Gündem

Avukat Ergin Cinmen: MİT belgesi Türkiye’nin Watergate’i!

MİT'in dinlediği isimlerden Prof. Mehmet Altan'ın avukatı Ergin Cinmen: Sahte isimlerle yapılan dinlemenin hakimleri koordine edilerek yapıldığını gösteren belge Türkiye’nin Watergate’idir

21 Kasım 2013 20:36

ÖZEL

Taraf gazetesi yöneticileri ve bazı yazarları ile birlikte telefon konuşmaları Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından sahte isimle çıkarılan mahkeme kararına dayandırılarak dinlenen Prof. Mehmet Altan’ın avukatı Ergin Cinmen, “Bu dinleme faaliyetinin hakimleri koordine edilerek yapıldığına” ilişkin MİT belgesinin “Türkiye’nin Watergate’i” olduğunu söyledi. Cinmen, sahte isimlere dayanarak çıkarılan yargı kararıyla dinlenen gerçek kişilerin, telefonlarının dinlendiğini hiçbir zaman öğrenemeyeceklerini, bunun da dinleme mevzuatına aykırı olduğunu vurguladı. 

Ergin Cinmen, T24’ün ortaya çıkardığı MİT’in “sahte isimlerle telefon dinlemelerinin hakimlerle koordineli olarak yapıldığı” yazısını T24’e değerlendirdi. Dava dosyasına giren yazının, avukat olarak kendisinde de bulunduğunu belirten Cinmen şu değerlendirmeyi yaptı: 

“Bu yazı devletin gizli kurallarını, aslında felaketi gösteriyor. Bizim, telefon dinlemesinin ortaya çıkması üzerine yaptığımız suç duyurusunun ardından savcılık ilgili MİT personelinin soruşturulması için izin istedi. Ancak Başbakanlık bu izni vermedi. Böylece Türkiye’de bundan böyle sahte isimler öne sürülerek ve bazı yargıçlarla koordinasyon kurularak dinleme yapıldığı, yapılacağı anlaşıldı.” 

“Burada çok önemli olan bir asli sorun da sahte isimlerle yapılan dinleme işi bittikten sonra siz bunu yıllarca öğrenemeyeceksiniz. Biliyorsunuz, normal mevzuatta dinlenen kişiyle ilgili olarak dava açılmadığında size bildirim yapılması ve bu bildirim eşliğinde yapılan o dinleme kayıtlarının imha edilmesi gerekir. Fakat yasanın bu açık hükmüne rağmen sahte isimle yapılan bu dinlemede dinlenen gerçek kişiler hiçbir zaman haberdar olamayacaklar. Bu olay Türkiye’nin Watergate’idir. Biz, soruşturma izni verilmemesi kararı üzerine Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz ettik. Ağır Ceza Mahkemesi de takipsizlik kararını onaylayınca bireysel başvurusu için Anayasa Mahkemesi’ne gittik. Şu anda o başvurumuz Anayasa Mahkemesi’nde bekliyor.”

 

 Yargıçlar için HSYK’dan soruşturma talebi 

 

“Ayrıca, Başbakanlık’ın yönetmeliğine dayanarak soruşturmaya izin vermeme kararının iptali için Başbakanlık’a karşı idari yargıda dava açtık. Üçüncü olarak, MİT’e karşı İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nde dava açtık. Dördüncü olarak, yargıçların bu kararları nedeniyle, bu tür davalarda birinci derece mahkemesi olan Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nde ‘devletin sorumluluğu’ çerçevesinde bir dava daha açtık. Bunların dışında hakimlerle ilgili olarak disiplin soruşturması için Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) başvurduk, bekliyoruz.” 

 

Dinleme nasıl ortaya çıktı, süreç nasıl ilerledi? 

 

Taraf gazetesi Şubat, 2012’de MİT’in bazı gazetecileri dinlediğini ortaya çıkardı. Taraf’ta yayımlanan mahkeme kayıtlarına göre, MİT, 2008-2009 yıllarında “terörle mücadale” adı altında dönemin Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan, Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Yasemin Çongar, Taraf Yayın Koordinatörü ve yazarı Markar Esayan, Taraf yazarları Amberin Zaman ile dönemin Star gazetesi başyazarı Prof. Dr.Mehmet Altan’ı dinledi.

Taraf gazetesinden Mehmet Baransu’nun imzasıyla yayımlanan belgelere göre, MİT İstanbul Bölge Başkanlığı’nın, 2011 yılında İstanbul 11. ve 14. Ağır Ceza mahkemelerince farklı tarihlerde verilen kararlarla, “iletişimin dinlenmesi, tespiti, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi ve kayda alınması” talebi doğrultusunda söz konusu gazetecilerin kimlikleri gizlenerek ve “hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği” bölümü çeşitli yabancı kod isimlerle doldurularak teknik takip yapılmasına izin verildi.

Dinleme süresince Ahmet Altan için “Caşit” ve “Hossain Seyfullah”, Yasemin Çongar için “Elizabeth” ve “Arashi Quarzad”, Amberin Zaman için “Demi” ve “Quaramaddin FatimiMehmet Altan için “Pastör” ve “Quaramaddin Fatimi” gibi sahte isimler kullanıldı.

 

‘Gerekçe istihbari’

 

Mahkeme kayıtlarında teknik takibin gerekçesi şöyle ifadelendirildi:

“MİT İstanbul Bölge Başkanlığı’nın 30/10/2008 tarih ve 2008/246 sayılı yazısında ülkemize yönelik tevcih edilen terör ve uluslararası terör unsurlarıyla irtibatı bulunan ve devletin bölünmez bütünlüğünün, kamu düzeninin korunması, halkın can ve mal güvenliğine, terörist faaliyetlere yönelik eylemlerin hazırlık aşamasında deşifre edilebilmesi ve bu tür eylemlerin önlenebilmesi amacıyla üzerine yönelik başka bir kontrol unsuru bulunmayan istihbari mahiyette devam eden çalışmalar doğrultusunda yasadışı eylemleri ve hakkında aşağıda bilgi bulunan şahısla ilgili bilgi toplamak...”

 

Başbakan soruşturma izni vermedi

 

Taraf’ın avukatları, dinlemelerin ortaya çıkmasının ardından İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na başvurdu. Ancak 2937 Sayılı MİT Yasası’na göre “MİT mensuplarının görevlerini yerine getirirken görevin niteliğinden doğan veya görevi ifası sırasında işledikleri iddia olunan suçlardan dolayı haklarında soruşturma yapılması Başbakan'ın iznine bağlı.”

Hüküm nedeniyle savcılığın izin için başvurduğu Başbakan Tayyip Erdoğan, MİT mensupları hakkında soruşturma izni vermeyince savcılık dosya hakkında kovuşturmaya yer olmadığına hükmetti.

Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin de takipsizlik kararını onaylamasıyla karar kesinleşti. Taraf’ın avukatlarından Veysel Ok, bu gelişme üzerine dosyayı bireysel başvuru hakkı çerçevesinde Anayasa Mahkemesi'ne götürdü. Buradan da sonuç alınamaması halinde dosya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürülecek.