılama sürecinde görev yapan kolluğun yargılandığı ve hüküm kurulduğu bir durum var. Bunlar çok büyük delillerdir. Daha ne olsun?"
Kozağaçlı, kabul edilen bilgisayar talebi için mahkemeye teşekkür etti, 23 Mart’ta bitecek süresinin uzatılmasını istedi. Mahkeme Başkanı Kozağaçlı’ya “Uzatırız” karşılığını verdi.
“Bu kepazeliğe son verin”
Duruşmaya katılan tutuklu avukatlardan Oya Aslan’ın müdafii, Uğur Esat Keşküş söz alarak, özetle şunları söyledi:
“Daha önce defalarca talep etmemize karşı birleştirme talebimiz reddedilmişti. 4 Mart tarihinde aniden iki mahkeme kendi arasında hızla Oya Aslan yönünden birleştirme yaptı.
Biz birleşen dosyada sunduğumuz tevzii tahkikat taleplerini hatırlatmak istiyoruz. Birleşen dosyada, Oya Aslan yönünden tutuk devam kararları gerekçesiz şablonla veriliyordu. Tanık delili vs. denilerek. Oysa, Oya hakkında ifade veren tanıkların Oya'yı hiç tanımadığı yargılama sırasında birleşen dosyada ortaya çıkmıştı. Yine bir tanık ise akıl hastası olduğunu beyan etti. Dosyamızda buna dair deliller söz konusu. Dolayısıyla tanık delilini tutuk devam gerekçesi yapamazsınız.”
Daha sonra söz alan Oya Aslan, yazılı dilekçesini okudu, hukuka sadakat göstermesi gereken mahkemenin tarafsız olmadığını belirterek, “Tutuklu kalmamız kepazelik, bu kepazeliğe son verin” dedi.
“Tahliye istemiyorum, tahliye etmek zorundasınız”
Oya Aslan şöyle devam etti:
“Senelerdir tutukluyuz, ancak siyasi polis ve iktidar bize iftiracı tanık ifadeleri ile saldırmaya hâlâ devam ediyor. Dosyaya hâlâ yeni tanık ifadeleri sokuyorlar. Son giren ifadelerden dikkat çekici olanı aktarmak istiyorum.
Aykut Valavani isimli biri hakkımızda ifade vermiş bu kez. Diğer arkadaşlarım için de beyanı var, ancak özellikle ben, Barkın ve Selçuk hakkında… Vücudumuza streç film ile SD kart sararak talimat ilettiğimizi söylüyor.
Neden üçümüz? Öyle açık ki! Yalnızca Selçuk, Barkın ve ben bu dosyanın tutuklularıyız. Ve delilleri, var olan tanık ifadelerini çürütüyoruz. Tahliye olmamız gerekiyor, bu açıkça ortada. Bu nedenle yeni ifadelerde üçümüze ayrıca yükleniyorlar, sözde ağır ithamlarla.”
Oya Aslan, “avukatların tutuklu yargılanmasının kepazelik olduğunu” vurgulayarak, tahliye talebini yineledi.
Daha sonra söz alan tutuklu avukatlardan Barkın Timtik, özetle şunları söyledi:
“Ne mahkemenize ne içinde bulunduğumuz yargı sistemine karşı bir inanç duyuyorum. Bu nedenle konuşmayı da düşünmüyordum, ancak burada olan meslektaşlarım, ailelerimiz için birbirimizi görme-duyma fırsatı olduğu için konuşacağım.
Dosyanızla birleşen bir dosya var benim açımdan, Kıraç dosyası. O dosyanın sanığıyım. Orada olmamın sebebi insanların kendi cenazelerini kaldıramamalarıydı.
Müvekkilimin cenazesi cemevinde polis saldırısı altında kalmasın, kaldırılabilsin diye ailesinin yanında cemevinde bulunduğum için gözaltına alındım ve yargılanıyorum.
Ben bir hukukçu olarak, toplumsal bir görev olarak ne konuşabilirim, neler yapabilirim diye gittim. İşkence gördüm, saçlarımdan sürüklenip gözaltı aracına koydular. Burayı da birleştirip bir örgüt üyeliği, yöneticiliği diye size havale ettiler. Ben ne söylemeye çalışırken gözaltına alınmışınm bir inceleyin.
Kurumsallaşmış bir faşizm var ve yargı da bunun ortağı. Açık açık söylüyorum, üstü kapalı değil. Sizden tahliye istemiyorum, beni tahliye etmek zorundasınız.”
"Ramazan Akyürek gibi, Akın Gürlek de yargılanacak"
Özgür Yılmaz şunları kaydetti:
“Ramazan Akyürek yargılanıyor ancak onun topladığı, yarattığı deliller ile tutuklu yargılamalar devam ediyor. Akın Gürlek’in verdiği kararın referansı ile tutuklu yargılama devam ediyor.
Ramazan Akyürek gibi, Akın Gürlek de yargılanacak. 2017 operasyonunun siyasi şube amiri de yargılanacak. Bu hukuksuz kararlarınızda ısrar ederseniz siz de yargılanacaksınız."
Tutukluluğa devam kararı
Avukatların yargılandığı ÇHD davasında tutuklulukların devamına karar verildi, duruşma 1 Haziran'a ertelendi.
Yargılanan avukatlar |